Buğday, insanlık tarihi boyunca, Milletlerin hayatında İstikrarın ve kendine güvenin esasını teşkil etmiştir.
1.GİRİŞ
Serin iklim tahılları veya hububatı olarak isimlendirdiğimiz Buğday, Arpa, Çavdar, Yulaf ve Tritikalenin hasadı, çok farklı iklim şartlarına sahip ülkemizde, Adana ilinde Mayıs sonlarında başlar, akabinde Mardin ve Harran ovalarında devam eder; Doğu Anadolu bölgesinin yüksek rakımlı ovalarında Ağustos ayı ortalarında sona erer. Bu yıl normal yağışlı yıllardan 10 gün daha önce hasat başlamıştır. Bu durum ‘’Sarı olum’’ döneminde yağış olmadığını, erken oluma girdiğini gösterir. Bu durum danelerin kavrulmasına, hektolitre ağırlığının düşmesine, az da olsa verim kaybına yol açar.
Konu ile yakından ilgilenenler hatırlayacaktır. Türkiye 1989 yılında yurt genelinde ‘’genel kuraklık’’ yaşamıştır. Bu durum başta hububat verimini olumsuz etkilemiştir. Yeraltı suları çekilmeye ve akarsu kaynakları azalmaya başlamıştır. O yıl İç Anadolu’da, ilkbaharda 2.5 ay yağış olmamıştır. Özellikle hububatın gelişme gösterdiği Mart-Nisan ayları kurak geçmiştir.
Bu yılda İç Anadolu ve Güneydoğu illerinde bölgesel kuraklık afetinin yaşandığı bir yıl olma noktasındadır. Sulama imkânı olmayan ‘’kuru ziraat’’ alanlarında ekili başta buğday olmak üzere hububat ekilişleri bu makalenin yazıldığı gün itibarıyla, olumsuz etkilenmiştir. Resim-1 Konya ilinde 19 Mayıs 2021 çekilmiştir. Bu tarlalar biçerdöver girmeyecek durumdadır. Bu tarihten sonra yağış olsa da, halen kuraklığa direnen tarlalarda %50’den fazla verim kaybı kaçınılmazdır. Yıllık toplam yağış miktarı kadar, ekilişler üstüne düşen yağışın aylara dağılımı da o kadar önemlidir. Bu yıl ekilişler üstüne düşen toplam yağış miktarı ve dağılımı uzun yıllar ortalamalarının yarısı kadardır.
Konya’da kuraklıktan zarar görmüş buğday tarlası (19 Mayıs 2021)
Başta hububat ambarı Konya ilinin de yer aldığı İç Anadolu bölgesinin buğday üretimindeki payı %30-32; yine kuraklık zararının oluştuğu Güneydoğu Anadolu bölgesinin ise %15tir.Makarnalık buğdayında %75-80’i bu iki bölgede üretilmektedir. Keza kırmızı mercimek üretimimizin çoğu Güneydoğu Anadolu’da kuru ziraat alanlarında üretilmektedir. Sulamanın hububat üretiminde ne denli önemli olduğu da anlaşılmaktadır.
TİGEM-JİCA (Japon) işbirliği ile 1989 yılında başlayan’ ’Yarı kurak bölgelerde bitkisel üretim ve sulama teknikleri’’ araştırması çerçevesinde bazı elemanlar 3 aylık eğitim için Japonya’ ya eğitime gönderildi. Proje yöneticileri olarak bir Heyet’te 1993’ de 17 gün gene Japonya ya inceleme seyahatine gitmiştik. Tarımsal kuruluşlarda inceleme sırasında bizi’ ’Çevre Araştırmaları Enstitüsü’ne götürdüler. Brifing sırasında bir hava fotoğrafı göstererek, ’Türkiye’nin 50 yıl içinde çölleşeceğini söylediler’’ Bu ciddi bir iddia, bu kanıya nasıl vardıklarını sordum. ’Afrika’nın çölü yukarı yürüyor, ilk çölleşecek ülke Türkiye’dir’’ dediler. Japonların 100 yıl sonrasını hedef alarak, çöl şartlarında bitki yetiştirme projesi üzerinde çalıştıklarını söylediler. Dönüşte Tarım Bakanlığı Müsteşar yardımcısı rahmetli Haşim Öğüt’ü ziyaret ederek paylaştım. Araştırma Enstitülerinden birini ‘’çevre araştırma Enstitüsü yapalım, ’ilgililere anlatalım dedim. Haşim Bey yeniliklere açık, istişareye önem veren çok değerli bir bürokrattı. Hâlâ çevre araştırma konusunda aynı fikirdeyim.
Türkiye dünyada ‘’kuru ziraat’’ sistemi ile hububat üreten birkaç ülkeden biridir ve bu konuda ciddi araştırmalar yapmıştır ve yeterli bilgi birikimine sahiptir. Ali Numan Kıraç 1927 yılında Atatürk tarafından ABD’ye eğitime gönderilmiş, Nebraska Üniversitesinde ‘’kuru Ziraat’’ konusunda eğitim görmüştür.1931 yılında Eskişehir drayfarming istasyonunu kurmuş(kuru ziraat araştırma),1936’da Dray farming araştırmaları isimli kitabını yayınlamıştır. Numan Kıraç’a ‘’Kıraç soyadını Atatürk vermiştir.1970’li yıllarda kuru ziraat araştırmaları yeniden hız kazanmış, kuru ziraat sistemi uygulamalarının başarılı örnekleri TİGEM işletmelerinde uygulama alanı bulmuştur.
Buğday ekim alanlarımız 9.4 milyon hektardan 6,8 milyon hektara düşmüştür. Alan azalmasına rağmen yılda 19-22 milyon ton buğday üretilmektedir. Verim artışının sebebi tek bir faktör olmamakla beraber, ıslah edilmiş, sapı sağlam, yatmayan, gübre tüketimi fazla, hastalıklara dayanıklı yarı bodur ve bodur buğday çeşitlerinin üretime girmesi ve gübre kullanımının artmasıyla olmuştur. Buğday Ekilişlerimizin 2/3’ü yağmura bağlı kuru ziraat alanlarında üretilmektedir. Zaman zaman kuraklıktan zarar görme ihtimali de fazladır.
Buğday ülkemiz açısından stratejik bir üründür. Bir Çinli için pirinç ne ise, milletimiz içinde buğday o kadar hayati ve değerlidir. Milletimizin kültüründe ekmek ‘’ nimet’’ olarak görülmüş, yere düşen bir parça ekmeğin ayakaltında kalmasına izin verilmemiştir. Tarihte harpler, istilalar hep kıtlık yıllarından sonra çıkmıştır. Buğday tarih boyunca milletlerin hayatında istikrarın ve kendine güvenin esasını teşkil etmiştir. Covid -19 pandemisinin dünyayı kasıp kavurduğu bu yıllarda, gıda üretiminin ne kadar hayati ne kadar önemli olduğu su götürmez hakikattir. Bu nedenle üretime ne kadar önem versek azdır. Buğday aynı zamanda un, irmik, makarna ve bisküvi ihracatımız açısından da vazgeçilmez bir üründür.2008 yılında yaşanan kuraklık nedeniyle, dünyada buğday fiyatları artmış DİR(Dahilde işleme rejimi) kapsamında 3.708.003 ton olarak gerçekleşen buğday ithalatımızın ortalama fiyatı 400 dolar/ton olmuştur.
Küresel kriz, yüksek ithalat talebi, küresel buğday stoklarında azalış ile ihracat yasaklarının uygulanması, ham petrol fiyatlarının artması ile biyoyakıt hammaddesi olarak kullanılan hububat ürünlerine talebin artması nedeniyle dünya buğday fiyatları çok yükseltmiştir. Haziran 2007 ‘de 230 dolar/ton olan ABD 2 HRW buğday fiyatı 2008 Şubat ayında 530 dolar/ton fiyata yükselmiştir.(TMO 2008ve 2009 hububat raporu),1980-1996 yılları arası daire başkanlığı yaptığım yıllarda ekmeklik buğday fiyatı 120-135 dolar/ton, makarnalık buğday fiyatı ise 150-160 dolar/ton idi. Buradan çıkacak sonuç buğday rekoltemizi arttırmak için ne kadar çaba göstersek azdır.
Neler Yapılabilir?
-Rekoltenin bu yıl il il çok iyi bir şekilde takip edilerek, zamanında gerekli tedbirlerin alınması sağlanabilir.
-Sağlık bakanlığının pandemi kurulu gibi ’’Buğday üretimi danışma kurulu’’ adı altında bir kurul oluşturulması, özellikle ’’kuru ziraat ‘’ konusunda tecrübeli-ki çoğu emekli-kişiler davet edilebilir.
-Buğday ekim alanlarının azalma nedenleri üzerinde araştırmalar yapılarak, kaybolan alanların yeniden buğday üretim alanına kazandırılması sağlanabilir.
-‘’Kuru ziraat’’ ve ‘’Sulu ziraat’’ buğday yetiştiriciliği konusunda çiftçi eğitim çalışmaları yapılabilir.
-Enerji fiyatlarının yüksekliği sebebiyle, sulama imkânı olan, çiftçilerin bir kısmı yağmur beklentisine girerek sulamadan kaçınmaktadır.
Bu konuda gerekli eğitim ve destek çalışmalarına ihtiyaç vardır. Soğuk iklimde sonbaharda çıkış yaparak kışa kökünü almış ve kuvvetli olarak girmiş olmalıdır. Kurak geçen sonbaharda, sulama yapılmış ise çıkışlar bahara kalmakta ve bu durum ciddi verim kaybına sebep olmaktadır. Bu nedenle sonbahar sulaması ve çıkışı önemlidir.
-Kuru ve sulu şartlara göre yeter miktarda gübre kullanılmalıdır. Gübre desteklemesi gözden geçirilebilir.
-Sertifikalı tohum kullanım desteği sürdürülmeye devam edilmelidir.
- Topraklarımızda organik madde çok düşük. Hem verimlilik hem de kuraklığa dayanım bakımından organik maddeyi arttırıcı tedbirler alınmalıdır.
AMAÇ
Sadece insanımızın ekmeğini, unlu mamuller ihtiyacını karşılamanın ötesinde, ihracat için gerekli buğday ihtiyacını da karşılayacak üretim hedefi olmalıdır.
Fahri Harmanşah
Zir.Yük.Müh./TİGEM emekli Daire başkanı