Mehmet TAŞAN
Tarım Uzmanı
-Asrın Felaketi olarak kabul edilen, 11 İlimizi etkileyen 6 Şubat Kahramanmaraş Depremlerinde Vefat eden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, Yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Milletimizin başı sağ olsun.
-On binlerce can kaybı (41.000 i geçti) ve On binlerce yaralıların olduğu, çok sayıda binanın yıkıldığı veya oturulamaz hale geldiği Depremde -Bilanço her geçen gün ve saatte kabarıyor. Nedenleri, sonuçları gibi konular çok tartışma götürür.
-Allah bu ve benzer felaketlerden Milletimizi ve bütün İnsanlığı korusun.
-Depremin yaralarını sarmak üzere gerek Yurt içinden, gerekse Yurt dışından ayni ve nakdi yardımlar yapılmaktadır.
DEPREMİN TARIMA ETKİSİ
Depremin vurduğu 11 il tarımda önemli bir paya sahip. Türkiye'de tarım yapılabilen alan 238,5 milyon dekar. Bu alanın yüzde 16,2'si, yani 35,8 milyon dekarlık bölümü depremzede 11 ilde bulunuyor.
Adana Çukurova'dan başlayıp, Şanlıurfa Harran Ovası'na kadar geçen bir alanı kapsayan; Türkiye'nin çok önemli badem, ceviz, Antep fıstığı gibi bitkisel üretimini büyükbaş- küçükbaş hayvan varlığımızın yaklaşık % 13-15'ini barındıran bir bölge.
Aynı zamanda da tarımsal hasılamızın yaklaşık % 15-16'sını o bölgeden temin ediyoruz. Uzun yıllardır yaşadığımız küresel iklimin etkisi, yoğun kuraklık ve ülkemizdeki tarımsal üretimini yaz aylarında bekleyen ciddi riskler, bu depremle beraber maksimuma çıkmış durumda. O nedenle bir an önce çalışmalara başlanması lazım.
Depremlerin yaşandığı bölgelerin, ülkedeki toplam çiftçi varlığının % 13'ünü barındırıyor. Yaklaşık 270 bin kayıtlı çiftçimiz var. Köylerimizde çok ciddi yıkımlar var.
Bölgeden ciddi anlamda göç başladı. İnsanlar doğal olarak evlerini kaybettiler. Hem kırsaldan hem şehir merkezlerinden ki şehir merkezlerinin de kırsalla bağlantısı devam ediyor.
Şubat ayı bitiyor, mart ayı geliyor yani tarımsal faaliyetlerin aktif hale geldiği döneme giriyoruz.
İnsanlar can ve mal derdinde, evi yıkılmış, traktörünü kullanamıyor. Böyle bir durumda o bölgenin ekilip dikilmesi lazım. Hayvansal varlığımızdaki kayıp nedir, onların barınaklarındaki durum nedir bunları bilmiyoruz.
Buğdayımız, arpamız ekildi, neredeyse bir karışı geçti. Bunları nasıl ilaçlayacağız, gübreleyeceğiz, sulama durumumuz nedir bunların tek tek ele alınması lazım.
Ayrıca o bölgede çok ciddi su kaynakları ve su kaybımız var. Bunların da çalışmalarının yapılması lazım.
Hem o bölgedeki insanlarımızın, çiftçilerimizin, halkımızın gıda ihtiyacının karşılanması hem de ülkemizin tarımsal üretimi açısından, potansiyelinin değerlendirilmesi açısından çok önemlidir.
Türkiye’nin toplam tarım ve ormancılık ürünleri ihracatının yaklaşık beşte birini depremzede 11 il gerçekleştiriyor.
Bu iller içinde Gaziantep, Türkiye’nin 34,2 milyar dolar olan toplam tarım ve ormancılık ihracatının % 11,8’ini tek başına sağladı.
Toplam yıllık tarım ihracatında Adana % 2,5, Hatay % 2,4, Malatya % 1 pay aldı.
Tarım Bakanlığının açıklamaları:
-Kütlü pamukta fark ödemesi desteğini % 45,5 artırarak kilogram başına 1.6 lira,
-Yağlık ayçiçeğinde fark ödemesi desteğini % 40 artırarak 70 kuruşa çıkarıldığını,
-Şubat ayı sonuna kadar deprem bölgesinde mazot-gübre desteği ile hayvancılık destekleri kapsamında toplam 3.3 milyar lira destek ödemesinin yapılacağını,
-Yem desteği kapsamında da 11 ilde 185 bin işletmeye 2 milyon BB, 9 milyon KB hayvan için toplam 1,5 milyar lira ödeme yapılacağını,
-Deprem nedeniyle Son başvuru tarihlerini organik ve iyi tarım uygulamaları için 8 Mayıs, toprak analiz desteği için 31 Mart, yağlı tohumlu bitkiler fark ödemesi desteği için 2 Mayıs olarak düzenlendiğini,
-Binalarda yapılan hasar tespit çalışmaları gibi Tarımsal alanda da hasar tespit çalışmalarının yapılmaktadır.
-Sigortalı olanlar da Tarsim kapsamında değerlendirilecektir.
-Kısacası Tarım Seferberliği yapılmalıdır. TİGEM, TMO ve ESK gibi kuruluşlar tarım seferberliğine öncülük edebilir.
-Depremde tarım alet ve araçları da zarar gördü. Bütün ülke genelinden uygun olan araç-gereçler, geçici olarak bölgeye götürülerek, ne ekilmesi gerekiyorsa el birliğiyle ekilmeli-dikilmelidir.
-Devletin yaptığı destek uygulamalarında Kooperatiflere ve Çiftçi Örgütlerine aktif görev verilmelidir.
PANDEMİNİN ETKİLERİ: -Covid 19, bütün hayatımızı alt üst etti. Tabiri caizse insanlardan, sevdiklerimizden kaçmaya başladık.
- Çevremizden ve sevdiklerimizden can kayıpları yaşadık.
-Pandemi süreci. Önceliklerimiz… Tarım dolayısıyla Gıda, Orman ve Su.
- Özellikle gıda konusu, dolayısıyla tarım konusu daha da önem arz etmektedir. Gıda, çağımızın en önemli stratejik maddesi, hatta silahıdır.
-Üretenlere de teşekkür etmeliyiz. Tarım 7/24 çalışılan bir faaliyet alanıdır. Tatili, izini, paydosu yoktur.
-Hiçbir ürünün yokluğu yaşanmadı.
-Salgın Hastalıklar ortaya çıktığı zaman uzmanların ilk önerileri ilaç var ise onu kullanmak, hemen arkasından yeterli ve dengeli beslenmektir.
-Türkiye tarımsal üretim yönünden kendi ihtiyaçlarını önemli ölçüde karşılayan dünyadaki ender ülkelerden birisidir.
-Ülkemiz yaklaşık 12 bin bitki türü ile dünyadaki en zengin gen kaynaklarına sahiptir. Bunlardan yaklaşık 4 bin bitki türü yalnız Türkiye’de yetişen ENDEMİK bitkilerdir.
-Ülkemiz iklim, toprak, topografyanın uygunluğu ve yaklaşık 23 milyon hektar tarım arazisi ve 14 milyon hektar mera ve 23 milyon hektar orman varlığı ile kendine yeterli tarımsal ürünleri üretebilecek potansiyele sahiptir.
-Yeterki iyi yönetelim. Sıkıntı üretimden ziyade yönetimde diye düşünüyorum. Bu sadece kamunun yönetimi değil, topyekûn yönetimden bahsediyorum.
ÜLKEMİZDE ÇİFTÇİ ÖRGÜTLENMESİ:
Ülkemizde tarımsal nüfusun önemli bir çoğunluğunu oluşturan küçük tarım işletmelerinin büyük işletmelerle rekabet etme gibi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu durumda üretici açısından ortaya çıkan en önemli ihtiyaç örgütlenme ihtiyacı olmaktadır.
Kırsal kesimde yaşayan üreticilerimizin ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla çeşitli yasaları dayanak almak suretiyle, değişik çiftçi organizasyonları oluşturarak örgütlendikleri bilinmektedir.
Örgütlenme yapısını incelediğimizde faaliyet konularında ve etki alanlarında çakışmalar görülmektedir.
Bu yapılanma şekliyle belki bir zenginlik gibi düşünülse de çoğu zaman aynı faaliyette bulunan örgütler arasında ciddi sürtüşmelere neden olmaktadır.
Türkiye’deki tarımsal örgütlenme yapısının yeniden masaya yatırılarak yetki ve sorumlulukların yeniden belirlenmesi ve bunun devamında da güçlü bir yapılaşma ile daha fonksiyonel bir hale getirilmesi gerekmektedir.
Tarımsal üretimi arttırmanın, kaliteli ürün elde etmenin ve tarım ile uğraşanların yaşam düzeylerini yükseltmenin en önemli yollarından biri, üreticilerin etkili bir biçimde örgütlenmesidir.
Ülkemizde tarımsal alanda üretici örgütlenmesinin yaklaşık 150 yıldan daha fazla bir geçmişi bulunmaktadır. Hatta kültürümüzde İmece geleneği ile örgütlenmenin eskilere dayanan önemli bir yeri vardır.
AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında, ülkemizdeki üretici örgütlerinin oradaki emsalleri kadar piyasada etkili olamadıkları görülmektedir.
Üretici örgütlerinin,
-Ülke tarımını yönlendirmek,
-yapısal sorunlara çözümler getirmek,
-verimliliği arttırmak,
-üretim ve pazarlama planlaması yapabilmek,
-serbest piyasa ekonomisi içinde gerektiğinde müdahalede bulunabilmek,
-değer zinciri içinde üretim öncesinden sofraya kadar herkese hizmet verebilmek,
-destek ve teşvikleri etkin ve verimli bir şekilde kullanılabilmek ve izlemek
gibi görevlerin yerine getirilmesinde büyük önemi bulunmaktadır.
Çiftçilerin mensubu olduğu üretici örgütü aracılığı ile:
“Üretimini pazarın talebine göre planlandığı”,
“Verimliliği ve katma değeri arttırarak gıda değer zincirinde aldığı payını yükselttiği”
Ve en önemlisi “piyasada rekabet gücünü arttırdığı”
Bir yapı, hem üreticinin hakkını koruyacak, hem de tüketicinin daha uygun fiyatla gıdaya ulaşmasını sağlayacaktır.
Türkiye'de sayısal olarak 4-5 milyon ortağı bulunan tarımsal kooperatifler çeşitli alanlarda faaliyet göstermesine rağmen, yeterince etkili değildirler. Avrupa ülkelerinde tarımsal kooperatiflerin pazarlamadaki payı %50 ila %100 arasındadır. Bizde ise %1 ila %10 arasındadır.