Özel Haber / Muhammet OLUKLU
Bakanlığın bu şeffaf tutumu, ilk bakışta halkın sağlığını koruma adına olumlu bir gelişme gibi görünebilir, ancak işin arka planı biraz daha derin kazınmayı gerektiriyor.
Kafalar Karıştı
Bakanlığın ifşa ettiği firmalar üzerinden yansıttığı bu kararlı tavır, 2006’da yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Çiğ Kırmızı Et ve Hazırlanmış Kırmızı Et Karışımları Tebliği ile çelişiyor. Söz konusu tebliğin 4. maddesinde yer alan tanımlar kısmında, “domuz, yaban domuzu, at ve tavşan” gibi hayvanların “kasaplık hayvanlar” kategorisinde değerlendirildiği açıkça belirtiliyor. Yani, tebliğde bu hayvan etlerinin serbest bırakıldığı resmen kayıt altına alınmış.
Dahası, kıyma bileşimine dair verilen tablolarda “domuz kıyması” için bile ayrı bir yağ oranı belirlenmiş. Yani, 2006 ve sonrasında bu etlerin serbest olduğu, yasal olarak satılabileceği hükme bağlanmış durumda. Ancak bugün gelinen noktada, Bakanlığın domuz eti içeren ürünleri ifşa etmesi, bu duruma nasıl göz yumulduğunu sorgulamak gerekliliğini ortaya çıkarıyor. Müslüman nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturduğu bir ülkede, yıllar boyunca bu etlerin yasal olarak tüketildiği gerçeği karşısında vatandaşlar haklı olarak “Ne yedik?” sorusunu soruyor.
Yeni Düzenlemeler ve Boşluklar
2018’de yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Et, Hazırlanmış Et Karışımları ve Et Ürünleri Tebliği ise bu duruma farklı bir boyut ekliyor. Tebliğin 4. maddesinde “tırnaklı hayvan” ifadesi yer alıyor, ancak bu tırnaklı hayvanın tanımı yapılmamış. “Tek tırnaklı” ya da “çift tırnaklı” hayvanların açıkça belirtilmemesi, bu boşlukların kasten mi yoksa ihmalkarlık sonucu mu oluştuğu sorularını gündeme getiriyor. Yani, halkın hala hangi hayvanın etini tükettiği konusunda net bir bilgiye sahip olması mümkün değil. Üstelik bu belirsizlik, Bakanlığın halkın sağlığını ne kadar koruma altına aldığı konusunda ciddi şüpheler doğuruyor.
Toplumdaki algısını bir yana bıraksak bile, (bazı firmanın mahkemeye başvurduğu da dikkate alınırsa,) yasaya aykırılık bakımından inceleme ve karar verilmesini istendiğinde; Domuz eti sattığı “ifşa” edilen bir firma, mahkemeye giderek domuz etinin “tırnaklı çiftlik hayvanı sınıfında” olup olmadığının tespitini istese; mahkemenin atadığı bilirkişi “domuz tırnaklı çiftlik hayvanı” değildir diyebilir mi?
Sonuçta mahkeme listeden çıkarılma kararı verdiğinde; Bakanlık onu kastetmedik, şöyle demek istedik dese yasal olarak bir dayanağı olabilir mi?
Bakanlık birçok işi bilmeyenlere teslim ettiği gibi, mevzuatı kaleme alma, ifade etmede de işi bilmeyenlere mi görev veriyor?
Yoksa daha acısı, işi biliyorlar ve sonunun gideceği yeri bilerek ve isteyerek mi böyle yapıyorlar?
Dün Serbest, Bugün Yasak: Bakanlık Ne Yaptığını Biliyor mu?
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yıllardır göz yumduğu, hatta yasal zeminle desteklediği domuz eti gibi ürünlerin bugün ifşa edilmesi, bir zamanlar yasaklı olmayan bu ürünlerin nasıl aniden “hileli” sayılabildiği konusunda ciddi soru işaretleri yaratıyor. Dün serbest olan bir ürün bugün yasaklı hale geldiğinde, vatandaşların gıda güvenliğine olan güveni de sarsılıyor. Bakanlığın kendi onayıyla satılan bu ürünler, şimdilerde hangi gerekçeyle yasaklanıyor, bu soruların cevapları hala muallakta.
Sonuç olarak, gıda güvenilirliği konusunda gösterilen bu çabalar yerinde olsa da geçmişte yapılan yasal düzenlemelerin şeffaflıkla ele alınması gerekiyor. Aksi halde, halkın aklına “Daha nelerden haberimiz yok?” sorusu takılmaya devam edecek.