İşleyen her sistemde bozulmalar görülebilir. Sistemdeki çeşitli derecelerdeki bozukluklar sonucu oluşan ve en basit ifade ile “kriz” olarak tanımlan durumlar, onarılıp düzeltilebilir ve sistem tamamen çökmeden yeni bir yola koymak mümkün olabilir. Ancak bu düzeltme ve onarma eskiye dönme olarak gerçekleşmez. Krizin etkileri geliştirilen yeni bakış açıları ile çözümlerin üretildiği “yeni” bir sistem haline dönüşür. Çünkü bugüne kadar yaşanan hiçbir krizden, eski sistemi aynen uygulayarak refah içinde çıkıldığı görülmemiştir. Ama buradaki dönülmez sona götürecek püf nokta, hiç beklenmedik bir anda, önceden önlem alınmamış şekilde bir sistemin bozulmasıdır. Herhangi bir alanda sıkıntılar, duraklamalar, kriz denilebilecek noktalarla ilgili belirtiler görülmeye başladığında o faaliyetten hızla çekilip başka alanlara yönelme eğilimi vardır. Tarımda da böyle bir eğilime seyirci kalınabilir mi?
Program, proje, uygulama her ne isim verilirse verilsin başarıya ulaşmak için, yürütülen işlerin süreç içerisindeki muhtemel risklerini hesaplamak ve bunlara karşı tedbirleri önceden almak gerekir. Aksi halde krizin ne aşamalara ulaşabileceği, zararlarının ne kadar olacağı tahmin edilemez. Kriz yönetimi uygulamaları da zararı tamamen gidermez; neresinden dönülebileceği çabası ile kısıtlı kalır. Ya da o işin tamamen tasfiye edilmesi sonucunu doğurur. Bu nedenle, yürütülecek işlerin istikrarı sağlayacak makul süreler halinde planlanması, hedeflerin konulması ve ulaşılan her hedeften sonra her parametrenin tekrar gözden geçirilerek bir sonraki hedefler için gerekirse revizyonlar yapılarak yola devamı gerekir. Her planlama, muhtemel riskler ve çözüm yolları ve hedefe ulaşmayı sağlayacak alternatif planları (A,B) ve yöntemlerle birlikte yapılır. Sürecin çok iyi yönetilerek muhtemel aksaklıkların giderilmesi, zamanında tedbir alınması da planlama kadar önemlidir. Tarım sektöründe de ihtiyaçlara göre bir planlama ve iyi yönetim halinde başarı gelir, gelmiştir.
Sanayi üretimi ve hizmet sektöründeki krizler sonucu, sistemin revize edilemeyecek ya da onarılamayacak derecede bozulması halinde alternatif alanlara geçmek ve “krizi fırsata çevirmek” mümkün olabilir. “Krizi fırsata çevirmek” yaklaşımı tarım sektörü içinde kısıtlı bazı faaliyet alanları için söz konusu olabilse de sektörün krizden gördüğü zararın tamamının giderici etkisi olmayabilir. Gıdanın kaynağı olan tarımsal üretimlerin tamamen ya da kısmen tasfiye edilmesi doğası gereği zordur ve telafisi güç sonuçlara neden olur. İyi planlama ve yönetimle üretimin istikrarlı sürdürülmesinin dışındaki tek alternatif, dışarıya bağımlı hale gelmektir. Bunun için hemen hemen tüm ülkelerde tarım sektörü için diğer sektörlerle kıyaslanmayacak kadar fazla korumacı bir yaklaşım politikası izlenmektedirler.
Tarımsal üretimde belirli bir dönemde doğru kararlar alınmış, doğru uygulamalar yapılmış ve üretim arttırılmış olması yeterli görülemez. Çünkü tarım, durağan bir sektör olmadığından iklim, çevre, nüfus, sosyolojik, ekonomik değişikliklerle ihtiyaçlar, hedefler ve yöntemler değişebilir. Bu başarının devam edebilmesi, yeni şartlara göre, zamanında ve doğru şekilde revize edilmesi ve yönetilmesi ile söz konusu olabilir. Ülkemizde de bu konuda yeni bir eşiğe gelinmiş olduğu görülüyor.
Ülke olarak bu güne kadar hem zirai üretimde hem de hayvansal üretimde önemli artışlar sağladığımız muhakkak. Ancak tarım sektörümüzdeki zorunlu yapısal dönüşümdeki sorunların üzerine pandeminin küresel ölçekteki sonuçlarının da eklenmesi ile girdi maliyetlerinin artışı, gittikçe artan ve arz talep dengesi bozuklukları ve fiyatlandırma keyfilikleri gibi bir takım doğal ve yapay sorunlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Tarım sektöründe ülkesel ve evrensel ölçekte artan, temel yapısal ve yönetsel sorunlardan kaynaklanan tıkanıklıkların aşılması için yeni bir yapılanma, dönüşüm süreci için planlama ihtiyacı gittikçe önem kazanıyor. Bu konularda sektör paydaşları arasında ve yukarıdan aşağıya idari kademelerde, tarımda yeni bir “sistem” le geleceği planlama ihtiyacı konusunda belli düzeye ulaşmış yaklaşımların olgunlaştığı, çeşitli düzeylerdeki açıklamalardan anlaşılmaktadır.
Gündemde yer alamaya devam edecek konuları gözden geçirirsek;
1) Serinkanlılığı korumak: Sektörün tüm paydaşlarının soğukkanlı olması, panik ve felaket olduğu/olacağı psikoloji yayılmaması. Özellikle üreticilerin gelecek kaygısına ve ümitsizliğe düşmesinin önlenmesi için tarımın günlük kısır polemiklerin malzemesi yapılmadan yapıcı bir dille tartışılmasına özen gösterilmesi
2) Kısa dönemde üretim maliyetleri ve pazarlamadan kaynaklanan sıkıntılar için ilave tedbirler uygulanarak çitçilerin üretimden çekilme trendinin en aza indirilmesi
3) Uzun dönemi kapsayan, geniş tabanlı bir katılımla ülkesel üretim planlaması yapılması ve süreç içerisinde, üreticinin reel gelirini (ürün alım garantisi dâhil) koruyacak tedbirlerin alınması
4) Tarım arazilerinin ve tarımsal yapıların mülkiyet kullanım hakkının, keyfiliğe yol açmayacak şekilde düzenlenmesi ve üretimin sürekliliğinin sağlanması
5) Bölgelere göre belirlenecek ekonomik ölçek büyüklüklerine ulaşılması için çiftçilere alt yapı geliştirme amaçlı hibe ya da çok uygun finansman sisteminin oluşturulması, İşletmelerin ekonomik büyüklük ölçeklerinin devamını sağlamak ve parçalanmayı önlemek için idari ve hukuki düzenlemelerin yapılması
6) Üretimin, ülkesel planlamaya uygun olarak, bölgeler için belirtilenen seçeneklere göre yapılmasının sağlanması. Buna uygun yapılan üretimlerin her aşamasında teknik, finans, makine teçhizat ve pazarlama desteği sağlanması
7) Üretici örgütlerinin girdi temini, ürünlerin işlenmesi ve pazarlanmasındaki piyasa paylarını arttıracak şekilde yönlendirme ve kurumsal yapılandırmanın sağlanması
8) Üretici örgütleri vasıtasıyla girdi temini, ürün işlenmesi ve pazarlanması konularında vergi muafiyetleri getirilmesi
9) Üretim süreci, depolanma, nakliye, işleme, tüketime sunulması aşamalarından oluşan zincirdeki devamlılığı ve bütünlüğü koruyacak, riskleri giderecek şekilde destek planlanması ve uygulanması
10) Üretim süreçlerinin desteklenmesini yapan kurumlar ile piyasa regülasyon kurumlarının üretimden tüketime kadarki tüm süreçlerde planlama ve uygulama stratejileri konusunda entegre olarak çalışmalarının sağlanması
11) Süreç içerisinde öngörülemeyen durumların çıkması ihtimaline karşı, kargaşa ve kaos ortamına düşülmeden uygulamaya konulacak şekilde, tüm planlama ve uygulamalara ait alternatif planların, risk yönetiminin ve gözden geçirme periyotları (checkpoints) sisteminin bütünlük içinde oluşturulması
12) Planlamaların yürütülme aşamasındaki yönetimin sistemsel olması; büyük çaplı ve hedefi değiştirici nitelikteki günü birlik kişisel tercihlere kapalı olması..
Hali hazırdaki nüfusumuz kadar daha insanın gıda ihtiyacını karşılayacak miktarda tarımsal üretim başarısı için her türlü potansiyel ülkemizde vardır. Bunu gerçekleştirmenin mümkün olduğunu söylemek de abartı değildir.
İnanmak başarmanın yarısıdır. Diğer yarısı ise; doğru planlama, iyi yönetim ve azimle çalışmaktır. Daha iyisini başarabiliriz.