Tarımsal üretim, çiftçi sadece karnımızı doyurmaz. Köyün toplumsal hayatımızda çok önemli bir rolü daha vardır ki maalesef göz ardı edilen bir konu! Geleneğimizin, kadim kültürümüzün de köklerini besler, yaşatır, nesilden nesile aktarır.
Sanatımız, edebiyatımız hatta yazılı olmayan toplumsal normlarımız buradan beslenir. Bizi biz yapan milli ve manevi değerlerimizin mayası köklerimizdedir. Modernleşme hikâyemiz ile birlikte geçmişten günümüze elbette çağın tüm dinamiklerinden, teknolojik gelişmelerden esinlenip, etkilenmiştir ki bu doğal bir süreçtir. Doğal olmayan ise, popüler kültür eli ile “kurgusal” değerlerimizden kopuk, yaşam tarzları ciddi bir deformasyonu da beraberinde getirdi. Son yıllarda popüler kültür araçları eli ile başta diziler olmak üzere tuhaf bir kültür çatışması “muhafazakar-mütedeyyin, seküler” empoze ediliyor. Bu konuyu başka bir platformda derinlemesine irdelemek gerektiğini düşünüyorum.
Bugün sizlerle tarım politikalarının ve kırsaldan tamamen çekilen eğitim, sağlık gibi devletin temel hizmetlerinin doğurduğu sonuçları ve tarikat-cemaat gibi dinci yapılanmalara nasıl hizmet ettiğini irdeleyelim;
Son günlerde bir dizi tarikatları konu edince daha ilk bölümü ile gündeme düştü ve günlerce tartışıldı! Girişte bahsettiğim yaşam tarzlarının taraftarları da adeta kendilerine yüklenen rolün, kelimenin tam anlamıyla hakkını vererek tartışmayı kendi mecralarından kıyasıya alevlendirdiler! Bir taraf “bakın tarikatların karanlık yüzü nasılmış” diğer taraf ise “dinimize saldırıyorlar” diye feveran ederek dizi oyuncularından daha başarılı bir performans sergilediler, eh ne de olsa onlar da bir başka kurgunun parçası ama maalesef farkında bile değiller! Çünkü bu senaryo onların algıladığı gibi ne tarikatlar kötüdür diyor ne de seküler yaşam tarzı şahanedir diyor! Bunu da başka bir platformda tartışmaya bırakıp esas meseleye dönelim.
Dinci yapılar yeni bir mesele değil şüphesiz, yıllardır var ve her geçen gün gücüne güç katmaya devam ediyor. Bu yapılar, insan kaynağını kırsaldan, etki alanını da “sahip olduğu oy” potansiyelini kullanarak siyasetten alıyor! Siyaset derken, hiçbir siyasi partiyi ve siyasal hayatımızın hiçbir dönemini istisna tutmadığımı özellikle belirtmek isterim. Genel seçim kampanyalarını hatırlayın ya da seçim atmosferindeyiz kişisel gözlemle bile ne kadar haklı olduğumu anlayabilirsiniz.
Çabuk unutuyoruz, ne tarihten ne de tanıklıklarımızdan asla ders çıkartmıyoruz. Hadi tarih çok uzak daha dün hepimizin tanık olduğu-yaşadığı, 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi en acı örneklerinden biri değil mi, buradan bir ders çıkardık mı? Yüce dinimizi ve insanımızın temiz duygularını daha da önemlisi “fakirliğini” kullandılar ve hala kullanıyorlar!
Okulun, sağlık hizmetlerinin olmadığı, tarım politikalarında insan refahının kavramsal olarak bile yer almadığı bir devlet anlayışında, dinci organizasyonlar maalesef çocukları kendi emelleri doğrultusunda kullanmaya devam ediyor. Siz herhangi bir cemaat tarikat yurdunda hangi yaşam tarzından olursa olsun hali vakti yerinde bir ailenin çocuğunu göremezsiniz!
Tarım politikalarının iktisadi yönü kadar sosyal yönünü de görmek, irdelemek zorundayız. Her birimizin yaşadığı yabancılaşma, kültürel deformasyon derinleşerek devam edecek! Tarımsal üretime ve bu üretimi büyük bir özveri ile gerçekleştiren çiftçimize, köyümüze sahip çıkmak, desteklemek hayati bir sorumluluk, devlet adına stratejik bir görevdir.
Din ve vicdan hürriyetinin hiç kimsenin ve hiçbir organizasyonunun tekelinde olamayacağını, hiç kimsenin hür iradesi ile tercihi olan yaşam tarzının ya da dünya görüşünün yargılanamayacağını, yüce dinimizin- manevi değerlerimizin hiçbir genellemeye kurban edilemeyeceğini, yazımda “dinci” kelimesini özellikle tercih ettiğimi belirtmek isterim.
Çiftçinin çocuklarına imkân sağlandığında bilim insanı, sanatçı, imam, mühendis, doktor, öğretmen, ülkeyi yöneten bir siyasetçi, yenilikçi bir çiftçi, yetenekleri ve idealleri doğrultusunda istediği mesleği seçip özgür ve güçlü bir birey olur ki çok güzel örnekleri var, var olmaya da devam edecek, yeter ki goncalarımız kökünden koparılmasın.