Denilir ki Orta Çağ’da on bin yıl boyunca insan yaşamında çok az şey değişti. Endişe dediğimiz hadise ise, insanın hayatında yok gibiydi. Çünkü insanların yaşam çizgileri doğdukları günden itibaren tahmin edilebilen bir şeydi. Çiftçi çocuğu olarak doğan bir kişinin nasıl büyüyeceği, hangi yaşta evleneceği, ne iş yapacağı ve nasıl bir hayat sürdüreceği öngörülebilen bir durumdu. Teknolojik imkanlar henüz endişe yaratacak düzeyde değildi.

İş hayatımızdan günlük alışkanlıklarımıza kadar hayatın her alanında teknolojiyi kullanan günümüz insanı için aynı şeyi söylemek ne yazık ki mümkün değil. Hepimiz artık çok endişeliyiz.

Bunun çeşitli nedenleri var. Getirilerinden istifade ettiğimiz teknoloji, duyduğumuz endişenin de ana kaynağı durumunda. İnsani olanı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyayız. Bu endişenin  adı da -adı üstünde- Yapay Zeka.

Yapay Zeka, bilgisayarların ve diğer makinelerin insan benzeri görevleri yerine getirmesini sağlayan teknolojinin bir alanı olarak tanımlanıyor. Bu teknoloji, derin öğrenme, doğal dil işleme gibi teknikleri içeriyor ve makinelerin öğrenme, mantık yürütme, problem çözme, algılama, konuşma tanıma ve karar verme yeteneklerini geliştirmeyi amaçlamış gibi görünüyor.

Bu konuda büyük ilerleme sağlanmış durumda. Oxford Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Yapay Zeka teknolojileri 2030 yılına kadar dünya çapında 375 milyon iş pozisyonunu etkileme potansiyeline sahip. Avukatlık, doktorluk, mühendislik, mimarlık, hatta şarkı sözü yazarlığı bile Yapay Zeka’nın imkanlarından yararlanacak. PwC’nin tahminine göre ise bu teknolojinin 2030 yılına kadar küresel ekonomiye yaklaşık 15,7 trilyon dolarlık katkı sağlaması bekleniyor.

Yapay Zeka’yı kurgulayanların en büyük beklentileri verimlilik artışının sağlanması olduğu ileri sürülüyor. McKinsey'nin 2023 raporuna göre, bu teknolojiyi benimseyen şirketlerin yüzde 50'den fazlası maliyetlerinin düştüğünü ve gelirlerinin arttığını belirtmiş. Ne derece doğru bilmiyoruz.

Otomasyon yoluyla iş süreçlerini hızlandırarak zaman ve maliyet tasarrufu sağlamayı, müşteri hizmetlerinden sağlık hizmetlerine kadar birçok alanda kişisel çözümler sunabilmeyi ve büyük veri kümelerini hızlıca analiz ederek daha isabetli tahminler ve kararlar alınmasına yardımcı olmayı hedefleyen yazılımcılar, Yapay Zeka’nın hastalıkların erken teşhis edilmesine ve ilaç geliştirme süreçlerinin hızlanmasına da katkı vereceğini savunuyorlar. Yazılımclıar, sanat, müzik ve tasarım gibi yaratıcılık gerektiren konularda da Yapay Zeka’dan istifade edilebileceğini gösterdiler.

Bu saydıklarım, konunun güzel tarafları. Madalyonun bir de öteki yüzü var.

Bu alandaki gelişmeler, teknolojinin sunduğu fırsatlarla birlikte ciddi etik, sosyal ve ekonomik zorlukları da beraberinde getirdiğini gösteriyor.

Otomasyon nedeniyle bazı mesleklerin ortadan kalkabileceği, işsizliğin artabileceği tahminleri sıralanan endişeler arasında öne çıkıyor. Pew Research Center tarafından yapılan bir ankette, katılımcıların yüzde 58’inin Yapay Zeka’nın iş gücü üzerindeki etkilerinden endişe duyduğunu ifade etmiş.

Büyük miktarda veri toplandığı için kişisel bilgilerin kötüye kullanılması riskini kimse yadsımıyor. Yapay Zekanın belirli bir otonomiye ulaşması durumunda kontrol altına alınmasının zor olabileceği, teknolojiye aşırı bağımlılığın artabileceği, insan yeteneklerinin körelmesine yol açılabileceği gibi riskler de genelde yerleşmiş gibi duruyor.  

Olumlu beklentilerle riskler ayrı ayrı ortaya konulduğunda ortaya bir gereklilik çıkıyor. Bu gerekliliğin adı regülasyon, yani yasal düzenleme.

Hayatın olağan akışı gösteriyor ki, pek çok alanda olduğu gibi Yapay Zeka konusunda da, eğer kısa zaman içinde yasal bir alt yapı oluşturulmaz, gerekli düzenlemeler yapılmazsa önümüzdeki yıllarda büyük felaketler yaşanabilir.

Çünkü bir zamanlar bilim kurgunun konusu olan Yapay Zeka, artık günümüzün bir gerçeği. Yapay Zeka ile ilgili sadece fütürist yazarlar değil, iyi iktisatçılar, yapay zeka uzmanı mühendisler, şirketleri olan insanlar da konuşuyor ve mutlaka bir regülasyona gidilmesi gerektiğini savunuyor. Mesela cip ve kuantum bilgisayarları üretimi ile algoritma yazılımlarının kontrol altına alınması gerekiyor.

Üstelik bu kontrol altına alma girişiminde zaman kaybı olmamalı. Zira artık “öğrenen” bir Yapay Zeka ile karşı karşıyayız. Belirlenen hedefe varmak için yalan söyleyebilen, insana göre en absürt hamlelerle en zeki sartranç oyuncularını yenebilen, yani mekanik çalışmayan, duygusal düşünen akıllı bir sistemle karşı karşıyayız. 

Birçok iş insanı “Yapay Zeka bir gün gelip tüm şirketleri bile elimizden alabilir” endişelerini dile getiriyor. Bu açıklamalar zaman zaman basına da yansıyor.

Bunca endişeye karşın yine de iyimser olmamız gerektiğine inanıyorum. Çünkü ülkemizde yavaş yürüyor olsa da bu alanda bir farkındalık düzeyi oluşmuş olmalı ki yasal çalışmalar başlamış durumda.  

TBMM Dijital Mecralar Komisyonu, bu konuya el attı ve ilk iş uzmanları ve yetkilileri dinledi. Google yetkililerinden de bilgi alan komisyon, daha sonra çok olumlu bir adım atarak bir çalışma yapmaya karar verdi.

Bunun için yapay zekanın kazanımlarına yönelik atılacak adımların belirlenmesi, bu alanda hukuki altyapının oluşturulması ve yapay zeka kullanımının barındırdığı risklerin önlenmesine ilişkin dedbirlerin belirlenmesi amacıyla 02 Ekim 2024 tarihinde bir Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu.

Komisyon, henüz üye seçimi aşamasında. Yani planlanan çalışma henüz başlatılamadı. Yapay Zeka Araştırma Komisyonu, kamu kurum ve kuruluşları, Türkiye'de bulunan yapay zeka şirketlerinin temsilcileri, akademisyenler, bilişim uzmanları ve konuyla ilgilenen uzmanları toplantılara davet ederek bilgi isteyecek. Belli bir süreyle çalışması planlanan araştırma komisyonu, çalışmalarını tamamlanmasının ardından bir rapor hazırlayacak. Hazırlanan raporun kanun teklifine dönüşüp dönüşmeyeceğine ise daha sonra karar verilecek. Umarız ki geç kalınmaz. Çünkü konu hayati önemi haiz.

Şimdi şunu soralım. Yapay Zeka elini taşın altına koyar mı? İnsanlık tarihinin riskli kararlarını alırken mesela. Büyük İskender, 50 bin kişilik ordusuyla 250 bin kişilik Pers ordusuna karşı sonuçları kestirilemeyen bir taaruz başlatırken üstün bir cesaret örneği ile hareket etti, Yapay Zeka olsaydı nasıl bir algoritma ile hareket ederdi acaba?

Çünkü biz yine de Büyük İskenderi İskendiriye Kütüphanesinin kurucusu olarak hatırlıyoruz.