11 il de asrın felaketi dediğimiz deprem maalesef 11 şehrin yarısını yıktı. 50 bini aşkın vatandaşımızı bu felakette kaybettik...
11 il de asrın felaketi dediğimiz deprem maalesef 11 şehrin yarısını yıktı.
50 bini aşkın vatandaşımızı bu felakette kaybettik.
Bu deprem sonrası sorumlular arandı ama asıl sorumlulara kimse bakmadı.
Asker neden geç indi sahaya diye yazıldı, çizildi.
Ama göreve askeri kim çağırmadı ona hiç kimse bakmadı.
Gözler Cumhurbaşkanına çevrildi.
Halbuki Valiler liyakatle atansa idi bu felakette daha az can kaybı olurdu.
AFAD kanununda açıkça yazıyor.
Bir il de deprem, sel, yangın, toplumsal olaylar olduğu zaman o ilin valisi ilde bulunan en yetkili ve rütbeli askeri arar ve yardıma çağırır.
6 Şubat günü 11 ilde büyük bir deprem oluyor 11 ilin valisi uhtelerinde bulunan askeri yardıma ilk iki gün çağırmıyor.
Neden ? Ya kanunu bilmiyor ya da bir yerlere şirin gözükmek için.
İnşallah deprem soruşturmasını yürüten hâkim ve savcılar bu önemli konuyu atlamazlar.
Uzun süredir devletin liyakatli ellerde olmadığını, ekonomiden eğitime, dış politikadan şehirleşmeye kadar her alanda akla ve bilime itibar etmeyen işler yapıldığını ve devleti yönetenlerin hiçbir yönetim stratejisinin olmadığını yazmaya çalışıyoruz.
Maalesef devlet o kadar ayak üstü yönetiliyor ki zaman zaman iktidarın farklı aktörleri bile farkında olmadan devletin nasıl yönetilemediğinin çarpıcı örneklerini ortaya koyuyorlar.
Sadece birkaç örnek bile bugün yaşadığımızın ekonomik çöküşün nasıl gerçekleştiğini gözler önüne sermeye yetecektir.
-Mesela Merkez Bankası’nın 128 milyar doları bu hayali tez için adeta yakılarak yok edilmiştir.
-Yanlış ekonomik politikalar yüzünden çığırından çıkan dövizi frenlemek için icat edilen Kur Korumalı Mevduat’la (KKM) milletten kuruş kuruş toplanan vergiler faizcilerin ceplerine aktarılmıştır. Bu uygulama yüzünden iktidarın bir ayağı bombanın üzerindedir, ayağını çektiği an dövizin nerede duracağını tahmin etmek bile mümkün değildir.
Şanlıurfa’daki sel felaketi sonrasında Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci’nin çıkıp "Bir taraftan 15 canımızı aldı ama diğer taraftan toprak suya kavuştu" şeklinde vicdanları yaralayan bir açıklama yapabilmesidir.
-Bu hayali politikalar yüzünden ekonomide ‘güven’ duygusu kaybedildiği için iktidar hiçbir uluslararası piyasadan uygun faizle kredi temin edememekte, dahası yüksek faizle bile para bulamamaktadır. Şu anda iktidar sadece Arap şeyhlerinden ve Rusya’dan rica minnetle para bulabilmektedir. Bu paraların hangi şartlarda ve neyin karşılığı olarak temin edildiği ise bilinmiyor. Bu gidişle belki de hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz…
Yönetilemezlik sorunu böylesine vahim boyutlara ulaşmışken, dahası iktidar ilk üç gün felaket bölgesinde sorumluluklarını yerine getirememişken, hatta Kızılay’ın çadır satmasından sanki hiç sorumlu değilmiş ve de ülkeyi muhalefet yönetiyormuş gibi son derece rahat bir şekilde yapılamayan her şeyin vebalini muhalefete yüklemeye çalışması, doğrusu insan zekasının kaldırabileceği bir durum olmasa gerek…
Herhalde hiçbir demokratik ülkede böylesine zincirleme hataların sorumlusu olan bakanlar, bürokratlar yerinde kalamaz ve çoktan istifa ederlerdi. Ama burası Türkiye… Yönetim makamında olanlar her türlü hatadan münezzehtirler ve de hesap vermek zorunda değildirler…