Tarımın stratejik önemini kavramak bir yana, hayati önemini dahi anlayamayan bir zihniyet ile sektörün bugün geldiği noktayı, üzülerek her fırsatta dile getiriyoruz...

Seçime giderken de maalesef ne iktidardan ne de muhalefetten, tarımın geleceğine umut olacak bir proje göremedik-duyamadık! Yıllardır söylenen boş vaatlerden başka bir söz yok.

Cumhurbaşkanı ERDOĞAN’nın 2018 seçim vaatlerinde tarım;

“Planlı tarım ve çağdaş hayvancılık uygulamalarımızla gerekli yapısal dönüşümleri, öncelikli alanlarda rasyonel ve çağdaş üretim modellerini esas alarak tarımda ileri teknolojiye dayalı bir üretim yapısı tesis edecek, verimliliği yükseltecek ve uluslararası rekabet gücümüzü artıracağız. Hayvan varlığını artıracağız. Kırmızı et tüketiminde kendine yeterli bir ülke konumuna geleceğiz. Damızlık hayvan desteğini artıracağız. Hayvan sağlığını koruyacak, refahını ve verimi artıracak ahır/ağılların yapımı ve yenilenmesini teşvik etmeye devam edeceğiz. Buzağı kayıp ve ölümlerinin azaltılması için gerekli tedbirleri alacağız. Doğu Anadolu Bölgesinde hayvancılığa özel önem vererek, entegre tesislerin kurulmasını destekleyeceğiz. Ülkemizin hayvan varlığını artırmak amacıyla, Ziraat Bankası kredi olanaklarıyla şartları uygun olan yetiştiricilere 250 bin damızlık gebe düve, 300 başa kadar olmak üzere toplamda 500 bin baş damızlık koyun vereceğiz.”

Cumhurbaşkanı ERDOĞAN’nın 2023 seçim vaatlerinde tarım;

Çiftçilere Ziraat Bankası vasıtasıyla 0 faizli hayvancılık kredileri vereceğiz,  hayvan ve yem alımlarını da destekleyeceğiz. Sözleşmeli üretim modeliyle aile tipi işletmelerde büyükbaş ve besi hayvancılığını destekleyerek her haneye en az bir asgari ücret garantisi vereceğiz"

CHP 2018 Seçim vaatlerinde tarım;

"Çiftçiye üret diyoruz ama bir yıl önce ne ürettiğini bileceksin. Şu ürünü ek, şu fiyattan alacağım diyeceğim. Mazotu düşük fiyattan alacaksın. Sözümüz söz, İnce'nin de Kılıçdaroğlu'nun da sözü; Tarımda Türkiye'yi dünya ülkesi yapacağız. Çiftçi bankanın önünde kendini yakmayacak, faizleri silinmiş olacak. Şeker fabrikalarını geri alacağız, ihaleleri iptal edeceğiz, onlar milletindir.”

Kemal KILIÇTAROĞLU’nun 2023 seçim vaatlerinde tarım;

“Bu kötü yönetim bizi buğdayda, nohutta bile dışarıya bağımlı hale getirdi. Egemenliğimizi kısıtlayan bu düzen artık değişiyor. Türkiye tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yetecek çok kısa bir süre içinde ihracat devi olacak. Köylerde veteriner, ziraat mühendisi ve ziraat teknisyeninden oluşan ekipler kuracağız. Türkiye’nin tarım ve hayvancılıkta dünyanın en hızlı yükselen ülkesi olacak. Tarımda planlı üretime geçeceğiz, arazileri koruyarak tümünün ekilmesini sağlayacağız. Kamuya ait tarım işletmelerine yani Atatürk’ün mirası olan TİGEM varlıklarına sahip çıkacağız. Bu alanları tohum ve hayvancılık üretiminde ve ıslahında kullanıp üretilen tohumları ve damızlık hayvanları çiftçilere ücretsiz vereceğiz.”

İki seçimi örnek olarak aldım ancak 10 seçim geriye de gitseniz, iktidarı da muhalefeti de aynı sözleri verdi, sorunlar ise çığ gibi büyüyerek devam etti.

Yıllardır tarımın stratejik önemine vurgu yaparken en az savunma sanayi kadar önemli olduğunu hep belirttim. Son yıllarda savunma sanayinde aldığımız yol hepimize güven verirken, tarımın görmezden gelinmesi de bir o kadar yüreğimizi burkan bir tablo!

Dünyada gıda krizi çığ gibi büyürken, hem ülkemizde hem de dünyada gıda fiyatları artarken tarımı boş vaatlerle geçiştirmek hakikaten kaygı verici!

Bir yanda işsizlik ve artan gıda fiyatları, öte yanda amaç dışı kullanım dolayısıyla daralan tarım alanları, yaşlanan tarımsal nüfus, artan üretim maliyetleri! Bu sorunlar aslında çözümü de işaret ediyor, tabi çözmek isteyene!

Gençlerin tarıma teşvik edilmesi-desteklenmesi, teknolojinin tarımla entegrasyonu, aile işletmelerinin güçlendirilip, örgütlenmenin özendirilmesi, tarımın bütçeden aldığı payın arttırılması, planlı tarım eksenli uygulanabilir projeler yapmak varken bütün siyasetçiler “oy devşirmekten” öteye gitmeyen vaatlerle ülkenin en önemli meselesi olan tarımı bırakın sürdürmeyi yaşatamaz bile! Allah’tan her şeye rağmen üretimden vazgeçmeyen çiftçilerimiz var.

Hepimizin bildiği çözümlere sırt çevirerek, varacağımız nokta dışa bağımlılıktan başka bir yer değil. Fakat unutmamamız gereken gerçeği, Rusya-Ukrayna savaşı; paranız olsa dahi gıdaya erişemeyeceğimizi çok net bir şekilde hatırlattı!

Milletçe gündemi çabuk değişen, aynı hızla ruh hali de değişiklik gösteren yapımız ile gıda adına farkındalığımızın artması için de üzülerek belirtmeliyim ki, “deprem” gibi büyük bir felaket mi bekliyoruz, diye düşünmeden edemiyorum?!!

Ülkeyi yönetenlerin de yönetme iddiasında olanların da maalesef seçim vaatleri gibi Dünya Çiftçiler Günü mesajları da her yıl aynı!

Yeni hükumetin öncelikli konusunun tarım olması temennisi ve umuduyla. Bütün zorluklara rağmen üreten, üretmekten vazgeçmeyen bütün çiftçilerimize şükranlarımı sunuyorum.