Kültürel zenginliğe sahip olan Anadolu’da yaşayan insanlardaki gönül birliği, onları her zaman bir arada tutmaktadır. Anadolu insanının iyi günde-kötü günde, acıda-kederde, sevinçte ve neşede aralarındaki gönül bağı hiçbir zaman zayıflamamaktadır. Acılar paylaştıkça azalan, sevinçler paylaştıkça artan bir yapı oluşturmaktadır.
İmece adı verilen yardımlaşma anlayışı, bizde bir kurumsal yapı haline gelmiştir. Bir köy veya bir yerleşim yerinde işlerin gönüllü ya da mecburi olarak ve birlikte yapılması olarak anlatılabilir. Köyün büyükleri veya ihtiyar heyeti herhangi bir problemin giderilmesi için karar vermişse, köyde yaşayan insanlar, yani her hane işgücüyle o işi yapmak zorundadır. İşçilik gereken işlerde bedenen çalışacak hanelerden birer kişi çalışmaya katılır, çalışacak kimsesi olmayan haneler de bir işçinin yevmiyesi kadar ücret ödemek zorundadır. Eğer yapılacak işle ilgili para toplanacaksa buna da her hane katılır ve bu uygulamaya da “salma” adı verilir. Bazı yörelerde parasal destek yapılacak işlerde hanelerin maddi durumuna göre farklı tarifeler uygulanır. Maddi durumuna göre birinci, ikinci ve üçüncü hane olarak tasnif edilir, ona göre salma yapılır.
İmece kültürü köy, belde ve küçük ilçelerde yazılı mevzuatı olmayan hukuka dayalı, herkes tarafından kabul gören bir dayanışma şeklidir. Belediyesi olan büyük ilçelerde belediyenin yapması gereken özellikle alt yapı gibi birçok işler köylerde imece usullüyle yapılır.
Ekim zamanı yaklaşınca tarlası sürülmemiş, tohum yatağı hazırlanmamış olanların tarlasının sürülerek işlenmesi için uygun olanlar imeceye çağırılır. Planlanan günde imeceye katılacak olanlar alet ve ekipmanlarıyla İmeceye gelir, İmeceye gelenlere öğle yemeği veya çay ikram edilir. İmecenin ağız tadıyla neşe içinde yapılması için, türküler söyleyerek neşe içinde hızlıca bitirilir.
Aynı şekilde ekim yapılacak kişinin tarlasına topluca gidilerek elbirliğiyle tarlası ekilir. Bölgelerin ürün çeşidine göre; Fındık toplama, Zeytin toplama, Mısır toplama, yün kırkma gibi işler imece yoluyla yapılır.
Hububat üretimi yapılan bölgelerde ekini biçilmemiş kişiler varken kimse harmana başlayamaz, hep birlikte imece usulüyle biçilmeyen ekinler biçilir, daha sonra harmana geçilirdi.
Köyün ortak alanları olan köy içi ve arazi yollarının onarımı veya yeni yapılması, köyün kanalizasyonunun yapılması, köyün merasının temizlenmesi, etrafının çevrilmesi, düğün yerlerinin kurulması, okul inşaatı, cami inşaatı, okulun yakacağının toplanması, köyün korusundan ağaç kesilmesi, köy fırınının temizlenmesi, hayır işlerinde gereken ortak çalışma, düğünlerde sandalye, güğüm, kazan gibi ihtiyaçları karşılamak, köye misafir gelmişse ağırlamak, köyün ihtiyacı için parayı toplamak, askere gidecek kişilere yardım için para toplamak, köyde yapılan bilumum inşaat için para toplamak gibi bütün işler köy halkı tarafından yapılırdı.
Bizim köyde hala devam eden “Danışık gecesi” geleneği vardır. Düğünden bir hafta önce bir akşam damat adayının evinde köyün gençleri toplanır. Danışma anlamına gelen bu gecede düğün için hazırlıklar gözden geçirilir. Damat adayının maddi durumu yetersiz ise düğün masrafları için yardım toplanır. Düğün için görev dağılımı yapılır. Eskiden düğünde ihtiyaç duyulan odun temini için seçilen kişiler köyün koruluğuna giderek odun temin ederlerdi. Bir kısım kişiler de değirmene buğday götürerek un ihtiyacını karşılar, bir heyet de köyün ortasında bulunan taş bir dibekte (Soku) düğün için yarma döverler. Hazırlanan yarmayla büyük kazanlarda keşkek pişirilir. Bizim köyde düğünde davul zurna çalacak kimse olmadığından çevre köyler veya ilçelerden davulcular diye tabir edilen kişilerin ayarlanması için de görevlendirme yapılır. Bazı yerlerde Sağdıç dedikleri kişiye bizde “Yiğitbaşı” denir. Danışık Gecesinde damadın yakın arkadaşlarından birisi Yiğitbaşı seçilir. Birkaç gün süren düğün merasimini Yiğitbaşı yönetir. Danışık gecesinde misafirlere çayla kuru pasta ve leblebi ikram edilir.
Köylerde eşi vefat eden kadınların, işlerini yapacak kişileri olmayan veya oğlu askere giden kişilerin tarlasının ekilmesi veya hasat edilmesi için Muhtar veya köyün hatırı sayılan kişilerin organizesiyle yardıma muhtaç kimselerin tarlaları bellenir, fındığı toplanır, mısırları ayıklanır, yünleri eğrilir ve bu yardımlaşma sıra ile olurdu.
Yaşlı, hasta, düşkün, çaresiz, yoksul, oğlu ya da eşi askere gitmiş ve bunun gibi başka sebeplerle mevcut işini kendi imkân ve işgücü ile yapması mümkün olmayanların işleri varlıklı ve gücü kuvveti yerinde, imkânı olanların işlerinden geri kalmayacak şekilde komşularının el ve işgücü birlikteliğiyle ve hatta öncelenerek toplum bireylerinde bir kenetlenme, bağlılık, güçlü bir aidiyet duygusu geliştirerek; ümitsizliği, yılgınlığı, bezginliği, kırgınlığı, kıskançlığı, bıkkınlığı gideren, toplum hayatından söküp atan yüksek bir yardımlaşma örneği sergilenirdi.
Ancak yine de özellikle kadınların imece kültürünü hala sürdürdükleri söylenebilir. Düğün olduğu zaman düğün evinde toplanıp börek, baklava, pilav, sarma, kavurma gibi düğün için hazırlanacak her ne varsa hep birlikte hazırlanmaktadır. Düğün yemekleri çoğu yerde köy halkı tarafından ikram edilir, sofralar el birliği ile kurulur, bulaşıklar da hep birlikte yıkanır. Gelin evi birlikte hazırlanır, çeyiz birlikte kurulur.
Ülkemizde şehirleşmenin ve sanayinin gelişmesi ile ortaya çıkan göç sebebiyle imece kültürü çok zayıflamıştır. Artık eskisi kadar tarım yapılmadığı gibi boşalan köylerde çalışacak genç kimse de kalmamıştır. Sosyal devlet uygulamaları da halkı bu tür çalışmalardan uzaklaştırdı. Sosyal devlet rahatlığına alışan insanlarımızsa artık talep ettikleri hizmetleri kendileri üretmektense devletten talep etmektedir.
Aslında şehirli insanların da imece usulü yapabilecekleri pek çok şey vardır. Bunlar muhtaçlara yardım, yiyecek giyecek temin etmenin ötesinde toplumsal refahı sağlayıcı, yetkili kurumların ihmal ettiği ya da önemini kavrayamadığı alanlarda topluca yürütülecek çalışmalar olarak günümüzün şehirli imecesi olabilir. İmece için geniş bir çevre kurmak gerektiği için komşu edinme zorunluluğu da ortaya çıkacak, artık hemen herkesin şikâyetçi olduğu yan komşuyu bile tanımama problemi de ortadan kalkacaktır.
Geleneklerimizden ve genlerimizden gelen bazı özelliklerimizin modern ekip çalışması disiplini içinde çok faydalı sonuçlar elde etmek için uygun olduğu bir gerçektir.
Türk Kültüründe; İnsan ilişkilerinde sarılmak, koluna girmek, temas etme gibi beden dilinin duyguları aktarmada önemli rol aldığı, Aile bağlarının güçlü olmasından kaynaklanan birliktelik duygusu, imece geleneğinin üst düzeyde bağlılık ve karşılıklı bağımlılık duygusunu pekişmesinde önemli olduğu bilinmektedir.
“Komşu komşunun külüne muhtaçtır” Atasözü komşuluk ilişkisinin önemini vurgulamaktadır. Peygamberimizin “Komşusu açken, tok yatan bizden değildir”, “Cebrail bana komşu hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki, onu mirasçı kılacak sandım”, “Sizden biri kendisi için istediğini din kardeşi için -yahut komşusu için- de istemedikçe iman etmiş olamaz”, “Şerrinden komşusunun emin olmadığı kimse cennete giremez” Hadisleri ve benzer ayet ve hadislerde sosyal hayatta insan ve özellikle komşu ilişkilerinin önemine işaret edilmiştir.
Bizi tarih boyunca diğer milletlerden üstün kılan bu beşeri ilişkiler ve geleneklerimizi tekrar hayatımızın her alanına uyguladığımız, birlik be beraberlik ruhumuzu daha iyi geliştirdiğimiz takdirde hem bölgesel bazda, hem de ülkesel bazda daha iyi yerlere gelmemiz mümkün olacaktır.
Kalın sağlıcakla…