Evet sevgili okurlarım, Ben bu köşemden sizlere hep çağrım şuydu. Hukukun üstünlüğü, adalet ,yargı bağımsızlığı...
Mehmet Çatakçı
Bu kavramlar Türkiye'de rayına oturmadığı müddetçe ekonominin rayına oturması biraz zor gibi.
Yabancı yatırımcıyı bu ülkeye çekmek için hukukun üstünlüğünü bu ülkede bir an önce Dünya'ya göstermemiz lazım.
Türkiye’de ekonominin nasıl derin bir kriz içinde olduğunu sokaktaki insan bizzat yaşayarak biliyor, dış dünya ise saklanamaz gerçeği seyrediyor.
Her ne kadar bu gerçeği çok doğrudan ifade etmese de Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan da durumun farkında olmalı ki kabine oluşumunda ekonominin patronluğunu Mehmet Şimşek’e teslim etmek zorunda kaldı. Açıkçası bütün siyasi mülahazaların ötesinde hakkaniyetle bakıldığında, iktidarın son dönemde attığı en doğru adımın Mehmet Şimşek olduğu anlaşılacaktır. Nitekim ekonomistlerin önemli bir bölümünün ortak kanaati de beklentileri de pozitiftir.
Ancak bu tercihin, ülkeyi yaşanan ekonomik kaostan çıkarabilmesi için sadece Mehmet Şimşek isminin yeterli olmayacağı da bir gerçektir. Bir kere öncelikle ekonomik restorasyon yönünde atılacak adımların arkasında siyasi iradenin kararlılıkla durması şarttır. Çünkü bir önceki Cumhurbaşkanlığı kabinesinin Şimşek’e bıraktığı enkaz çok büyüktür ve tamirat için hükümet dahil herkesin ‘kemer sıkma’ politikalarına hazır olması gerekir.
İşte meselenin en can alıcı noktası da burasıdır, zira 10 ay sonra yerel seçimler var ve AK Parti iktidarının böyle bir süreçte topluma ‘acı ilaç’ politikası sunulmasına asla tahammülü olamaz, ekonomiyi ayağa kaldıracak mucizeler içerse bile…
Mehmet Şimşek’in gelişini olumlu karşılayan ve haklı olarak iyimser beklentiler içinde olan herkesin ortak endişesi şu; acaba Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni ekonomik politikalara nereye kadar tahammül edecek ya da gerçekten edebilecek mi? Bunu hep birlikte bekleyip göreceğiz…
Bu arada Merkez Bankası eski başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun sessizce arka kapıdan BDDK’nın başına atanması, sanki Şimşek’e yönelik bir işaret fişeği gibi duruyor…
Zira bir ülkede ekonomik hayatın sağlıklı yürüyebilmesi, yabancı yatırım açısından tercih edilebilir olması ve finansal bir cazibe oluşturabilmesi için aynı zamanda hukuki görünümünün de güven vermesi gerekir.
Maalesef Türkiye son yıllarda siyaset ve ekonomide olduğu kadar hukukta da derin bir zaaf görüntüsü sergiliyor. Özellikle yargının üzerindeki siyasetin gölgesi yerli ve yabancı yatırımcıyı da finans çevrelerini de toplumu da ürkütüyor.
Bunun için yargıda atılacak adımlar önemli, Dünyanın gözü bu adımlarda olacaktır.