Haber- Mehmet Çatakçı
Cinisli, ‘’Gündemimizde bulunan kanun teklifinin gerekçesinde tarımsal üretimin sürdürülebilirliği amacıyla üreticinin daha etkin desteklenmesinin ve emeğinin karşılığını almasının önemi kaydediliyor. Çok doğru vesselam fakat AK PARTİ'nin kelamı ile amelinin birbirini tutmamasının yeni bir örneğini görüşüyoruz. Bu kürsüden birçok defa dile getirdim, çiftçimiz ne ekmesi gerektiğini bilmiyor, hasat sonrası kaça satacağını bilmeden ezbere ürün ekiyor, zarar ediyor. Çiftçimizin veri olarak kabul ettiği, kendine ne ekeceğiyle ilgili kılavuz olarak gördüğü tarım desteklemeleri duyurulmuyor, çiftçimize yıllardır kumar oynatılıyor. Çiftçi, üretim sürecinin başında destekleme ödemelerine bakarak destek oranlarına göre hesabını yapar ve o çerçevede üretimde bulunurdu. Çiftçimiz her ne kadar satış fiyatını bilmese de maliyetten zarar etmeyeceğine kani olurdu. Bu bile çiftçimize çok görüldü, desteklemeler üretimden sonra açıklanır hâle geldi” diyerek şöyle devam etti,
“Hayvancılıkla uğraşan çiftçimiz de kaça satacağını bilmeden besi yapıyor. Sütçülük çiftçinin günlük nakit akışının kaynağı iken kasten zarar ettiriliyorlar.
Veri sorunu ve desteklerin geç açıklanmasıyla beraber üçüncü büyük sorun ise ağır kredi borçları ve senelerdir tam ödenmeyen gayrisafi millî hasıladan tarıma ayrılan yüzde 1 pay. Tarıma ve tarımsal üretimde bulunan çiftçilerimize hak ettikleri önemi ve emeklerinin karşılıklarını İYİ Parti olarak biz vereceğiz inşallah. İklim şartlarına göre ülke genelinde bölgesel ve havza bazında üretim desenlerinin oluşturulması şarttır. İktidarımızda biz bunları muhakkak yapacağız.
Sayın milletvekilleri, dünyada gıda fiyatları gerilerken Türkiye'de özellikle et fiyatlarında çift haneli artış oranları yaşanıyor. Yılbaşından bugüne zam oranı yüzde 50'yi buldu. Türkiye'de et ve gıda fiyatlarını düşürmeye yönelik adımlar maalesef atılıyormuş gibi yapılıyor, yapısal önlem alınmıyor. Fiyatlardaki artışın esas nedeni Tarım ve Orman Bakanlığının sanki ithalat lobisi yönetiyor izlenimini de pekiştiren kasıtlı politikanın uygulanmasıdır. Et ve gıda fiyatlarını düşürmek için vergilerin sıfırlanarak ithalatın önünün açılması, tavan fiyat uygulanması gibi önlemlere başvurulması bu durumun net örnekleri. Türkiye'de büyükbaş hayvan sayısında düşüş yaşanıyor. TÜİK'in yayımladığı hayvansal üretim verilerine göre bile geçen yıl Türkiye'de büyükbaş hayvan sayısı bir önceki yıla göre yüzde 6 azaldı. Geçen hafta ziyaret ettiğim Erzurum Ziraat Odası Başkanı'nın ifadesine göre "Hasankale bölgemizde dişi kesimlerinden sonra büyükbaş hayvan sayısı yüzde 50 oranında azaldı. Eğer yabancı ülkelerin çiftçilerini değil de, Türk çiftçisini mutlu eden politikalar izlenirse enflasyonun da kendiliğinden düştüğü rahatlıkla görülür." Diğer yandan, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen 11 il ülkemiz tarım faaliyetleri için oldukça önemli.
Türkiye'nin en verimli ovaları arasında olan Amik Ovası deprem bölgesinde bulunuyor. Ülkemiz bitkisel üretimin yüzde 20'si, hayvancılığın yüzde 16'sı burada gerçekleşiyor. Bu çerçevede İYİ Parti olarak belirlediğimiz deprem bölgesi illerinde ivedilikle alınması gereken tedbirleri ifade etmek isterim. Bölgedeki hayvanların bir kısmının tahliyesi sağlanmalı, diğer kısmının ise geçici toplu barınma merkezlerine taşınması planlanmalıdır. Kaba ve kesif yem ihtiyaçlarının bir kısmı ödemesiz, bir kısmı ise avans olarak karşılanmalı. Telef olmuş hayvanların ise tazmini; sakat, yaralı olanların kesime gönderilmesi gerekir. Et ve Süt Kurumu kombinalarına kesime gönderilecek olan yaralı, sakat kalmış hayvanların güncel piyasa kasaplık karkas bedelleri üzerinden kesimleri sağlanmalıdır. Bütün hayvanların sıradan kesilmesi gibi bir yanlışa düşülmemelidir. Cins ve çeşitler göz önünde tutulmalıdır. Sağlam ve kesim dönemine gelmemiş hayvanlar ile dişi hayvanlar kesim yerine ücretsiz bakım için TİGEM'lere sevk edilmelidirler. Çiftçilerin nakit ihtiyaçlarını karşılamak için ellerindeki hayvanları kesime göndermelerinin önüne geçilmelidir. Canlı hayvanlar en yakın TİGEM'lere tahliye edilmeli ve sahipleri adına ücretsiz bakımları gerçekleştirilmelidir. Bu çerçevede, ihtiyaca bağlı olarak yeni geçici toplu barınma merkezlerinin kurulması da değerlendirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, üzerinde söz aldığım maddeyle ormanlara inşaat atığı ve hafriyat dökmenin yasaklanması amaçlanıyor. Madde gerekçesinden ormanlarımızda her yıl yaklaşık 1.500 hektar orman alanının bu nedenle zarar gördüğü de
kaydediliyor. Yaşanılan depremler sonrası bu alanların daha da fazlalaşacağı muhakkak. Deprem alanından çıkartılan molozların değerlendirilmesi, ekonomimize kazandırılması sağlanmalıdır. Molozlar alelacele kaldırılıyor ve dökülme standartları maalesef belli değil. Tabiata zarar verilmemesi önemlidir. Tabiata zarar verilmemesi önemli olmakla birlikte molozların ayrıştırılarak finansal kaynak hâline getirilmesinin gerekli olduğuna inanıyoruz”dedi.