Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi'ndeki Grand Kartal Otel'de çıkan ve 78 kişinin yaşamını yitirdiği yangında kimin ne oranda sorumlu olduğuna ilişkin kamuoyuna henüz bir değerlendirme yapılmadı.

İlk belirlemelere göre ortaya çıkan ihmaller sıraya dizilse, amiyane tabirle bizim buradan köye yol olur. Ancak kimse sorumluluk almak istemiyor. Yangından hemen sonra 9 kişi gözaltına alındı. Alınan ifadelerden sonra gözaltı sayısı 28'e yükseldi. Aralarında otel sahibi, işletme müdürü, otel çalışanları ve bazı üst düzey belediye yetkililerinin olduğu 19 kişi tutuklandı.

Başmüfettişlerin yaptığı ilk inceleme raporlarına göre otelin yangın algılama sistemi çalışmıyormuş. İş yerinde olaya müdahale edebilecek acil durum ekibinin olmadığı otelde, yangın söndürme sistemleri de yetersizmiş. Üstelik otelin acil çıkış yolları ve kapıları da ihtiyaca cevap verecek yeterlilikte değilmiş.

Anlaşıldığı kadarıyla otel uzunca yıllardır Allaha havale edilmiş. Herşey eksik. Ve doğal olarak her bir eksiklik için bir de sorumlu olması gerekiyor.

Oysa yangından sonra yapılan açıklamalar, verilen ifadeler ve yöneltilen suçlamalara bakılırsa kimse suçlu değil.  

Basına yansıdığı kadarıyla Turizm Bakanı Bolu Belediyesini, Bolu belediye başkanı hükümeti, iktidar sözcüleri muhalefeti, muhalefet liderleri danışmanların konuşma metnine yazdıkları herkesi karaladı.

En ilginç savunma ve suçlama ise otel sahibinden geldi. Verdiği ifadede, "Otelde yangına karşı her türlü önlem alınmıştır" diyen otelin sahibi Halil Ergül’ün, güvenlik önlemlerinin alındığını iddia ederek çalışanlarını suçladığı yazıldı.

Olan oldu, ölen öldü. Üstelik devletin şu kurumları şu kadar personelle olaya hemen müdahale etti gibi açıklamalar yapıldı. Bu açıklamalarla adeta, sorumluların tespit edilmesinin o kadar da önemli olmadığı alt mesajı verilmiş oldu.

Oysa zulme uğramışlarla, zulmedenler arasındaki fark açıkça ortaya çıksın diye sorumluların en kısa zamanda tespit edilerek cezalandırılmaları gerekiyor. Allah cehennemi bunun için yarattı.

Devletin görevi yangın çıkar çıkmaz AFAD, Jandarma, 112 Acil Sağlık ve UMKE ekipleri ile olaya müdahale etmenin de ötesindedir. Yangını söndürmek için bölgeye gönderilen 171 araç ve 550 personel yangını söndürdü ama yürekleri soğutmadı.

Bir ömür sürecek koca bir iç yarasının ağrısını azıcık da olsa hafifletmek, yakınlarını kaybeden ailelerle dayanışmayı göstermek ve millet olarak acıyı beraberce yaşamak için çok daha fazlasını yapmak gerekir.

Üç tarafı denizlerle çevrili, dört mevsimin aynı yıl içinde yaşandığı eşsiz bir coğrafyaki insanlara birazcık olsun kıymet verilmelidir. Ülkemiz kimin nerede ve nasıl öldüğünün bir öneminin olmadığı kıymetsiz insanların yaşadığı bir ülke olmaktan artık sıyrılmalıdır.

Sorumluların cezasızlıkla ödüllendirildiği, şikayet edenlerin “şaki” olarak yaftalandığı, suskunların “efendi” olarak onurlandırıldığı bir kültürü hak etmiyoruz.  

Kimsenin insan hayatı üzerinden kumar oynamaması, daha fazla kazanma hırs ve ihtirasına masum çocukları ve gelecek vadeden pırlanta gençleri kurban vermemesi, kanunları, yönetmelikleri ve mevzuatı ihlal etmemesi için sorumluların tespit edilerek cezalandırılmaları bekleniyor. Devletin nerede bir eksik, sorun ve açık varsa üzerine giden nefesi, yargının nerede bir suçlu varsa peşine düşen ve cezalandıran pençesi bu müptezellerin ensesinde olmalıdır.

Bu yangında kimin, kimlerin sorumluluğu ve ihmali varsa, bunun hesabını adalet önünde mutlaka vermelidirler. Devlet Denetleme Kurulu devreye girerek çok yönlü inceleme yapmalıdır. Otel sahibinden İl Özel İdaresine, valilikten belediye ve ilgili bakanlığa kadar 78 vatandaşımızın vebalini ya kurumsal veya kişisel olarak uhdesinde taşıyanlar, millet, hukuk ve tarih önünde hesabını tek tek vermelidirler.

Bu konudaki tek güvencemiz Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın sözleri, taahhütleri ve talimatlarıdır. Facianın tüm yönleriyle araştırılması, ihmali, hatası veya kusuru olanların yargıya hesap vermesi noktasında adli ve idari soruşturmaların süratle başlatılması talimatını veren Sayın Erdoğan, bu konudaki tavrını ve duruşunu şu sözlerle kamuoyuna da açıkladı.

“Kimin sorumluluğu, kusuru, eksiği, ihmali varsa tekmili birden hesap sorulması için gereken neyse yapmaktan asla çekinmeyeceğiz. Bizim uhdemizde olan bir şey varsa biz soracağız, yargımızın görev alanına giriyorsa adalete teslim edeceğiz. En küçük şüphe izi kalmadan en ince detayına kadar bu facianın araştırılmasını ve sorumluların ortaya çıkarılmasını temin edeceğiz. Arkadaşlarımıza verdiğimiz talimat da bu yöndedir.” 

Bu doğrultuda sevindirici bazı önemli adımlar atıldı. Örneğin cumhuriyet savcılarından ve farklı bakanlıklardan 8 başmüfettişten oluşan bir çalışma grubu şu an tahkikat yürütüyor. Yine İstanbul Teknik Üniversitesi'nden farklı branşlardaki isimlerinden oluşan 7 öğretim üyesi ile bir idare hukuku profesörünün yer aldığı 8 kişilik bir heyet farklı bir çalışma başlattı.

Uzman ekiplerin, çalışmalarını bitirince hazırlayacakları raporları yargıya teslim etmeleri bekleniyor.

Yürütmenin tespit ve değerlendirmeleri devam ederken, yasama organı TBMM’de de kayda değer bir adım atıldı. TBMM Genel Kurulunda, yangının tüm yönleriyle araştırılması amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu. Oylamada tüm siyasi partiler olumlu oy kullandı. 22 üyeden oluşacak komisyonun çalışma süresi 3 ay olacak ve gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilecek. Komisyon, mevzuat ve uygulamalardan kaynaklı varsa açıkları tespit edecek ve bir daha benzer acıların tekrarlanmaması için alınması gereken önlemleri belirleyecek.

Umarız ki olay faili meçhul bir vak’a olarak tarihin kayıtlarına geçmez, almanaklara iki satırlık bir haber olarak yazılmaz.