Türk Tarımının
Dergisi Sesi Habercisi
Tarım ve Orman Bakanlığı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ), tarımda ihtiyaçtan fazla su kullanımının önüne geçmek amacıyla, Türkiye’nin değişik yerlerinde seçilen bazı pilot sulama projelerinde ‘Kademeli Su Kullanım Hizmet Bedeli’ uygulaması konusunda çalışma başlattı.
Küresel iklim değişikliğiyle birlikte son yıllarda yaşanan kurak sezonlar, su tasarrufunun önemini bir kez daha gösterdi. Suyu en çok tüketen sektör olarak tarım sektöründe yapılacak az bir tasarruf dahi büyük önem taşıyor. Suyun büyük kısmı tarla içerisinde kaybolduğundan tarla içi sulama yöntemlerinin su tasarrufu sağlanacak şekilde uygulanması gerekiyor.
Bu amaçla DSİ tarafından inşa edilerek işletmeye açılan sulama tesislerinde % 62 yüzeysel, % 21 yağmurlama, % 17 damla sulama yöntemi kullanılıyor. Ancak damla ve yağmurlama sulama yöntemi uygulandığında bile ihtiyacın çok üzerinde su kullanılabiliyor.
Bu sebeple, suyun ihtiyaçtan daha fazla kullanımının önüne geçmek amacıyla sulama yönetiminin finansmanı için temel kavram olan ve tesisin işletme, bakım, onarım ve yönetim giderlerinin karşılığı olarak ödenen “Su Kullanım Hizmet Bedeli” kullanılan su miktarına veya hacime göre alınacak.
Mevcut durumda bazı projelerde uygulanmakta olan “hacime göre ücretlendirme” de, her bir metreküp suyun ücreti sabit iken, yeni pilot uygulamayla birlikte, bu ücret sabit olmayacak. Kullanılan her birim su artışında veya azalışında ücret artarak veya azalarak uygulanacak.
Böylece su kullanım hizmet bedeli, az su kullanıldığında artarak ödüllendiren veya çok su kullanıldığında artarak cezalandıran bir yaklaşımla uygulanacak, bitkinin ihtiyacı kadar su kullanımını teşvik edilecek.
Uygulamayla, su kullanıcıları birim alanda daha az su tüketmek için modern sulama yöntemlerine geçiş yaparak su tasarrufu sağlayacaklardır.
Bunun yanında işletme ve bakım maliyetleri düşürülecek, su ve toprak kaynakları korunmuş olacak, az su kullanılacağından özellikle pompaj sulamalarda enerji maliyetleri düşürülerek, çiftçinin sulama hizmetinden daha da ucuza yararlanması sağlanacak.
Bu kapsamda DSİ’ye bağlı Bölge Müdürlükleri ilk aşamada belirlenen;
Bursa, Eskişehir, Karaman, Çorum, Mersin, Tokat, Malatya, Diyarbakır, Kayseri, Antalya, Şanlıurfa, Burdur, Afyon, Sivas, Gaziantep, Muğla ve Çanakkale illerinde, 29 adet sulamada, 115.349 ha alanda pilot çalışma yapılması için hazırlıklara başladı.
Pilot uygulamanın; su kullanım verimine, işletme, bakım, onarım ve yönetim sürecine etkileri ortaya konularak, alt yapısı uygun olan her sulama projesi özelinde uygun olan “Kademeli Su Kullanım Hizmet Bedeli” modelleri yaygınlaştırılacak.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından video konferans ile 23 Ocak'ta açılışları yapılan Ergani ve Başlar barajlarının suyu, Diyarbakır'ın verimli topraklarıyla buluştu. 29 milyon metreküp depolama hacmine sahip Başlar Barajı'yla 38 bin 200 dekar, 15 milyon metreküp su depolama hacmine sahip Ergani Barajı'yla da 18 bin 660 dekar arazi sulanacak. Bu iki barajla 43 milyon liranın üzerinde ilave gelir artışı ve 7 bin 500 kişiye de istihdam sağlanacak. Tamamlanan ve tarım arazilerini suyla buluşturan barajlar, geçen yıl kuraklık tehlikesi yaşayan çiftçinin yüzünü güldürdü.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu üyesi ve Diyarbakır Ziraat Odaları İl Koordinasyon Başkanı Mehmet Cevat Delil, eskiden kuru hububattan sadece buğday, arpa ve mercimek üretebildiklerini belirterek, arazilerin suyla buluşmasıyla sulu buğday, pamuk, mısır, soya fasulyesi ile sebzecilik ve meyveciliğin artacağını söyledi.
'TERSİNE GÖÇ YAŞANACAK'
Çiftçilerin gelirinin 4'e katlanacağına vurgu yapan Mehmet Cevat Delil, şunları söyledi:
"Ergani ve Başlar Barajı, Silvan Barajı'nın bir kolu. Az bir alan değil, yaklaşık 60 bin dönümlük alanımız suyla buluştu. Eskiden verim ortalaması olarak kuru tarımda 200-250 kilo verim alırken, şu anda 600 kilo civarında bir verim alıyoruz. Bu durum pamukta da öyle. Pamuk, çok iş gücü olan bir ürünümüz ve böylelikle bölgemiz kalkınacak. Özellikle çiftçilerimizin refah seviyeleri de yükselecek. Silvan Projesi'nin tamamlanmasıyla 2 milyon 400 bin dönüm alan sulanmış olacak. Tersine göç yaşanacak ve 500 bin insana iş imkanı sağlanacak. Üretim katbekat artacak. Bu durum bizi de çok mutlu ediyor, heyecanlandırıyor. Diyarbakır'ın çılgın projesi bu gerçekten. Arazilerimiz suyla buluşacak. Herkes 300 bin diyor ama ben 500 bin insana iş imkanı sağlanacak diyorum. Çünkü gelirlerimiz artacak, insanlarımız eskiden buradan batıya göç edip oralarda çalışıyordu. Artık Diyarbakır'da, Bismil'de, Silvan'da, Batman'da, Sur'da çalışacaklar. Kendi illerinde ikamet ederken iş sahibi olacaklar ve para kazanacaklar. Aynı zamanda bu durum beraberinde yatırımları da getirecek. Burada daha fazla fabrika açılacak. Örneğin iplik fabrikaları, salça fabrikaları açılacak. Belki bu işi yapmayanlar bilmezler ama 2 milyon 400 bin hektar alan, çok büyük bir alan. Bugün Diyarbakır'da 7 milyon kullanılabilir tarım alanımız var. Şu anda destekten faydalanan 5 milyon dönümün üzerinde alanda üretim yapıyoruz. Üretim olarak Diyarbakır, buğdayda en fazla üretim yapan 3'üncü ildir. Pamukta, mısırda, kırmızı mercimekte de durum aynı. Üretimimiz katbekat artacak ve ekonomimiz fırlayacak. Biz onun için 'çılgın proje' diyoruz. Üreticilerimiz çok memnun, biz bir an önce diğer barajların da bitmesini bekliyoruz."
'SULU TARIMDA 3, MEYVE VE SEBZEDE 10 KAT FAZLA GELİR ELDE EDİLECEK'
Tarım ve Orman İl Müdürü Mustafa Ertan Atalar da barajların kent ekonomisine ve çiftçilere çok büyük katkı sağlayacağını belirterek, kıraç arazilerde sadece belirli ürünlerin ekildiğini, sulu tarımla birlikte endüstri, nişasta, şeker ve yağ bitkilerine kadar değişik bitkilerin yetiştirilebileceğini söyledi. Meyve ve sebzeciliğin de gelişmesiyle çiftçilerin gelirlerinin 3 ile 10 kat arasında artacağını vurgulayan Atalar, "Örneğin kıraç tarlada, buğdayda bütün gelirler hesaplandığı zaman dekar başına 300 TL bir kar elde edilirken, bunu meyveciliğe döndürdüğünüz zaman sert çekirdeklilerde bu 10 katına kadar yani dekar başına elde edilen kar 3-4 bin lirayı buluyor. Bunu yumuşak çekirdeklilere ve sebzeye döndürdüğünüz zaman da 10 katına kadar bir gelir elde ediliyor. Çok büyük rakamlar bunlar. Bunun için de su, olmazsa olmaz, en önemli materyal. O yüzden sulanabilir arazilerin sulanması lazım" dedi.
'İKLİME DAYALI TARIMDAN KONTROLLÜ TARIMA GEÇİŞ SAĞLANACAK'
Silvan Projesi ve diğer barajların tamamlanmasıyla Diyarbakır'ın ekonomik olarak sulanabilir arazisi olan 4 milyon 200 bin dekarın tamamının sulamaya açılmış olacağını kaydeden Mustafa Ertan Atalar, iklime dayalı tarımdan kontrollü tarıma geçişin sağlanacağını dile getirdi. Atalar, "Silvan Projesi, başta Silvan Barajı olmak üzere 8 barajdan oluşmakta ve 23 sulama şebekesiyle beraber arazilere basınçlı sulama sistemleri tesis edilmektedir. İklime dayalı tarımdan kontrollü tarıma geçişini de sağlayacağı için sadece verim ve elde edilen getirin artmasının yanı sıra elde edilen ürünlerin kalitesinde de çok ciddi yükseliş meydana gelecek. Sudan tasarruf sağlayacağız. Basınçlı sulama sistemleri kurulacak. Bakanlığımızca basınçlı sulama sistemlerini yüzde 50 hibeyle destekliyoruz. Şu ana kadar 250 bin dekarın üzerinde basınçlı sulama sistemi kurduk ve kurmaya da devam ediyoruz" diye konuştu.İzmir'de başlayan sağanak yağış kenti adeta felç etti. Birçok ev ve iş yerini su bastı. Belediye ve itfaiye ekipleri, su tahliye ihbarlarına yetişemeyince vatandaşlar kendi imkanlarını seferber etti. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından, "Kent şu anda afet yaşıyor. Zorunlu olmadıkça evden çıkılmasın" uyarısı yapıldı. Foça Belediye Başkanı Fatih Gürbüz ise Foça’nın 30 yıldır bu yoğunlukta bir yağmur görmedik." dedi. İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger yaptığı açıklamada, kamu çalışanlarının tam gün izinli sayılacağını dile getirdi. Son dakika açıklamasına göre İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, İzmir'deki selde 1 kişinin yaşamını yitirdiğini açıkladı.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nin şiddetli sağanak uyarısı yaptığı İzmir'de dün gece yarısı başlayan yağış hayatı olumsuz etkiliyor. Etkisini şiddetli şekilde sürdüren gök gürültülü sağanak nedeniyle çok sayıda ilçede cadde ve sokaklar sular altında kaldı. Trafik durma noktasına geldi.
Gaziemir, Karabağlar ve Konak ilçelerinde dereler taştı. Bazı derelerin debisi yükseldi. Aliağa-Cuma Ovası arası çalışan banliyö treni saat 07.30'da durdu.
Sağanak etkisini sürdürürken, itfaiye ve belediye ekipleri, su baskınlarının yaşandığı noktalarda tahliye çalışması başlattı.
TUNÇ SOYER: BÜYÜK BİR FELAKET
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, yaptığı yazılı açıklamada, aşırı yağmurun yol açtığı olumsuzlukları gidermek için çalışmaların sürdüğünü belirtti.
İzmir'in son 24 saattir çok büyük bir felaketle karşı karşıya kaldığını aktaran Soyer, "2020'de yıl boyunca yağan yağışın yüzde 18'i bir gecede yağdı. Metrekareye 126 kilogram yağış düştü, bu çok ciddi bir rakam." ifadelerini kullandı.
Taşan derelerin büyük sorun yarattığını vurgulayan Soyer, metronun kesintisiz çalıştığını, İZBAN'da kaya düşmesi nedeniyle yaşanan kesinti giderilmesine rağmen zaman zaman kesintiler olduğunu, otobüs hatlarında da zaman zaman sıkıntı yaşandığını belirtti.
Öğleden sonra da yağış beklendiğine dikkati çeken Soyer, İzmirlileri mümkün olduğu kadar araç kullanmamaya ve evlerinden çıkmamaya çağırdı.
Soyer, İzmir'in 1995 yılında yaşadığı sel felaketinde 4 saat içinde metrekareye yaklaşık 100 kilogram yağış düştüğünü hatırlatarak, şöyle devam etti:
"O vakit 61 vatandaşımız hayatını kaybetmişti. İzmir'de metrekareye 126 kilogram yağış düştü. Bu çok büyük bir rakam. Rakamın büyüklüğünü gösterebilmek açısından şu örneği verebilirim. Bir yılın toplam yağış miktarı 717 kilogram. Birkaç saatte İzmir'in aldığı yağış miktarı 126 kilogram. Bu olağanüstü büyük bir rakam; büyük bir felaket."
Açıklamada, Güzelyalı'ya 125,6, Karabağlar'a 119, Bayraklı'ya 110,4, Balçova'ya 95,3, Menderes'e 80,6, Bornova'ya 64, Foça'ya 57, Aliağa'ya 55,3, Kınık'a 48,3, Karaburun'a 48,2 ve Buca'ya 47 kilogram yağış düştüğü aktarıldı.
VALİ KÖŞGER'DEN AÇIKLAMA
İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger de CNN TÜRK canlı yayınında şu ifadeleri kullandı:
"İzmir'e sadece 8 saatte bir aylık yağış düştü... Yetkililer sorunları gidermeye çalışıyorlar. 70-75 noktada su baskını ihbarı geldi. 20 bina içi, 13 de araç içi mahsur kalma ihbarı geldi. Yarım gün idari izinli sayılacak kamu çalışanları. Şu anda trafik rahatlamış durumda. Çalışmalar devam ediyor. Uzun yıllar Şubat ortalaması 120 kg, 8 saatte yağdı. Sevindirici tarafı can kaybının olmaması... Zorunlu olmadıkça vatandaşlarımız sokağa çıkmasın çağrısını yineliyorum."
KAMU ÇALIŞANLARI TAM GÜN İZİNLİ SAYILACAK
İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger yaptığı açıklamada, kamu çalışanlarının tam gün izinli sayılacağını dile getirdi.
İZMİR'DE SEL CAN ALDI
İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, selde Menderes İlçesi'nde 1 kişinin yaşamını yitirdiğini açıkladı.
Köşger, İzmir'de 1995'ten bu yana görülen en büyük sel felaketinin yaşandığını söyledi.
İzmir'in şubat yağış ortalamasının metrekareye 102 kilogram olduğuna işaret eden Köşger, şöyle konuştu:
"Gece boyunca 8 saatte yağan yağmur miktarı 120 kilogramdı, bu 130 kilograma ulaşmış durumda ve yağış hala devam ediyor. Yarın sabaha kadar yer yer kuvvetli şekilde devam edecek. Tıkanan yolları, alt geçitleri açmaya çalışıyoruz. Birçok nokta açıldı, açılamayan noktalar var. Karşıyaka'da Turan Deresi taştığı için bir tıkanma vardı. Turan Deresi ile bağlantılı Alsancak ve Basmane tarafında kapalı yerler vardı, oraları da arkadaşlar açmaya çalışıyor."
Köşger, tüm ekiplerin seferberlik içinde çalışmalarına devam ettiğini belirterek, "Selin oluşturduğu olumsuzlukları gidermeye çalışıyoruz. Maalesef selde 1 can kaybımız var. Menderes ilçemizde Yeniköy'de bir vatandaşımızın cesedi bulundu. Henüz kimlik tespiti yapılmadı, çalışıyor arkadaşlar." dedi.
İZMİR'DE SEL VE SU BASKINLARI NEDENİYLE BAZI YOLLAR TRAFİĞE KAPANDI
Konak ilçesinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi önündeki Konak Altgeçidi'ni su bastı. Altgeçide solan su nedeniyle trafik akışı gerçekleştirilemiyor. Konak'tan altgeçidi kullanarak Balçova, Urla, Güzelbahçe ve Çeşme tarafına gitmek isteyen vatandaşlar, yolun kapanması nedeniyle ilerleyemedi.
Türk Kızılay İzmir Bölge Afet Yönetimi Müdürlüğü ekipleri, sel ve su baskınından mağdur olan vatandaşlar için harekete geçti.
Foça, Karabağlar, Karşıyaka, Urla, menderes, Güzelbahçe ilçelerinde selden etkilenen vatandaşlara ikram malzemeleri, gıda ve hijyen kolisi dağıtıldı.
'FOÇA 30 YILDIR BÖYLE YAĞIŞ GÖRMEDİ'
Foça Belediye Başkanı Fatih Gürbüz Foça’nın 30 yıldır bu yoğunlukta bir yağmur görmediğini , gündüz saatlerinde deniz sularının yükselmiş olmasının da etkisiyle yağmur ve sel sularının akış hızının düştüğünü söyledi. Gürbüz, "Foça son 30 yıldır böyle yağış almadı. Dağlardan, tepelerden gelen sel suları, denizin yükselmesi sokaklarımızın suyla dolmasına neden oldu. Terminal bölgesinde kaldıkları yeri su basan 5 vatandaşımızı Foça Devlet Hastanesi’ne yerleştirdik. İtfaiye ve belediye ekiplerimiz gerek yollarda ve gerekse su basan ev ve işyerlerinde çalışmaya devam ediyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden de takviye ekipler istedik" dedi.
'EVDEN ÇIKMAYIN' UYARISI
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından, "Kent şu anda afet yaşıyor. Zorunlu olmadıkça evden çıkılmasın" uyarısı yapıldı.
BELEDİYE BAŞKANI SOYER: TRAFİĞE ÇIKMAYIN
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer de Twitter hesabından şu açıklamayı yaptı:
"İzmirimiz gece başlayan ve şiddetini artıran olağanüstü yağışla adeta afete maruz kaldı. İlçelerimizin ardından merkezde de dereler taştı. Ekiplerimiz gece boyu teyakkuzdaydı, şu an da görevinin başında. Zorunlu olmayan hemşehrilerimizin sabah trafiğe çıkmamasını rica ediyoruz.
Çok şiddetli yağmurda Hacı Ahmet, Mehmetçik, Hıfzısıhha, Poligon, Gümüşpala, Yamanlar, Çitlenbik, Doğançay, Yahya derelerinde yer yer taşmalar var. Bu yüzden bazı cadde ve sokaklar olumsuz etkileniyor. Tüm ekiplerimiz görev başında. Zorunlu olmayanlar lütfen trafiğe çıkmasın.
Değerli hemşehrilerimiz, dere taşkınları nedeniyle oluşan su baskınları yüzünden İZBAN, Tramvay ve bazı hatlardaki otobüs seferlerinde aksamalar yaşanmaktadır. Ekiplerimiz toplu taşıma araçlarının güzergahlarını açık tutmak için var gücüyle çalışıyor."
DENİZİN RENGİ KAHVERENGİYE DÖNDÜ
İzmir'de gece saatlerinden bu yana etkili olan sağanak yağış, birçok bölgede derelerin taşmasına ve su baskınlarına neden oldu. Birçok iş yeri ve ev, sular altında kaldı. Kent genelinde trafik ise durma noktasına geldi. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte işe gitmek için evlerinden çıkan vatandaşlar, suyla dolan cadde ve sokaklarda zor anlar yaşadı, toplu taşım araçlarını kullanamadı. Özel araçlarıyla işe gitmeye çalışanlar ise sel sularında mahsur kaldı.
Yağışın etkili olduğu bölgelerden Karşıyaka Bostanlı'da ise sel ve taşkın suları nedeniyle denizin rengi kahverengiye döndü. Alsancak semtindeki Kordonboyu da sular altında kaldı.
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Dijital Veri Paneli'ne göre, 2020 yılında tarım, gıda ve içecek sektörü 20,7 milyar dolarlık ihracat, 16,1 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirdi.
TGDF, Türkiye İstatistik Kurumu'nun Dış Ticaret Verileri baz alınarak Agrimetre tarafından hazırlanan TGDF Dijital Veri Paneli güncel raporunu açıkladı.
Buna göre, 2020 yılında tarım, gıda ve içecek sektörü 20,7 milyar dolarlık ihracat, 16,1 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirdi.
2020 yılında sektörün dış ticaret dengesi, önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 12 artarken, Aralık 2020'de ithalattaki önemli artış dikkati çekti. Verilere göre, ihracat 2020 yılında önceki yıla göre yüzde 5, ithalat yüzde 3,1 arttı.
2020'nin ilk 6 ayında ithalat önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 7,6 artış göstermişti. Sonraki aylarda ithalat yavaşlamış, 2020’nin ilk 11 ayındaki ithalat, önceki yılın aynı ayına oranla yüzde 1 yüksek seviyede kaydedilmişti. Ancak aralık ayında ithalattaki büyük artış, yıl genelindeki verileri önemli düzeyde etkiledi.
Aylık bazda bakıldığında aralık ayında ithalat bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 24,9 artışla 1,8 milyar dolara, aylık ihracat ise yüzde 14,6 artışla 2,2 milyar dolara yükseldi.
Sektörün dış ticaret dengesi önceki yıla göre yüzde 12,1 artarak 4,6 milyar dolar olarak gerçekleşti
Kasım ve aralık aylarındaki aylık ithalatta kaydedilen önemli ve yıl ortalamasının üzerine artışlar sırasıyla yüzde 9,4 ve yüzde 24,9 olarak dikkati çekerken, dış ticaret dengesini yılın önceki dönemlerine kıyasla daha düşük bir seviyeye çekti.
2020 yılında sektörün dış ticaret dengesi önceki yıla göre yüzde 12,1 artarak 4,6 milyar dolar olarak gerçekleşti. Geçen senenin ilk 7 ayında sektörün dış ticaret dengesi önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 11,6 artışla 2,1 milyar dolara yükselmiş, 10'uncu ay itibarıyla önceki yılın aynı dönemine oranla yüzde 26,4'lük önemli bir artışla 3,8 milyar dolara ulaşmıştı.
2020'nin ilk 11 ayında ise önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 16'lık önemli bir artışla 4,26 milyar dolara yükselmişti.
Yaz aylarında artan tarımsal üretimle hızla yükselen dış ticaret dengesinin yıl sonuna doğru azalması dikkati çekerken, ihracat birim değeri 2020 yılında bir önceki yıla kıyasla yüzde 3,7'lik artışla 1.019 dolar/ton, ithalat birim değeri yüzde 5,7'lik artışla 498 dolar/ton olarak gerçekleşti.
En çok ithal edilen ürünler ise sırasıyla buğday, soya fasulyesi ve ayçiçeği yağı oldu
2020 yılında ihracatta öne çıkan ürünler sırasıyla fındık içi, un ve makarna olurken bu ürünler toplam ihracatın yaklaşık yüzde 13,6'sını oluşturdu.
En çok ithal edilen ürünler ise sırasıyla buğday, soya fasulyesi ve ayçiçeği yağı olurken, bu üç ürün, toplam ithalatın yaklaşık yüzde 24,2'sini diğer bir ifadeyle neredeyse dörtte birini oluşturdu.
Geçen yılın aralık ayında ise en çok ihraç edilen ürünler mandalina, fındık içi ve buğday unu olarak sıralanırken, en çok ithal edilen ürünler buğday, soya fasulyesi ve ayçiçeği yağı oldu.
Son dönemde fiyat artışları ile sıkça gündeme gelen ayçiçeği yağı, 760 milyon dolarlık ithalat ile yıl genelinde en fazla ithal edilen üçüncü ürün olurken, bu üründen yalnızca Aralık 2020'de 100,4 milyon dolarlık ithalat yapıldı.
Toplam ihracatın yüzde 43,8'i 5 sektör tarafından gerçekleştirildi
2020 yılı dış ticaret verileri sektörlere göre incelendiğinde Sert Kabuklu Meyveler, Yaş Meyve, Şeker ve Şekerli Mamuller, Bitkisel Yağ ve Kuru Meyve/Sebze Sektörleri en fazla ihracat yapan sektörler olarak sıralandı.
Toplam ihracatın yüzde 43,8'i bu 5 sektör tarafından gerçekleştirilirken, Hayvan Yemi, Bitkisel Yağ, Un, Nişasta ve Kakao-Çikolata sektörleri ise aynı dönemde en çok ithalat yapan sektörler oldu. Toplam ithalatın yüzde 64,8'i diğer bir ifadeyle neredeyse üçte ikisi bu 5 sektör tarafından gerçekleştirildi.
Tek başına Hayvan Yemi sektörü, 3,8 milyar dolarlık hacim ile toplam ithalatın yüzde 23,5'ini diğer bir ifadeyle neredeyse dörtte birini oluştururken, Bitkisel Yağ sektörü ise 2,7 milyar dolarlık ithalat ile toplam ithalatın yüzde 17'sini oluşturdu.
Açıklamada yer alan bilgiye göre, küresel piyasalardaki fiyatın Mayıs 2020-Ocak 2021 döneminde neredeyse 2 katına çıkması, ithalata bağlı bu sektörde ülke içi fiyatların artmasıyla sonuçlandı.
Hayvan Ticareti sektörü ithalatında 254 milyon dolarlık gerileme oldu
2020 yılında önceki yıla göre ihracatını değer olarak en fazla artıran sektörler 422 milyon dolar artışla Yaş Meyve ve 353 milyon dolar artışla Bitkisel Yağ sektörleri olurken, bunları 163 milyon dolar artışla Makarna, 128 milyon dolar artışla Baklagil ve 79 milyon dolar artışla Meyve Suyu sektörleri izledi.
Geçtiğimiz yılın 9. ayı itibarıyla önceki yılın aynı dönemine göre 211 milyon dolar artış kaydedilen Sert Kabuklu Meyveler Sektörü ihracatında, ekim ve kasım ayında önemli bir düşüş yaşandı.
Sektörün ihracatı 2020 yılının ilk 11 ayında, geçtiğimiz yılın aynı dönemine kıyasla 57 milyon dolar, 2020 yılı toplamında ise 82 milyon dolar geriledi.
2020 yılında ihracatın en çok gerilediği sektörler ise Un, Sert Kabuklu Meyveler, Kuru Meyve/Sebze, Hayvan Yemi ve Yumurtacılık sektörleri oldu.
Aynı dönemde önceki yıla göre ithalatı en çok artan sektörler 425 milyon dolar artış ile Bitkisel Yağ, 172 milyon dolar artış ile Un, 164 milyon dolar artış ile Baklagil, 44 milyon dolar artışla Pirinç Değirmenciliği ve 40 milyon dolar artışla Şeker ve Şekerli Mamuller sektörleri oldu.
İthalatın en çok düştüğü sektörler Canlı Hayvan Ticareti, Makarna, Tütün ve Mamulleri, Sebze ve Hayvan Yemi sektörleri olarak açıklandı.
Özellikle Hayvan Ticareti Sektörü ithalatındaki 254 milyon dolarlık gerileme, ülke ekonomisi ve dış ticaret açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendirildi.
3 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın yüzde 28,6'sını oluşturdu
2020 yılında dış ticaret verileri ülkeler bazında incelendiğinde en çok ihracat yapılan ilk üç ülke 2,9 milyar dolar ile Irak, 1,6 milyar dolar ile Almanya ve 1,4 milyon dolar ile Rusya şeklinde sıralandı.
Bu 3 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın yüzde 28,6'sını oluştururken, ülkelere göre en çok ihraç edilen ürünler Irak için un, tavuk eti, gofret ve waffle, Almanya için ambalajlı fındık, fındık içi ve kiraz, Rusya içinse mandalina, şeftali ve üzüm oldu.
Ülke bazında ithalat verileri incelendiğinde, 2020 yılında en fazla ithalat yapılan ülkeler 3,2 milyar dolar ile Rusya, 1,4 milyar dolar ile Brezilya ve 1 milyar dolar ile Ukrayna oldu. Rusya, Brezilya ve Ukrayna'dan yapılan ithalat toplam ithalatın yüzde 35,1'ini oluşturdu.
Yılın ilk 7 ayında Ukrayna en çok ithalat yapılan 3'üncü ülkeyken, ağustos-eylül döneminde 4'üncü sıraya gerileyip, yerini ABD'ye kaptırmıştı. Kasım ayında Ukrayna tekrar 3'üncü sıraya yükseldi ve yıl genelinde de bu pozisyonunu korudu.
Rusya'dan yapılan ithalatta öne çıkan ürünler buğday, ayçiçeği yağı ve ayçiçeği olurken, Brezilya'dan soya fasulyesi, kahve, tütün, Ukrayna'dan yapılan ithalatta soya fasulyesi, buğday ve dane mısır ürünleri öne çıktı.CHP Milletvekili Mahmut Tanal, mevsimlik tarımda çalışan ailelerin temel eğitim çağındaki çocuklarının, okul hayatından kopmamaları amacıyla kanun teklifi hazırladı.
CHP İstanbul Milletvekili ve TBMM Çocuk Hakları Alt Komisyonu Üyesi Av. Mahmut Tanal, mevsimlik tarım işçilerinin temel eğitim çağındaki çocuklarının, okuldan uzaklaşmaması için kanun teklifi hazırladı. Tanal’ın Meclis Başkanlığı’na sunduğu teklifin yasalaşması halinde geçici işçi çalıştıran işverenler, istihdam ettikleri işçilerin mecburi eğitim çağındaki çocuklarını ilgili il Milli Eğitim müdürlüklerine bildirecek. Böylece söz konusu çocukların eğitimlerine devam etmeleri sağlanacak.
CHP’li Tanal’ın hazırladığı kanun teklifinin gerekçesinde, zorlu yaşam koşullarına maruz kalan ve yaşadıkları bölgelerde istihdam sorunu yaşayan ailelerin, mevsimlik tarım işçisi olarak göç ettikleri yerlere çocuklarını da götürdükleri hatırlatıldı. Türkiye’de çocuk işçiliğinin en yoğun olduğu sektörün tarım olduğunun anımsatıldığı gerekçede, aileleriyle birlikte mevsimlik tarımda çalışan çocukların, tarım ilaçlarından, hava koşullarından, ağır çalışma koşullarından kaynaklanan birçok sağlık problemi yaşadıkları, gelişimlerinin olumsuz etkilendiği, yine elverişsiz barınma koşullarının birçok soruna kapı araladığı kaydedildi. Gerekçede çocuklara tarlada çalışmalarının yanı sıra çadır temizliği ya da kendinden daha küçük kardeşine bakma sorumluluğunun da yüklendiği vurgulandı.
Eğitim ve öğrenim hakkının Anayasası’nın 42. maddesinde “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz…” şeklinde düzenlendiğinin hatırlatıldığı gerekçede, şöyle devam edildi: “Mevsimlik tarım işçisi çocukların eğitimine yönelik politika ve uygulamalar, pek çok kurumun farklı zamanlarda yayınladığı genelge, yönetmelik ve projeler vasıtasıyla yürütülmektedir. Her ne kadar Adres Kayıt Sistemi ile ilköğretime kaydı olmayan çocukların tespit edilmesi daha sistematik hale getirilmiş olsa da bu durum mevsimlik tarım işçisi çocuklar için mümkün olmamaktadır. Yerel yönetici ve eğitimcilerin bireysel olarak göstermiş oldukları çabaları da bir yere kadar etkili olmaktadır. İş bu kanun teklifimiz ile mevsimlik tarım işçisi çocukların eğitim ve öğretimlerine başlayıp devam edebilmeleri için yasal düzenleme yapılarak işverenlere, mevsimlik tarım işçilerinin ailesindeki okul çağında bulunan çocukları tespit ederek ilgili kuruma bildirim yükümlülüğü getirmek kaydıyla hak kayıplarının önüne geçilmesi ve çocukların eğitimli ve daha sağlıklı bireyler olarak gelişebilmesinin önü açılması hedeflenmektedir.”
Manisa'da tarlasından evine dönerken, 4 gence ait ceset bulan çiftçi, karşılaştığı korkunç manzarayı hemen jandarma ekiplerine bildirdi.
Manisa'nın Ahmetli ilçesinde tarlasından dönen bir çiftçi, yol kenarında bir aracın yanında 4 ceset buldu. İhbar üzerine olay yerine intikal eden ekipler, yaptıkları incelemede Serkan (23) ve Ümit Zangal (20) ile Muharrem Zengin (22) ve Neşet Dalgın'ın (24) hayatını kaybettiğini belirledi.
3'Ü AV TÜFEĞİ İLE İNFAZ EDİLDİ
Bu kişilerden 3'ünün av tüfeğiyle başlarından vurulduğu, birinde ateşli silah ya da kesici, delici alet yarası olmadığı, söz konusu tüfeğin ise Muharrem Zengin'in babasına ait olduğu tespit edildi
Cesetler, incelemelerin ardından Turgutlu Devlet Hastanesi'ne götürüldü.
Bölgeye gelen ölen kişilerin yakınları ise sinir krizi geçirdi.
Olayın aydınlatılması ve cesetleri bulunan kişilerin kesin ölüm nedeninin belirlenmesine ilişkin başlatılan çalışma sürüyor.Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ocak ayında üretici ve market fiyat farkının 4 kata kadar ulaştığını bildirdi.
Üretici ve tüketici fiyatları arasındaki makasın bir türlü kapanmadığına işaret eden Bayraktar, özellikle bu süreçte bütün kesimlerin sağduyulu davranması,spekülatörlere fırsat verilmemesi gerektiğini vurguladı.Ürünler | Üretici | Hal | Pazar | Market | Hal/Üretici | Pazar/Üretici | Market/Üretici |
Fiyatı (TL/Kg) | Fiyatı (TL/Kg) | Fiyatı (TL/Kg) | Fiyatı (TL/Kg) | Fiyat Farkı (Yüzde) | Fiyat Farkı (Yüzde) | Fiyat Farkı (Yüzde) | |
Lahana | 0,68 | 1,24 | 1,90 | 2,70 | 82,35 | 179,41 | 297,25 |
Maydanoz (adet) | 0,50 | 0,77 | 1,35 | 1,96 | 54,00 | 170,00 | 292,00 |
Süt-pastörize(litre) | 2,73 | - | - | 8,94 | - | - | 227,47 |
Patates | 0,67 | 1,15 | 1,88 | 2,17 | 72,50 | 181,25 | 225,83 |
Marul (adet) | 1,68 | 2,18 | 3,60 | 5,19 | 29,57 | 113,97 | 208,37 |
Kuru incir | 24,50 | - | 56,67 | 74,33 | - | 131,29 | 203,37 |
Elma | 2,20 | 3,75 | 5,20 | 6,60 | 70,45 | 136,36 | 200,18 |
Havuç | 1,34 | 1,81 | 2,83 | 3,85 | 35,33 | 111,84 | 187,77 |
Yeşil soğan (kg) | 2,50 | 4,50 | 5,50 | 6,98 | 80,00 | 120,00 | 179,00 |
Kuru soğan | 0,75 | 1,15 | 1,88 | 2,00 | 53,33 | 150,00 | 166,22 |
Antep fıstığı | 39,11 | - | 97,50 | 101,43 | - | 149,30 | 159,34 |
Karnabahar | 1,53 | 2,13 | 3,08 | 3,85 | 38,89 | 101,53 | 151,53 |
Domates | 2,35 | 3,40 | 5,00 | 5,80 | 44,68 | 112,77 | 146,78 |
Nohut | 4,35 | 6,00 | 10,33 | 10,14 | 37,93 | 137,55 | 133,18 |
Kuru üzüm | 11,50 | - | 22,67 | 26,74 | - | 97,10 | 132,56 |
Kırmızı mercimek | 4,84 | 9,50 | 9,25 | 10,96 | 96,28 | 91,12 | 126,47 |
Pırasa | 2,06 | 2,90 | 3,83 | 4,64 | 40,89 | 86,23 | 125,48 |
Ispanak | 2,17 | 3,08 | 3,75 | 4,79 | 41,92 | 73,08 | 121,28 |
Kuru kayısı | 21,00 | - | 40,00 | 46,13 | - | 90,48 | 119,68 |
Limon | 2,63 | 4,00 | 5,00 | 5,59 | 52,38 | 90,48 | 112,95 |
Fındık (iç) | 47,00 | - | 65,00 | 96,57 | - | 38,30 | 105,46 |
Mandalina | 3,13 | 4,20 | 5,64 | 6,32 | 34,04 | 80,06 | 101,67 |
Sivri Biber | 4,45 | 5,80 | 7,42 | 8,48 | 30,34 | 66,67 | 90,62 |
Yeşil mercimek | 5,32 | 7,50 | 9,50 | 10,04 | 40,98 | 78,57 | 88,78 |
Zeytinyağı | 24,16 | - | 45,58 | - | - | 88,67 | |
Kabak | 4,06 | 5,00 | 6,67 | 7,51 | 23,15 | 64,20 | 84,85 |
Portakal | 3,44 | 4,60 | 5,39 | 6,25 | 33,72 | 56,74 | 81,59 |
Patlıcan | 4,73 | 6,30 | 7,80 | 8,54 | 33,12 | 64,82 | 80,42 |
Kuru fasulye | 7,93 | 9,50 | 13,75 | 14,24 | 19,80 | 73,39 | 79,61 |
Dana eti | 37,01 | - | - | 61,14 | - | - | 65,20 |
Kuzu eti | 52,27 | - | - | 83,20 | - | - | 59,17 |
Salatalık | 4,32 | 5,30 | 5,80 | 6,49 | 22,78 | 34,36 | 50,32 |
Yumurta | 0,63 | - | 1,25 | 0,92 | - | 98,41 | 46,51 |
Pirinç | 6,68 | 7,50 | 7,67 | 9,70 | 12,28 | 14,77 | 45,27 |
Beyaz peynir (kg) | 37,87 | ||||||
Kaşar peyniri (kg) | 51,46 | ||||||
Yoğurt (kg) | 8,92 | ||||||
Tereyağ (kg) | 62,88 | ||||||
Mısırözü yağı | - | - | - | 19,38 | - | - | - |
Ayçiçek yağı | - | - | - | 16,84 | - | - | - |
Tavuk eti | - | - | - | 15,86 | - | - | - |
Toz şeker | - | - | - | 5,97 | - | - | - |
Market | 27 Aralık 2020 | 29 Ocak 2021 | 29 Ocak 2021/27 Aralık 2020 |
Ürünler | Ay Sonu Market Fiyatı (TL/Kg) | Ay Sonu Market Fiyatı (TL/Kg) | Değişim (Yüzde) |
Süt-Pastörize(litre) | 7,23 | 8,94 | 23,65 |
Kabak | 6,17 | 7,51 | 21,66 |
Beyaz peynir | 32,43 | 37,87 | 16,77 |
Patlıcan | 7,32 | 8,54 | 16,70 |
Sivri Biber | 7,41 | 8,48 | 14,52 |
Tereyağ | 55,76 | 62,88 | 12,77 |
Fındık (iç) | 86,57 | 96,57 | 11,55 |
Yoğurt | 8,14 | 8,92 | 9,58 |
Kuru üzüm | 24,41 | 26,74 | 9,56 |
Kırmızı mercimek | 10,11 | 10,96 | 8,38 |
Tavuk eti | 14,77 | 15,86 | 7,36 |
Limon | 5,24 | 5,59 | 6,73 |
Zeytinyağı | 42,92 | 45,58 | 6,21 |
Antep fıstığı | 95,61 | 101,43 | 6,08 |
Kaşar peyniri | 48,71 | 51,46 | 5,65 |
Mandalina | 6,04 | 6,32 | 4,60 |
Domates | 5,57 | 5,80 | 4,12 |
Kuru incir | 71,48 | 74,33 | 3,99 |
Kuzu eti | 80,81 | 83,20 | 2,96 |
Dana eti | 59,54 | 61,14 | 2,69 |
Mısırözü yağı | 19,02 | 19,38 | 1,86 |
Ayçiçek yağı | 16,55 | 16,84 | 1,76 |
Kuru fasulye | 14,24 | 14,24 | 0,00 |
Toz şeker | 5,97 | 5,97 | 0,00 |
Pirinç | 9,94 | 9,70 | -2,36 |
Yeşil mercimek | 10,37 | 10,04 | -3,14 |
Maydanoz (adet) | 2,03 | 1,96 | -3,61 |
Yeşil soğan (kg) | 7,32 | 6,98 | -4,67 |
Salatalık | 6,81 | 6,49 | -4,74 |
Marul (adet) | 5,46 | 5,19 | -4,90 |
Nohut | 10,68 | 10,14 | -5,05 |
Yumurta | 0,98 | 0,92 | -5,49 |
Kuru kayısı | 49,43 | 46,13 | -6,68 |
Havuç | 4,12 | 3,85 | -6,68 |
Patates | 2,39 | 2,17 | -9,02 |
Lahana | 2,99 | 2,70 | -9,70 |
Portakal | 7,24 | 6,25 | -13,67 |
Kuru soğan | 2,32 | 2,00 | -14,09 |
Elma | 7,95 | 6,60 | -16,92 |
Pırasa | 6,07 | 4,64 | -23,50 |
Ispanak | 6,58 | 4,79 | -27,14 |
Karnabahar | 5,88 | 3,85 | -34,59 |
Üretici | 27 Aralık 2020 | 29 Ocak 2021 | 29 Ocak 2021/27 Aralık 2020 |
Ürünler | Ay Sonu Üretici Fiyatı (TL/Kg) | Ay Sonu Üretici Fiyatı (TL/Kg) | Değişim (Yüzde) |
Salatalık | 2,83 | 4,32 | 52,35 |
Kabak | 3,00 | 4,06 | 35,33 |
Sivri Biber | 3,52 | 4,45 | 26,54 |
Patlıcan | 3,75 | 4,73 | 26,20 |
Süt (litre) | 2,19 | 2,73 | 24,66 |
Portakal | 3,00 | 3,44 | 14,67 |
Havuç | 1,23 | 1,34 | 9,18 |
Marul (adet) | 1,57 | 1,68 | 7,17 |
Zeytinyağı | 22,60 | 24,16 | 6,90 |
Kuzu eti | 50,10 | 52,27 | 4,33 |
Dana eti | 36,05 | 37,01 | 2,66 |
Mandalina | 3,08 | 3,13 | 1,90 |
Antep fıstığı | 38,85 | 39,11 | 0,67 |
Maydanoz (adet) | 0,50 | 0,50 | 0,00 |
Yeşil soğan (kg) | 2,50 | 2,50 | 0,00 |
Elma | 2,20 | 2,20 | 0,00 |
Kuru fasulye | 7,93 | 7,93 | 0,00 |
Nohut | 4,35 | 4,35 | 0,00 |
Kırmızı mercimek | 4,84 | 4,84 | 0,00 |
Yeşil mercimek | 5,32 | 5,32 | 0,00 |
Pirinç | 6,68 | 6,68 | 0,00 |
Kuru kayısı | 21,00 | 21,00 | 0,00 |
Kuru incir | 24,50 | 24,50 | 0,00 |
Fındık (iç) | 47,00 | 47,00 | 0,00 |
Pırasa | 2,12 | 2,06 | -2,97 |
Limon(Dikenli) | 2,76 | 2,63 | -4,98 |
Kuru üzüm | 12,50 | 11,50 | -8,00 |
Domates | 2,57 | 2,35 | -8,44 |
Yumurta | 0,69 | 0,63 | -9,09 |
Ispanak | 2,50 | 2,17 | -13,33 |
Karnabahar | 1,83 | 1,53 | -16,16 |
Patates | 0,80 | 0,67 | -16,67 |
Kuru soğan | 1,00 | 0,75 | -25,00 |
Lahana | 1,07 | 0,68 | -36,25 |
Ülkemizde cep yakan fiyatları ile bir anda dikkatleri üzerine çeken ayçiçeği yağı, elbette insanoğlunun vazgeçemediği en önemli temel gıdalar arasında yer alıyor. Peki sofralarımız için böylesine önemli olan bu yağın fiyatları ne oldu da kısa zamanda fiyatı fahiş derecede arttı. Kuraklık mı, destekleme priminin düşük olması mı? ya da maliyet mi?. Birlikte bu soruların cevaplarını sizler için araştırdık.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Aralık 2020 tarihli ‘Ürün Masaları Ayçiçeği Bülteni’ verilerine göre, Türkiye dünyada ayçiçeği ithalatında yüzde 37’lik payla ilk sırada.
Türkiye ayçiçek yağında da dışa bağımlı. Ticaret Bakanlığı’nın 2019 yılı Ayçiçeği Raporu’na göre, 2019’da Türkiye’nin yıllık ayçiçek yağı tüketimi 1 milyon 170 bin ton. Buna 490 bin ton da ihracat eklendiğinde ortaya 1 milyon 660 bin tonluk ihtiyaç çıkıyor. Ancak Türkiye’nin üretimi 1 milyon 104 bin seviyesinde. Kalan 560 bin tonluk açık, ithalatla gideriliyor.
Ayçiçekte dışa bağımlı olan Türkiye, ayçiçek yağını da ithal etmek zorunda kalıyor. Bu durumda fiyatlar da hem döviz kurlarından hem de yurt dışı fiyat dalgalanmalarından doğrudan etkileniyor.
TÜİK verilerine göre, ayçiçek yağının bir kilogramı, Aralık 2019 ile Aralık 2020 arasındaki son bir yılda tam yüzde 48 artışla 16 TL'yi aştı. Sadece aralık ayındaki artış yüzde 6,4 oldu. Ham madde fiyatlarındaki artışa dikkat çeken sektör temsilcileri, önümüzdeki dönemde ayçiçek yağında yeni artışlar bekliyor. Nitekim, bugün açıklanan tarım ürünleri üretici fiyatları verileri de bu duruma işaret ediyor.
TÜİK verilerine göre, ayçiçeğin kilogram fiyatı son bir yılda yüzde 52,3 arttı. Tüketici enflasyonunu gecikmeli olarak etkileyen yurt içi üretici fiyatlarına bakıldığında, "bitkisel ve hayvansal sıvı ve katı yağlar" sektöründe son bir yıllık fiyat artışının yüzde 63,3 olduğu görülüyor. Bu durum, yağ fiyatlarının önümüzdeki dönemde artacağına işaret ediyor.
Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği (BYSD) Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil, konu ile ilgili görüşlerini şöyle sıraladı:
“Ayçiçek yağındaki fiyat artışının sektörden kaynaklanmamaktadır. Yağı, Rusya ve Ukrayna'dan ithal etmek zorundayız. Onların istediği de ton başına 1325 dolar" dedi. Hammaddedeki son maliyet artışları henüz raf fiyatlarına yansımadı. Maliyet artışına bağlı olarak yakın zamanda yüzde 20'lik bir fiyat artışı daha bekleniyor” dedi.
Büyükhelvacıgil, ayçiçek rekoltesin de düşüş yaşandığına ve 2,5-3 milyon ton ihtiyaç bulunmasına rağmen 2019'da 1 milyon 330 bin ton üretim yapıldığına işaret etti.
Büyükhelvacıgil konuyla ilgili değerlendirmelerine şöyle devam etti:
"Bu ürünün eksikliği problem olmaya devam ediyor. Geçen yıl çekirdek fiyatları ton başına 5 bin 400 liraya kadar geldi, ham yağın fiyatı da ton başına 10 bin lira sınırını aştı.
Bu sadece bizim ülkemizdeki eksiklikten değil, Rusya ve Ukrayna gibi üreticilerde de kuraklık sebebiyle yüzde 20-25 civarında üretim düşüşü yaşandı. Ham yağın ton fiyatı 700 dolar civarındayken bugün itibarıyla 1325 dolar seviyesine geldi. Bunlar ürkütücü. Doların da karşılıksız basılmasıyla emtia fiyatlarına müthiş yönelme oldu.
Rusya ve Ukrayna'nın dışarıya mal vermemesi ve orada fiyatların yükselmesi de bizi burada etkiledi. Dünyada emtia fiyatlarının yükselmesi, tamamen sektörün dışında yaşanan süreçle tüketiciye yansımış oldu.”
"Devletimiz herkese eşit mesafede"
Havaların iyi gitmesiyle ihtiyaç duyulan asgari 2 milyon ton çekirdeğin üretilebileceğini ve bu alanda eksiklik yaşanmayacağını vurgulayan Büyükhelvacıgil, şu ifadeleri kullandı:
"Yağ fiyatlarının yüksekliği bizim yüzümüzden olan bir şey değil. Sektör bunu yapmış değil. Yağı, Rusya ve Ukrayna'dan ithal etmek zorundayız. Onların istediği de ton başına 1325 dolar. Yıllarca bu tarihlerde bu yağın fiyatı 750 dolar civarıydı, bugünün ürünün yokluğu ve salgın etkisiyle 'benim fiyatım 1325 dolar' dedi. O da bugün verdiği fiyatlar, yarın ne olacağını bilmiyorum. Benim öngörüm artabileceği yönünde."
Büyükhelvacıgil, "Yağ piyasasında yer alan yabancı sermayeli bir firma nedeniyle ayçiçek yağında gümrük vergisinin düşürüldüğü" yönündeki iddialara ilişkin, "Ülkemizde serbest piyasa kuralları uygulanıyor, bir kişiye ya da şirkete göre kural uygulayan yapıda değiliz. Kesinlikle o görüşe katılmıyorum. Bizim devletimiz herkese eşit mesafede, bütün birimleri dinleyerek, ortak akılla karar alıyor. Asla öyle bir şey söz konusu değil" değerlendirmesini yaptı.
Trakya Birlik 215 bin ton alabildi
Trakya Birlik Genel Müdürü Hakan Çalen piyasadaki gelişmeleri şöyle özetledi: ” Geçen yıla göre üretimde 200-250 bin ton düşüş olduğunu tahmin ediyoruz. Hububat ürünlerinde olduğu gibi fiyatın yükseleceği beklentisi ile kuyumcu, inşaatçı, petrolcü ve daha bir çok kesimden yatırımcı ayçiçeği alıyor. Lisanslı depolara koyuyor ve bekletiyor. Satmıyor. Orta ve büyük sanayici ise ihtiyacı olan ürünü alamadı. Sektör dışından ürün alanlar fiyat her gün 50-100 lira artıyor diye bekletiyor. Fiyatın daha da yükseleceğini bekliyor. Biz birlik olarak geçen sene 330 bin ton ayçiçeği aldık. Bu sene şimdiye kadar aldığımız 215 bin ton. Bunun 250-260 bin tona ulaşacağımızı tahmin ediyoruz. Aldığımız ürünün 200 bin tonunu kendi tesislerimizde işleyip rafine yağ olarak piyasaya arz ediyoruz. Piyasayı bu yönüyle düzenliyoruz. Ancak 50-60 bin ton ayçiçeği tohumunu Eylül sonu itibariyle sektöre satabiliriz” dedi.
Konu ile ilgili diğer bir görüş ise Trakya Birlik Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Akgün’den geldi.
Akgün yaptığı değerlendirmede ise şunları söyledi:
“Ayçiçeği fiyatının artmasından dolayı market raflarındaki yağ fiyatları arttı, daha fazla artış olacağını da zannetmiyorum” dedi.
Bu yıl ayçiçeği fiyatının artmasıyla market raflarında satışa sunulan ayçiçeği yağı fiyatları da büyük oranda arttı. Ayçiçeği yağı fiyatları bir yılda yüzde 60 oranında zamlandı.
Trakya Birlik Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Akgün, pandemi ve kuraklık nedeniyle tüm ürünlerin fiyatlarında artış olduğunu söyledi. Yağ sanayicileri tarafından ayçiçeği yağı fiyatı için yüzde 20 oranında daha bir artış istendiğini belirten Akgün, “bu artışın olacağını zannetmiyorum” dedi.
Akgün, “ayçiçeği fiyatı arttığından dolayı yağ fiyatları da arttı. Geçen yıl 42 lira olan 5 litrelik yağ, bugün 65 lira civarında. Yağ sanayiciler başkanı da yüzde 20 oranında daha bir artış olabileceği açıklaması yaptı. Biden bire yağın artması insanların dikkatini çekiyor. Bugün için pandemi, kuraklık hepsi bir araya geldiği için bütün ürünlerin fiyatı arttı, sadece yağ fiyatı artmadı. Ama tabi yağ daha fazla gündemde kalıyor. Herkesin evine lazım olan bir ürün. Bu artış daha yukarı gider mi, daha fazla artış olacağını zannetmiyorum” diye konuştu.
Antalya'da Salı günü akşam saatlerinde başlayıp gece saatlerde kuvvetli rüzgarla birlikte etkili olan fırtınada seraları zarar gören çiftçiler yaralarını sarmaya başladı.
Çiftçi fırtına sonrası yaralarını sarıyor
Antalya'da Salı günü akşam saatlerinde başlayıp gece saatlerde kuvvetli rüzgarla birlikte etkili olan fırtınada seraları zarar gören çiftçiler yaralarını sarmaya başladı.
Antalya'da Salı günü etkisini gösteren şiddetli yağmur ve fırtına sonrası, Aksu ilçesindeki seralar sular altında kaldı. Bu sabah seralarına ulaşabilen üreticiler, seralarının içerisinde biriken suları temizlemeye çalışırken, bir taraftan da yaralarını sarmaya çalışıyorlar.
İhsaniye Mahallesi'nde üretici Mehmet Çakmak "Dün büyük bir felaket yaşadık diyebilirim. Her yeri sel aldı. Yağmurun yağdığı gün seralarımıza giremedik" dedi. Çakmak, "10 dönüm domates seramızın tamamı sular altında kaldı. Öğlen sonu sular çekilmeye başladı. Gece saat 03.00'e kadar çalışarak seranın suyunu boşaltmaya çalıştık. Bütün emeklerimiz boşa gitti. Bütün gece uğraştık. Şu an serada ki ürünler kullanılmaz hale geldi" diye konuştu.
Kabak üreticisi Ramazan Demir, 15 yıldır çiftçilik yaptığını ifade ederek, "45 gün önce yaşanan kuvvetli yağışta yine aynı su baskınını yaşadım. Tekrar ektik. Aynı durumla bir daha karşılaştık. 10 dönüm alanda kabak üretiyorum. Dün geceden beri su çekiyoruz. Çok mağdur olduk" dedi. Dün seraya giremediklerini, evlerinin çatısından izlediklerini kaydeden Demir, " Yol ve seralarımız sular altında kalmıştı. Uzaktan bakabildik ancak. Karşıdan üreticinin her şeyi güzel gözüküyor ama bizim şu halimizi de görsünler isteriz. Geceden beri seranın suyunu çektirmeye çalışıyoruz" diye konuştu.
Hindistan'ın başkenti Delhi'de, yeni tarım yasalarını protesto eden binlerce çiftçi polisle çatıştı. Bir göstericinin hayatını kaybettiği protestolarda, 200 kişi gözaltına alındı. 300'den fazla polis de yaralandı.
Hindistan'ın başkenti Delhi'de, yeni tarım yasalarını protesto eden binlerce çiftçi polisle çatıştı. Bir göstericinin hayatını kaybettiği protestolarda, 200 kişi gözaltına alındı. 300'den fazla polis de yaralandı.
Çiftçilerin liderleri, çatışmadan, eylemcilerin arasına karışan "şiddet yanlısı bazı kişileri" sorumlu tuttu ve barışçıl bir gösteri yapmak istediklerini söyledi.
Gözaltına alınanlar "karışıklık çıkarmak", "kamu malına zarar vermek" ve "kolluk güçlerine saldırmakla suçlanıyor. Şimdiye kadar 22 polisin şikayette bulunduğu bildirildi.
Çiftçiler dünkü protestolarda şehir merkezi girişindeki polis barikatlarını geçmiş ve "Kızıl Kale" adı verilen tarihi kaleyi işgal etmişti.
Polisten bugün yapılan açıklamada, protestocuların sokakları terk ettiği ve Delhi'de durumun normale döndüğü belirtildi.
Eylemler, 26 Ocak 1950'de Hindistan'da anayasanın kabul edildiği Cumhuriyet Bayramı'nda düzenlendi.
Protestocu çiftçileri temsil eden Samyukta Kisan Morcha isimli organizasyon, ortaya çıkan şiddeti kınadıklarını ve kendilerini şiddet yanlılarından ayırdıklarını duyurdu.
Eylemlerin arkasındaki çiftçi birlikleri, yeni tarım yasalarına karşı protestoların devam edeceğini de belirtti.
Çiftçilerin sözcüleri, polisin eylemcileri provoke ederek şiddete neden olduğunu da belirtiyor. Sözcülerden Kawalpreet Singh Pannu, Fransız haber ajansı AFP'ye yaptığı açıklamada, "Barışçıl bir eyleme saldırdığınız zaman bunlar yaşanır. Burada bitmeyecek. Hareketimiz ve mesajımız daha da güçlenecek" dedi.
Hükümet söz konusu reformların sektörün yararına olduğunu savunsa da çiftçiler bu yasalar neticesinde gelirlerinin azalacağını ve yoksullaşmanın artacağını belirtiyor.
Yeni tarım yasalarının geri çekilmesini isteyen çiftçiler geçen Kasım ayından bu yana başkent Delhi'de eylemler düzenliyor.
Yeni yasalar, satış, fiyatlama ve tarım ürünlerinin stoklanması konusunda uzun süredir Hintli çiftçileri koruyan düzenlemelerin gevşetilmesini getiriyor.
Çiftçiler, yeni düzenlemelerin serbest piyasanın yararına, kendilerinin ise zararına olacağı görüşünde.
Pazarlık güçlerinin azalacağını savunan çiftçiler, özel sektör karşısında savunmasız kalacaklarını belirtiyor.
Birçok ekonomist ve uzman Hindistan'da tarımın reforma ihtiyaç duyduğunu belirtse de, hükümeti eleştirenler söz konusu reformların çiftçilere danışılmadan yapılmasına karşı çıkıyor.
Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçılar Birliği Derneği İktisadi İşletmesi (BESD-BİR) genetiği deştirilmiş ‘MONN87427’ kod numaralı mısırın tavuklarda yem olarak kullanılması için Tarım ve Orman Bakanlığı’na başvurdu. Bakanlık başvuruyu onaylayarak, kararını Resmi Gazete’de 23 Ocak'ta yayımladı.
Bakanlığın kararına göre 10 yıl kullanım izni verilen GDO’lu bu yem çeşidinin ambalajlanması, taşınması, muhafazası ve nakli için mevzuatta belirtilen kurallara uyulacak ve bu yemin GDO’lu olduğuna ilişkin etiketleme yapılacak.
Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Remzi Baki Suiçmez, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın bir GDO’lu mısır çeşidinin daha yem olarak tavuklarda kullanılmasına izin vermesini eleştirdi. Suiçmez, “GDO’yu tercih etmek, bir yerde GDO lobisini ülkemizde söz sahibi olmasının önünü açmaktadır. Çözüm GDO’lu yem ürünleri değil, doğal ürünler ve doğal beslenmedir” dedi.Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, kırsal kalkınmayı desteklemek amacıyla Başkentli çiftçilere yönelik destek projelerini çeşitlendirerek hayata geçirmeyi sürdürüyor.
Yerli üretimi artırmak ve üreticiye destek olmak amacıyla yeni bir destek projesini daha devreye sokacak olan Büyükşehir Belediyesi Kırsal Hizmetler Daire Başkanlığı; Şereflikoçhisar, Bala ve Haymana ilçelerinde çiftçilere ilk kez “Kırmızı Mercimek Tohumu” dağıtımı gerçekleştirecek.
YAKLAŞIK BİN 400 YERLİ ÜRETİCİYE TOPLAM 400 TON MERCİMEK DAĞITILACAK
Büyükşehir Belediyesi; üretimi teşvik ederek tarımı canlandırmak, nadas alanlarını daraltmak, üretimi ve çiftçilerin gelir seviyesini artırmak, üretim girdi maliyetlerini düşürmek, ülke ekonomisine katkıda bulunmak ve iklim kaynaklı tarım alanlarından maksimum düzeyde fayda sağlamak amacıyla yüzde 90’ı hibe, yüzde 10’u çiftçi katkı payı olmak üzere “Kırmızı Mercimek Tohumu” desteğinde bulunacak.
Şereflikoçhisar, Bala ve Haymana ilçelerinde yaklaşık bin 400 yerli üreticiye toplam 400 ton “Kırmızı Mercimek Tohumu” dağıtımı yapılacak.
BAŞVURULAR 25-27 OCAK 2021 TARİHLERİ ARASINDA
Mercimek tohumu desteğinden yararlanmak isteyen çiftçilerin;
-Bala Gençlik Merkezi,
-Haymana ASKİ Şantiyesi,
-Şereflikoçhisar Fen İşleri Şantiyesine 25-27 Ocak 2021 tarihleri arasında gelerek bizzat başvuruda bulunması gerekiyor.
Kırsal Hizmetler Daire Başkanlığı başvurular tamamlandıktan sonra üç ilçede çiftçilere tohum dağıtımına başlayacak.Ulusal Süt Konseyi’nin bu yıldan itibaren geçerli olmak üzere sütün litre fiyatını 2,30 liradan 2,80 liraya çıkarmasıyla bir derece olsun rahatlayacağını düşünen süt üreticileri, art arda gelen iki süt yemi zammıyla sarsıldı.
Geçtiğimiz yıl bu dönemde 60 liraya satılan bir çuval süt yeminin fiyatı, bu hafta yapılan 7 liralık zamla 135 liraya yükseldi. Aydın’ın İncirliova ilçesinde hayvancılık ve süt üreticiliği yapan Murat Şayık, yapılan zamma isyan ederek, “Süt fiyatlarının 50 kuruş artırılmasından sonra iki kez zam geldi. Artık yeter” diye tepki gösterdi.
60 Liradan 135 Liraya Yükseldi
Geçtiğimiz yıldan bu yana girdi fiyatlarının iki kat arttığını söyleyen Murat Şayık, “Benim 100 baş hayvanım var.Günde yedi çuval süt yemi kullanıyorum. Geçtiğimiz yıl süt fiyatı 2,30 lira iken, yemin çuvalı 60-70 liraydı. Fiyat sürekli arttı, en son yapılan 50 kuruşluk zam sonrası çuvalı 135 liraya yükseldi. Geçtiğimiz yıl 900 lira elektrik parası geliyordu, bu yıl bin 200 lira geliyor. Saman 15-16 liraydı, 25 liraya yükseldi. Bize verilen zam ise sadece 50 kuruş. Tarım Bakanı ve Cumhurbaşkanı’nın bunu görmeleri, ilgilenmeleri gerekiyor” dedi.
Uluslararası kuruluşların desteğiyle, Türk yetkililer doğu Van ilinde tarım ve mülteci yetiştirme konusunda eğitim veriyor.
Eğitim, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü, Türkiye Tarım ve Orman Bakanlığı ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın katkılarıyla Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir.
Mültecilerin Türk toplumuna entegrasyonunu ve ekonomiye katkılarını desteklemek amacıyla İl Tarım Müdürlüğü gözetiminde yürütülmektedir.
Şu anda çiftlikler ve seralarda çiftçilik ve kümes hayvanları teknikleri ile makine ve ekipman kullanımı konusunda 50 mülteciye eğitim verilmektedir.
Bölge Tarım Müdürlüğü Başkanı İbrahim Gürintaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, katılımcıların istihdamda da sertifika ve öncelik alacaklarını söyledi.
Gürintaş, eğitimin Türkiye’de tarım ve kümes hayvanları sektörlerinde eğitimli işçi sıkıntısı çeken işverenlere yardımcı olacağını vurguladı.
Katılımcılardan altı yıl önce İran’dan ailesiyle birlikte Türkiye’ye gelen Yadegar İsmailzadeh, eğitimden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
“Hayatımda ilk defa bu tür becerileri öğrendim,” dedi ve “Fırsatım olsaydı, kendimi tarımda veya kümes hayvancılığında daha fazla geliştirmek isterdim.”
Diğer bir katılımcı, Afgan kökenli Muhammed Herandis, gerekli destek sağlanırsa kendi işini kurmakla ilgileneceğini söyledi.Dr. Ali AYAR
Hayvancılık ve Su Ürünleri Daire Başkanı-TAGEMManisa'nın Saruhanlı Belediyesi, icralık çiftçiye traktör desteğinde bulundu.
Mazot, gübre ve ilaç maliyetlerinin artması, Tarım-Kredi kooperatiflerine, bankalara borçları yüzünden birçok çiftçinin tarlası ve traktörü icralık oldu. Türkiye'de tarımsal üretimde önemli bir noktada olan Manisa'da da traktörlerine haciz konulan yüzlerce çiftçi tarlasında ve bağında iş yapamaz hale geldi.
Saruhanlı Belediye Başkanı Zeki Bilgin, çiftçiden gelen 'traktörüm hacizli, mazot alacak param yok' şikayeti üzerine belediyeye ait 18 traktörü çiftçinin kullanımına verdi. Traktörün mazotu da hayırseverlerin katkılarıyla karşılanıyor.
‘KENDİ TRAKTÖRÜMÜ DE ONLARA VERDİM'
CHP'li Zeki Bilgin, “Kendi traktörümü de çiftçilerimizin kullanımına verdim” dedi.
Üretimin durmaması ve çiftçiye destek için CHP'li Saruhanlı Belediyesi devreye girdi. Saruhanlı'da tarımsal üretimin durmaması ve çiftçinin yükünü hafifletmek amacıyla CHP'li Saruhanlı Belediye Başkanı Zeki Bilgin ‘Üretim Durmasın, Çiftçimiz Kazansın' sloganıyla örnek bir uygulamaya imza attı. Belediyeye ait 18 traktör mazotuyla birlikte ücretsiz olarak çiftçinin kullanımına sunuldu.
"DEVAMI DA GELECEK"
Çiftçiyle sürekli diyalog halinde olduklarını söyleyen Bilgin, üreticinin ‘Üretemiyoruz' isyanına çözüm bulmak için belediye bünyesinde bir çalışma başlattıklarını ifade etti. Bilgin, şunları söyledi: “Pandemi döneminde ziyaret ettiğimiz çiftçilerden birisi bana ‘Üretemiyoruz başkan. Artık durma noktasına geldik. Traktörüm hacizli. Mazot alacak param yok' dedi. Ben de bu isyanın üzerine çiftçimize nasıl destek oluruz diye bir çalışma başlattım. Belediyemiz şantiyesinde 18 adet traktörümüz var. Bu traktörlerimizi işlerimizi aksatmayacak şekilde hafta sonları çiftçimizin hizmetine sunduk. Ayrıca şahsıma ait traktörümü de çiftlerimizin hizmetine sundum.”
ÇİFTÇİNİN DERDİNİ İYİ BİLİRİM
Üreticilerle sık sık bir araya gelip derdini dinleyen Bilgin, “Ben de çiftçiyim, onların derdini iyi bilirim” diye konuştu. Başkan Bilgin, üreticiye katkı sağlamak için başka uygulamaları da hayata geçireceklerini söyledi.
ÜRETİM TEKRAR BAŞLADI
Başkan Bilgin, “Çiftçinin mazotlarını da ilçemizdeki hayırseverlerin katkılarıyla karşılıyoruz. Böylece çiftçimizin üretime devam etmesi için traktörlerimizi mazotlarıyla birlikte ücretsiz olarak hizmetlerine sunmuş olduk. Bu şekilde traktörü icralık olması sebebiyle tarlasında çalışamayan çiftçimiz tekrar çalışır hale geldi” ifadelerini kullandı.
Ayrıca belediye bünyesindeki traktörleri çiftçiler için hazırlayan Bilgin, “Mazot desteğini hayırseverlerimiz karşılıyor” dedi.
'ÇİFTÇİ ÜRETMEZSE BİZ AÇ KALIRIZ'
Saruhanlı'da çiftçinin buğday, mısır, üzüm ve zeytin üretimi yaptığını dile getiren Bilgin, kendisinin de çiftçi olduğunu ve üreticinin sıkıntılarını çok iyi bildiğini söyledi.
Bir ülkeyi ayakta tutan en önemli lokomotifin tarım sektörü olduğuna dikkat çeken CHP'li Başkan Bilgin, sözlerine şöyle devam etti: “Çiftçimizin hali ortada. Bir taraftan pandemi ile boğuşuyor, bir taraftan artan borç yüküyle. Özel bankalar yetmiyormuş gibi şimdi de Tarım Kredi Kooperatifleri çiftçinin üzerine karabasan gibi çöktü. Bu şartlar altında ezilen çiftçi artık üretimi bırakma noktasına geldi. Şu bir gerçektir ki eğer çiftçi üretimi bırakırsa biz açız.”
Yeniden üretime başlayan çiftçileri ziyaret etti, üreticiye destek için başka projeleri olduğunu anlatan Saruhanlı Belediye Başkanı Zeki Bilgin, “Belediye demek sadece bulunduğu bölgeye bina yapmak, alt ve üstyapı hizmetleri sunmak değil. Kentte yaşayanların sıkıntısına ortak olmak da gerekir. Kentin sıkıntı yaşayan esnafına, çiftçisine destek vermek lazım. CHP'li belediyeler sosyal belediyelik anlamında bunu en iyi şekilde yapıyor. Diğer belediyelerin de bunu gerçekleştirmesi gerekir. Saruhanlı Belediyesi olarak önümüzdeki günlerde de çiftçimize imkanlarımız çerçevesinde destek olmaya çalışacağız. Önümüzdeki üzüm sezonunda üreticimize bağ direklerini biz sağlayacağız. Üzümleri açığa dökmemelerini sağlamak için depo alanları sağlayacağız” dedi.Hindistan'da çiftçiler, hükümetin yeni tarım yasalarını askıya alma teklifini reddetti.
57. gününe giren protestolarda, çiftçi liderleri, hükümetin yeni düzenlemeleri 18 ay boyunca askıya alma ve yasaların çiftçilerin talepleri dikkate alınarak incelenmesini sağlayacak bir komitenin kurulması teklifini kabul etmedi.
Çiftçi sendikalarının oluşturduğu koalisyon Birleşmiş Çiftçiler Cephesi, yaptığı açıklamada, hükümetin önerisini reddettiklerini ve yasaların tamamen yürürlükten kaldırılmasından daha azına razı olmayacaklarını bildirdi.
Hindistan'da eylülde tarım sektörüne serbestlik getiren 3 yasanın parlamentoda kabul edilmesinin ardından protestolara başlayan çiftçiler, Pencap ve Haryana'dan başkent Yeni Delhi'ye doğru hareket etmişti.
Kasım ayından itibaren Yeni Delhi sınırındaki çok sayıda noktada kamp kuran çiftçiler, zaman zaman bazı yolları kapatarak protestolarını sürdürüyor.
Yoldaki polis barikatlarını kaldıran çiftçilere göz yaşartıcı gaz, tazyikli su ve coplarla müdahale edilmişti. Eylemlerini Yeni Delhi'ye taşıyan çiftçiler, yeni tarım yasalarının kazançlarını azaltacağından, aracı şirketlere daha fazla yetki tanıyacağından ve sonunda kendilerini topraksız bırakacağından endişe ediyor.
Modi, çiftçilerin eylemlerini başkente taşıması üzerine Uttar Pradeş eyaletinde düzenlediği mitingde, çiftçilerin muhalefet partileri tarafından yanlış yönlendirildiğini ve yeni yasaların çiftçilerin yararına olduğunu söylemişti.
Hindistan'da muhalefet partileri ve Modi'nin bazı müttefikleri, yasaların çiftçi karşıtı olduğunu belirtiyor.
Hindistan'da son olarak Yüksek Mahkeme, yasalarla ilgili olarak yürütmeyi durdurma kararı almıştı.
Narendra Modi hükümeti ve çiftçiler arasında 10. tur görüşmelerde, çiftçi liderlerine yasayı askıya alma teklifi yapılmıştı.
Antalya’lı çiftçi Mustafa Çetin çiftçinin yaşadığı güçlüklere rağmen ne kadar önemli bir iş yaptığını 40 saniyede anlattı. Kurduğu yer sofrasında çiftçilerin ürettiği ürünleri sıralayarak, "Zehirli dilleriyle çiftçinin ürettiği ürünü kirleten cahiller esas zehir domateste değil, sizin dilinizde. Şu sofraya bir bakın. Domates, çiftçiden, peynir çiftçiden, biber çiftçiden, çay çiftçiden, şeker çiftçiden çiftçi olmadan ne yiyeceksiniz ne!" dedi.
Antalya Kumluca Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Mustafa Çetin çiftçilerin, pandemi döneminde vatandaşın sofrasına sağlıklı ürün koyabilmek için canla başla çalıştığını söyledi. Uzman olmayan kişilerin dile getirdiği "Kışın üretilen domatesin zehirli" olduğu iddialarının gerçeğini yansıtmadığını ve yerli üreticiye olan güveni de sarstığını belirten Çetin şunları söyledi:
"Onlarca problemin altında ezilen çiftçi bu kadar zulmü hak etmemektedir. Bıçak kemiğe dayanmıştır. Zehirli dilleriyle çiftçinin ürettiği ürünü kirleten cahiller esas zehir domateste değil, sizin dilinizde. Hele şu sofraya bir bakın. Domates çiftçiden, peynir çiftçiden, biber çiftçiden, çay çiftçiden, şeker çiftçiden... Çiftçi olmadan ne yiyeceksiniz ne... Bir düşünün. Çin sarımsağı mı yiyeceksiniz. Konuyla alakalı alakasız insanların konuşması bizi çok üzmektedir. Yaz aylarında üretilen domatesler neyse kış aylarında bizde aynısını aynı kalitede üretiyoruz. Neden çünkü bölgemiz mikroklima özelliğinden dolayı sıcak bölge yazın bu bölgede domates üretilemiyor. Onun için karalama kampanyası düzenleyen doktorlara sporculara kesinlikle izin vermeyelim."
Kumluca’da domatesin fiyatının 1,5-2 lira bandında üreticiden alınarak İstanbul'da 12-14 liradan satıldığını ifade eden Çetin, "Bugün 16 ocak 2021 domates fiyatı Kumluca da 1,5-2 lira İstanbul’da 12-14 lira bu üreteninde tüketenin de belini bükmektedir. Yerel kooperatifleri destekleyelim ki parayı götüren, aracıları aradan kaldırarak tarımı sürdürebilir hale getirelim. Bu konuyla alakalı gerekeni yapmazsak ülke tarımı çıkmaza gider. Geçtiğimiz yıllarda sarımsak krizi yaşamıştık. İthal çin sarımsağın analizlerinde kimyasallar çıkmıştı. Bugün domates de salatalık da biber de ithal ürün tüketen bir ülke olmak istemiyorsak ülkemize çiftçimize sahip çıkalım" diye konuştu.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, salgından dolayı geciken elektrikli traktörün 3 ay içinde banttan ineceğini açıkladı. Bakan Pakdemirli, büyük tasarruf sağlayacak olan elektrikli traktörle ilgili, “Dünyada Türkiye’den başka seri üretime hazır bir elektrikli traktör platformu yok” dedi.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nde düzenlenen Covid-19 Süreci ve Sonrasında Gıda Sektörü Değerlendirme Toplantısı'na katıldı.
Türkiye ekonomisinin büyümesinde tarımın önemli bir rolü olduğunu kaydeden Bakan Pakdemirli, “Yüzde 5.3 büyüyen bir sektör tarım orman sektörü. Türkiye ilk üç çeyrekte 0.5 büyüdü. Yüzde 5.14 tarım sektörü büyüdü. Doğru işler yaptık ki gıdada, tarımda, tarımın paydaşlarında doğru neticeler alabildik” dedi.
Elektrikli traktör konusunda da açıklamalarda bulunan Bakan Pakdemirli şunları söyledi;
Tarımın geleceği, geleceğin tarımı diye bir platform altında hem dijital projeler hem de Türkiye'nin büyük iş adamlarıyla buluşarak onları da tarıma yönlendirme konusunda bir platform oluşturduk.
Türkiye'nin elektrikli traktörünü bantlardan çıkarmak üzereyiz. Dünyada Türkiye'den başka seri üretime hazır bir elektrikli traktör platformu yok. Tahmin ediyorum ilk 3 ay içerisinde, aslında sene başında olacaktı üretim, pandemiden dolayı bazı malzemeler tedarik edilemedi. İlk 3 ay içerisinde elektrikli traktörümüz hazır.
Bunun manası ne? Yüzde 80 daha tasarruflu bir ürünle, elektrikli traktörle çiftçimiz çok daha rahat bir şekilde üretimini yapabilecek. 45 dakikada 8 saatlik şarj olacak.
Aşırı kuraklıktan dolayı tarlaya ektikleri ürünlerini kaybetme korkusu yaşayan Osmaniyeli çiftçilerin yüzü, 4 gündür yağan yağmurla güldü. Yağmurun tam zamanında imdatlarına yetiştiğini belirten çiftçiler, buğdaylarının kuraklıktan ölmek üzereyken tekrardan canlandığını söylediler.
Osmaniye’de yaz aylarının yağışsız geçmesi, kış aylarının da yeterince yağışlı olmaması nedeniyle bölgede yaşanan kuraklık çiftçileri tarlalarına ektikleri buğdayları sulamaya teşvik etmişti. Yaşanan kuraklığın ardından etkili olan sağanak yağışlar Düziçi ilçesinde çiftçilik yapan vatandaşların yüzünü güldürdü. Aşırı kuraklıktan dolayı kuruma aşamasına gelen ürünlerinin yağışla birlikte tekrardan canlandığını söyleyen çiftçiler, toprağın suya doyduğunu ifade ettiler.
"Allah’ın bereketi tam zamanında çiftçilerin imdadına yetişti"
Yaşanan kuraklıktan dolayı yağmur için dua ettiklerini kaydeden çiftçilerden biri şöyle konuştu:
“Son zamanlarda çok büyük bir kuraklık vardı. Dua ediyorduk Allah’a bizlere de yağmur nasip et diye çünkü sulama mevsimi değil. Yağmur bekliyorduk. 4 gündür güzel bir yağmur yağdı. Yağmurla beraber dağlarda kar yağdı, inşallah gelecek yıla kuraklık yaşamayacağız. Allah’ın bereketi tam zamanında çiftçilerin imdadına yetişti. Buğdaylarımız kuraklıktan ölmek üzereyken yağmurla birlikte tekrardan canlandı. Kuraklık nedeniyle ektiğimiz ürünlerden bir hayli zorluk çektik. Bazı çiftçiler tarlalarını sulamak zorunda kaldılar. Ama şu an yağmurla birlikte topraklar suya doydu. Şu anda buğdaylarımız su içerisinde inşallah daha fazla verim alacağız”
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından yayınlanan yeni laboratuvar protokolü ile gıdalardaki endüstriyel trans yağlar izlenebilecek.
Sağlığa Evet Derneği, gıdalarda kullanılan endüstriyel trans yağlar ile hayvansal kaynaklı trans yağları birbirinden ayrıştıracak analiz metodunun, Türkiye’de de uygulamaya alınması çağrısı yaptı.
Hayvansal kaynaklı yağlar ile endüstriyel trans yağlar ayırt edilebilecek
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın hazırladığı, endüstriyel trans yağlara kısıtlama getiren Türk Gıda Kodeksi Gıdalara Vitaminler, Mineraller ve Belirli Diğer Öğelerin Eklenmesi Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, 7 Mayıs 2020 tarihli ve 31120 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştı. Yapılan değişiklikle, 100 gr yağda 2 gr’dan az endüstriyel trans yağ kısıtlaması, 1 Ocak 2021 tarihinde başladı. Söz konusu kısıtlamadan gıda sektörüne hammadde tedarik eden dev gıda firmaları ise muaf tutuldu.
Türkiye’de de kullanılan önceki analiz metodu ile hayvansal trans yağlar ile endüstriyel trans yağlar birbirinden ayırt edilemiyordu. Bu nedenle kısıtlamanın izlenmesi ve gerektiğinde yaptırım uygulanmasının mümkün olmadığına dikkat çeken Sağlığa Evet Derneği, düzenlemenin uygulanmasında zorluklar olacağı konusunda uyarı yapmıştı.
Trans yağ, yılda 500 bin kişinin ölümüne neden oluyor
DSÖ’nün yayınladığı yeni protokolde bildirilen analiz metodu kullanılmaya başlandığında ise, yönetmelik değişikliği fiilen uygulamaya konulmuş olacak.
Sağlığa Evet Derneği Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı, “Trans yağ tüketimi yılda 500 bin kişinin ölümüne neden olmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü trans yağ tüketiminin günlük toplam enerji alımının %1’inden daha az olması gerektiğini belirterek, 2023 yılına kadar endüstriyel olarak üretilen trans yağların küresel gıda tedarikinden tümden kaldırılmasını öngörüyor.” diye belirtti.
“Yeni analiz metodunu Türkiye de uygulamaya almalı”
Dernek Yönetim Kurulu Üyesi Tanzer Gezer ise, gıdalarda kullanılan endüstriyel trans yağlar ile hayvansal kaynaklı trans yağları birbirinden ayrıştıracak analiz metodunun nihayet belirlendiğine vurgu yaptı. Gezer, “Türkiye’nin bu metodu en kısa zamanda uygulamaya alması önemlidir. Tarım ve Orman Bakanlığı, endüstriyel trans yağların kısıtlanması yönünde gösterdiği kararlılığı, yönetmeliğe uyumu izlemek için de göstereceğine inanıyoruz. En kısa zamanda ilgili laboratuvarların alt yapılarının tamamlanması ve yeterliliği olan laboratuvarların sayılarının arttırılarak tüm ülkeye yayılması önemlidir.” dedi.
Diyarbakır'ın Çınar ilçesinde 6 ayaklı doğan kuzu herkesi şaşırttı. Uzun yıllardır hayvancılık ile uğraşan Bulut; "Doğum esnasında ters dünyaya geldi, ancak sağlığında her hangi bir sıkıntı yok, sütünü içiyor. Diğer kuzularla birlikte koşup eğleniyor. Onlardan tek farkı sadece 6 ayaklı olması" dedi.
İlçeye bağlı Düzova Mahallesi'nde küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yapan Maksut Bulut'a ait koyunlardan biri, ikisi boyun kısmında 6 ayaklı kuzu doğurdu.
Görenlerin şaşkınlıkla baktığı 6 ayaklı kuzu mahalle sakinlerinin ilgi odağı haline geldi.
Maksut Bulut, yaptığı açıklamada, yaklaşık 20 gün önce sağlıklı bir şekilde doğan kuzunun 6 ayağının olduğunu görünce büyük şaşkınlık yaşadıklarını belirtti.
Geçimini hayvancılıkla sağlayan ve yaz aylarında su ihtiyacı artan üreticinin imdadına, İzmir Büyükşehir Belediyesinin kırsalda hayata geçirdiği 83 hayvan içme suyu göleti ile yetişti. Önceki yıllar susuzluk nedeniyle sürülerini yüzlerce kilometre uzağa taşımak zorunda kalan Menemen Telekler Mahallesi'ndeki çiftçiler artık neredeyse vazgeçmek zorunda kaldıkları hayvancılığa yeniden sarıldı.
Trakya'daki yağış, kirliliğiyle gündemde olan Ergene Nehri’nin taşmasına neden oldu, binlerce dönüm tarım arazisi sular altında kaldı. DSİ'nin 'turuncu alarm' verdiği Ergene Nehri'nden taşan suların ekili ürünlere zarar vereceği endişesini taşıdıklarını söyleyen Trakya Platformu Sözcüsü avukat Bülent Kaçar, "Bu durum bizim açımızdan endişe verici. Şu an tarım yapılan tarlalarımıza, kimyasal sanayi atıkları yayılıyor. Ergene'de yıllardır kirlilik sonucu dipte olan çamur da yayılıyor. Kansorejen maddeler şu an tarıma ve doğaya saçılmış durumda" dedi.
Son 91 yılın en kurak dönemini yaşayan Trakya’da son günlerde etkili olan yağış, Edirne’deki Tunca ve Meriç nehirlerinin su seviyelerini arttırYağış, kirliliği ile gündemde olan Ergene Nehri'nin su seviyesini de 10 metreküp/saniyeden 250 metreküp/saniyeye yükseltti.
DSİ Edirne 11 Bölge Müdürlüğü'nün 'turuncu alarm' verdiği Ergene Nehri, Edirne'nin Uzunköprü ilçesinde taşarak, bölgedeki ekili tarım arazilerini sular altında bıraktı.
Taşkının kent merkezine doğru geldiği görülürken, nehir sularının getirdiği kimyasal atıklar, çevreyi siyaha boyadı.
Yıllardır sanayi atıklarıyla kirli akan Ergene Nehri’nin taşmasının büyük bir çevre kirliliğine yol açacağını söyleyen Trakya Platformu Sözcüsü avukat Bülent Kaçar, "Trakya'da beklenen, özlenen yağışlar geldi. Hem Meriç hem de Ergene Nehri'nin debileri arttı. Önlem alınmayan noktalarda taşkınlar yaşanıyor. Şu an Uzunköprü ilçesinin kenar mahallerindeki evlere kadar, tarım arazilerine yayın su çoğalmış durumda. Tabi bu durum bizim açımızdan endişe verici. Şu an tarım yapılan tarlalarımıza kimyasal sanayi atıkları yayılıyor. Ergene'de yıllardır kirlilik sonucu dipte çökermiş olan çamurlarda yayılıyor. Kansorejen maddeler şu an tarıma ve doğaya saçılmış durumda. Şu an taşan çamurlar, nehir kıyısındaki çimeni lacivert renge çevirirken betonları siyaha boyamış durumda. Tarım arazilerine taşan bu zehirli su, çevreye ve yer altı kaynaklarına karışacak" dedi.
Uzunköprü İlçesi Ziraat Odası Başkan Vekili Özcan Kayalı da Ergene'nin taşmasıyla sular altında kalan buğday ve kanola bitkilerinin çürüme tehlikesi yaşadığını söyledi. Kayalı, "Ergene ovasında 60 bin dekar tarım arazisi sular altında kaldı. Meriç Nehri'nde taşkın var ve orada da 100 bin dekar arazi ile ekili arazilerinin de sular altında kaldığı söyleniyor. Su 5 gün içinde çekilmez ise ekili buğday ve kanola suyun altında çürüyebilir. Bugün üçüncü gün, iki gün daha suyun altında kalırsa, bitki yok olur. Taşkın sularının bir an önce ekili araziden akması lazım. Ergene Nehri'nden tarım arazilerine yayılan suyun, tarlalara zararı olacaktır" şeklinde konuştu. İlçedeki ekili arazileri sular altında kalan üreticiler de tedirgin olduklarını dile getirdi.
Ağrı'nın Tutak ilçesine bağlı Batmış köyünde yazın tarım ve hayvancılıkla uğraşan vatandaşlar, kışın ailelerini geçindirmek için Murat Nehri'nde zorlu balık avına çıkıyor.
Hayvanlarının bakımını yaptıktan sonra köyün önünden geçen Murat Nehri'nin yolunu tutuyor.
Balık avı hazırlıklarını yapıp su geçirmeyen tulumlarını giyerek iyi bir başlangıç için "vira bismillah" diyen köylüler, nehrin yüzeyindeki buzlara küreklerle vurarak balıkların yerini tespit ediyor.
Bölge halkının nehirlerde avlanmak için kullandığı ve "serpme" ismini verdiği ağı suya atan balıkçılar, bir süre bekledikten sonra ağı sudan çıkarıp avladıkları balıkların sevincini yaşıyor.
Ağlarını atmak ya da toplamak için dondurucu soğuğa rağmen nehirdeki buzların üzerine çıkan vatandaşlar, avladıkları balıkları çuvallara dolduruyor.
Sabah erken saatlerde başladıkları zorlu mesailerini akşam saatlerine kadar sürdüren balıkçıları, çuval dolusu balığı tahtalardan yaptıkları kızaklara koyarak evlerine doğru dönüş yoluna koyuluyor.
Batmış köyünde yaşayan balıkçılardan Orhan Artış, çetin geçen kış nedeniyle balık avlarken çoğu zaman kaş ve kirpiklerinin kırağı tuttuğunu söyledi.
Köylülerin kışı balık avlayarak geçirdiğini anlatan Artış, şöyle konuştu:
"Murat Nehri'nin donmaya başlamasıyla biz de balık avına çıkıyoruz. Bu şekilde geçimimizi sağlıyoruz. Günde ortalama 50-100 kilogram balık avlıyoruz. Havalar soğuk olduğu için balık avlamak daha da zorlaşıyor. Kışın suya girmek balık avlamak kadar zordur. Bazen buzu kırıp suyun içine giriyoruz, bu da bizi çok zorluyor. Ne yapalım ekmek davası. Nehirdeki buzlar eriyinceye kadar sürekli balık avlıyoruz."
Avladıkları balıkların büyük bir kısmını satarak evlerini geçindirmeye çalıştıklarını aktaran Artış, geriye kalanını da tükettiklerini sözlerine ekledi.Mersin’in Tarsus ilçesinde dünkü dolu yağışı nedeniyle 600 dekar ekili tarım arazisinin zarar gördüğü açıklandı.
İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğünden yapılan açıklamada, dün etkili olan dolu yağışı sonrası ön hasar tespit çalışmasının tamamlandığı belirtildi.
Çalışmalar neticesinde ilçeye bağlı Kaklıktaşı, Tepetaşpınar, Pirömerli, Belen ve Karadiken mahallelerinde nergis, bakla, bezelye ve yeşil soğan gibi ürünlerin ekili olduğu 600 dekarlık ekili tarım arazisinin zarar gördüğünün tespit edildiği kaydedildi.
Dolu nedeniyle oluşan zararın, 1 milyon lira civarında olduğu ifade edildi.
Sakarya'nın Kaynarca ilçesinde ikinci ürün olarak ekilen lahana, bu sezon kalitesi ve fiyatıyla çiftçiyi sevindirdi.
Çiftçiler, yetiştirdikleri lahanaları sökerek traktörlerle getirdikleri "lahana borsası" adı verilen meydanda satışa sunuyor. Mahsulün önceleri talebe göre çiftçilerin belirlediği fiyatı, şimdilerde Kaynarca Sebze Üreticileri Birliği tarafından tespit ediliyor.
Kaynarca Ziraat Odası Başkanı İbrahim Çakar, ilçede 7 mahallede yaklaşık 100 çiftçi tarafından lahana üretimi yapıldığını söyledi.
Çakar, Kaynarca lahanasının sınırlı miktarda yetiştirildiğini dile getirerek, "Kaynarca lahanası, Türkiye genelinde tanınan en güzel lahana olarak bilinir. Toprağın yapısından kaynaklı bir lezzet farkı var. Hayvan gübresi harici kimyasal gübrelerden kullanılmaz, ilaçlamayı da minimum seviyede tutarız. O yüzden lahanamızın kalitesi de çok yüksektir." diye konuştu.
Bölgede yaklaşık 1500 dekar alanda lahana ekimi yapıldığını belirten Çakar, buradan yıllık yaklaşık 5 bin ton ürün hasadı yapıldığını bildirdi.
Çakar, başta İstanbul olmak üzere yakın illere lahana gönderildiğini ifade ederek, "Fiyat belirlemesini Sebze Üreticileri Birliğimiz yapıyor. Birlik başkanımız bu konuda fiyatları ayarlamaya çalışıyor, biz de elimizden geldiği kadar destek veriyoruz. Bu yıl üretim ve fiyatlar oldukça güzel, çiftçimiz memnun. Lahana ikinci ekim olduğu için kış sezonunda çiftçilerimize ekstra gelir kapısı oluyor. Şu anda tanesi 6 lira civarında satılıyor." dedi.
Kaynarca Sebze Üreticileri Birliği Başkanı Tuncay Yıldız da Birliğin öncelikli amacının aracıları ortadan kaldırmak olduğunu söyledi.
Satışların devam ettiğini dile getiren Yıldız, şunları kaydetti: "Sadece lahana değil, geçen sene kırmızı lahanaya, bu yıl karnabahara da başladık. Çeşitlerimizi çoğaltıyoruz. Şu an ürünlerimizi anlaştığımız yerlere Bursa, Ankara, İstanbul hallerine gönderebiliyoruz. Birlik açısından bir sıkıntımız yok. Şu an karnabaharımızı, lahanamızı, kırmızı lahanamızı kendimiz pazarlayabiliyoruz. Aracıları kaldırdıktan sonra malımızı tüketiciye doğrudan kendimiz daha uygun fiyata verebiliyoruz. Hem bizim açımızdan hem de çiftçi için kazançlı oluyor. İstanbul, Ankara, Bursa hallerine gidip vatandaşa doğrudan malımızı ulaştırabilmek için marketlerle, yemekhanelerle anlaşma yaptık. Aracı olmayınca hem çiftçi hem de vatandaş kazanıyor."
Yıldız, hava şartlarına bağlı olarak lahana fiyatının değişiklik gösterdiğine işaret ederek, "Şu an tane fiyatı 4 ile 6 lira aralığında. Hafta sonları vatandaşlarımız evinde oluyor, biz tarlamızda çalışarak üretime devam ediyoruz." dedi.
2021 yılını su ve sulama yatırımlarında hamle yılı olarak tasarladıklarını belirten Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Gelecek yıl 51 baraj ve 39 gölet olmak üzere toplam 90 depolama tesisi daha bitirerek, depolama sayısını 1617’ye, kapasitesini ise 180 milyar metreküpe ulaştıracağız dedi.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde gıda arz güvenliğinde ve vatandaşların temel gıda maddelerini temininde sorun yaşanmadığına dikkat çeken Pakdemirli, “Bakanlık olarak gıda ihtiyacını karşılayacak ürün stokları kontrol edilerek, fiyat artışlarının olmaması için takiplerimiz devam etmiştir. Aralık ayı itibarıyla 19,9 milyar lira destek ödenmiş olup, ödemeler devam etmektedir.Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Özçatalbaş, dünyada büyümesi beklenen tarım pazarından bölgenin yüksek pay alması için 2021’in ‘Dünyada Antalya Yılı’ olarak belirlenmesini istedi.
Birleşmiş Milletler (BM), 2021’i ‘Meyve ve Sebze Yılı’ olarak ilan etti. Karar, tarımsal üretimi ve ihracatıyla öne çıkan Antalya’nın pazar potansiyelini artırıcı bir gelişme olarak değerlendirildi. BM’nin bu kararının bölge tarımı ve turizmi için umut vadettiğini belirten Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Özçatalbaş, 2021’in ‘Dünyada Antalya Yılı’ olarak sunulmasını önerdi.
DÜNYADA 5’İNCİ SIRADAYIZ
Türkiye’nin meyve üretiminde dünyada 5’inci sırada yer aldığına ve Antalya’nın da 10 milyar liranın üzerindeki hasılasıyla tarımda Türkiye’nin lider kenti olduğuna vurgu yapan Çatalbaş, “Dünya turizminde marka olan Antalya, 2021 yılında yaş meyve ve sebze üretim potansiyeliyle de gündeme getirilebilir. Bu Antalya imajına büyük katkı sağlar” diye konuştu.
SEBZEDE ÜRETİM ÜSSÜ
Turizmde bir dünya markası olan Antalya’nın, meyve ve sebzede de üretim üssü olması yönünde adımlar atılması gerektiğini söyleyen Orhan Özçatalbaş, “Antalya, 360 bin dekar alanda üretim faaliyeti gerçekleştiren yaklaşık 140 bin çiftçisiyle Türkiye’de lider konumunda. Türk tarımına katkısı son derece önemli ve özellikle meyve-sebze üretim gücü çok yüksek” dedi.
KÜRESEL BİR AKTÖR OLALIM
Antalya’nın tarımda küresel bir aktör olmak için büyük bir potansiyeli bulunduğunu savunan Prof. Dr. Özçatalbaş, şöyle bilgi verdi: “2021’in Meyve ve Sebze Yılı ilan edilmesi nedeniyle ortaya çıkan potansiyele sarılmak gerekir. Vizyoner bir bakışla kamu ve özel sektör, sivil toplum ve üniversite gibi tüm paydaşlarla birlikte yola çıkmak gerekiyor. Etkili koordinasyon ve yönetişimi sağlayacak tüm araçlar, Antalya’nın başarısı, dahası Türkiye’nin hedeflerine ulaşması için kullanılmalı. Antalya avantajlı olduğu her alanda liderliğini sürdürmek kabiliyetinde olmalı. Bunun için yeni stratejiler geliştirmek ve rekabetteki üstünlüğümüzü korumak için yeni adımlar atmak durumundayız.”
TÜRKİYE’DE İLK SIRADA
Tarımsal üretim verilerine göre Antalya 9 üründe Türkiye’de ilk sırada. Domatesin yüzde 21’ini, mantarın yüzde 55’ini, salatalığın yüzde 28’ini, biberin yüzde 15’ini, baklanın yüzde 17’sini, narın yüzde 23’ünü, portakalın yüzde 28’ini ve avokadonun yüzde 81’ini Antalya üretiyor. Kabak, muz, armut, yenidünya ve karpuz üretiminde ise ikinci sırada yer alıyor. Son yıllarda muz ve avokado başta olmak üzere tropik ürünlerde de büyük atılım içinde olan Antalya, Türkiye genelindeki örtü altı üretim alanlarının yüzde 42’sine ve cam sera varlığının ise yüzde 85’ine sahip.
Avrupa Birliği'nin finansal desteği, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) uzmanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın iş birliğinde hayata geçirilen "Uygulamalı Çiftçi Okulu" projesi devam ediyor.
Proje kapsamında, Van ve yöresinde önemli geçim kaynaklarından olan kahvaltı sofralarının vazgeçilmezi otlu peynirin, marka değerinin ve kalitesinin artırılması, daha geniş pazarlara satılması amacıyla Çatak ilçesinde "uygulamalı otlu peynir yapımı kursu" başlatıldı.
Tarım ve Orman İl Müdürlüğü görevlileri, kursa katılan 25 kadını, koyun sütü ile yaylalardan toplanan dağ nanesi, kekik, sirmo (yabani sarımsak), mendo, helis, siyabo gibi endemik otlarla hazırlanan otlu peynirin tuz oranı, sütün saklama koşulları, plastik bidonlar yerine topraktan yapılan küplerin kullanılması konularında bilgilendiriyor.
Daha önce geleneksel yöntemleri kullanan kadınların, 6 ay sürecek eğitimlerin ardından, belirlenen standartlar doğrultusunda ürettikleri peynirleri, daha sağlıklı koşullarda muhafaza ederek pazarlanması hedefleniyor.
Proje Koordinatörü Bünyamin Hakan, kentin en önemli değerlerinden otlu peynirin değerini artırmak ve özelliklerini koruyarak gelecek nesillere aktarmak amacıyla kursun düzenlendiğini söyledi.
Van'ın tarım, hayvancılık ve gıda yönünden önemli bir şehir olduğunu belirten Hakan, şunları kaydetti:
"Uygulamalı Çifti Okulu duvarı olmayan okuldur. Üreticilerimize sahada, karla kaplı bahçelerde ve ahırlarda eğitimler veriyoruz. Çiftçilerimizin iş becerilerini geliştirmeyi, kazançlarını artırmayı ve onlara iş olanağı sağlamayı amaçlıyoruz. Proje kapsamında Çatak'ta 25 kadın üreticiye otlu peynir yapımıyla ilgili eğitimler veriyoruz. Eğitimler sayesinde kentimizin en önemli değeri olan otlu peynir hak ettiği değeri görecek. Marka haline getireceğimiz otlu peyniri tüm dünyaya tanıtmayı hedefliyoruz. Otlu peyniri ihracatı olan bir ürün haline getireceğiz."
Karabük’te, bir gözünde protez bulunan epilepsi hastası Samet Karaman (30), 3 yıl önce İŞKUR tarafından verilen hibe krediyle 5 inek, Tarım İl Müdürlüğü’nden de 3 inekle hayvancılığa başladı. Hayvan sayısını 17’ye çıkaran Samet Karaman, "Arkadaşlarıma tavsiyem gelip köyde hayvancılık yapsınlar‘’ diye konuştu.
Karabük’e bağlı Kahyalar köyünde yaşayan Samet Karaman, görme engelli olarak doğdu. Epilepsi hastası da olan Karaman'ın sağ gözüne protez takıldı. Çocukluktan bu yana dedesi ile hayvancılık yapan Karaman, 3 yıl önce İŞKUR'dan aldığı engelli hibe desteği ile 5 inek alarak hayvancılığa başladı. Tarım İl Müdürlüğü’nden de 3 inek alan Karaman, aradan geçen zamanda 17 hayvan sahibi oldu.
İŞKUR’dan 5, İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nden 3 olmak üzere 8 büyükbaş hayvan aldığını, şu anda hayvan sayısını 17'ye çıkardığını ifade eden Samet Karaman, ‘’Hafta sonları dedemin yanına geliyordum. Dedemle birlikte inekleri güdüyordum. Hayvancılığa dedemin sayesinde başladım. Devletten destek aldım. İŞKUR'dan 5, İl Tarım ve Orman Müdürlüğünden 3 tane aldım. Hayvanlarımı çoğalttım. 17 tane hayvanım var şuan. Bu işi yapmak ve büyütmek için daha da destek istiyorum. Epilepsi hastalığım var. Günde 3 tane ilaç kullanıyorum. Sağ gözümde de protez var. Arkadaşlarıma tavsiyem gelip köyde hayvancılık yapsınlar‘’ diye konuştu.
Tarım ve Orman İl Müdürlüğü tarafından, “Çanakkale ilinde küçükbaş hayvanlarda süt verimi ve üretiminin arttırılması” projesi hazırlandı. Proje ile Ezine peynirinin ham maddesi olan koyun sütü talebini karşılamak ve bölgedeki küçükbaş hayvancılık işletmelerinin verimliliğini arttırmak amaçlanıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından proje desteklendi ve finanse edildi. Geçtiğimiz gün Vali İlhami Aktaş ve yetkililer, alanda incelemelerde bulundu. Çanakkale’de Ezine ve Bayramiç bölgesinde küçükbaş hayvancılık desteklenecek ve üretimin arttırılacak.
Tarım ve Orman İl Müdürlüğü tarafından, “Çanakkale İlinde Küçükbaş Hayvanlarda Süt Verimi ve Üretiminin arttırılması” projesi yapıldı. Hazırlanan projeye Tarım ve Orman Bakanlığı destek verdi ve finansman sağladı. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin talimatları üzerine Ezine Merkez ve Bayramiç Yukarı Şevik köylerinde toplu küçükbaş yetiştiriciliği yapılacak. Alanda geçtiğimiz günlerde Vali İlhami Aktaş ve yetkililer incelemelerde bulundular.
Gerçekleşen incelemeye, Vali İlhami Aktaş, AK Parti Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu, Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürü Zekeriya Erdurmuş, Ezine Kaymakamı Hacı Arslan Uzan, Bayramiç Kaymakamı Sercan Gökdemir, Tarım ve Orman İl Müdürü Erdem Karadağ, Ezine Belediye Başkanı Güray Yüksel, Ezine OSB Müdürü Alper Altınok, Bayramiç Ziraat Odası Başkanı İsmail Pehlivan’da katıldı.
Ezine Danışment Mahallesi ve Bayramiç Yukarı Şevik Köyü mera alanında yapılan incelemelerde, Tarım ve Orman İl Müdürü Erdem Karadağ tarafından proje kapsamında küçükbaş hayvanlarda kaliteyi ve üretim miktarını arttırmak amacıyla hayvancılığın toplu olarak yapılabileceği alanlarda hayvan ıslah çalışmaları, meralarda ihtiyaç duyulan altyapı çalışmalarını, barınakları iyileştirmesi, barınakların altyapılarını iyileştirilmesi ve hayvan bakım besleme konusunda verilecek eğitimler hakkında bilgi verildi.
“Çalışmalar birbiri ardına meyvelerini veriyor”
Konuyla ilgili açılamalarda bulunan AK Parti Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu, “Son yıllarda, kentimizin markasını daha üst seviyelere taşımak adına sürdürdüğümüz çalışmalar birbiri ardında meyvelerini veriyor. Grup Başkanvekilimiz Bülent Turan ile, her alanda büyük yatırımları kentimize kazandırarak, potansiyelimizi daha da iyi değerlendirmeyi amaçlıyoruz.
“Çanakkale’mizin ön planda olacağı bir dönem olacak”
Çiftçimiz, üreticimiz, esnafımız, vatandaşımız çalışmalarının karşılığını hak ettikleri şekilde alsınlar istiyoruz. Gıda ürünlerimizi hem ülke hem dünya piyasasına daha kolay sunabileceğimiz Ezine Gıda OSB, Ayvacık jeotermal sera OSB… Sonrasında peynir denince ilk akla gelen ürün olan Ezine peynirinin hammaddesi koyun sütünü de daha bol, daha kaliteli, daha ulaşılabilir hale getirmek istiyoruz. Önümüzdeki dönem, ulaşımdan üretime, tarımdan hayvancılığa her yönüyle Çanakkale’mizin ön planda olacağı bir dönem olacak” dedi.Çorum'un Alaca ilçesine bağlı İbrahim köyünde sulama amacıyla inşa edilen gölet, kuraklık nedeniyle kıyıdan yaklaşık 100 metre çekildi. Bölgede bulunan ve geçmişte kullanılan Alacahöyük yolu da tekrar gün yüzüne çıktı.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre, olağanüstü kuraklığın yaşandığı illerin başında Çorum geliyor. Yaşanan kuraklık nedeniyle içme suyu sağlanan barajlardaki rezervlerde önemli oranda düşüş yaşanırken kırsalda bulunan göletler de kuraklık nedeniyle olumsuz etkilendi.
Alaca ilçesine bağlı İbrahim köyünde sulama amaçlı inşa edilen İbrahim köyü göletindeki sular, kuraklık nedeniyle kıyıdan yaklaşık 100 metre çekilirken gölün altında kalan eski Alacahöyük yolu da su yüzüne tekrar çıktı.
Yaklaşık 35 yıl önce yapılan gölette son yılların en düşük su seviyesi yaşanıyor. Gölette yaşanan bölgedeki çiftçileri endişelendirirken, kuraklığın ürkütücü boyutları havadan görüntülendi.
Göletin daha önce tamamen su ile dolu olduğunu dile getiren çiftçi Ali Rıza Baz, “Mayıs ayından bugüne yağmur yağmıyor. Buraya damla düşmüyor. Burası deniz gibiydi. Derya gibiydi. Balıkyakalanıyordu” dedi.
Suyun hayat olduğunu vurgulayan Baz, suyun tasarruflu kullanılması çağrısında bulundu.
Kuraklık nedeniyle barajlar ve göletler gibi tarım arazilerinin de etkilendiğini anlatan Baz, “Önceden köyümüzde 4 tane çeşmemiz vardı. Köylüler bir tane çeşmemiz var ondan faydalanıyor. Damla su yok. Suyu tasarruflu kullanmamız gerekiyor. Tasarruflu olmazsak bir daha suyu da bulamayız. Arazi bitti. Bir avuç su kaldı. Bundan sonra ne yapacağız?” diye konuştu.
Suyun petrolden, altından her şeyden daha değerli olduğunu vurgulayan Baz, “Su olmazsa ne yapacağız? İnsan yaşamaz ki. Ayrıca ben arıcıyım. Susuzluk ve kuraklık nedeniyle arıcılık da bitti. Petrolsüz yaşarız ancak susuz yaşam olmaz” ifadelerini kullandı.Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından çevrimiçi gerçekleştirilen Türkiye'de tarım öğretiminin 175. yıldönümü kutlama programına katılan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, konuşmasının başında Diyarbakır Lice'de teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Mehmet Çelik'e rahmet, yaralı askerlere de şifa diledi. Pakdemirli ayrıca, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nü tebrik etti.
Türkiye'de futboldan sonra en çok konuşulan konunun tarım olduğunu, tarımdan sonra en çok konuşulan konunun ise eğitim olduğunu söyleyen Bakan Pakdemirli, "İtiraf etmeliyim ki ben, makul olduğu müddetçe konuşanları da haklı buluyorum. Zira iki hayati şey vardır; karnın doyması, aklın doyması. İşte tam da bu noktada karşımıza tarım eğitimi çıkıyor. Çünkü biliyoruz ki tarım ile bilginin önemini çok iyi kavramış toplumlar daima öndedir, belirleyicidir, tetikleyicidir.
Tabii tarım eğitimi, neredeyse insanlık tarihi kadar eski. İnsanı yalnızca tüketen değil, üreten bir varlık konumuna yükselten de yine tarımın kendisi. Binlerce yıldan günümüze kadar şekil değiştirerek devam eden tarımsal üretim, bugün dünyada en önemli ticari sektör, en önemli üretim ve istihdam dalı olmuştur. Artık bütün dünya ülkeleri tarımsal üretime, üretim kaynaklarına bir başka önem veriyor. Çünkü tarımsal üretimin temel amacı olan gıda üretimi, dünyada stratejik sektör olma özelliğini her geçen gün daha da artırıyor. Hatırlarsınız, bundan 40-50 yıl kadar önce, az gelişmiş ülkeler, tarım ülkesi olarak nitelendirildi. Gelişmişlik düzeyini belirleyen ise, tarımdan çok sanayi ve teknolojiydi. Bugün görüyoruz ki tarım; ekonominin ve sanayinin ham maddesi. Bugün tarım; ekolojinin, biyolojinin, iktisadın kesişim merkezi. Tarım bugün; ticaret, sanayi, diplomasi, sağlık ve turizmin lokomotifi.
Bugün tarım; dengeli ekonomik büyümenin, sosyal gelişmişliğin göstergesi. Tabi bu tarım, ilkel tarım uygulamalarıyla yapılan tarım değil. Çünkü bugünkü büyük rekabet ortamında, her ne üretirseniz üretin; bilgisiz, bilimsiz, sanayisiz, teknolojisiz, markasız, reklamsız, dijital dünyasız hareket ederseniz, emeğinizin karşılığını alamıyorsunuz. Yani tarımın bilgi çağının nimetlerinden en üst düzeyde faydalanması, artık şarttır. Çünkü bu asır, teorik bilginin değil, bilgiyi pratik etmenin asrıdır.
Evet, hepimizin ezbere bildiği bir şey var; ülke ve dünya nüfusu artıyor, küreselleşme yükseliyor. İklim değişiklikleri ve buna bağlı etkiler kapıda. Bir yanda açlık, diğer yanda obezite artık hayatımızda. Ve tarım, artık Milli Savunma Sanayii kadar stratejik konumda. Bir şeyi itiraf etmemiz gerekiyor ki, hâlihazırda, sahip olduklarımızla bir süre daha idare edebilir, iyi gidebiliriz. Ancak geleceği öngöremezsek, tedbirli ve planlı hareket etmezsek ne kendimize, ne de dünyamıza yetemeyeceğiz. Öyle ki, suyunuz azalırsa sulama yapamazsınız. Toprağınız verimsizleşirse tarım yapamazsınız. Nüfus bu denli hızla artarken, birkaç dönüm tarlayla kimseyi doyuramazsınız. Ürettiğinizi markalaştıramazsanız, sürdürülebilirliği sağlayamazsınız. İşte burada yapılacak en iyi iş verimi ve kaliteyi yükseltmektir. Bunun yolu ise tarıma teknolojiyi, modern yöntemleri, kısacası bilgiyi hâkim kılmaktan geçmektedir" diye konuştu.Antalya genelinde etkisini sürdüren gök gürültülü şiddetli sağanak, Kemer ilçesinde de hayatı olumsuz etkiledi. Tarım alanları suyla dolarken, Çıralı ile Olympos'u bağlayan köprü tıkanarak su taşkınına sebep oldu. Aynı zamanda şiddetli yağış nedeniyle yollara kaya parçaları düştü.
Kemer'de de etkisini devam ettiren gök gürültülü sağanak, ilçede bazı yerlerde su birikintilerine neden oldu. Bazı cadde ve yollar da suyla kaplandı. Tarım alanları suyla doldu, bazı ev ve iş yerlerini su bastı. Çıralı ile Olympos'u bağlayan köprü tıkanarak su taşkınına neden oldu. Yağışın etkisiyle yollara düşen kaya parçaları da belediye ekipleri tarafından hızlı bir şekilde temizlendi.
Belediye ekiplerinin çalışmalarını sürdürdüklerini ifade eden Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu, "Belediye olarak teyakkuzdayız. Bölgemizde devam eden şiddetli sağanaktan etkilenen halkımızın yanındayız. Mesai saati gözetmeksizin tüm ekiplerimizle sahadayız. Bazı iş yerlerinde su baskınları oldu. Tarım alanları suyla doldu. İlçemizde bazı yerlerde fırtına nedeniyle ağaçlar devrildi. Ekiplerimiz ağaç devrilmesi nedeniyle kapanan yolları kısa sürede içinde açtı. Belediye ekiplerimiz her türlü tedbiri almaya devam ediyor. Vatandaşlarımızın tedbir almasını rica ediyorum. Belediye ekiplerimize emeklerinden dolayı teşekkür ediyor, kolaylıklar diliyorum" dedi.Türkiye’de tarım eğitiminin 175’inci yıldönümü dolayısıyla Ege Üniversitesinde düzenlenen programda konuşan Bakan Pakdemirli, “Türkiye’nin tarımsal altyapısı sağlam. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın dirayetiyle en büyük diye düşüneceğimiz her türlü problemlerin üstesinden başarı ile geliyoruz. Biz her zaman yarınlarımıza pozitif bakıyoruz ama en kötünün de kötüsü senaryolara da her zaman Bakanlık olarak sektör paydaşlarımız ile birlikte hazırız” dedi.
Programın açılışında konuşan Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, “Tarım eğitiminin başlamasının 175. Yılı münasebeti ile bir aradayız. Tarım, dünyanın en eski mesleklerinden. Tarım eğitimi de insanlığın en köklü bilgilerini ve tecrübelerini nesilden nesile aktardığı hayati bir faaliyet alanı. 1955 yılında kurulan ve kurulduğu yıldan bugüne büyük gelişim gösteren Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi de bölgenin ilk ve ülkemizin ikinci ziraat fakültesi olma özelliğini taşıyor. URAP’ın dünya üniversitelerini bilim alanlarına göre sıraladığı raporda, ziraat ve çevre alanında dünyanın en iyi 500 üniversitesi sıralamasına Türkiye’den 10 üniversite girdi. Bu üniversiteler arasında birinci sırada ise Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi yer almakta. Bu başarıdan dolayı hocalarıma ayrı ayrı teşekkür ediyorum” dedi.
“Ziraat fakültelerinin önemini bir kat daha arttı”
Son yıllarda ülkeler arası mücadelelerin su ve gıda gibi temel besin kaynaklarına göre yeniden şekillendiğini söyleyen Bakan Pakdemirli, “Bu durum, ziraat fakültelerinin önemini bir kat daha artırmaktadır. Bu kapsamda biz de Bakanlık olarak Ar-ge faaliyetlerimize, akıllı tarım uygulamalarımıza teknolojik ve dijital tüm imkânlarımızla daima üniversitelerimizin yanında olduk. Geçen yıl Mayıs ayında tarım eğitimi adına çok önemli bir platform kurduk. Tarım Orman Akademisi adıyla kurduğumuz bu dijital eğitim sistemini tüm çiftçilerimizin, araştırmacılarımızın ve ilgililerin hizmetine açtık. İlk dersini benim verdiğim akademide bugüne kadar 70’den fazla akademisyen ve uzman ders verdi. EÜ’den de hocalarımızı bu platformda ders vermeye davet ediyoruz. Bakanlık olarak asırlarca edindiğimiz bilgileri tüm tecrübelerimizi, tüm tavsiyelerimizi bu akademide herkesle paylaşıyoruz. Akademimiz tam anlamıyla bir bilgi hazinesi” diye konuştu.
Mevsimlik tarım işçilerinin Covid-19 salgınına karşı yaşam koşullarının iyileştirilmesi projesi kapsamında yapılan konteynerler, köy muhtarlarına teslim edildi.
Vali Bilal Şentürk, Milletvekili Selim Yağcı ile birlikte mevsimlik gezici tarım işçilerinin Covid-19 salgınına karşı yaşam koşullarının iyileştirilmesi projesi kapsamında Söğüt ilçesine bağlı Hamitabat ve Çaltı köylerine Tarım ve Orman İl Müdürlüğünce hazırlanan Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma Ajansı (BEBKA) ile İl Özel Idaresinin destekleriyle yapılan konteynerler, köy muhtarlarına teslim etti.
Vali Şentürk, projeyle birlikte Söğüt ve İnhisar ilçelerine yaz ve kış sezonunda seralarda çalışmak üzere gelen mevsimlik tarım işçilerinin sağlıklı bir ortamda barınmaları amacıyla 350 kişilik mekanların oluşturulduğunu söyledi.
Ağırlıklı olarak yaz sezonunda başka illerden gelecek mevsimlik tarım işçilerinin aileleriyle birlikte daha sağlıklı şartlarda kalabilmeleri ve tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri alanların oluşturulduğunu ifade eden Vali Şentürk, ''Tarım işçileri kilometrelerce uzaktan bölgeye geçimlerini sağlamak için geliyor ve alın teriyle ekmeklerini kazanıyorlar. Bu projeyle kaldıkları yerlerde yeni bir yaşam alanı yapıldı. Projeyle, koronavirüs salgınının mevsimlik tarım işçilerine yayılmasını önlemek ve salgının bu insanların hayatlarını tehdit etmesini engellemek amaçlanmıştır. Mevsimlik tarım işçilerinin, Covid 19 salgını nedeniyle zorlaşan yaşam koşullarının iyileştirilmesi hedeflenmiştir.'' dedi.
Milletvekili Yağcı ise kurulan konteyner ile kayıt dışı çalışan mevsimlik tarım işçilerinin kayıt altına alındığını, aynı zamanda yaşam alanlarındaki güvenlik zafiyetlerinin giderildiğini belirterek, ''Mevsimlik tarım işçileri, virüsün etkilerinden korunacakları gibi aileleriyle birlikte kalabilecekleri yeterli büyüklük ve sayıda, iklim koşullarına dayanıklı, havalandırmaya müsait daha sağlıklı ve temiz koşullarda barınmaları sağlanacaktır.'' ifadesinde bulundu.
Tarım ve Orman İl Müdürü Yoldaş da Hamitabat köyünde 150, Çaltı köyünde 200 kişilik olmak üzere toplam 350 kişilik konaklama alanı oluşturulduğunu bildirdi.
ali Yardımcısı Yunus Fatih Kadiroğlu, Söğüt Kaymakamı Ömer Faruk Tuncer, Belediye Başkanı İsmet Sever, İl Özel İdare Genel Sekreteri Seda Bayrakçı, İl Genel Meclis Başkanı Osman Yılmaz ve üyeleri ile birlikte konteynerlerde incelemede bulunan Vali Şentürk ve Milletvekili Yağcı, ilgililerden bilgi aldı.
Vali Şentürk, daha sonra beraberindekilerle İnhisar ilçesinde Kaymakam Ali Açıkgöz ve Belediye Başkanı Mehmet Kepez ile birlikte 14 dekar alanda tarıma dayalı ekonomik yatırımların desteklenmesi projesi kapsamında 980 bin lira hibe destekli ''Yüksek plastik tünel sera'' projesini yerinde inceleyerek, Tarım ve Orman İl Müdürü Yoldaş ile üreticilerden bilgi aldı.
Tarım ve Orman Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü, Hamsi Avcılığının kısmi olarak durdurulduğunu bildirdi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi.
Yapılan gözlem ve denetimler ile araştırma kuruluşları tarafından yapılan izleme çalışmaları sonucunda, İstanbul Boğazı’nda ve Karadeniz'de hamsi balıklarında yasal avlanabilir boy uzunluğunun altındaki bireylerin oranında artış olduğu ve et verimlerinin ise oldukça düşük olduğu tespit edilmiştir.
Özellikle bu yıl yaşanan çevresel ve iklimsel faktörlerin etkisine bağlı olarak gerçekleşen bu durum nedeniyle, gerek balığın avlanabilir yasal boy uzunluğuna, gerekse de balığın biyolojik yapısına uygun olmayan avcılık giderek artış göstermiştir.
Sonuç olarak da mevcut avlanılan balıkların avlanma miktarlarında, değerlendirilmeyen ve pazara sunulmayan balık miktarlarındaki oran artışı devam etmektedir.
Yaşanan bu durumun, gelecek yılların hamsi stoklarına ve anaçlarına olumsuz etki edeceğinden, balıkçılık yönetimi açısından acil bir önlem alınması gerekliliği ortaya çıkmıştır.
Sektör paydaşlarımız, bilim insanları ve çok sayıda balıkçı ve balıkçılık örgütleri temsilcileriyle yapılan istişareler sonucunda, “Hamsi Avcılığının” kısmi olarak durdurulması kararı alınmıştır.
Buna göre; İstanbul Boğazı’nın tamamında ve Karadeniz’de İstanbul İli Sarıyer İlçesi Kumköy Aslan Burnu’ndan, Gürcistan sınırına kadar olan karasularımızda 08 Ocak 2021 saat 00:01’den itibaren 18 Ocak 2021 saat 00:00’a kadar 10 gün süreyle her türlü av aracıyla ticari amaçlı Hamsi Avcılığı’na izin verilmeyecektir.
Bu süre içerisinde Bakanlığımızca yapılacak gözlem ve incelemeler neticesinde hamsi balıklarının biyolojisinde bir düzelme olmaması halinde, 10 ar günlük periyodlarla 20 gün daha hamsi avcılığı durdurulabilecektir.
Marmara Denizinde ve İstanbul Boğazının Karadeniz girişinin batısındaki hamsi stoklarında balığın biyolojisi açısından bir olumsuzluk tespit edilmediği için buralarda bir durdurma söz konusu olmayacaktır.
Halkımızın hamsi ihtiyacı, hamsi avcılığının serbest olduğu alanlardan yakalanan ve soğuk hava depolarında muhafaza edilen ürünlerle karşılanmaya devam edilecektir. Diğer taraftan istavrit, lüfer, mezgit, çaça gibi diğer türlerin avcılığında herhangi bir kısıtlamaya gidilmemiştir.
Getirilen düzenlemelere uygun avlanmanın temini için, Bakanlık olarak denetimlere geçmişte olduğu gibi tüm imkânlar seferber edilerek devam edilecektir.
Bunun için her türlü teknik ve altyapı önlemleri alınmıştır.
Balıkçılarımızın yavru ve yeterli et verimliliğine sahip olmayan hamsileri avlamamaları, halkımızın da bu konuda gerekli duyarlılığı göstererek, 9 cm'den küçük hamsileri almamaları ve bu tür balık satışı yapanları, Tarım Orman İl/İlçe Müdürlüklerine veya Alo 174 Gıda Hattı’na bildirmeleri, su ürünleri stoklarının korunması ve sürdürülebilir işletilmesi bakımından önem taşımaktadır.
Adıyaman Tarım ve Orman İl Müdürlüğü tarafından "Arıcılık, İpekböcekçiliği, Kaz ve Hindi Yetiştiriciliği Yatırımlarının Desteklenmesi Projesi" tanıtım toplantısı yapıldı.
Proje bilgilendirme toplantısına, İl Müdürü Nurettin Kıyas, İl Müdür Yardımcı M. Nedim Baybatmaz, Hayvan Sağlığı ve Yetiştiriciliği Şube Müdürü Sinan Bulut, Arıcılık Birim Sorumlusu M. Hakan Baybatmaz, Kırsal Kalkınma ve Örgütlenme Şube Müdürlüğünden Ayhan Çelikten ve İlker Yener ile sınırlı sayıda çiftçi katıldı.
Kovid-19 tedbirleri çerçevesinde, kurallara riayet edilerek ve sınırlı sayıda katılımla gerçekleştirilen proje bilgilendirme toplantısında konuşan İl Müdürü Nurettin Kıyas, kentte arıcılığın iyi seviyelerde olmasına rağmen bu konuda yapılacak daha çok şeyin olduğunu söyledi.
Kıyas, şunları kaydetti:
"Arıcılığı mevcut seviyesinden çok daha üst seviyelere taşımak için arıcılarımıza her türlü desteği vermeye hazırız. Uygulama rehberi yayınlanarak hayata geçirilen bu projenin ilimiz arı yetiştiricileri için çok önemli bir fırsattır. İl Müdürlüğü personeli olarak, şartlara haiz olan bütün arıcılarımızı bu projeden faydalandırmak için çalışacağız. İlimize ve tüm arıcılarımıza hayırlı olmasını diliyorum.
20.10.2020 tarihli ve 3099 Sayılı Hayvancılık Yatırımlarının Desteklenmesine İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararı, 05.12.2020 tarih ve 31325 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Buna bağlı olarak Arıcılık, İpekböcekçiliği, Kaz ve Hindi Yetiştiriciliği Yatırımlarının Desteklenmesine ilişkin Uygulama Esasları Tebliği de (2020/36) yürürlüğe girmiş ve Hayvancılık Genel Müdürlüğü tarafından “Uygulama Rehberi” yayınlanmıştır.
Uygulama rehberine göre; başvurular, 04.01.2021-22.01.2021 tarihleri arasında, şahsen ve Tarım ve Orman İl ve İlçe Müdürlüklerine yapılacaktır. Müracaatta kimlik fotokopisi, Maliyeden alınacak “borcu yok” kaydı ve adli sicil kaydı istenecektir. Hibe oranı KDV hariç yüzde 50 olup arıcılık makineleri, alet-ekipman ve arıcı barakası hibe kapsamındadır (Arıcılık Yatırımları Makine, Alet-Ekipman Listesi EK-5). Yapılan değerlendirme sonucunda yetiştirici tarafından alımları tamamlandıktan ve yerinde tespit edildikten sonra hakediş düzenlenecek ve tek seferde ödeme işlemi gerçekleştirilecektir.
Arı Yetiştiricileri Birliğine üye, Arıcılık Kayıt Sistemine (AKS) müracaat tarihi itibariyle en az 3 yıldır kayıtlı, AKS deki aktif kovan sayısıbakımından 50 ve üstü arılı kovana sahip, bal üretimine ilaveten bulunduğu bölge ve ekotip dikkate alınarak diğer arı ürünlerinden arı sütü, polen, propolis, arı ekmeği, (perga), arı zehiri, apilarnil' den en az ikisini üreteceğini taahhüt eden arıcılar faydalanabilecek olup arıcılık hibe desteği konusunda aynı haneden karı-koca, kardeş, anne-baba olması durumunda asil listeye giren veya puanı en yüksek olan tek bir yetiştirici değerlendirmeye alınacaktır."
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, bu yıl çiftçinin üretimini sürdürebilmesi için verilen desteklerin artırılması gerektiğini söyledi.
Tarımda 2021'e ilişkin beklentileri ve üretici-market fiyatlarını değerlendiren Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçi açısından geçen yılın zor bir sınav olduğunu ifade etti.
"Koronavirüs salgını sürecinde diğer sektörlere sağlanan desteklerden mahrum olmasına rağmen, salgınla mücadelede ülkesinin insanına yeterli gıdayı sağlayarak hizmet eden çiftçimiz bu sınavı başarıyla geçti" diyen Bayraktar, tarım sektörünün istihdamdaki önemini koruduğuna dikkat çekti.
Geçen yıl markette 42 ürünün 37'sinde fiyat artışı, 5'inde fiyat azalışı, üreticilerde ise 34 ürünün 28'inde fiyat artışı, 5'inde ise fiyat azalışı meydana geldiğine dikkati çeken Bayraktar, şu bilgileri paylaştı: "Geçen yıl markette en fazla fiyat artışı yüzde 79,39 ile portakalda görüldü. Üreticide sadece patateste fiyat değişmedi. Fiyatı en fazla düşen ürün ise marketlerde Antep fıstığı, üreticilerde yeşil soğan oldu. Antep fıstığındaki fiyat düşüşünü yüzde 12,35 ile kuru soğan, yüzde 3,98 ile limon, yüzde 2,28 ile yeşil soğan, yüzde 1,91 ile domates takip etti."
"Girdi maliyetlerinin makul seviyeye çekilmesi için destek verilmeli"
Bu yıl, girdi fiyatlarının makul seviyeye çekilmesi için destek verilmesi gerektiğini belirten Şemsi Bayraktar, şunları kaydetti: "Çiftçinin tarlada kalması ve üretimini sürdürebilmesi için verilen destekler kesinlikle artırılmalıdır. Destek bütçesi, gayri safi milli hasılanın en az yüzde 1'i oranında olmalıdır. Destekler ekimden önce açıklanmalı ve zamanında verilmelidir. Desteklemede yüzde 2-4 arasında uygulanan stopaj kesintisi kaldırılmalıdır. Desteklerde adalet sağlanmalı, küçük aile işletmelerine öncelik verilmelidir. Organik tarım ve iyi tarım uygulamalarında destekler kesintisiz olarak verilmelidir. Gençleri tarımda tutabilmek için genç çiftçilere yönelik ek teşvik ve destekler getirilmelidir. Çeşitli nedenlerle Çiftçi Kayıt Sistemi'ne (ÇKS) dahil edilemeyen ancak tarımsal üretim yapılan araziler de tarımsal desteklerden faydalanmalıdır."
Bayraktar, ÇKS'ye kaydı olsun olmasın tüm çiftçilerin bankalara ve tarım kredilere olan borçlarının faizleri silinmek suretiyle uzun vadeyle yapılandırılması gerektiğini de ifade etti.
Nevşehir’in Kozaklı İlçesine Bağlı Çağsak köyünde akşam saatlerinde kimliği belirsiz kişi veya kişiler hayvancılık ile uğraşan Mehmet Çetin’e ait saman balyasını ateşe verdi.
Geçimini hayvancılıktan sağlayan ve başka hiçbir yerden geliri olmayan Çağsak köyü sakinlerinden Mehmet Çetin isimli çiftçiye ait yaklaşık bin 700 adet saman balyası akşam saatlerinde ateşe verildi.
Kim ve kimler tarafından yakıldığı belli olmayan bu olay ile ilgili olarak Jandarma ekipleri soruşturma başlatırken, hayvancılık ile uğraşan Çetin, kışı nasıl atlatacağını kara kara düşünüyor.
Yaşanan bu olay ile ilgili köylüler, Cağşak köyümüzde Mehmet çetin arkadaşımızın dün akşam hayvanlarının yiyeceği saman balyaları kimliği belirsiz kişi tarafından yakılmış yaklaşık 1700 tane balya yanmıştır. Rabbim şu kış günü yakanların yanına bırakmaz inşallah bu arkadaşımızın hayvanları kış günü samansız kalmıştır. Elinde fazla saman bayası olan çevre köylerde yardımcı olalım bize ulaşsın en azından kışı çıkartacak kadar yardımcı olalım fırsatçılık yapmayalım hepimizin başına gelebilir Herikli köylerimizi yardıma çağırıyorum arkadaşımıza büyük geçmiş olsun diyoruz” dediler.Gölbaşı Belediyesi, üretken belediyecilik anlayışıyla Gölbaşı’nı Cumhuriyet’in 100. yılına hazırlama vizyonunu adım adım hayata geçirmeye devam ediyor. İlçenin potansiyelini harekete geçirmek için çalışmalarını sürdüren Gölbaşı Belediye Başkanı Ramazan Şimşek, ilçede tarım turizminin gelişmesi için Gölbaşı Kent Çiftliği Projesi’nin ardından büyük bir adım daha attı.
Gölbaşı’nda sürdürülebilir kalkınmaya yönelik yenilikçi süreçlerin geliştirilmesi ve sürdürülebilir bir kır-kent ilişkisinin kurulması için ilçede yeni bir proje hayata geçti. ‘Gölbaşı Tarım Turizmi Yol Haritasının Oluşturulması’ projesi kapsamında Gölbaşı’nın tarım turizmi yol haritasının belirlenmesi için Gölbaşı Belediyesi yetkilileri, İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü yetkilileri, STK’lar, mahalle muhtarları ve basın mensuplarının katılımıyla online eğitim çalışmaları yapılırken, projenin kapanış toplantısı da yapıldı. Proje hakkında konuşan Gölbaşı Belediye Başkanı Ramazan Şimşek, “‘Gölbaşı Tarım Turizmi Yol Haritasının Oluşturulması’ projesini başlattık. Bu sayede Gölbaşımızın tarım kenti olması yolunda da büyük bir adım atmış olduk. Projenin şimdiden çiftçimize ilçemize ve Ankara’mıza hayırlı uğurlu olmasını temenni ederiz” dedi.
Gölbaşı’nın turizm kenti olduğuna dikkat çeken Başkan Şimşek, turizmin yanında ilçenin oldukça verimli topraklara da sahip olduğunu söyleyerek, “Bu verimli tarım topraklarının değerlendirilmesi için çalışmalarını sürdürüyoruz. Gölbaşı Kent Çiftliği Projemizin ardından ilçemizde tarım turizmi yapılması için de bu projeyi Ankara Kalkınma Ajansı ve İlçe Tarım Müdürlüğümüzle birlikte harekete geçirdik. Hem verimli topraklarımızın değerlendirilmesi hem de tarım turizminin başlaması ile bu projeler üretici için önemli bir gelir kaynağı olacak” diye konuştu.
Başkan Şimşek, projenin faaliyete geçmesinde katkısı bulunan Ankara Kalkınma Ajansı, İlçe Tarım ve Orman Müdürü Yavuz Ekici ile ekibine, projenin koordinatörü Sultan Gündüz’ün yanı sıra eğitime katılanlara teşekkürlerini ileterek konuşmasını sonlandırdı.
Proje ile birlikte Gölbaşı’nın tarım turizmi yol haritasını oluşturma yolunda ilk adım da atılmış oldu. Proje Koordinatörü Sultan Gündüz, proje ile birlikte Gölbaşı’nın sürdürülebilir gelişimine katkı sağlamayı planladıklarını söyleyerek, “Projemizle, katılımcı bir anlayışla Gölbaşı’nın güçlü tarım turizmi potansiyelini harekete geçirilmesinde faaliyet alanlarımızı belirledik. Faaliyetlerin birbiriyle bağlantılandırılması ve sinerji oluşturması için gereken çalışmaları tamamladık. Özellikle tarımın ekonomideki payının ağırlıklı olduğu kırsal mahallelerde tarımsal üretim çeşitlendirilecek ve tarıma dayalı sanayi geliştirilecek. Kırsal alanlarda alternatif gelir ve istihdam alanları belirlenecek ve desteklenecek. Hassas ekolojik bölgeler korunacak, doğal kaynakların etkin ve verimli kullanımı teşvik edilecektir” dedi.
Kapanış toplantısında Gölbaşı Tarım Turizmi Yol Haritası projesine eğitim çalışmalarına katılan ve projeye destek olan katılımcılara sertifikaları Belediye Başkanı Ramazan Şimşek tarafından verildi.Yapımı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından sürdürülen Kastamonu Taşköprü Hasanlı Göleti’nin tamamlanmasıyla birlikte 10 bin 630 dekar tarım arazisi suyla buluşacak.
Kastamonu ve ilçelerinde son dönemde inşa edilen su yapıları, bölgenin içme suyu teminine katkı sunmanın yanı sıra tarımsal faaliyetlerin gelişmesinde de önemli rol oynuyor.
Son dönemde modern sulama projelerini geliştirerek uygulamaya koyduklarını söyleyen DSİ Genel Müdürü Kaya Yıldız, sözlerine şöyle devam etti:
"Modern sulama ile tarımda sağlanan verim artışları, üretim deseninin çeşitlenmesi, çiftçi gelirlerinde doğrudan ve dolaylı artışa neden oluyor. Bu durum bir yandan kırsal kalkınmanın hedeflerinden olan yoksulluğun azaltılması amacına hizmet ediyor bir taraftan da yaşam standardını yükselttiği için göçü önlüyor."
Proje ile milli ekonomiye yılda 20 milyon lira katkı sağlanacak
Yıldız, çalışmaların devam ettiğini söyleyerek şöyle konuştu:
"Projenin tamamlanmasıyla depolanacak su ile 10 bin 630 dekar tarım arazisinin sulanması sağlanacak. Projenin yüzde 17'lik kısmı tamamlanmış olup, 55 kilometrelik sulama ve içme suyu isale hattının 7 kilometrelik kısmına HDPE boru döşenmiştir. Projenin hayata geçirilmesiyle milli ekonomiye yılda 20 milyon lira katkı sağlanacaktır."
Meteoroloji Genel Müdürlüğü son değerlendirilmesinde, Trakya için sağanak tahmininde bulundu.
Beklenen yağışların hem sulama için kullanılacak barajlara hem de toprağa iyi geleceğinden umutlu olan çiftçi, son yağış uyarısını sevinçle karşıladı.
Son yılların en kurak döneminin yaşandığı Trakya'da, kuraklık, nehir seviyeleri ve baraj doluluk hacimlerinde de görülüyor.
Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ'da, 1 milyar 115 milyon 740 bin metreküp depolama hacmine sahip 14 barajın su seviyesi 373 milyon 259 bin metreküp olarak ölçüldü.
Seviyesi en çok düşen barajlardan biri de Kayalıköy Barajı.
Edirne'ye de içme suyunun sağlandığı Kayalıköy Barajı'ndaki su seviyesi ise yüzde 6 seviyelerine geriledi.
Baraja adını da veren köyün muhtarı Cengiz Yürekli, son 15 yılın en kurak yılının yaşandığını söyledi.
Kuraklık nedeniyle barajdaki su seviyesinin gerilediğini anlatan Yürekli, gelecek yağışlarla barajın su seviyesinin artacağına inandığını ifade etti.
Bölge için yaklaşık 1 hafta sağanak tahmini olduğunu belirten Yürekli, "Kayalıköy Barajı, geçen yıl kurak gitmesi, bu yıl da yağışların olmamasından dolayı şu anda yüzde 6 civarına düşmüş durumda. Bölgemizde etkili olması beklenen yağışlarla barajımızın suyunun artmasını umut ediyoruz. Çiftçinin zaten kuraklıktan sıkıntısı vardı. Bir de su seviyesi de düşünce sulamada bu sene kısıtlı oldu." diye konuştu.
Yürekli, yağışların devam etmesi ile barajların da su seviyesinin artacağına inandığını belirtti.
Kırklareli Ziraat Odası Başkanı Ekrem Şaylan ise yağış tahminlerinin çiftçiyi umutlandırdığını belirtti.
Şaylan, beklenen yağışların hem ekili alanlara hem de barajlara katkısının olacağına inandığını ifade etti.
Çiftçi Muzaffer Bayram ise son yağışların tarım alanlarına ilaç gibi geldiğini belirterek, hafta boyu beklenen yağışların da katkı sağlayacağına inandığını söyledi.Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, zor bir yılı geride bırakıp, 2021'e girerken, geçtiğimiz yılda pandemi nedeniyle önemi daha da artan tarım sektörünün beklentilerini 25 madde halinde dile getirdi.
Başkan Mutlu Doğru, konuya ilişkin açıklamasında, tarım sektörünün yaşadığı sorunlar ve çözüm önerilerini ilgili merciler ve kamuoyunun görüşlerine sunarken, tarımın olmazsa olmaz sektör özelliğine bir kez daha vurgu yaptı. Doğru, "Pandemi sürecinde, güvenilir gıdaya sürekli ve spekülasyonlardan uzak, makul fiyatlarla ulaşımın sağlanması için ülkemizin başta stratejik tarım ürünlerinde kendi kendine yeter duruma gelebilme hedefi herkes tarafından benimsenmiştir" ifadelerine yer verdi.
Türkiye'nin her dönemde bir numaralı gündem maddesi olan enflasyonla mücadele kapsamında, gıda enflasyonunu düşürmek için üretici fiyatları yerine üretim maliyetlerini düşürücü önlemler alınması gerektiğini savunan Başkan Mutlu Doğru, pandemi sürecinde oluşturulan bilim kurulu benzeri bir kurulun da tarım sektörü için oluşturulmasını önerdi.
Küresel ısınmanın etkisiyle iklim değişikliği ve tatlı su kaynaklarının azalma riskinin Türk tarımının önündeki en büyük ortak sorun olduğuna vurgu yapan Doğru, "Su kaynaklarımızın yüzde 70'inin kullanıldığı tarım sektöründe geleceğimizin emaneti suyumuzu tasarruflu kullanmaya yönelik teşvikler yapılmalı. Her türlü tarım desteği, sübvansiyonlu kredi ve tarım yatırım teşviklerinde suyu doğru tekniklerle ve tasarruflu kullanma ön koşul haline getirilmeli, su ve enerji tasarrufu sağlayacak yeraltı kapalı sistem basınçlı sulamaya geçilmeli" dedi.
Tarım istatistiklerin önemine dikkati çeken Doğru, "Tarım ve Orman Bakanlığımız bünyesinde başlatılan ürün masalarının çalışmalarını takdirle takip etmekle beraber, doğru tarım istatistiklerine ulaşmak için gelişmiş ülkelerin tarım veri toplama metotları da incelenip, her türlü teknolojiyi devreye sokarak, Türk tarımında doğru verilere ulaşmalıyız. Ölçemezsek kontrol edemeyiz, kontrol edemezsek yönetemeyiz" diye konuştu.
Ürün deseninin oluşturulmasına ilişkin olarak, Tarım ve Orman Bakanlığı ve ilgili bürokratların çiftçiyi temsil eden kuruluşlarla daha sık ve düzenli bir araya gelmesi çağrısında bulunan Doğru, şunları kaydetti:
"Tarım sektöründe çalışan sürekli tarım işçileri ve işverenlerin arasındaki çalışma ve sosyal güvenlik şartlarının düzenlendiği Tarım İş Kanunu, günümüz şartlarına göre yeniden tartışılarak hazırlanmalı ve hayata geçirilmelidir.
Meclis'te 2020 yılında kabul edilen yeni taklit ve tağşişle mücadele yasası, çiftçimizin ürettiği ürünleri gıda tebliğine uygun olarak üreterek mamul hale getiren dürüst sanayicimizin ve çiftçilerimizin hakkını ve emeğini koruyan, gıda sektöründe üretilen mamul ürünlerde haksız rekabetin önüne geçecek ve halk sağlığını da koruyacak önemli bir yasal düzenlemedir. Ancak bu yasanın tarım il teşkilatları ve hatta belediyelerimiz tarafından etkili ve adil olarak uygulanması ve sonuçlarının da Tarım ve Orman Bakanlığımız tarafından aylık olarak kamuoyu ile paylaşılmasını bekliyoruz."
Tarım desteklerine ilişkin, tarımın içinden gelen çiftçiler ve temsilcileriyle görüşülerek etki analizlerinin yapılmasını isteyen Doğru, bu konudaki diğer beklentilerini şöyle dile getirdi:
"Rekolteye, üretim maliyetine, çevre ve insan sağlığına, ürünün pazarlama gücüne ve çiftçi refahına katkıları ayrıntılarıyla tek tek ele alınarak, sadeleştirilmeli, gereksiz ve etkisiz olanlar kaldırılmalı, mevcut destekleme bütçesi daha etkili kullanılmalı. Tarım destekleri yılın başında açıklanarak ekim planlamasıyla ülkenin ihtiyacı olan ürünlerin ekimi teşvik edilmeli ve bir sonraki ürün tohum tarlaya düşmeden, çiftçinin üretim maliyetleri için nakit ihtiyacının en çok olduğu zamanda ödenmelidir. Tarım desteklerinden kesilen yüzde 2 ile 4 oranındaki stopaj vergisi Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığımızın yapacağı görüşme ile kaldırılmalı ve desteklemeler çiftçilerimizin hesabına kesintisiz olarak ve bankanın açık olduğu hafta içi günlerde yatırılmalıdır."
Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Doğru, tarım kredilerine ilişkin beklentilerini dile getirirken, "Bu kredilerin daha da yaygınlaşarak belirlenen tarım politika ve yönlendirmelerin uygulamasında daha etkin kullanılması tarımın geleceği için yararlı olacaktır. Özellikle küçük çiftçimizin borç yapılandırma ihtiyacı artmıştır. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinde takibe düşen borçların faizlerinin hazine tarafından ödenip, anaparanın 5 yıl vadeye bölünerek tahsil edilmesi, sadece ekonomik değil, köyde yaşayan ve kefaletle kredi kullanan küçük çiftçimiz için sosyal bir gereklilik haline gelmiştir.
Tarım kredilerdeki geri dönüşlerde kamu ve özel bankalarda yaşanan sıkıntılar göz önüne alınarak, üretimin devamı için ödeme güçlüğü çeken çiftçimize, kredinin açıldığı faiz oranıyla yapılandırma imkanı getirilmeli, yeni açılacak tarım işletme kredilerinde BDDK'nın alacağı kararla, 6 ayda bir faiz ödenmesi şartıyla kapatma vadesi 24 aya çıkarılmalıdır" görüşüne yer verdi.
Doğru, hayvancılık yapan çiftçilerin kredi teminatı olarak hayvan varlığını göstermesi BDDK tarafından da kabul görmesine rağmen, kamu ve özel bankalarımız bu uygulamadan kaçındığını, bunun da çözüm bekleyen sorunlar arasında bulunduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Bunun yanı sıra Kooperatifçiliğin gelişmesi için Tarım Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı ilgili sivil toplum kuruluşlarının da görüşünü alarak, ortak bir çalışmayla tarım kooperatiflerin kuruluş ve yönetimleriyle ilgili kanunu yeniden düzenlemeli ve yöneticilerine mutlaka tüm şahsi varlıklarıyla sorumluluk getirilmelidir.
Tarım Kredi Kooperatiflerinin yönetim organizasyonu, kooperatif, bölge birliği, hizmet büroları, depoları ve iştirakleriyle yeniden yapılandırılarak işletme maliyetlerini düşürecek tedbirler alınmalı ve ortaklarına piyasa fiyatlarının altında girdi sağlamalı ve üretilen ürünlere katma değer yaratılmalıdır. Kooperatifçiliğin esas amacı budur."
Toprak Mahsulleri Ofisi'nin (TMO), piyasa düzenleyici görevi nedeniyle çiftçinin destekçisi, sanayici ve tüketicinin ise güvencesi olduğuna dikkati çeken Doğru, "TMO değişen piyasa şartları ve enflasyona göre açıkladığı müdahale alım fiyatını aylık olarak güncellemelidir. Aksi halde bu yıl olduğu gibi açıklanan buğday ve mısır fiyatı piyasanın altında kaldığından, gerekli alımı yapamayarak ithal etme durumunda kalabilmektedir. TMO, alım fiyatlarıyla birlikte aylık satış fiyatlarını da açıklamalı, sanayicinin önünü görerek piyasaya girmesini sağlamalıdır" dedi.
Doğru, tarım ürünleri ihracatı için yeni pazarların önemine dikkati çekerek, "Cumhuriyetimizin 100. Yılında tarım ürün ihracatındaki hedeflere ulaşmak için İhraç ettiğimiz tarım ürünlerimizde tek pazara bağlılığı önlemek, yeni ve zengin pazar arayışına girmek, ihracatın artarak sürekli olması ve ürettiğimiz ürüne katma değer yaratılması önemli bir husustur. Bu konuda ihracatçılarımızın yeni pazarlara girmesinin önünü açacak ülkelerle alım protokolleri imzalanması, uzak mesafeler için gerekirse havayolu taşımasını da devreye sokarak navlun desteği verilmesi ihracatçımızın yeni pazarlarda rekabet gücünü arttıracaktır" görüşüne yer verdi.
Yaş meyve üretiminde çok yıllık ürünlerin ekimi ve dikimi konusunda planlama eksikliğinin uzun vadede arz fazlalığına ve dolayısı ile değersiz ve hatta zararına üretime neden olduğuna dikkati çekerek, bu konuda envanter çalışması yapılarak, fazla ekimi olan ve yurt dışında rekabet şansı olmayan ürünlere destekleme kesilerek gereksiz yatırımın önüne geçilmesini önerdi.
Doğru, 2020'de tarımın gündemindeki en önemli problem olan çiğ fiyatları konusundaki beklentilerini ise şöyle dile getirdi:
"Çiğ süt fiyatlarının, açıklanan maliyetler dikkate alınmadan Gıda Komitesince belirlenip, Ulusal Süt Konseyine açıklatılması, konseyin vasfını yitirmiş olduğu anlamındadır. Serbest ekonomi şartlarıyla uyumsuz olan bu duruma açıklık getirilmeli, fiyat açıklanıyorsa Et Süt Kurumu tarafından açıklanan fiyatla çiğ süt alınarak süt tozu haline getirilmeli, fazlası ihraç edilerek piyasa düzenlenmelidir. Çiğ süt maliyeti hesaplanırken, dünyada kabul görmüş süt yem paritesine göre, dörder aylık dönemlerde en çok kullanılan yem hammaddelerinin borsa fiyatlarının baz alındığı bir formül üzerinde anlaşarak çiğ süt fiyatı belirleme bir sisteme bağlanmalı, toplama ve soğutma bedelleri ise yüzdesel olarak bu fiyata ilave edilmelidir. Çiğ süt destekleme prim miktarlarının belirlenerek aylık ödeme yapılacağının açıklanması üretici açısından olumlu bir gelişmedir.
Süt Hayvancılığı ile uğraşan çiftçilerimizin üye oldukları birlik ve kooperatiflerin sayıca çok ve dağınık yapıda olması, sektöre zarar vermektedir. Damızlık sığır yetiştiren ve süt üreten bir çiftçinin üye olması gereken birlik tek bir çatı altında toplanarak tek seslilik sağlanmalı, birbirlerine adeta rakip hale gelen gereksiz birlik ve kooperatifler kapatılmalıdır."
Doğru, tarım amaçlı kullanılan elektrik birim fiyat tarifesinin, dağıtım şirketlerinin özelleşmesi ile diğer tarifelerden farksız hatta daha pahalı hale geldiğini belirterek, tarım ve hayvancılıkla ilgili elektrik faturalarının Ziraat Bankasında otomatik ödemeye alınması şartıyla hazine destekli sıfır faizli kredi ile aylık ödenerek, çiftçilerden yıl sonunda tahsil edilmesini önerdi.
Başkan Mutlu Doğru, iklim değişikliğinin tarımın geleceği üzerindeki en büyük risk olduğuna vurgu yaparak, "Bu riskle mücadele ederken don gibi çiftçimize önemli zararlar veren doğa olaylarına karşı korunma amaçlı ülkemizde de üretimi başlayan dona karşı rüzgar pervanelerindeki yüzde 18 olan KDV oranlarının yüzde 8'e düşürülmesi bu makinaların alımında finansman maliyetini düşürecek ve yaygın kullanımına destek olacaktır" dedi.
Doğru, açıklamasının son bölümünde, tarımın önemine bir kez daha vurgu yaparak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Dünyada hücresel, dijital, dikey ve hassas tarım gibi konularla geleceğin tarımı tartışılıp, çevreyi koruyan, sağlıklı ve yüksek verimli tarım üretim modelleri dizayn edilmeye çalışılırken, ülkemizde yüzde 17 olan tarım nüfusumuzun milli gelirden aldığı yüzde 7 payla çiftçimizin ayakta kalması ve geçim derdine çare bulmayı konuşuyoruz. Ülkemizin yüksek tarım potansiyeli ve lojistik avantajlarıyla, Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar ve hatta Uzakdoğu'nun tarım üretim merkezi haline gelmesi hayal değildir. İhtiyacımız olan stratejik ürünleri, dışarıya bağımlı olmadan, toprak, su ve iklim koşullarımıza göre en verimli şekilde üretmek için tarım politikalarımızı ve üretim önceliklerimizi, uzun vadeli, siyaset üzeri düşünerek belirlemeliyiz. Tarım kesiminin kronikleşen sorunlarına, güçlü bir siyasal iradeyle, radikal ve kalıcı çözümler getirilmeli, tarımda aynı sorunları konuşma kısır döngüsünden kurtulup, bizler de ülkemizde geleceğin tarımını dizayn etmeliyiz."Türkiye'de geçen yıl 2019'a kıyasla üretim Antep fıstığında yüzde 248,7 artarak 296 bin 376 tona, muzda yüzde 32,8 artışla 728 bin 133 tona ulaştı.
Türkiye'de 2020'de bitkisel üretim bir önceki yıla göre Antep fıstığında yüzde 248,7 artarak 296 bin 376 tona, muzda yüzde 32,8 artışla 728 bin 133 tona ulaşırken, kütlü pamuk üretimi yüzde 19,4 azalarak 1 milyon 773 bin 646 tona, zeytin üretimi yüzde 13,7 azalışla 1 milyon 316 bin 626 tona geriledi.
ÜRETİM ARTIŞI EN ÇOK TAHILLAR VE BİTKİSEL ÜRÜNLERDE YAŞANDITürkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, geçen yıl bitkisel ürün grupları içinde en fazla üretim artışı yüzde 8,7 ile tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde gerçekleşirken, bu ürün gruplarında üretim miktarı 69 milyon 337 bin 110 tona ulaştı.
Buğday üretimi yüzde 7,9 artarak 20 milyon 500 bin ton, arpa üretimi yüzde 9,2 yükselerek 8 milyon 300 bin ton, mısır üretimi yüzde 8,3 artış göstererek 6 milyon 500 bin ton oldu.
Yulaf üretimi aynı dönemde yüzde 18,7 artışla 314 bin 528 tona çıktı, çavdar üretimi yüzde 4,6 düşüşle 295 bin 681 tona geriledi.
Patates üretimi 2020'de yıllık bazda yüzde 4,4 artış gösterdi. Geçen yıl 5 milyon 200 bin ton patates üretildi. Nohut üretimi bu dönemde değişim göstermedi ve 630 bin tonda kaldı.
Yağlı tohumlarda ay çiçeği üretimi yüzde 1,6 düşerek 2 milyon 67 bin 4 tona gerilerken, yer fıstığı üretimi yüzde 27,5 artarak 215 bin 927 tona çıktı.
ANTEP FISTIĞI ÜRETİMİNDE ÖNEMLİ YÜKSELİŞBu dönemde ön plana çıkan ürünlerden Antep fıstığında üretim yüzde 248,7 artarak 296 bin 376 tona, ceviz üretimi de yüzde 27,4 artışla 286 bin 706 tona yükseldi.
Muz üretimi 2020'de yüzde 32,8 artış göstererek 728 bin 133 tona, incir üretimi yüzde 3,2 artarak 320 bin tona ulaştı.
KÜTLÜ PAMUK ÜRETİMİ AZALDITekstilde kullanılan ham bitkiler kapsamındaki kütlü pamuk üretimi ise yüzde 19,4 azalarak 1 milyon 773 bin 646 tona geriledi. Zeytin üretimi bu dönemde yüzde 13,7 düşerek 1 milyon 316 bin 626 tona, fındık üretimi yüzde 14,2 azalarak 665 bin tona geriledi.
Parfümeri ve eczacılık alanlarında kullanılan haşhaşın üretimi yüzde 24,7 azalarak 20 bin 542 tona düşerken, lavanta üretimi yüzde 139,3 artarak 3 bin 499 tona yükseldi.Sebzelerde ise üretim 2020'de bir önceki yıla göre 0,3 yükselerek 31 milyon 196 bin 717 tona çıktı.
Yumru ve kök sebzelerde kuru soğan üretimi yüzde 3,6 artışla 2 milyon 280 bin tona, kuru sarımsak üretimi yüzde 13,3 artarak 116 bin 840 tona ulaştı.
Havuç ve pırasa üretiminde ise düşüş yaşandı. Havuçta üretim yüzde 11,3 azalarak 588 bin 788 tona, pırasada üretim yüzde 3,7 azalarak 225 bin 480 tona geriledi.
KAVUN VE KARPUZ ÜRETİMİNDE DÜŞÜŞDomates üretimi 2020'de bir önceki yıla göre yüzde 2,8 artarak 13 milyon 204 bin 15 ton oldu. Salçalık biber üretimi de yüzde 4,6 artış gösterdi ve 1 milyon 291 bin 91 tona ulaştı. Kabak üretimi yüzde 22,2 artarak 547 bin 208 tona çıktı. Hıyar üretimi ise yüzde 1,6 azalarak 1 milyon 886 bin 239 tona geriledi.
DOLMALIK BİBER ÜRETİMİ YÜKSELDİDolmalık biber üretimi yüzde 4,9 yükselerek 389 bin 957 tona ulaşırken, sivri biber üretimi yüzde 7 azalarak 838 bin 890 ton oldu.
Karpuz ve kavun üretimi de sırasıyla yüzde 9,8 ve 2,9 azaldı. Karpuz üretimi 3 milyon 491 bin 554 ton, kavun üretimi 1 milyon 724 bin 856 ton olarak kayıtlara geçti.Türkiye’de artan kuraklık ve bilinçsiz su kullanımı yüzünden göllerimiz birer birer kuruyor. Bilinçsiz sulama, kaçak sondajlar, maden ocakları ve kaynak derelerine su akışını engelleyen göletler nedeniyle birçok göl kuruma tehlikesi altında. Geçtiğimiz aylarda Akgöl, Karagöl ve Tecer tamamen kurudu. Son olarak Kırklareli’ndeki Kayalı Barajı çöl oldu.
Türkiye’deki tüm göllerde sorun olduğunu belirten Türkiye Tabiatı Koruma Derneği bilim danışmanı, göl uzmanı Doç. Dr. Erol Kesici, son 60 yılda 60 gölün kuruduğunu belirterek, “Aşırı şekilde maden ocaklarının, taş ocaklarının açılması hem su kirliliğine hem de bütün göllere zarar veriyor. Konya’da birçok göl tarihten silinmiş durumda. Akdeniz bölgesinde irili ufaklı 15’ten fazla göl tamamen kurudu. Burdur çevresinde 8-10 gölümüz coğrafyadan silinme durumunda. İç Anadolu’da çok sayıda gölümüz kuruma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bir kısmı da kurumuş vaziyettedir” dedi.
Türkiye’de yüzde 75-80’e varan oranda vahşi tarımda kullanılmak üzere su kullanıldığını belirten Kesici, “Damla ve yağmurlama yöntemiyle yapılan tarım çok az. Kesinlikle bizim kuru tarıma geçmemiz gerekiyor. Sulama nedeniyle Beyşehir gölü 25 metreden son 10-15 yıl içerisinde 3-4 metreye kadar geriledi. En tehlikeli olan da su azaldıkça kirliliğin daha çok artıyor olması” diye konuştu. İçilebilecek olan suyun giderek azaldığını vurgulayan Kesici, “Bırakın tarım yapmayı böyle gidilirse küresel etmenlerinde etkisiyle çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacağız. Göllerin kurutan bir başka neden ise yeraltı sularının kuruması. Kaçak çok sayıda kuyu var. Bunların denetimleri zor değil. İlk önce gölümüzü yaşatmak durumundayız. Gölümüzü yaşatamazsak, göletleri de, tarımı da, canlıları da yaşatamayız. Geriye dönüş mümkün. Artık su sudan ucuz değil” dedi.
"TÜM GÖLLERDE TEHLİKE VAR"
Tarım politikasında su kullanımına özen gösterilmesi gerektiğine dikkat çeken Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz da şunları söyledi: “Türkiye’de son dört ay içerisinde ciddi bir kuraklık var.Türkiye’nin her tarafına yayılmış. Tarımın çoğunluğu vahşi sulama ile yapıldığı için elimizdeki suyu da fazla kullanıyoruz. Bu yetmiyor gibi bir de yeraltı sularını da kullandık. Bunun sonucu olarak da Türkiye’nin her tarafında kuraklık görülmeye başlıyor. Türkiye’de bilinen bütün göllerde bir tehlike söz konusu şu an. Özellikle tarım politikamızı gözden geçirmemiz gerekiyor. Tarım politikasında su kullanımına özen gösterilmesi gerekiyor. Çok fazla su isteyen ürünlerden daha az su isteyen ürünlere geçmek gibi. Değişik rejimleri denemek zorundayız.”
KURUYAN GÖLLER
Karagöl, Avlan Gölü, Girdev Gölü, Keklicek Gölü, Manay Gölü, Tecer Gölü, Mamak Gölü, Genceli Gölü, Kestel Gölü, Akşehir Gölü, Meke Gölü, Samsa Gölü, Kulu Gölü, Ereğli Sazlıkları, Akgöl, Tersakan Gölü, Bolluk Gölü, Musalar Gölü, Ilgın Gölü, Yay Gölü, Seyfe Gölü, Tuzla Gölleri, Acı Gölü, Işıklı Gölü, Amik Gölü, Girdev Gölü, Keklicek Gölü, Manay Gölü, Mamak Gölü, Genceli Gölleri, Burdur Gölü, Çorak Gölü, Yazır Gölü, Karataş Gölü, Gölhisar Gölü, Karamık Sazlığı, Gölcük Gölü, Hotamış Gölü, Uyuz Gölü, Eşmakaya Gölü, Turna Gölü, Sülüklü Gölü, Bezirci Gölü, Eşmekaya Sazlığı Gölü, Tersakan Gölü, Bolluk Gölleri, Musalar Gölü, Kaz Gölü, Kellah Gölü, Büyük ve Küçük Göl, Türkoğlu Gölü, Azap Gölü, Seki Gölü, Kuyucak Gölü, Akdoğan Gölü, Aygır Gölü, Gölbaşı Göllü, Aktaş Gölü, Çıldır Gölü, Haçlı Gölü, Turna Gölü, Nazik Gölü, Tortum Gölü, Kurugöl Gölü.
"SU BİTTİ, SÖZ DE BİTTİ"
Kuruyan Kayalı Barajı ile ilgili Kırklareli Kent Konseyi Çevre Meclisi Başkanı Göksal Çidem şunları dedi:
“Kayalı bölgenin en büyük barajıydı. Kuraklıktan su tamamen bitti. Su bitti, söz de bitti. Edirne suyunu buradan alıyordu. Bilim insanları artık çığlık atıyor. Herkesin bunun farkına varması gerekiyor. Uzun süredir Istrancalara kar yağmadı. Istrancaların üst kesimlerinde çok yoğun bir madencilik faaliyeti var. Bunun da etkileri var. Patlatmalı madencilik yapılıyor. Bu da yeraltı sularını etkiliyor. Barajın kurumasından dolayı derelere su salınamayacak. Bu nedenle de buradaki ekosistem yok olacak.”Türkiye’nin her tarafına yayılmış. Tarımın çoğunluğu vahşi sulama ile yapıldığı için elimizdeki suyu da fazla kullanıyoruz. Bu yetmiyor gibi bir de yeraltı sularını da kullandık. Bunun sonucu olarak da Türkiye’nin her tarafında kuraklık görülmeye başlıyor. Türkiye’de bilinen bütün göllerde bir tehlike söz konusu şu an. Özellikle tarım politikamızı gözden geçirmemiz gerekiyor. Tarım politikasında su kullanımına özen gösterilmesi gerekiyor. Çok fazla su isteyen ürünlerden daha az su isteyen ürünlere geçmek gibi. Değişik rejimleri denemek zorundayız.”
KURUYAN GÖLLER
Karagöl, Avlan Gölü, Girdev Gölü, Keklicek Gölü, Manay Gölü, Tecer Gölü, Mamak Gölü, Genceli Gölü, Kestel Gölü, Akşehir Gölü, Meke Gölü, Samsa Gölü, Kulu Gölü, Ereğli Sazlıkları, Akgöl, Tersakan Gölü, Bolluk Gölü, Musalar Gölü, Ilgın Gölü, Yay Gölü, Seyfe Gölü, Tuzla Gölleri, Acı Gölü, Işıklı Gölü, Amik Gölü, Girdev Gölü, Keklicek Gölü, Manay Gölü, Mamak Gölü, Genceli Gölleri, Burdur Gölü, Çorak Gölü, Yazır Gölü, Karataş Gölü, Gölhisar Gölü, Karamık Sazlığı, Gölcük Gölü, Hotamış Gölü, Uyuz Gölü, Eşmakaya Gölü, Turna Gölü, Sülüklü Gölü, Bezirci Gölü, Eşmekaya Sazlığı Gölü, Tersakan Gölü, Bolluk Gölleri, Musalar Gölü, Kaz Gölü, Kellah Gölü, Büyük ve Küçük Göl, Türkoğlu Gölü, Azap Gölü, Seki Gölü, Kuyucak Gölü, Akdoğan Gölü, Aygır Gölü, Gölbaşı Göllü, Aktaş Gölü, Çıldır Gölü, Haçlı Gölü, Turna Gölü, Nazik Gölü, Tortum Gölü, Kurugöl Gölü.
"SU BİTTİ, SÖZ DE BİTTİ"
Kuruyan Kayalı Barajı ile ilgili Kırklareli Kent Konseyi Çevre Meclisi Başkanı Göksal Çidem şunları dedi:
“Kayalı bölgenin en büyük barajıydı. Kuraklıktan su tamamen bitti. Su bitti, söz de bitti. Edirne suyunu buradan alıyordu. Bilim insanları artık çığlık atıyor. Herkesin bunun farkına varması gerekiyor. Uzun süredir Istrancalara kar yağmadı. Istrancaların üst kesimlerinde çok yoğun bir madencilik faaliyeti var. Bunun da etkileri var. Patlatmalı madencilik yapılıyor. Bu da yeraltı sularını etkiliyor. Barajın kurumasından dolayı derelere su salınamayacak. Bu nedenle de buradaki ekosistem yok olacak.”Mardin’in Kızıltepe ilçesinde sokağa çıkma kısıtlamasından muaf olan çiftçiler, sosyal mesafe ve maske kuralına uyarak “Kuşların sesini duymak istiyorsan kafes alma ağaç dik” sloganıyla toplanarak köylerinde çam fidanlarını toprakla buluşturdu.
Kızıltepe Yeniköy kırsal mahallesinde sosyal medya üzerinden organize olan köy sakinleri daha yeşil bir köy için kolları sıvası. Çoğu çiftçi olduğu için kısıtlamadan muaf olan köy sakinleri korona virüs tedbirleri kapsamında köylerine çam fidanı dikti. Çamları kendi imkanları ile aldıklarını ifade eden Cüneyt Karaboğa, “Korona virüsten dolayı konulan 80 saatlik dışarı çıkma kısıtlamasında, köy sakinleri olarak açtığımız Whatsapp grubu üzerinden böyle bir şey yapmak için fikir alışverişinde bulunduk. Sağ olsunlar olumlu karşıladılar. Kendi imkanlarımız ile aldığımız çam ağaçlarını köyümüzün giriş yoluna diktik” dedi.
'Kuşların sesini duymak istiyorsan kafes alma ağaç dik'
Cemil Karaboğa da “Kuraklığın arttığı bu dönemde gençler olarak köyümüz için ağaç dikme etkinliği düzenledik. 'Kuşların sesini duymak istiyorsan kafes alma ağaç dik’ sloganı ile başlattığımız bu etkinlikte, köy sakinleri olarak aramızda toplandığımız paralar ile çam ağaçları satın aldık” diye konuştu.
Denizli'nin Pamukkale ilçesinde 4 günlük sokağa çıkma kısıtlamasından muaf olan çiftçiler, tarlada çalıştı. Pamukkale Ovası'nda tarlaları olan çiftçiler, aileleriyle birlikte üzüm bağlarını budadı, meyve fidanları dikti.
Pamukkale ilçesinde sokağa çıkma kısıtlamasından muaf olan çiftçiler, yerli üretime destek vermek için günlerini tarlada çalışarak, geçiriyor. Genellikle üzüm, nar ve ayvanın yetiştirildiği Pamukkale Ovası'ndaki tarlalarına sabah erken saatlerde gelen çiftçiler, üzüm bağları başta olmak üzere fidanlarının bakımını yapıyor.
Üzüm bağında budama yapan Nihat Uyar, çiftçilerin çalışmak zorunda olduğunu belirterek, "Biz sokağa çıkma kısıtlamasından muaf olduğumuz için üzüm bağında budama yapıyoruz. Budamayı yapmazsak önümüzdeki dönem verim alamayız. Biz çiftçiler çalışmak zorundayız. Sabah erken saatlerde buraya gelip, akşama kadar budama yapıyorum" dedi.
Kendisine ait üzüm bağında budama yapan Ozan Süllü de kısıtlamadan dolayı bazılarının evden çıkamadığını ancak kendilerinin çalışmak zorunda olduğunu ifade ederek, "Bu üzüm bağlarının daha iyi verim vermesi için budanması şarttır. Bu bölgedeki üzüm, ayva, nar gibi meyve ağaçlarının bakımı yapıyoruz. Üzüm bağlarının budanması yapılmaz ise Türkiye'nin üzüm ihtiyacını karşılayamayız ve dışardan ithal etmek zorunda kalırız. Herkes yılbaşında eğlendi ancak biz tarlada geçirdik. Ülkemiz için öncelikle üretim yapılmadır" diye konuştu.
Ayva üretimi yapan Muhammet Süllü ise, Türkiye'nin kalkınması ve dışarıya ihtiyaç duymaması için çiftçinin üretim yapması gerektiğini belirterek, "Çiftçi üretim yapmak zorundadır. Eğer üretim yapılmazsa ürünlerimizi dış ülkelerden ithal etmek zorunda kalırız. Sağlıkçılar ölüm pahasına hastanelerde çalışıyor. Biz de tarlalarımızda çalışmak zorundayız. Ege ovasının dağlarından bal, ovalarından da bal damlar. Her şey yetişiyor. Bizde tarlamızda ayva fidanın dikimi için hazırlık yapıyoruz" dedi.
Sakarya Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Adem Sarı 2020 yılında ülkemiz ekonomisinin oldukça zorlu bir süreçten geçtiğini ve bu yıla damgasını vuran en önemli gelişmenin koronavirüs olduğunu belirtti . Yönetim Kurulu Başkanı Adem Sarı her riskin bir fırsat yarattığı düşüncesinden hareketle yapılması gerekenler hususunda açıklamalarda bulundu. Başkan Sarı; Ekonominin krize sürüklendiği, sanayide, hizmetler sektöründe daralmanın en üst seviyelerde olduğu dönemlerde tarım sektörünün sığınılan bir liman olduğunu ifade ederek, "Pandemi sürecinde tarıma yönelik atılan adımlar ve desteklemeler çok zayıf kaldı. Fakat bütün sıkıntılara rağmen tarım sektöründe çalışanlarımız en iyi savunma hücumdur diyerek canla başla çalışmaya devam ederek sektörde yüzde 5 büyüme sağlandı" dedi.
Başkan Sarı şöyle devam etti “Tarımın ülkemiz için ne kadar önemli olduğunu her platformda dile getiriyoruz, bundan sonra da dile getirmeye çalışacağız. Konavirüs salgınıyla birlikte sağlık gerekçeleri, ekonomik ve psikolojik gerekçelerle köy hayatına ilgi arttı. Büyük kentlerde yaşayanların bir bölümü kırsala dönerek terk ettikleri topraklarda tarımsal üretim yapmaya başladı. Hizmet sektöründe işçi olarak çalışanlar işsiz kalınca en azından bir bölümü tarımda çalışmaya kendi tarlasına dönerek kısıtlı imkânlarla üretim yapmaya başladı.
Tarımda mazot, gübre, ilaç, elektrik başta olmak üzere yüksek girdi fiyatları, işçilik maliyeti, hayvancılık sektörü için yem ham maddelerindeki dışa bağımlılık ve genel anlamda örgütlenme gibi kronik hale gelen sorunlarımız var. Girdi fiyatları ve maliyetler hızla artarken üretilen tarım ürünlerinin düşük fiyattan satılması nedeniyle üretici para kazanamamaktan şikayet ediyor. Bu sorunların çözüldüğü bir Türkiye’de tarım sektörü büyük zenginlik yaratmış olacaktır
Muğla’nın Menteşe ilçesinde geçimini hayvancılıkla sağlayan Esen ailesinin 63 küçükbaş hayvanı sokak köpekleri tarafından ağılda öldürüldü. Sahipsiz köpeklerin aynı ağıla üçüncü kez girdiği ve yarısı hamile olan koyun ve henüz yeni doğmuş yavru kuzuları öldürdüğü öğrenildi.
Olayın yetkililere bildirilmesinin ardından bölgeye Muğla Tarım ve Orman İl ve İlçe Müdürlüğü ekipleri ile Menteşe Belediyesi’ne bağlı ekipler yönlendirildi. Hayvanları ölen Suat Esen, “50 senedir hayvancılık yapıyorum. Başıma böyle bir şey ilk kez geliyor. Bundan 3-4 gün önce 8 hayvanımı parçaladılar. Ondan 3 gün sonra 3 gebe koyunumu öldürdüler. Bugün de 50 kadar öldü” dedi.
“ÜRETİCİMİZİN YARALARINI SARACAĞIZ”
İnceleme için bölgeye gelen Tarım ve Orman İl Müdürü Barış Saylak, “Bu sabah çok üzücü bir haberle karşılaştık. Suat Esen abimizin ağılında çok ürkütücü bir manzara var karşımızda. Ağıla giren başıboş sokak köpekler tarafından hayvanları telef edilmiş durumda. Müdürlük olarak gerekli tespitleri yapıyoruz. Valimiz ve bakanımızın katkılarıyla üreticimizi mağdur ettirmeyeceğiz” diye konuştu.
Saylak, “Zevk için alınan evcil hayvanların daha sonra sokağa bırakılması ve bunların yiyecek bulamaması sonucu bu hayvanların ağıl ve sürülere dalması sıkça karılaşır olduğumuz bir tablo ortaya koyuyor. Bu da üzüntü verici sonuçlar doğuruyor. Üreticimiz mağdur oluyor, ürün ve mal kaybı meydana geliyor. Lütfen çocuklarınızı mutlu etmek için aldığınız evcil hayvanları sokağa bırakmayın. Sahiplendiyseniz sonuna kadar sizlerle kalsın. Güvenlik kameralarından buraya girenin bir köpek olduğunu tespit etti arkadaşlarımız. Üreticimizin yaralarını saracağız. Her türlü desteği vereceğiz” diye konuştu.
“BU KUZULARI BİBERONLA BESLEDİM”
Suat Esen’in eşi Sevim Esen ise, “Bazen televizyonlarda görüyoruz. Köpeğe bir şey olduğunda hayvan hakları diye bağırıyorlar. Ben bu kuzuyu biberonla büyüttüm. Komşudan süt aldım geldim. Bu kadınlar bir buraya gelip hayvan haklarını görsünler. Bakamayacağınız köpeği almayın” diye konuştu. Yaşanan vahim olayın ardından Muğla Valisi Orhan Tavlı’nın talimatları ile yılbaşı sonrası mağdur aileye 40 koyun verileceği belirtildi.Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli yeni yıl dolayısıyla bir mesaj yayımladı.
Bakan Pakdemirli yayınladığı mesajda şunları söyledi;
Tarımın Pandemiye rağmen 2020 yılında büyüdüğünü ve bir tek gün dahi gıda stoklarında ve market raflarında sıkıntı yaşanmadığını kaydeden Bakan Pakdemirli, bu başarının çiftçimizin ve üreticimizin başarısı olduğunu belirterek, çiftçilerimize seslendi.
Tarım ve Orman Bakanı Sn. Bekir Pakdemirli’nin yeni yıl mesajı şöyle;
“Tarım sektörümüz, 2020’de her çeyrekte büyüme göstermiştir. İlk 3 çeyrek ortalamasında tarım sektörü %5,3 büyüyerek, ekonomimize önemli katkı sağlamıştır. İnşallah bu yılı tarımda, önemli bir büyüme ile kapatacağız. 9 aylık tarımsal hasılamız geçen yılın aynı dönemine göre %20, tarım ve gıda ürünleri ihracatımızda yılın ilk 10 ayında, geçen yılın aynı dönemine göre %5 artış gösterdi.
Bu dönemde birçok ülke, gıda sektöründe önemli güçlükler yaşarken, aldığımız önlem ve tedbirlerle bizler; çiftçilerimiz, üreticilerimiz ile durmaksızın çalışmaya, üretmeye devam ettik. 83 milyon vatandaşımızın sıkıntı yaşamadan hayatlarına devam etmelerini sağladık, sağlamaya da devam edeceğiz.
Bununla beraber pandemi döneminde, üretimde rekorlar da kırdık. Ülkemizde bitkisel üretimde bu yıl, 2019’a göre 7 Milyon ton artışla 124 Milyon tona ulaşmış, Cumhuriyet tarihinin rekoru kırılmıştır.
Hayvansal üretimde ise 2020 yılı ilk 6 aylık verilerine göre; büyükbaş hayvan varlığımız bir önceki yıla göre, 800 bin baş artışla 18,6 Milyon başa, küçükbaş hayvan varlığımız ise 6,6 Milyon baş artışla, 55,1 milyon başa yükseldi. Küçükbaştaki 6,6 Milyon baş artış ile bir yıl bazında miktar olarak son 80 yıldaki en fazla artışı sağladık. Hamdolsun, küçükbaş hayvan varlığında AB’de birinci, büyükbaşta ikinci sıradayız.
Tarımda verimliliğin artırılması ve üretimin doğru yönlendirilmesi için tarımsal desteklere, büyük önem veriyoruz. 2020 yılında; Tarımsal destek miktarını 2019’a göre %37 gibi büyük bir artışla, 22 Milyar Liraya çıkardık. 2021 yılında ise tarım-orman sektörüne yani çiftçimize toplam 24 Milyar lira tarımsal destek ödeyeceğiz.
Bizler Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde ülkemiz, milletimiz için çalışmaya devam ediyoruz. Çaba sizden, destek bizden diyerek; yeni umutlarla karşıladığımız 2021 yılının üreticilerimiz ve çiftçilerimiz başta olmak üzere bütün insanlığa sağlık, mutluluk ve bereket getirmesini diliyorum.”
Tarım ve hayvancılığın yaygın yapıldığı Ağrı'da, küçükbaş ve büyükbaş hayvan sayısının arttırılması için besicilere önemli destekler sunuluyor.
Valilik, mera varlığı ve besicilik anlamında önemli potansiyele sahip kentte, hayvancılık alanındaki ürünlerin hem kalitesini hem de verimini artırmak için çalışma başlattı.
Bu kapsamda çiftçilere ipoteksiz ve faizsiz uygun şartlarda kredi imkanı sunulurken Valilik, Belediye, Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ile Ziraat Bankası ortaklığıyla başlatılan "5 Yılda 750 Bin Koyun Projesi" kapsamında, ilk aşamada 14 çiftçi, toplamda 1200 koyun almanın sevincini yaşadı.
Büyükbaş hayvan sayısının arttırılması için çalışmaların sürdürüldüğü kentte, karkas et ve diğer et ile süt ürünlerinin üretilebileceği tesislerin yapılması hedefleniyor.
- "Kentte 1 milyon 400 bin küçükbaş, 400 bin de büyükbaş mevcut"
Vali Osman Varol, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ağrı'nın geçmişten günümüze tarım ve hayvancılık açısından hem ülkenin hem de bölgenin merkezi olduğunu söyledi.
Tarım ve hayvancılık alanında kente ciddi anlamda sınıf atlattıracak birçok projenin hazırlığı içerisine girdiklerini ifade eden Varol, şöyle konuştu:
"Ağrı'nın arazi niteliğine baktığınızda yüzde 70'ten fazlasının otlak ve meralardan oluştuğunu görmekteyiz. Bu aslında inanılmaz bir potansiyel ve kuvvettir. Bu anlamda ciddi bir hayvan varlığına sahibiz. 1 milyon 400 bin küçükbaş ve yaklaşık 400 bin de büyükbaş hayvanımız mevcut. Bizler hem bu hayvan varlığının getirilerinden çok verimli bir şekilde istifade edemiyoruz hem de bunun sayısını artırma noktasında istediğimiz başarıyı ortaya koyamıyoruz. Hem hayvan sayımızı sayısal olarak artırmak hem de mevcuttan ve bundan sonra elde edeceğimiz hayvan varlığından daha fazla gelir ve katma değer elde etmek için çeşitli alanlarda projeler hazırlıyoruz."
Vali Varol, kentteki küçükbaş hayvan varlığını artırmak adına Ziraat Bankası iş birliğiyle hayata geçirilen koyun projesine 2 binin üzerinde başvuru olduğunu ve çiftçilerin koyunlarını almaya devam ettiğini anımsatarak, hayvan sayısını artırmak ve hayvancılığı geliştirmek için çok ciddi projeler hayata geçireceklerini vurguladı.
İldeki küçükbaş hayvan varlığını 3 milyona ulaştırmayı hedeflediklerini aktaran Varol, "Bu hedefleri gerçekleştirirken, insanlarımızın eğitimine de önem veriyoruz. Özellikle otlak ve meralarımızın bilinçli bir şekilde kullanılması, belirli bir planlamaya dahil olması ve hayvancılığın verimli bir şekilde gerçekleştirilmesi için de vatandaşlarımızla iletişim halinde olup eğitim çalışmaları düzenliyoruz. Otlak ve meraların verimini artırmak adına ıslahları yönünde de çok ciddi çalışmalarımız var." diye konuştu.
Van Tarım Hayvancılık ve Arıcılık Dayanışma Platformu Başkanlığı üyeleri tarafından korona virüsle mücadelede ön safta yer alan sağlık çalışanlarına ballı sürpriz yapıldı.
Arıcılar korona virüsle mücadele eden sağlık çalışanlarına teşekkür etmek amacıyla adı "şifa" ile anılan bal dağıtımı yaptı. Platforma bağlı arıcılar, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) Dursun Odabaş Tıp Merkezi çalışanlarını ziyaret etti. Sağlık çalışanlarına teşekkür eden arıcılar, daha sonra kendilerine bal, propolis, polen ve arı sütü hediye etti.
Balcılar adına açıklamalarda bulunan Van Tarım ve Orman İl Müdür Yardımcısı Abdulkerim Yücel, Van'ın 200 bin ton bal üretimiyle ve 20 binin üzerinde arıcısıyla dünyada florası ve faunası açısından ender illerden biri olduğunu söyledi. Sağlık çalışanlarına teşekkür etmek amacıyla şifa kaynağı bal hediye ettiklerini ifade eden Yücel, "Sağlık çalışanlarımıza canımızı feda etsek azdır. Çünkü onlar da bu süreçte canlarını hiçe sayarak, geceli gündüzlü, çoluk çocuklarından uzak sağlığımız için kendilerini feda ediyorlar. Bizde şükranlığımızın bir numunesi olsun diye kendilerine bal verdik. Şifa ismini taşıyan bal, hastaneyle özdeşleştiği için onu temsilen bal veriyoruz" diye konuştu.
Sağlık çalışanları için ballı, polenli ve arı sütlü jest yapmak istediklerini ifade eden Van Tarım Hayvancılık ve Arıcılık Dayanışma Platformu Başkanı Ömer Akbulak, bu süreçte geceli gündüzlü çalışan sağlık çalışanlarını unutmadıklarını kaydetti.
Van YYÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Tuncer ve Tıp Merkezi Başhekimi Dr. Öğretim Üyesi Ümit Haluk İliklerden ile hastane personeli ise bal jesti için arıcılara teşekkür etti.Çetin geçen kış mevsiminin etkilediği Muş’lu besiciler, hayvanlarını kızaklarla ve sırtlarında taşıdıkları otlarla besliyor.
Muş'un yüksek kesimlerindeki köylerde yaşayan besiciler, yazın yaylalarda otlattıkları hayvanlarının kışın da yeterince beslenebilmesi için büyük mücadele veriyor.
Tek geçim kaynakları hayvancılık olan besiciler, bölgenin zorlu koşullarına rağmen hayvanlarının bakımını ihmal etmemek için çaba gösteriyor.
Varto ilçesine bağlı Ünaldı köyünde sabahın erken saatlerinde köyün karla kaplı yamaçlarına giden besiciler, biriktirdikleri otları kızak yardımıyla ve sırtlarında taşıyarak hayvanlarına ulaştırıyor.
Köylerine kışın çok fazla kar yağdığı için hayvanların bakımını yaparken zorlandıklarını söyleyen Besicilerden Cihan Kaya, Hayvancılık yaparak ailelerini geçindirdiklerini belirtti. Kaya “Çoğu zaman köyümüzde fırtına, rüzgar ve kar etkili oluyor. Bazı yıllar 2,5 metre kar yağıyor. Bu bölgede 5 ay boyunca hayvanları karın üzerinde beslediğimiz için zorlanıyoruz. 250 küçükbaş hayvanım için 85 ton saman ve 8 ton arpa biriktirdim. Kışın samanların torbalara doldurulması ve taşınması çok zor. Fırtına olduğu için hayvanları beslemek imkansız hale geliyor. Otları kızaklarla ya da sırtımızda taşıyoruz. Günde iki kez hayvanlara yem veriyoruz." ifadelerini kullandı.
Sadrettin Çiçek ise 30 yıldır Ünaldı köyünde besicilik yaptığını bildirerek, kışın çok çetin geçtiğini bu nedenle hayvanların bakımında zorlandıklarını dile getirdi.
Havanın fırtınalı olduğu günlerde hayvanları ahırdan çıkaramadıklarını anlatan Çiçek, şöyle konuştu:
"Burada 2 metre kar yağıyor. Hayvanlara karın üzerinde yem veriyoruz. Ot ve samanları ya kızakla ya da sırtımızda taşıyoruz. Fırtına olduğunda otları kızakla taşıyamıyoruz, çuvallara doldurup sırtımızla götürüyoruz. Tüm zorluklara rağmen hayvanlarımızın beslenmesini ihmal etmiyoruz."Ardahan’nın Hacıali köyünde doğumu yaklaşan 35 inek bir hafta içinde telef oldu. Sebebi bilinmeyen hayvan ölümleri, köylüleri mağdur etti. Devletten yardım isteyen köylüler, ölümlere ise akıl yürütemediklerini bildirdi. Hayvan ölümleri nedeniyle Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü de harekete geçti.
Büyükbaş hayvancılığın merkezi konumunda yer alan Ardahan'da Hacıali köyündeki son günlerde yaşanan esrarengiz hayvan ölümleri ürkütücü boyutlara ulaştı. Bir haftada doğumu yaklaşan 35 ineğinin sebepsizce, aniden öldüğünü kaydeden mağdur köylü Mustafa Kaya, devlete yardım çağrısında bulundu.
Ardahan'da yayım yapan 23 Şubat Gazetesine konuşan mağdur köylü Kaya, devamında şunları söyledi: "8-9 gündür bir anlam veremediğimiz şekilde yakında doğacak olan tüm ineklerim telef oldu. Kars Hayvan Hastanesine de gittim, başvurmadığım veteriner kalmadı. Geçmişte böyle bir durumla hiç karşılaşmadık. Bu zorlu kış günlerinde çoluk çocukla ortada kaldık. Ne yer ne içeriz. Lütfen devlet büyüklerim bir yol göstersin, yardım etsin bizlere!" dedi.
Akıllara durgunluk veren ve beraberinde birçok soru işaretini de getiren nedeni belirsiz hayvan ölümleri, İl Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü bünyesindeki birimleri harekete geçirdi.
2020 yılıyla birlikte küresel ölçekte etkili olan koronavirüs salgını dâhil çok sayıda etkeni inceleyen yetkililerin önümüzdeki günlerde açıklama yapması bekleniyor.
Bitkisel üretim miktarları, 2020 yılında bir önceki yıla göre tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde yüzde 8,7, sebzelerde yüzde 0,3, meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde yüzde 5,8 oranında artış gösterdi.
TÜİK’in açıkladığı bitkisel üretim verilerini değerlendiren Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, aldıkları tedbirler sayesinde tarımsal üretimin pandemiye rağmen büyüdüğünü söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bir karış tarım toprağı boş kalmayacak” hedefi doğrultusunda pandemi sürecinde üretimin arttığına dikkat çeken Pakdemirli,
“2020 yılında birçok üründe Cumhuriyet tarihinin rekor üretimlerine ulaştık. Ülkemiz bitkisel üretimi 2020 yılında bir önceki yıla göre %5,9 artış göstererek toplam 124 milyon tonu aşmıştır. Bu başarı, pandemiye rağmen tarladan, bahçeden ayrılmayan, üretime kesintisiz devam çiftçimizin ve tarım sektörümüzün başarısıdır.” dedi.
Atıl/boş veya nadasa bırakılan alanlarda başlatılan projelerin yanında, birim alandan elde edilen verimi yükseltmeye yönelik yürütülen çalışmaların sonucunda tarımsal hasılanın artmaya devam ettiğini ifade eden Pakdemirli, bitkisel üretim miktarlarının 2020 yılında yaklaşık olarak tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde 69,3 milyon ton, sebzelerde 31,2 milyon ton, meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde 23,6 milyon ton olarak gerçekleştiğini açıkladı.
Tahıl ürünleri üretim miktarlarının 2020 yılında bir önceki yıla göre yüzde 8,1 oranında artarak yaklaşık 37,2 milyon tona ulaştığını dile getiren Pakdemirli, bir önceki yıla göre;
“Buğday üretimi yüzde 7,9 oranında artarak 20,5 milyon ton, arpa üretimi yüzde 9,2 oranında artarak 8,3 milyon ton, dane mısır üretimi yüzde 8,3 oranında artarak 6,5 milyon ton, yulaf üretimi %18,7 oranında artarak yaklaşık 314,5 bin ton oldu.” dedi.
Bakan Pakdemirli, kırmızı mercimeğin %5,9 oranında artarak yaklaşık 328,4 bin ton, yumru bitkilerden patates ise %4,4 oranında artarak 5,2 milyon ton olarak gerçekleştiğini dile getirdi.
“ŞEKER PANCARI ÜRETİMİ YÜZDE 16,3 ARTTI”
Pakdemirli, tütün üretiminin %12,2 oranında artarak 76,5 bin ton, şeker pancarı üretiminin ise %16,3 oranında artarak 21 milyon tona yükseldiğini söyledi.
“MUZDA ARTIŞ YÜZDE 32,8 OLDU”
Meyve, içecek ve baharat bitkileri üretim miktarının 2020 yılında bir önceki yıla göre %5,8 oranında artarak yaklaşık 23,6 milyon tona ulaştığına dikkati çeken Pakdemirli,
“Meyveler içinde önemli ürünlerin üretim miktarlarına bakıldığında, bir önceki yıla göre elma %18,8, şeftali %7,4, kiraz %9,1, çilek %12,3, nar ise %7,3 oranında arttı.
Turunçgil meyvelerinden mandalina %13,3, sert kabuklu meyvelerden Antep fıstığı ise %248,7 oranında arttı. İncirde %3,2, muzda ise %32,8 oranında artış oldu.” İfadelerini kullandı.
Sebze ürünleri üretim miktarının ise 2020 yılında bir önceki yıla göre %0,3 artarak yaklaşık 31,2 milyon tona yükseldiğini anlatan Pakdemirli, şöyle konuştu:
“Sebze ürünleri alt gruplarında üretim miktarları incelendiğinde, yumru ve kök sebzeler %0,7, başka yerde sınıflandırılmamış diğer sebzeler ise %3,4 oranında arttı. Sebzeler grubunun önemli ürünlerinden domateste %2,8, kuru soğanda %3,6, salçalık kapya biberde %4,6 oranında artış oldu.”
“2021 YILINDA ÇİFTÇİLERİMİZE 24 MİLYAR LİRA ÖDEME YAPACAĞIZ”
Bakan Pakdemirli, 2021 yılında tarımsal üretimin daha da artması ve ortaya koydukları hedeflere ulaşılması için üreticilerimizin destekleyeceklerini ve ilave 2 milyar lirayla birlikte toplamda 24 milyar tarımsal destek ödemesi yapacaklarını da söyledi.
Şanlıurfa’da Haliliye Tarım ve Orman İlçe Müdürlüğünde görevli Veteriner Hekim Kenan Soylu, aşı ve küpeleme yaparken hayvan tekmesi sonucu burun kemiği iki yerden kırıldı.
Haliliye ilçesi Mehmetcik Köyünde Veteriner Hekim Kenan Soylu küpeleme işi yaparken büyükbaş hayvan tekmesi neticesinde burun kemiği iki yerden kırıldı. Veterinerin, alnında açılan yara dikişlerle kapatıldı.
Sendika, geçmiş olsun dileklerini ileterek zor şartlar altında çalıştıklarını dikkat çektikleri bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada resmi makamlarca bu tür olaylara karşı yeterince hukuki ve idari tedbir alınmadığı belirterek haklarının yasalaşması için şu sözlerle çağrıda bulunuldu.
"Hayvanlarımızı dolayısı ile insan sağlığını korumak ve geliştirmek amacı ile mesai mefhumu gözetmeksizin zor şartlar altında, büyük fedakarlıklarla ve 7 gün/24 saat esası ile görev yapan Tarım ve Orman Bakanlığı personeli, Ülke olarak Covid-19 ile mücadele ettiğimiz bu zor günlerde bile çalışmalarını aksatmadan, ülke ve millet sevdası ile yürütmeye devam etmektedir.
Hayvan ve hayvansal ürünlerden insanlara geçen (zoonoz) hastalıklar nedeniyle toplum sağlığı ciddi olarak tehdit altında kalabilmektedir. Hayvan sağlığının güvence altına alınamadığı bir ortamda insan sağlığını korumak ve gıda güvenilirliğini temin etmek mümkün değildir. "Sağlıklı İnsan İçin Sağlıklı Hayvan" yaklaşımında, hayvan sağlığı ve refahı, gıda güvenirliği ve halk sağlığı konularında veteriner hekimlerin önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Hayvan hastalıkları ile mücadele yanında, hayvanların kimliklendirilmesi ve kayıt altına alınması, hayvan hareketlerinin kontrolü, halk sağlığı ve hayvan refahının sağlanması, hastalıkların teşhis ve tedavi hizmetleri ile sağlıklı hayvansal ürün elde edilmesine yönelik çalışmalar da gerçekleştirilmektedir. Ancak, halk sağlığını korumak, gıda güvenliği sağlamak, ormanlarımızı ve tabiatı korumak amacı ile mesai mefhumu gözetmeksizin, cansiperane görev yapan Tarım ve Orman Bakanlığı çalışanlarımız da sahada yapmış oldukları görevler nedeni ile yıpranmaya maruz kalmakta hatta yaralanan ve yaşamını yitiren arkadaşlarımız olmaktadır. Mesai arkadaşlarımız neredeyse her gün bu tür olayları yaşamakta ve bu olaylarının sayısı her geçen gün artmakta ancak, resmi makamlarca yeterince hukuki ve idari tedbir alınmamaktadır.
Tarım-Orman çalışanlarının yetkili sendikası Toç Bir-Sen olarak; yaralanan mesai arkadaşımıza acil şifalar diliyor, tüm teşkilatımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Aydın'ın Nazilli ilçesinde tarlasında çalışmakta olan bir çiftçinin dikkati, Mergen çayına uçan sürücünün hayatını kurtardı. Kazada araç içerisinde sıkışan sürücü ekiplerin anında müdahalesi ile kurtarılırken, araç içerisinde bulunan alkol şişeleri üzerine jandarma kaza ile ilgili soruşturma başlattı.
Kaza saat 14:00 sıralarında Nazilli'ye bağlı kırsal Sevindikli mahallesi yakınlarında meydana geldi. Edinilen bilgiye göre yönetimindeki 35 HBV 31 plakalı araç ile seyir halinde olan 32 yaşındaki H.B. henüz bilinmeyen bir nedenle direksiyon hakimiyetini kaybederek Mergen Çayı kenarındaki kurutma kanalına uçtu. Kargılıkların arasına uçan otomobil takla atınca araç sürücüsü de aracın içinde mahsur kaldı. Bu sırada tarlada traktörü ile çalışmakta olan Sermet Ekimci adlı çiftçi, bir aracın kurutma kanalına uçtuğunu fark edince durumu 112 ve jandarma ekiplerine ihbar etti. Kısa sürede olay yerine gelen ekipler araçta mahsur kalan sürücüyü kurtararak Nazilli Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı.
Aracın uçtuğu yerin normal şartlarda bulunup görülmesinin mümkün olmadığını belirten Sermet Ekimci, "Tarlada traktör ile çalışıyordum. Bir anda bir aracın uçtuğunu ördüm. Ardından da beni kurtarın sesleri gelmeye başladı. Allah'tan burdaydım gördüm. Yoksa bu araç burada bir hafta 10 gün bulunamazdı" diyerek kısa sürede bölgeye gelen jandarma ve kurtarma ekiplerine teşekkür etti.
Bu arada araçta inceleme yapan jandarma ekipleri otomobil içerisinde bulunan alkol şişeleri üzerine soruşturma başlattı.Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürü Kaya Yıldız, Edirne'de "Hamzadere Barajı Sulaması" ile toplam 131 bin 570 dekar tarım arazisinin sulamaya hazır hale getirildiğini bildirdi.
Yıldız, yaptığı yazılı açıklamada, Edirne'de inşaatı devam eden önemli sulama projelerinin başında "Hamzadere Barajı Sulaması"nın geldiğini belirtti.
Bu kapsamda 273 bin 350 dekar tarım arazisinin sulanmasının sağlanacağını ifade eden Yıldız, bölgede yapılacak sulu tarımla 2020 yılı birim fiyatlarıyla ülke ekonomisine 396 milyon 358 bin lira katkı sağlanmasının hedeflendiğine dikkati çekti.
Yıldız, "Hamzadere Barajı Sulaması" işi kapsamında 2020 yılı öncesi İpsala, Keşan ve Enez ilçelerinde 116 bin 570 dekar tarım arazisinin sulamaya açıldığını belirterek şunları kaydetti:
"Bu yıl 6 bin 400 metre uzunluğunda sulama kanalı inşaatı ve 40 bin metre borulu şebeke, 390 sanat yapısı imalatı yapılmıştır. Fiziki gerçekleşmesi yüzde 80 düzeyinde olan işte, 2020'de yapılan imalatlar karşılığında ilave 15 bin dekarlık tarım arazisi sulamaya hazır hale getirilmiş ve sulamaya açılması için çalışmalar hızla devam etmektedir. Böylece Edirne'de Hamzadere Barajı Sulaması ile 131 bin 570 dekar tarım arazisi sulamaya hazır hale getirildi."
DSİ olarak ülke tarımı ve ülke insanı için özveriyle çalışmaya devam ettiklerini vurgulayan Yıldız, tarım arazilerinin suya kavuşmasını, kapalı sistem sulamanın yaygınlaşmasını ve sulamada su tasarrufu sağlanmasını önemsediklerini, çalışmalarını bu yönde kararlılıkla sürdürdüklerini bildirdi.Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, takipteki krediler nedeniyle zor durumda olan çiftçilerin durumuna dikkat çekti.
Koronovirüs sürecinde önemi daha da artan sürdürülebilir gıda temini için çiftçinin sorunlarının acilen çözümlenmesi gerektiğini belirten Doğru, sorunlara ilişkin çözüm önerileri de sundu.
Tarım sektörünün sürdürülebilir kılınması için çiftçinin üretime aralıksız şekilde devam etmesi gerektiğini savunan Doğru, kur artışı ve bunun maliyetlere yansımasından her sektörün olduğu gibi tarım sektörünün de olumsuz etkilendiğini söyledi.
Doğru, “Şu anda Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri bünyesinde çalışma yapıldığını duyuyoruz. Yıl sonuna kadar açıklanırsa çiftçimize bir rahatlama getirecektir” dedi.
Tarım sektörünün Bankacılık açısından halen güvenilir bir liman olduğuna vurgu yapan Doğru, bunu rakamlarla açıklayarak, şunları kaydetti: “Bankacılık açısından tarımda takipteki krediler oranı diğer sektörlere göre daha düşüktür. İçinde bulunduğumuz malum süreçte bir miktar yükselmiş olsa da halen yüzde 4.1 civarındadır. BDDK raporuna göre bu yılın ilk on ayında çiftçilere 125 milyar lira civarında bankacılık sektörünün verdiği krediler var. 9 milyar lira civarında da tarım kredi kooperatiflerini eklerseniz tarımsal krediler 134 milyar lira civarını buluyor. Geçen yıl ile kıyaslarsak yüzde 16 oranında bir artış söz konusu. Bunu diğer sektörlerle karşılaştırdığımızda ise kredi hacmindeki artış düşük kalıyor. Zira, bankacılık sektörünün ilk on aydaki kredi büyüme hacmi yüzde 36 civarındadır.”
Bu süreçte kredilerin geri ödemesindeki sıkıntıların doğal olduğunu belirten Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, “Çünkü maliyetlerimiz arttı. Yükselen hammadde fiyatlarına rağmen çiftçi hasatta bundan yararlanamadığı için zorluk çekiyor. Özellikle de küçük çiftçi çok zor durumda. Ziraat Bankası yeniden yapılandırma yaptı. Ziraat Bankası’nın 75 milyar lira civarında 685 bin çiftçiye kullandırdığı tarımsal kredisi var. Yapılandırmadan ise 120 bin çiftçi yararlandı ve 7 milyar liralık kısım yapılandırıldı. Yani miktar olarak yapılandırılan kredi miktarı yüzde 9 ancak faydalanan çiftçi sayısına baktığımızda yüzde 17’dir. Bu da düşük montanlı kullandırılan küçük çiftçi kredilerinde daha büyük sorun yaşandığını göstermektedir. Tarım Kredi Kooperatifleri kredilerindeki takip oranının da yüksek olması küçük çiftçimizin finansal durumunun zorlaştığını gözler önüne sermektedir.” dedi.Antalya’da meydana gelen sel felaketi tarım alanlarını telef etti. 787 çiftçinin yaklaşık 15 bin dönüm tarım arazisi zarar gördü, ekinler sular altında kaldı. Sel felaketinin en yoğun yaşandığı ilçelerden Serik’te çilek üretimi yapan çiftçiler bugünlerde kara kara düşünüyor.
Borç harçla eylül ayında ekinlerini eken çiftçinin tam hasada başlayacağı dönemde yaşanan sel nedeniyle tüm ürünler çöp oldu.
Kadriye Mahallesi’nde çilek üretimi yapan Zeynel Burun, zararının 150 bin lirayı bulduğunu söylüyor. 9 dönüm tarım arazisi olan Burun, “7