SU’DAN MESELELER

Herkesin temiz suya büyük oranda erişebildiği bir ülkede yaşıyor olmanın rehavetiyle ıskaladığımız bir konudur su meselesi.

Abone Ol

Oysa su sorunu, aklı başında her insan için ciddi bir stres kaynağı, hele kamu yöneticileri için devlet meselesi olmalıdır.

Eskilerde İstanbul başta olmak üzere bazı metropol kentlerde kamu hizmetlerinin etkin verilememesinden dolayı “su kesintileri” haberleriyle konuştuğumuz mesele, günümüzde nedense görmezden geliniyor.

Vatandaşın su meselesini konu etmemesi biraz anlaşılabilir bir durum. Çoğunluğun derdi geçim sıkıntısı. Havadan sudan çokça konuşuyoruz ama su konusu bizim için dert değil henüz. Konu sadece barajlardaki doluluk oranları alarm verirse haberlere yansıyor, o da kırıntı mesabesinde. 

Ancak bu konuda politikalar üretmesi gereken kamu yönetiminin sessizliği ilginç doğrusu. Üstelik bu sorunun önümüzdeki yüzyılın en önemli meselesi olacağı gün gibi ortadayken…

Uluslararası sınıflandırmalara göre, kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı bin ile bin 700 metreküp arasında ise korkmak gerekir. Bir yerde kişi başına düşen su miktarı bin metreküpün altında ise gerçek manada kıtlıktan söz edilir.

Ülkemiz henüz kıtlık dönemine girmiş değil. Ama tehlike kapıda. Resmi raporlar, kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının bin 313 metreküp olduğunu yazıyor. Veriler ülkemizin kıtlık ölçüsünde su sıkıntısı içinde olmadığını ancak korku eşiğinde olduğunu gösteriyor.

Dünyanın bazı bölgelerinde durum içler acısı. Savaş tehlikesi uluslararası resmi raporlara yansımış durumda. Birleşmiş Milletler Uluslararası Gıda Örgütü (FAO), bu konuda savaş tehlikesi uyarısında bulunuyor. Örgütün raporlarına göre 2025 yılında 1,8 milyar insanın su kıtlığı çektiği bölgelerde savaşları olabilir. Yani dünyanın bazı bölgelerinde yaşanan su kıtlığı, yakın gelecekte üçüncü bir dünya savaşına zemin hazırlıyor.

Ülkemizde konu kamu politikalarına gerekli tonda ve hassasiyette yansımış gibi durmuyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Suyumuzu korumakla vatanımızı korumak arasında mahiyet itibarıyla hiçbir fark yoktur” ifadesi meselenin taşıdığı hayati önemi vurguluyor. Ancak bu görüşe uygun politikalar üretilip üretilmediğini bilmiyorum.

Şüpheliyim ama kötümser değilim. Çünkü Tarım ve Orman Bakanlığı’nın attığı bazı önemli adımlar var.

Bakan İbrahim Yumaklı, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na bazı bilgiler verdi. Örneğin su kaynaklarını ulusal bilinçle korumak ve yönetmek üzere Su Verimliliği Seferberliği başlatılmış. Bakanlık, ayrıca Su Verimliliği Yönetim Sistemi de kuracakmış.

Bu arada su ve toprak kaynaklarını korumak, geliştirmek ve yönetmek, tarımsal verimliliği artırmak ve enerji üretimine katkı vermek amacıyla 2,4 trilyon TL yatırım yapılmış, su depolama hacmi1 183,4 milyar metreküpe çıkarılmış, sulanan arazi miktarı 72 milyon dekara yükseltilmiş.

Bu veriler son 22 yılın verileri. Bir de geleceğe yönelik bazı hedeflerden bahsetti Bakan bey. Örneğin, suyun verimli kullanılması kapsamında; sulanan alanlar içerisinde modern sulama sistemleri kullanma oranının yüzde 6’dan, yüzde 35’e çıkarılması düşünülüyor. Bu oranın 2028 yılına kadar yüzde 45’lere çıkarılması hedefleniyor. Yapay zeka destekli sulama otomasyonu uygulamalarıyla tarımsal verimin arttırılması, su sarfiyatının azaltılması da planlanıyor.

2025 yılında 41 baraj, 6 HES, 11 gölet ve bent, 70 sulama tesisi, 15 içme suyu tesisi, 162 taşkın kontrol tesisi, 2 atık su tesisi, olmak üzere, toplam 307 tesisle 14 arazi toplulaştırma projesi tamamlanarak milletimizin hizmetine sunulması taahhüt ediliyor.

Tedbir mahiyetinde ortaya konulmuş hedefler için başarı dileklerimizi iletiyoruz. Bakan beyin ortaya koyduğu hedefler önemli. Bu hedeflerde başarı sağlanırsa alkışlayacağız kendilerini.

Su konusu, diş fırçalarken musluğun açık bırakılmaması gerektiği tavsiyesinin ötesinde bir meseledir. Ayşe teyzeye kapıda halı yıkamaması gerektiği uyarısı gülümsetebilir ancak soruna kalıcı çözüm getirmez. Su sıkıntısı, apartman önündeki beş metrekarelik çiçekli alanların sulanmasından dolayı da yaşanmıyor.

Ezcümle, konu, vatandaşın halledebileceği bir meselenin çok ötesinde, asırlara sari bir bakış açısıyla belirlenecek bir politika oluşturulması ve bu politikalara uygun yapılacak yatırımlar meselesidir.

Umarız ki bu konuda gerekli adımlar zamanında atalar da, “Su akar, Türk Bakar” ifadesini de unutmuş oluruz artık.

{ "vars": { "account": "G-E7JE8FH3KL" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }