Günümüzde iletişim baş döndürücü bir hıza ulaştı. Bir haberin manşet olup ülkenin her sathına yayılması için en iyi ihtimalle sabahı beklemiyoruz ya da gün içerisinde yaşanan bir olayın ana habere yetişmesini beklemek durumunda da değiliz.

Herhangi bir yerden canlı yayın yapmak için kocaman araçlara büyük bütçelere de ihtiyacımız yok. Randevu almayacağınız ya da herhangi bir mecrada yüz yüze gelemeyeceğiniz, söz söyleyemeyeceğiniz bir insana erişmek imkansız değil... Elimizdeki telefon tüm bu anlattığım süreçleri ışık hızıyla geçip adeta bambaşka bir zamana taşıdı hepimizi. Saniyeler içinde dünyanın her köşesine ve herkese ulaşabiliyorsunuz. Haberin, bilginin ve etkileşimin sınırsızca yaşandığı günümüzde bazı konular ki maalesef bunun başında tarım geliyor, 50-60 yıl öncesinin iletişim anlayışı ile sürdürülüyor!

Tarım sektörü bu alanda açık ara birinci sırada! 15 yıl önce yaptığım televizyon programını şimdi yayınlasam sanki bugün çekmişim, ilk kez söylüyormuşum gibi algılanır. Ne konuşulan sorunlar, ne söylemler değişti, hatta sloganlar bile aynı... Hiçbir şey değişmedi. Tarım mevsimlik haberlerle gündeme gelir, 2-3 gün konuşulur ve unutulur gider.

Son günlerde konuşulan pestisit meselesi! Tarım ürünlerine zarar verme potansiyeli bulunan haşereleri, istenmeyen yabani otları, böcekleri, mantarları yok etmek ve kontrol altında tutmak için kullanılan kimyasal maddelerdir. Tarımda verimliliği arttırmak, birim alandan daha fazla ürün almak amacıyla tarımsal üretimin bir parçası haline gelen kimyasal zirai mücadele, başta bu ilaçları uygulayan çiftçiler, tarım işçileri olmak üzere bu kimyasallara maruz kalan ürünleri tüketen insanlar için de ciddi sonuçlar doğurduğuna dair çalışmalar yapılmıştır. Bazı pestisitlerin kullanımı yasak, kullanımına izin verilenlerinde üründe bıraktığı kalıntı miktarı ölçülüp izin verilen oranın üstünde kalıntı tespit edilen ürünlerin insan sağlığına vereceği zarardan dolayı tüketimine izin verilmemektedir, tabi bu durum denetimler sırasında ortaya çıkıyor, denetlenebildiği kadarıyla...

Haberlere konu olması da daha çok ihraç ürünlerimiz ve ürünü alan ülkelerin hassasiyeti! En başta bahsettiğim haberler tam bu noktada çıkıyor; “Rusya domatesleri iade etti, Pestisit nedeniyle AB’den Türkiye’ye iade edilen ürünler, İade edilen zehirli ürünler iç piyasaya mı veriliyor, tarladan sofraya zehir...” gibi haberler birkaç gün konuşuluyor, yetkililer açıklama yapıyor; o ürünleri geri almıyoruz, orada imha ediyoruz, zinhar iç piyasaya sürülmüyor vs. diyorlar...

Bakan, gıda denetimleri konusunda çok hassasız, vatandaşımızın sağlığını tehdit edenlere göz açtırmıyoruz derken bir vatandaş reyondan aldığı ürünlerin analizini yaptırıyor, sonuçlar korkunç!

Hep söylediğim ve sorunlar çözülünceye kadar da söylemeye devam edeceğim asıl mesele, reyondan bakarak ne zirai ilaç kalıntısını kalıcı bir şekilde çözebilirsiniz ne de artan gıda fiyatlarını düşürebilirsiniz. Tedarik zincirinin en başından tarladan başlarsanız hem halk sağlığını korursunuz hem de onca emek, onca kaynak israf olmaz.

Zirai mücadelede kimyasal kullanımı yerine biyolojik mücadeleyi arttırmak bu alana ciddi kaynak aktarmak durumundasınız. Çiftçi eğitimlerinin kağıt üzerinde, masa başında, göstermelik değil tarlada çiftçinin yanında birebir vermelisiniz. Bir anda biyolojik mücadeleye geçmek mümkün değil ancak bu süreçte yasaklı pestisitlerin kullanımı konusunda ağır yaptırımlar uygulamak, yine kimyasal mücadelenin zamanlaması konusunda çiftçiyi bilinçlendirmek bu hayati sorunu çözmek için atılabilecek basit ve güçlü adımlardır.

Esasında bütün mesele kendini geliştiremeyen, çözümün parçası olamayan, değişimi yüzeysel ya da moda bir akım olarak algılayan, karar vericisinden uygulayıcısına, üreticisinden tüketicisine, medyadan tedarik zincirinin tüm halkalarının zihniyeti ile mücadele!

Gerek iklim değişikliği etkileri gerek dünyanın içinde bulunduğu savaş atmosferi dikkate alındığında, tarım, gıda, su dünyanın en önemli, en stratejik, en hayati meselesi! İnsanın en temel hakkı olan beslenme ihtiyacının yanı sıra ülkeler açısından en önemli güvenlik meselesidir.

Sonuç; üç beş demeçle, konfor alanınızda yaptığınız televizyon programıyla, kendinizi haklı çıkarmak üzere yorumladığınız birkaç istatistiki veriyle, tutarsız ve günü birlik söylemle ülkemizin tarımı yönetilemez ve maalesef yönetilemediği de apaçık ortada!