İKLİM VE DOĞAYI DEĞİL, KENDİMİZİ DEĞİŞTİRMELİYİZ

Tartışmalı İklim Yasası teklifi rafa kaldırıldı. Meclis Genel Kurulu’nda bir kısmı kabul edildikten sonra toplumdan gelen tepkiler üzerine geri çekilen teklif birçok yönden tartışmalıydı. İktidarın tepkilere duyarlı davraması olumlu bir tutum.

Abone Ol

Tam da bu süreçte yaşadığımız zirai don hadisesi, iklim meselesinin önemini bir kez daha ortaya koymuş oldu. Konunun ne kadar önemli olduğu, insanoğlunun yeryüzüne karşı tutumunu değiştirmesi, davranış değişikliğine gitmesi gerektiği bir kez daha bizzat tabiat ana tarafından hatırlatılmış oldu bizlere.

Tarım alanlarında sıcaklığın bitkilerin zarar göreceği seviyelere düşmesiyle oluşan bu doğa olayı sadece meteorolojik bir olay değil, aynı zamanda sofralarımızı da etkileyen ekonomik bir sorun. Bu olay yaşandığında bitkilerde buruşma ve kuruma olduğu, fideler öldüğü, çiçek ve meyve tomurcukları yandığı için verim büyük ölçüde düşüyor. Bu olay soframıza gelecek tarım ürünlerinin hasat edilememesi olarak karşılık buluyor.

Ülke olarak tarımsal don olaylarına alışığız aslında. Bu tabiat olayını yaşamadığımız yıl neredeyse yok. Tarım ve Orman Bakanlığı kayıtlarında her türlü veri mevcut. Sadece hatırlatma babında birkaç örnek vereyim.

Mesela resmi kayıtlara göre 2014 yılı Nisan ayında yaşanan don nedeniyle Karadeniz bölgesinde fındık üreticisi ağır zarar gördü.

2016 yılı Mart ayında Ege ve İç Anadolu’da meyve ağaçları etkilendi.

2021 yılı Nisan ayında Doğu Anadolu ve İç Anadolu’da geç don olayı yaşandı.

Ve yakın tarihte -2023 yılında- Mart sonu-Nisan başında Ege ve Marmara’da yaşanan zirai don nedeniyle zeytin, kayısı ve üzüm zarar gördü.

Tarım Bakanı Yumaklı, Bakanlar Kurulu Toplantısında yaptığı sunumda son olaylara ilişkin detaylı bilgiler vermiş. Sunum, Cumhurbaşkanı ve kurula özel olduğu için dışarı ile paylaşılmadı. Bu sunumda nasıl bir tablo ortaya kondu bilmiyoruz ancak toplantı sonrasında bizzat Başkan Erdoğan tarafından yapılan açıklama durumun pek de iç açıcı olmadığını düşündürüyor  

Zirai don olayı her yaşandığında fındık, kayısı, üzüm, elma, armut, zeytin ve her türlü sebze yetiştiriciliği etkilenir. Bu sene de birçok bölgenin ciddi derecede etkilendiği bilgisi var. Özellikle Malatya, Elazığ, Erzincan, Sivas gibi illerde kayısı, elma, ceviz gibi ürünlerin önemli zarar gördüğü haberleri geliyor.  36 ilde meyve bahçelerinin ve tarım alanlarının zarar gördüğü söyleniyor. Öyle ki bazı bölgelerde son 30 yılın en düşük sıcaklıkları kaydedilince, 20 santimetrenin üzerindeki tüm tarım ürünleri yanmış. Bazı bölgelerdeki zarar oranı yüzde 70 ila yüzde 90 arasında hesaplanmış. Ezcümle; tarihimizin en büyük zirai don olaylarından birisi yaşamışız.

Kıtlığa varan arz daralması, ihracatın azalması, ithalata yönelinilmesi  ve sonuçta fiyatların yükselmesi olarak kendini gösteren bu doğa olayı karşısında kim ne yapmalı, nasıl davranmalı?

Son olay özelinde değerlendirecek olursak, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, hasar tespit çalışmalarına hemen başlandığını, kayısı başta olmak üzere meyve üretimi yapılan alanlarda ciddi zararlar oluştuğu yönünde ön bilgiler aldıklarını, çiftçinin zararının karşılanması için TARSİM kapsamında hasar tespiti sonrası ödemelerin hızla yapılacağını açıkladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Malatya’da yaptığı konuşmada afetten etkilenen çiftçilerin yanında olduklarını, zarar gören üreticilerin mağduriyetlerini gidermek için gerekli adımları atacaklarını, bu kapsamda tarım sigortasını daha yaygın hale getirmek için yeni teşvik mekanizmaları üzerinde çalışılacağını bildirdi.

Önemli bir adım da yasama organı tarafından atıldı. TBMM Genel Kurulunda, zirai don olayının sonuçlarının araştırılması, üreticilerin ve tarımsal ürünlerin uğradığı zararların tespiti ve gelecekte yaşanabilecek benzer olayların etkilerinin en aza indirilmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, (tüm partilerin olumlu oylarıyla) Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu. 22 üyeden oluşacak komisyonun çalışma süresi 3 ay olacak.

Klişe ama doğru bir söz vardır. Sorumluluk makamında olanlar şikayet edemezler. Tarımsal don, sel felaketi, kuraklık vesaire… Meteorolojik her olay iktidarın tarım politikası için bir sınav niteliğindedir. İktidarın bu olaylar/sınavlar karşısında bugüne karar çok da başarılı olduğunu iddia etmek maalesef mümkün değil.

Bu son sınavın başarıyla verilmesi, kalıcı bir önlem mekanizması kurulması herkes için yararlı olur. Araştırma Komisyonu oylamasında tüm siyasi partilerin olumlu oy kullanmış olması bu açıdan olumlu, hatta takdir edilmesi gereken bir tutum. 

Tarım sektörü, girdi maliyetlerindeki artışlar, tarım desteklerinin azaltılması ve yanlış politikalar nedeniyle bir çıkış arıyordu. Son olaylar umutları tüketmiş gibi duruyor. O bakımdan kurulacak komisyonun zaman kaybetmeden görevine başlaması, zarar tespit komisyonlarının çalışmalarını ivedilikle bitirmesi ve afet desteklerinin sağlanması özel bir önem arz ediyor.

Bu felaketin yaralarını sarmak için mevcut mekanizmaların işletilmesinin yanında sulama ve elektrik ile faizsiz kredi destekleri gibi ilave tedbirlerin alınması, daha da önemlisi kalıcı bir önlem ve çözüm çarkının kurulması gerekiyor.

Öte yandan tarım sektörünün de bilimsel gelişmeler ışığında kendini revize etmesi artık kaçınılmaz gibi gözüküyor. Örneğin erken uyarı sistemleri, bahçe ısıtma yöntemleri, dona dayanıklı ürünlerin çeşitlendirilmesi, hava sirkülasyonuyla ısıtma, örtü kullanımı ve literatüre geçmiş daha birçok yöntemle beklenmeyen doğa olaylarının yıkıcı etkisi minimize edilebilir.

Kısa adı TARSİM olan Tarım Sigortaları Havuzu’nun etkin kullanılamadığı yönünde ciddi eleştiriler var. Tarım sektörünü doğal afet, hastalık ve diğer risklere karşı korumak amacıyla kurulmuş bu sigorta sisteminden yararlanan çiftçi sayısının istenen seviyede olmadığı ifade ediliyor. 2005 yılında yürürlüğe giren 5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanunu ile oluşturulan devlet destekli ve kamu ile işbirliği içinde çalışan bu sistem, çiftçi için hayati öneme haiz.

En sabırlı öğretmenin tabiat olduğu ifade edilir. Bildiğimiz öğretmenlerin sonsuz bir sabır içinde öğretmedikleri insani bir durum. Ama tabiat öyle değil. İnsanoğlu öğreninceye, kavranıncaya kadar tekrar eder. Söz konusu tekrarları durdurmanın tek yolu doğanın anlattıklarını anlamak, kavramak ve gereğini yapmaktır.

Yukarıda da değindiğim gibi her yıl yaşadığımız, bu yıl da yine tokadını yediğimiz zirai don olayı önümüzdeki yıllarda da tekrar edecek. Bu ve benzeri tabiat olaylarının yıkıcı etkilerinden korunmanın birinci yolu; tabiatın biz insanlara her yıl tekrar ederek anlattığını anlamak, düşünce ve davranışlarımızı değiştirmek ve önlem almaktır.

Doğayı değil, kendimizi değiştirmeliyiz.

{ "vars": { "account": "G-E7JE8FH3KL" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }