Sevgili okurlar, her sonbahar gelişinde önümüzdeki tarımsal sezonun daha iyi geçmesi ve daha verimli olmasını bütün çiftçi kardeşlerimiz gibi bizler de canı gönülden dilemekteyiz. Ancak, bu temenni bilindiği gibi birçok faktöre bağlıdır. Don, dolu, yağmur, kar ve rüzgâr gibi pek çok coğrafik etmenin yanı sıra elde edilen ürünün kalitesi, rekoltesi yani azlığı veya bolluğu ürünün kıymetini doğrudan belirlemektedir. Bu da çiftçinin o yıl ektiği üründen kâr mı, yoksa zarar mı edeceğini ortaya koymaktadır. Öyleyse bir ürünü ekip, hasat ederek depoya koymak yeterli değildir. Onu kıymetinde satıp para kazanmak esastır.
Böyle olunca önümüzdeki yıl ne ekeceğim, hangi ürün bana para kazandırır sorusu da tam bu mevsimde sorulan soruların başında gelmektedir. Aslında gelişmiş ülkelerde bu sadece çiftçinin sorunu değil aynı zamanda tarımdan sorumlu bütün resmi ve özel birimlerin asli görevidir. Hep birlikte karar alınarak uygulandığı takdirde başarılı olunmaktadır, bu da herkesin bildiği bir gerçektir.
Bu husus aslında kendi ülkemizde de Tarım Bakanlığı tarafından yürütülen çiftçi kayıt sistemi ile çözülmeye çalışılmaktadır. Fakat çiftçi kayıt sistemiyle hala istenen üretim şekli ve deseni tam olarak halledilmiş değildir. Çünkü bizim ülkemizin şahsına münhasır bazı farklılıkları diğer dünya ülkelerinden ayrışmaktadır. Son derece küçük ve parçalı tarım arazi varlığımız ekonomik olmayan ve daha pahalı bir üretim prosesine sahip olmamızı sağlıyor. Toplanan ürünlerin aracıların elinde taklalar attırılarak gereksiz-suni fiyat çıkışları sağlanıyor. Bu da dünya tarım ticaretinde bizim satış performansımızı etkiliyor ve büyük ölçüde de düşürüyor. Üretilen malların istikrarlı ve dengeli fiyatlar çerçevesinde tutulması yerine hâlâ yeni yeni üretim modelleri oluşturmak, daha fazla ürün elde etmek gibi bir Tarımsal politika izleniyor. Bu istem bir dereceye kadar makul olarak kabul edilebilir, ama yıllardır birçok tarım uzmanının yüksek sesle dillendirdiği gibi, “satıp kâr sağlayamayacağın malı üretme” şeklinde bir strateji güdülemiyor. Bu hususta tarım ve hayvancılık faaliyeti yürüten birlikler, kooperatifler gibi sivil toplum kuruluşlarının dağınık bireysel faaliyetleri birleştirilerek yekvücut ürün satış stratejileri oluşturulmalıdır. Böylece hasat edilen mal ve ürünlerin elden ele değiştirilerek fiyatının fahiş rakamlara çıkması engellendiği gibi, üreticinin ve tüketicinin de hakları korunarak, özellikle çiftçinin cebine daha fazla katkı sağlayacaktır.
Devlet yetkilileri son zamanlarda gerek tarım gerek hayvansal gıda maddelerinin tarladan sofraya kaliteli ve ucuz getirilmesi için bir takım çabalar göstermektedir. Hatta gereksiz fiyat yükselişlerini durdurmak için piyasaya bazı müdahalelerde bulunmaktadır. Ama bu çok da caydırıcı, tam da istenildiği gibi olmadığı, diğer bir deyişle istenen seviyede etki göstermediği çoğu tarım yazarı tarafından vurgulanmaktadır.
İstenen başarı sağlanabilmesi için yukarıda belirttiğim birimlerle çiftçinin işbirliği içinde pazarlama çalışmalarıyla olacaktır. Aksi halde aynı yerde döner dururuz. Biz tüketiciler için ucuz ve kaliteli ürünleri pazarda görmemiz imkânsızlaşır diye düşünüyorum. Bu hayat pahalılığını alt etmeyi düşünüyorsak, fiyatları bir dengeye kavuşturmak istiyorsak bahsettiğim çözüm yolunu da yetkililerimizin acilen dikkate almasını isterim. Hatta Tarım ve Orman Bakanlığı başta olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlar vasıtasıyla tüm ülke çapında bu konuda projeler, yarışmalar düzenlenerek en güzel fikirler ortaya çıkarılmalıdır. Ben eminim yaşamı ucuzlatmanın pek çok yolu değişik fikirlerin bulunması ve bunların ciddiyetle uygulanmasıyla kolayca alt edilebilecektir. Yoksa bütün umutları sadece devlet bürokratlarının fikir ve çözüm yollarına bırakmak, onların omuzuna yıkmak, sadece onlar düşünsün demekle olmayacaktır. Eğer böyle olsaydı bizim gibi tarım yazarları hâlâ aynı şeyleri yazıp durmazdı diye düşünüyor. Güzel fikirlerin, güzel projelerin tez zamanda ortaya çıkarılmasını umuyor, saygılar sunuyorum.