Türk Tarımının
Dergisi Sesi Habercisi
Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçılar Birliği Derneği İktisadi İşletmesi (BESD-BİR) genetiği deştirilmiş ‘MONN87427’ kod numaralı mısırın tavuklarda yem olarak kullanılması için Tarım ve Orman Bakanlığı’na başvurdu. Bakanlık başvuruyu onaylayarak, kararını Resmi Gazete’de 23 Ocak'ta yayımladı.
Bakanlığın kararına göre 10 yıl kullanım izni verilen GDO’lu bu yem çeşidinin ambalajlanması, taşınması, muhafazası ve nakli için mevzuatta belirtilen kurallara uyulacak ve bu yemin GDO’lu olduğuna ilişkin etiketleme yapılacak.
Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Remzi Baki Suiçmez, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın bir GDO’lu mısır çeşidinin daha yem olarak tavuklarda kullanılmasına izin vermesini eleştirdi. Suiçmez, “GDO’yu tercih etmek, bir yerde GDO lobisini ülkemizde söz sahibi olmasının önünü açmaktadır. Çözüm GDO’lu yem ürünleri değil, doğal ürünler ve doğal beslenmedir” dedi.Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, kırsal kalkınmayı desteklemek amacıyla Başkentli çiftçilere yönelik destek projelerini çeşitlendirerek hayata geçirmeyi sürdürüyor.
Yerli üretimi artırmak ve üreticiye destek olmak amacıyla yeni bir destek projesini daha devreye sokacak olan Büyükşehir Belediyesi Kırsal Hizmetler Daire Başkanlığı; Şereflikoçhisar, Bala ve Haymana ilçelerinde çiftçilere ilk kez “Kırmızı Mercimek Tohumu” dağıtımı gerçekleştirecek.
YAKLAŞIK BİN 400 YERLİ ÜRETİCİYE TOPLAM 400 TON MERCİMEK DAĞITILACAK
Büyükşehir Belediyesi; üretimi teşvik ederek tarımı canlandırmak, nadas alanlarını daraltmak, üretimi ve çiftçilerin gelir seviyesini artırmak, üretim girdi maliyetlerini düşürmek, ülke ekonomisine katkıda bulunmak ve iklim kaynaklı tarım alanlarından maksimum düzeyde fayda sağlamak amacıyla yüzde 90’ı hibe, yüzde 10’u çiftçi katkı payı olmak üzere “Kırmızı Mercimek Tohumu” desteğinde bulunacak.
Şereflikoçhisar, Bala ve Haymana ilçelerinde yaklaşık bin 400 yerli üreticiye toplam 400 ton “Kırmızı Mercimek Tohumu” dağıtımı yapılacak.
BAŞVURULAR 25-27 OCAK 2021 TARİHLERİ ARASINDA
Mercimek tohumu desteğinden yararlanmak isteyen çiftçilerin;
-Bala Gençlik Merkezi,
-Haymana ASKİ Şantiyesi,
-Şereflikoçhisar Fen İşleri Şantiyesine 25-27 Ocak 2021 tarihleri arasında gelerek bizzat başvuruda bulunması gerekiyor.
Kırsal Hizmetler Daire Başkanlığı başvurular tamamlandıktan sonra üç ilçede çiftçilere tohum dağıtımına başlayacak.Ulusal Süt Konseyi’nin bu yıldan itibaren geçerli olmak üzere sütün litre fiyatını 2,30 liradan 2,80 liraya çıkarmasıyla bir derece olsun rahatlayacağını düşünen süt üreticileri, art arda gelen iki süt yemi zammıyla sarsıldı.
Geçtiğimiz yıl bu dönemde 60 liraya satılan bir çuval süt yeminin fiyatı, bu hafta yapılan 7 liralık zamla 135 liraya yükseldi. Aydın’ın İncirliova ilçesinde hayvancılık ve süt üreticiliği yapan Murat Şayık, yapılan zamma isyan ederek, “Süt fiyatlarının 50 kuruş artırılmasından sonra iki kez zam geldi. Artık yeter” diye tepki gösterdi.
60 Liradan 135 Liraya Yükseldi
Geçtiğimiz yıldan bu yana girdi fiyatlarının iki kat arttığını söyleyen Murat Şayık, “Benim 100 baş hayvanım var.Günde yedi çuval süt yemi kullanıyorum. Geçtiğimiz yıl süt fiyatı 2,30 lira iken, yemin çuvalı 60-70 liraydı. Fiyat sürekli arttı, en son yapılan 50 kuruşluk zam sonrası çuvalı 135 liraya yükseldi. Geçtiğimiz yıl 900 lira elektrik parası geliyordu, bu yıl bin 200 lira geliyor. Saman 15-16 liraydı, 25 liraya yükseldi. Bize verilen zam ise sadece 50 kuruş. Tarım Bakanı ve Cumhurbaşkanı’nın bunu görmeleri, ilgilenmeleri gerekiyor” dedi.
Uluslararası kuruluşların desteğiyle, Türk yetkililer doğu Van ilinde tarım ve mülteci yetiştirme konusunda eğitim veriyor.
Eğitim, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü, Türkiye Tarım ve Orman Bakanlığı ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın katkılarıyla Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir.
Mültecilerin Türk toplumuna entegrasyonunu ve ekonomiye katkılarını desteklemek amacıyla İl Tarım Müdürlüğü gözetiminde yürütülmektedir.
Şu anda çiftlikler ve seralarda çiftçilik ve kümes hayvanları teknikleri ile makine ve ekipman kullanımı konusunda 50 mülteciye eğitim verilmektedir.
Bölge Tarım Müdürlüğü Başkanı İbrahim Gürintaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, katılımcıların istihdamda da sertifika ve öncelik alacaklarını söyledi.
Gürintaş, eğitimin Türkiye’de tarım ve kümes hayvanları sektörlerinde eğitimli işçi sıkıntısı çeken işverenlere yardımcı olacağını vurguladı.
Katılımcılardan altı yıl önce İran’dan ailesiyle birlikte Türkiye’ye gelen Yadegar İsmailzadeh, eğitimden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
“Hayatımda ilk defa bu tür becerileri öğrendim,” dedi ve “Fırsatım olsaydı, kendimi tarımda veya kümes hayvancılığında daha fazla geliştirmek isterdim.”
Diğer bir katılımcı, Afgan kökenli Muhammed Herandis, gerekli destek sağlanırsa kendi işini kurmakla ilgileneceğini söyledi.Dr. Ali AYAR
Hayvancılık ve Su Ürünleri Daire Başkanı-TAGEMManisa'nın Saruhanlı Belediyesi, icralık çiftçiye traktör desteğinde bulundu.
Mazot, gübre ve ilaç maliyetlerinin artması, Tarım-Kredi kooperatiflerine, bankalara borçları yüzünden birçok çiftçinin tarlası ve traktörü icralık oldu. Türkiye'de tarımsal üretimde önemli bir noktada olan Manisa'da da traktörlerine haciz konulan yüzlerce çiftçi tarlasında ve bağında iş yapamaz hale geldi.
Saruhanlı Belediye Başkanı Zeki Bilgin, çiftçiden gelen 'traktörüm hacizli, mazot alacak param yok' şikayeti üzerine belediyeye ait 18 traktörü çiftçinin kullanımına verdi. Traktörün mazotu da hayırseverlerin katkılarıyla karşılanıyor.
‘KENDİ TRAKTÖRÜMÜ DE ONLARA VERDİM'
CHP'li Zeki Bilgin, “Kendi traktörümü de çiftçilerimizin kullanımına verdim” dedi.
Üretimin durmaması ve çiftçiye destek için CHP'li Saruhanlı Belediyesi devreye girdi. Saruhanlı'da tarımsal üretimin durmaması ve çiftçinin yükünü hafifletmek amacıyla CHP'li Saruhanlı Belediye Başkanı Zeki Bilgin ‘Üretim Durmasın, Çiftçimiz Kazansın' sloganıyla örnek bir uygulamaya imza attı. Belediyeye ait 18 traktör mazotuyla birlikte ücretsiz olarak çiftçinin kullanımına sunuldu.
"DEVAMI DA GELECEK"
Çiftçiyle sürekli diyalog halinde olduklarını söyleyen Bilgin, üreticinin ‘Üretemiyoruz' isyanına çözüm bulmak için belediye bünyesinde bir çalışma başlattıklarını ifade etti. Bilgin, şunları söyledi: “Pandemi döneminde ziyaret ettiğimiz çiftçilerden birisi bana ‘Üretemiyoruz başkan. Artık durma noktasına geldik. Traktörüm hacizli. Mazot alacak param yok' dedi. Ben de bu isyanın üzerine çiftçimize nasıl destek oluruz diye bir çalışma başlattım. Belediyemiz şantiyesinde 18 adet traktörümüz var. Bu traktörlerimizi işlerimizi aksatmayacak şekilde hafta sonları çiftçimizin hizmetine sunduk. Ayrıca şahsıma ait traktörümü de çiftlerimizin hizmetine sundum.”
ÇİFTÇİNİN DERDİNİ İYİ BİLİRİM
Üreticilerle sık sık bir araya gelip derdini dinleyen Bilgin, “Ben de çiftçiyim, onların derdini iyi bilirim” diye konuştu. Başkan Bilgin, üreticiye katkı sağlamak için başka uygulamaları da hayata geçireceklerini söyledi.
ÜRETİM TEKRAR BAŞLADI
Başkan Bilgin, “Çiftçinin mazotlarını da ilçemizdeki hayırseverlerin katkılarıyla karşılıyoruz. Böylece çiftçimizin üretime devam etmesi için traktörlerimizi mazotlarıyla birlikte ücretsiz olarak hizmetlerine sunmuş olduk. Bu şekilde traktörü icralık olması sebebiyle tarlasında çalışamayan çiftçimiz tekrar çalışır hale geldi” ifadelerini kullandı.
Ayrıca belediye bünyesindeki traktörleri çiftçiler için hazırlayan Bilgin, “Mazot desteğini hayırseverlerimiz karşılıyor” dedi.
'ÇİFTÇİ ÜRETMEZSE BİZ AÇ KALIRIZ'
Saruhanlı'da çiftçinin buğday, mısır, üzüm ve zeytin üretimi yaptığını dile getiren Bilgin, kendisinin de çiftçi olduğunu ve üreticinin sıkıntılarını çok iyi bildiğini söyledi.
Bir ülkeyi ayakta tutan en önemli lokomotifin tarım sektörü olduğuna dikkat çeken CHP'li Başkan Bilgin, sözlerine şöyle devam etti: “Çiftçimizin hali ortada. Bir taraftan pandemi ile boğuşuyor, bir taraftan artan borç yüküyle. Özel bankalar yetmiyormuş gibi şimdi de Tarım Kredi Kooperatifleri çiftçinin üzerine karabasan gibi çöktü. Bu şartlar altında ezilen çiftçi artık üretimi bırakma noktasına geldi. Şu bir gerçektir ki eğer çiftçi üretimi bırakırsa biz açız.”
Yeniden üretime başlayan çiftçileri ziyaret etti, üreticiye destek için başka projeleri olduğunu anlatan Saruhanlı Belediye Başkanı Zeki Bilgin, “Belediye demek sadece bulunduğu bölgeye bina yapmak, alt ve üstyapı hizmetleri sunmak değil. Kentte yaşayanların sıkıntısına ortak olmak da gerekir. Kentin sıkıntı yaşayan esnafına, çiftçisine destek vermek lazım. CHP'li belediyeler sosyal belediyelik anlamında bunu en iyi şekilde yapıyor. Diğer belediyelerin de bunu gerçekleştirmesi gerekir. Saruhanlı Belediyesi olarak önümüzdeki günlerde de çiftçimize imkanlarımız çerçevesinde destek olmaya çalışacağız. Önümüzdeki üzüm sezonunda üreticimize bağ direklerini biz sağlayacağız. Üzümleri açığa dökmemelerini sağlamak için depo alanları sağlayacağız” dedi.Hindistan'da çiftçiler, hükümetin yeni tarım yasalarını askıya alma teklifini reddetti.
57. gününe giren protestolarda, çiftçi liderleri, hükümetin yeni düzenlemeleri 18 ay boyunca askıya alma ve yasaların çiftçilerin talepleri dikkate alınarak incelenmesini sağlayacak bir komitenin kurulması teklifini kabul etmedi.
Çiftçi sendikalarının oluşturduğu koalisyon Birleşmiş Çiftçiler Cephesi, yaptığı açıklamada, hükümetin önerisini reddettiklerini ve yasaların tamamen yürürlükten kaldırılmasından daha azına razı olmayacaklarını bildirdi.
Hindistan'da eylülde tarım sektörüne serbestlik getiren 3 yasanın parlamentoda kabul edilmesinin ardından protestolara başlayan çiftçiler, Pencap ve Haryana'dan başkent Yeni Delhi'ye doğru hareket etmişti.
Kasım ayından itibaren Yeni Delhi sınırındaki çok sayıda noktada kamp kuran çiftçiler, zaman zaman bazı yolları kapatarak protestolarını sürdürüyor.
Yoldaki polis barikatlarını kaldıran çiftçilere göz yaşartıcı gaz, tazyikli su ve coplarla müdahale edilmişti. Eylemlerini Yeni Delhi'ye taşıyan çiftçiler, yeni tarım yasalarının kazançlarını azaltacağından, aracı şirketlere daha fazla yetki tanıyacağından ve sonunda kendilerini topraksız bırakacağından endişe ediyor.
Modi, çiftçilerin eylemlerini başkente taşıması üzerine Uttar Pradeş eyaletinde düzenlediği mitingde, çiftçilerin muhalefet partileri tarafından yanlış yönlendirildiğini ve yeni yasaların çiftçilerin yararına olduğunu söylemişti.
Hindistan'da muhalefet partileri ve Modi'nin bazı müttefikleri, yasaların çiftçi karşıtı olduğunu belirtiyor.
Hindistan'da son olarak Yüksek Mahkeme, yasalarla ilgili olarak yürütmeyi durdurma kararı almıştı.
Narendra Modi hükümeti ve çiftçiler arasında 10. tur görüşmelerde, çiftçi liderlerine yasayı askıya alma teklifi yapılmıştı.
Antalya’lı çiftçi Mustafa Çetin çiftçinin yaşadığı güçlüklere rağmen ne kadar önemli bir iş yaptığını 40 saniyede anlattı. Kurduğu yer sofrasında çiftçilerin ürettiği ürünleri sıralayarak, "Zehirli dilleriyle çiftçinin ürettiği ürünü kirleten cahiller esas zehir domateste değil, sizin dilinizde. Şu sofraya bir bakın. Domates, çiftçiden, peynir çiftçiden, biber çiftçiden, çay çiftçiden, şeker çiftçiden çiftçi olmadan ne yiyeceksiniz ne!" dedi.
Antalya Kumluca Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Mustafa Çetin çiftçilerin, pandemi döneminde vatandaşın sofrasına sağlıklı ürün koyabilmek için canla başla çalıştığını söyledi. Uzman olmayan kişilerin dile getirdiği "Kışın üretilen domatesin zehirli" olduğu iddialarının gerçeğini yansıtmadığını ve yerli üreticiye olan güveni de sarstığını belirten Çetin şunları söyledi:
"Onlarca problemin altında ezilen çiftçi bu kadar zulmü hak etmemektedir. Bıçak kemiğe dayanmıştır. Zehirli dilleriyle çiftçinin ürettiği ürünü kirleten cahiller esas zehir domateste değil, sizin dilinizde. Hele şu sofraya bir bakın. Domates çiftçiden, peynir çiftçiden, biber çiftçiden, çay çiftçiden, şeker çiftçiden... Çiftçi olmadan ne yiyeceksiniz ne... Bir düşünün. Çin sarımsağı mı yiyeceksiniz. Konuyla alakalı alakasız insanların konuşması bizi çok üzmektedir. Yaz aylarında üretilen domatesler neyse kış aylarında bizde aynısını aynı kalitede üretiyoruz. Neden çünkü bölgemiz mikroklima özelliğinden dolayı sıcak bölge yazın bu bölgede domates üretilemiyor. Onun için karalama kampanyası düzenleyen doktorlara sporculara kesinlikle izin vermeyelim."
Kumluca’da domatesin fiyatının 1,5-2 lira bandında üreticiden alınarak İstanbul'da 12-14 liradan satıldığını ifade eden Çetin, "Bugün 16 ocak 2021 domates fiyatı Kumluca da 1,5-2 lira İstanbul’da 12-14 lira bu üreteninde tüketenin de belini bükmektedir. Yerel kooperatifleri destekleyelim ki parayı götüren, aracıları aradan kaldırarak tarımı sürdürebilir hale getirelim. Bu konuyla alakalı gerekeni yapmazsak ülke tarımı çıkmaza gider. Geçtiğimiz yıllarda sarımsak krizi yaşamıştık. İthal çin sarımsağın analizlerinde kimyasallar çıkmıştı. Bugün domates de salatalık da biber de ithal ürün tüketen bir ülke olmak istemiyorsak ülkemize çiftçimize sahip çıkalım" diye konuştu.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, salgından dolayı geciken elektrikli traktörün 3 ay içinde banttan ineceğini açıkladı. Bakan Pakdemirli, büyük tasarruf sağlayacak olan elektrikli traktörle ilgili, “Dünyada Türkiye’den başka seri üretime hazır bir elektrikli traktör platformu yok” dedi.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nde düzenlenen Covid-19 Süreci ve Sonrasında Gıda Sektörü Değerlendirme Toplantısı'na katıldı.
Türkiye ekonomisinin büyümesinde tarımın önemli bir rolü olduğunu kaydeden Bakan Pakdemirli, “Yüzde 5.3 büyüyen bir sektör tarım orman sektörü. Türkiye ilk üç çeyrekte 0.5 büyüdü. Yüzde 5.14 tarım sektörü büyüdü. Doğru işler yaptık ki gıdada, tarımda, tarımın paydaşlarında doğru neticeler alabildik” dedi.
Elektrikli traktör konusunda da açıklamalarda bulunan Bakan Pakdemirli şunları söyledi;
Tarımın geleceği, geleceğin tarımı diye bir platform altında hem dijital projeler hem de Türkiye'nin büyük iş adamlarıyla buluşarak onları da tarıma yönlendirme konusunda bir platform oluşturduk.
Türkiye'nin elektrikli traktörünü bantlardan çıkarmak üzereyiz. Dünyada Türkiye'den başka seri üretime hazır bir elektrikli traktör platformu yok. Tahmin ediyorum ilk 3 ay içerisinde, aslında sene başında olacaktı üretim, pandemiden dolayı bazı malzemeler tedarik edilemedi. İlk 3 ay içerisinde elektrikli traktörümüz hazır.
Bunun manası ne? Yüzde 80 daha tasarruflu bir ürünle, elektrikli traktörle çiftçimiz çok daha rahat bir şekilde üretimini yapabilecek. 45 dakikada 8 saatlik şarj olacak.
Aşırı kuraklıktan dolayı tarlaya ektikleri ürünlerini kaybetme korkusu yaşayan Osmaniyeli çiftçilerin yüzü, 4 gündür yağan yağmurla güldü. Yağmurun tam zamanında imdatlarına yetiştiğini belirten çiftçiler, buğdaylarının kuraklıktan ölmek üzereyken tekrardan canlandığını söylediler.
Osmaniye’de yaz aylarının yağışsız geçmesi, kış aylarının da yeterince yağışlı olmaması nedeniyle bölgede yaşanan kuraklık çiftçileri tarlalarına ektikleri buğdayları sulamaya teşvik etmişti. Yaşanan kuraklığın ardından etkili olan sağanak yağışlar Düziçi ilçesinde çiftçilik yapan vatandaşların yüzünü güldürdü. Aşırı kuraklıktan dolayı kuruma aşamasına gelen ürünlerinin yağışla birlikte tekrardan canlandığını söyleyen çiftçiler, toprağın suya doyduğunu ifade ettiler.
"Allah’ın bereketi tam zamanında çiftçilerin imdadına yetişti"
Yaşanan kuraklıktan dolayı yağmur için dua ettiklerini kaydeden çiftçilerden biri şöyle konuştu:
“Son zamanlarda çok büyük bir kuraklık vardı. Dua ediyorduk Allah’a bizlere de yağmur nasip et diye çünkü sulama mevsimi değil. Yağmur bekliyorduk. 4 gündür güzel bir yağmur yağdı. Yağmurla beraber dağlarda kar yağdı, inşallah gelecek yıla kuraklık yaşamayacağız. Allah’ın bereketi tam zamanında çiftçilerin imdadına yetişti. Buğdaylarımız kuraklıktan ölmek üzereyken yağmurla birlikte tekrardan canlandı. Kuraklık nedeniyle ektiğimiz ürünlerden bir hayli zorluk çektik. Bazı çiftçiler tarlalarını sulamak zorunda kaldılar. Ama şu an yağmurla birlikte topraklar suya doydu. Şu anda buğdaylarımız su içerisinde inşallah daha fazla verim alacağız”
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından yayınlanan yeni laboratuvar protokolü ile gıdalardaki endüstriyel trans yağlar izlenebilecek.
Sağlığa Evet Derneği, gıdalarda kullanılan endüstriyel trans yağlar ile hayvansal kaynaklı trans yağları birbirinden ayrıştıracak analiz metodunun, Türkiye’de de uygulamaya alınması çağrısı yaptı.
Hayvansal kaynaklı yağlar ile endüstriyel trans yağlar ayırt edilebilecek
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın hazırladığı, endüstriyel trans yağlara kısıtlama getiren Türk Gıda Kodeksi Gıdalara Vitaminler, Mineraller ve Belirli Diğer Öğelerin Eklenmesi Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, 7 Mayıs 2020 tarihli ve 31120 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştı. Yapılan değişiklikle, 100 gr yağda 2 gr’dan az endüstriyel trans yağ kısıtlaması, 1 Ocak 2021 tarihinde başladı. Söz konusu kısıtlamadan gıda sektörüne hammadde tedarik eden dev gıda firmaları ise muaf tutuldu.
Türkiye’de de kullanılan önceki analiz metodu ile hayvansal trans yağlar ile endüstriyel trans yağlar birbirinden ayırt edilemiyordu. Bu nedenle kısıtlamanın izlenmesi ve gerektiğinde yaptırım uygulanmasının mümkün olmadığına dikkat çeken Sağlığa Evet Derneği, düzenlemenin uygulanmasında zorluklar olacağı konusunda uyarı yapmıştı.
Trans yağ, yılda 500 bin kişinin ölümüne neden oluyor
DSÖ’nün yayınladığı yeni protokolde bildirilen analiz metodu kullanılmaya başlandığında ise, yönetmelik değişikliği fiilen uygulamaya konulmuş olacak.
Sağlığa Evet Derneği Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı, “Trans yağ tüketimi yılda 500 bin kişinin ölümüne neden olmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü trans yağ tüketiminin günlük toplam enerji alımının %1’inden daha az olması gerektiğini belirterek, 2023 yılına kadar endüstriyel olarak üretilen trans yağların küresel gıda tedarikinden tümden kaldırılmasını öngörüyor.” diye belirtti.
“Yeni analiz metodunu Türkiye de uygulamaya almalı”
Dernek Yönetim Kurulu Üyesi Tanzer Gezer ise, gıdalarda kullanılan endüstriyel trans yağlar ile hayvansal kaynaklı trans yağları birbirinden ayrıştıracak analiz metodunun nihayet belirlendiğine vurgu yaptı. Gezer, “Türkiye’nin bu metodu en kısa zamanda uygulamaya alması önemlidir. Tarım ve Orman Bakanlığı, endüstriyel trans yağların kısıtlanması yönünde gösterdiği kararlılığı, yönetmeliğe uyumu izlemek için de göstereceğine inanıyoruz. En kısa zamanda ilgili laboratuvarların alt yapılarının tamamlanması ve yeterliliği olan laboratuvarların sayılarının arttırılarak tüm ülkeye yayılması önemlidir.” dedi.
Diyarbakır'ın Çınar ilçesinde 6 ayaklı doğan kuzu herkesi şaşırttı. Uzun yıllardır hayvancılık ile uğraşan Bulut; "Doğum esnasında ters dünyaya geldi, ancak sağlığında her hangi bir sıkıntı yok, sütünü içiyor. Diğer kuzularla birlikte koşup eğleniyor. Onlardan tek farkı sadece 6 ayaklı olması" dedi.
İlçeye bağlı Düzova Mahallesi'nde küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yapan Maksut Bulut'a ait koyunlardan biri, ikisi boyun kısmında 6 ayaklı kuzu doğurdu.
Görenlerin şaşkınlıkla baktığı 6 ayaklı kuzu mahalle sakinlerinin ilgi odağı haline geldi.
Maksut Bulut, yaptığı açıklamada, yaklaşık 20 gün önce sağlıklı bir şekilde doğan kuzunun 6 ayağının olduğunu görünce büyük şaşkınlık yaşadıklarını belirtti.
Geçimini hayvancılıkla sağlayan ve yaz aylarında su ihtiyacı artan üreticinin imdadına, İzmir Büyükşehir Belediyesinin kırsalda hayata geçirdiği 83 hayvan içme suyu göleti ile yetişti. Önceki yıllar susuzluk nedeniyle sürülerini yüzlerce kilometre uzağa taşımak zorunda kalan Menemen Telekler Mahallesi'ndeki çiftçiler artık neredeyse vazgeçmek zorunda kaldıkları hayvancılığa yeniden sarıldı.
Trakya'daki yağış, kirliliğiyle gündemde olan Ergene Nehri’nin taşmasına neden oldu, binlerce dönüm tarım arazisi sular altında kaldı. DSİ'nin 'turuncu alarm' verdiği Ergene Nehri'nden taşan suların ekili ürünlere zarar vereceği endişesini taşıdıklarını söyleyen Trakya Platformu Sözcüsü avukat Bülent Kaçar, "Bu durum bizim açımızdan endişe verici. Şu an tarım yapılan tarlalarımıza, kimyasal sanayi atıkları yayılıyor. Ergene'de yıllardır kirlilik sonucu dipte olan çamur da yayılıyor. Kansorejen maddeler şu an tarıma ve doğaya saçılmış durumda" dedi.
Son 91 yılın en kurak dönemini yaşayan Trakya’da son günlerde etkili olan yağış, Edirne’deki Tunca ve Meriç nehirlerinin su seviyelerini arttırYağış, kirliliği ile gündemde olan Ergene Nehri'nin su seviyesini de 10 metreküp/saniyeden 250 metreküp/saniyeye yükseltti.
DSİ Edirne 11 Bölge Müdürlüğü'nün 'turuncu alarm' verdiği Ergene Nehri, Edirne'nin Uzunköprü ilçesinde taşarak, bölgedeki ekili tarım arazilerini sular altında bıraktı.
Taşkının kent merkezine doğru geldiği görülürken, nehir sularının getirdiği kimyasal atıklar, çevreyi siyaha boyadı.
Yıllardır sanayi atıklarıyla kirli akan Ergene Nehri’nin taşmasının büyük bir çevre kirliliğine yol açacağını söyleyen Trakya Platformu Sözcüsü avukat Bülent Kaçar, "Trakya'da beklenen, özlenen yağışlar geldi. Hem Meriç hem de Ergene Nehri'nin debileri arttı. Önlem alınmayan noktalarda taşkınlar yaşanıyor. Şu an Uzunköprü ilçesinin kenar mahallerindeki evlere kadar, tarım arazilerine yayın su çoğalmış durumda. Tabi bu durum bizim açımızdan endişe verici. Şu an tarım yapılan tarlalarımıza kimyasal sanayi atıkları yayılıyor. Ergene'de yıllardır kirlilik sonucu dipte çökermiş olan çamurlarda yayılıyor. Kansorejen maddeler şu an tarıma ve doğaya saçılmış durumda. Şu an taşan çamurlar, nehir kıyısındaki çimeni lacivert renge çevirirken betonları siyaha boyamış durumda. Tarım arazilerine taşan bu zehirli su, çevreye ve yer altı kaynaklarına karışacak" dedi.
Uzunköprü İlçesi Ziraat Odası Başkan Vekili Özcan Kayalı da Ergene'nin taşmasıyla sular altında kalan buğday ve kanola bitkilerinin çürüme tehlikesi yaşadığını söyledi. Kayalı, "Ergene ovasında 60 bin dekar tarım arazisi sular altında kaldı. Meriç Nehri'nde taşkın var ve orada da 100 bin dekar arazi ile ekili arazilerinin de sular altında kaldığı söyleniyor. Su 5 gün içinde çekilmez ise ekili buğday ve kanola suyun altında çürüyebilir. Bugün üçüncü gün, iki gün daha suyun altında kalırsa, bitki yok olur. Taşkın sularının bir an önce ekili araziden akması lazım. Ergene Nehri'nden tarım arazilerine yayılan suyun, tarlalara zararı olacaktır" şeklinde konuştu. İlçedeki ekili arazileri sular altında kalan üreticiler de tedirgin olduklarını dile getirdi.
Ağrı'nın Tutak ilçesine bağlı Batmış köyünde yazın tarım ve hayvancılıkla uğraşan vatandaşlar, kışın ailelerini geçindirmek için Murat Nehri'nde zorlu balık avına çıkıyor.
Hayvanlarının bakımını yaptıktan sonra köyün önünden geçen Murat Nehri'nin yolunu tutuyor.
Balık avı hazırlıklarını yapıp su geçirmeyen tulumlarını giyerek iyi bir başlangıç için "vira bismillah" diyen köylüler, nehrin yüzeyindeki buzlara küreklerle vurarak balıkların yerini tespit ediyor.
Bölge halkının nehirlerde avlanmak için kullandığı ve "serpme" ismini verdiği ağı suya atan balıkçılar, bir süre bekledikten sonra ağı sudan çıkarıp avladıkları balıkların sevincini yaşıyor.
Ağlarını atmak ya da toplamak için dondurucu soğuğa rağmen nehirdeki buzların üzerine çıkan vatandaşlar, avladıkları balıkları çuvallara dolduruyor.
Sabah erken saatlerde başladıkları zorlu mesailerini akşam saatlerine kadar sürdüren balıkçıları, çuval dolusu balığı tahtalardan yaptıkları kızaklara koyarak evlerine doğru dönüş yoluna koyuluyor.
Batmış köyünde yaşayan balıkçılardan Orhan Artış, çetin geçen kış nedeniyle balık avlarken çoğu zaman kaş ve kirpiklerinin kırağı tuttuğunu söyledi.
Köylülerin kışı balık avlayarak geçirdiğini anlatan Artış, şöyle konuştu:
"Murat Nehri'nin donmaya başlamasıyla biz de balık avına çıkıyoruz. Bu şekilde geçimimizi sağlıyoruz. Günde ortalama 50-100 kilogram balık avlıyoruz. Havalar soğuk olduğu için balık avlamak daha da zorlaşıyor. Kışın suya girmek balık avlamak kadar zordur. Bazen buzu kırıp suyun içine giriyoruz, bu da bizi çok zorluyor. Ne yapalım ekmek davası. Nehirdeki buzlar eriyinceye kadar sürekli balık avlıyoruz."
Avladıkları balıkların büyük bir kısmını satarak evlerini geçindirmeye çalıştıklarını aktaran Artış, geriye kalanını da tükettiklerini sözlerine ekledi.Mersin’in Tarsus ilçesinde dünkü dolu yağışı nedeniyle 600 dekar ekili tarım arazisinin zarar gördüğü açıklandı.
İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğünden yapılan açıklamada, dün etkili olan dolu yağışı sonrası ön hasar tespit çalışmasının tamamlandığı belirtildi.
Çalışmalar neticesinde ilçeye bağlı Kaklıktaşı, Tepetaşpınar, Pirömerli, Belen ve Karadiken mahallelerinde nergis, bakla, bezelye ve yeşil soğan gibi ürünlerin ekili olduğu 600 dekarlık ekili tarım arazisinin zarar gördüğünün tespit edildiği kaydedildi.
Dolu nedeniyle oluşan zararın, 1 milyon lira civarında olduğu ifade edildi.
Sakarya'nın Kaynarca ilçesinde ikinci ürün olarak ekilen lahana, bu sezon kalitesi ve fiyatıyla çiftçiyi sevindirdi.
Çiftçiler, yetiştirdikleri lahanaları sökerek traktörlerle getirdikleri "lahana borsası" adı verilen meydanda satışa sunuyor. Mahsulün önceleri talebe göre çiftçilerin belirlediği fiyatı, şimdilerde Kaynarca Sebze Üreticileri Birliği tarafından tespit ediliyor.
Kaynarca Ziraat Odası Başkanı İbrahim Çakar, ilçede 7 mahallede yaklaşık 100 çiftçi tarafından lahana üretimi yapıldığını söyledi.
Çakar, Kaynarca lahanasının sınırlı miktarda yetiştirildiğini dile getirerek, "Kaynarca lahanası, Türkiye genelinde tanınan en güzel lahana olarak bilinir. Toprağın yapısından kaynaklı bir lezzet farkı var. Hayvan gübresi harici kimyasal gübrelerden kullanılmaz, ilaçlamayı da minimum seviyede tutarız. O yüzden lahanamızın kalitesi de çok yüksektir." diye konuştu.
Bölgede yaklaşık 1500 dekar alanda lahana ekimi yapıldığını belirten Çakar, buradan yıllık yaklaşık 5 bin ton ürün hasadı yapıldığını bildirdi.
Çakar, başta İstanbul olmak üzere yakın illere lahana gönderildiğini ifade ederek, "Fiyat belirlemesini Sebze Üreticileri Birliğimiz yapıyor. Birlik başkanımız bu konuda fiyatları ayarlamaya çalışıyor, biz de elimizden geldiği kadar destek veriyoruz. Bu yıl üretim ve fiyatlar oldukça güzel, çiftçimiz memnun. Lahana ikinci ekim olduğu için kış sezonunda çiftçilerimize ekstra gelir kapısı oluyor. Şu anda tanesi 6 lira civarında satılıyor." dedi.
Kaynarca Sebze Üreticileri Birliği Başkanı Tuncay Yıldız da Birliğin öncelikli amacının aracıları ortadan kaldırmak olduğunu söyledi.
Satışların devam ettiğini dile getiren Yıldız, şunları kaydetti: "Sadece lahana değil, geçen sene kırmızı lahanaya, bu yıl karnabahara da başladık. Çeşitlerimizi çoğaltıyoruz. Şu an ürünlerimizi anlaştığımız yerlere Bursa, Ankara, İstanbul hallerine gönderebiliyoruz. Birlik açısından bir sıkıntımız yok. Şu an karnabaharımızı, lahanamızı, kırmızı lahanamızı kendimiz pazarlayabiliyoruz. Aracıları kaldırdıktan sonra malımızı tüketiciye doğrudan kendimiz daha uygun fiyata verebiliyoruz. Hem bizim açımızdan hem de çiftçi için kazançlı oluyor. İstanbul, Ankara, Bursa hallerine gidip vatandaşa doğrudan malımızı ulaştırabilmek için marketlerle, yemekhanelerle anlaşma yaptık. Aracı olmayınca hem çiftçi hem de vatandaş kazanıyor."
Yıldız, hava şartlarına bağlı olarak lahana fiyatının değişiklik gösterdiğine işaret ederek, "Şu an tane fiyatı 4 ile 6 lira aralığında. Hafta sonları vatandaşlarımız evinde oluyor, biz tarlamızda çalışarak üretime devam ediyoruz." dedi.
2021 yılını su ve sulama yatırımlarında hamle yılı olarak tasarladıklarını belirten Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Gelecek yıl 51 baraj ve 39 gölet olmak üzere toplam 90 depolama tesisi daha bitirerek, depolama sayısını 1617’ye, kapasitesini ise 180 milyar metreküpe ulaştıracağız dedi.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde gıda arz güvenliğinde ve vatandaşların temel gıda maddelerini temininde sorun yaşanmadığına dikkat çeken Pakdemirli, “Bakanlık olarak gıda ihtiyacını karşılayacak ürün stokları kontrol edilerek, fiyat artışlarının olmaması için takiplerimiz devam etmiştir. Aralık ayı itibarıyla 19,9 milyar lira destek ödenmiş olup, ödemeler devam etmektedir.Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Özçatalbaş, dünyada büyümesi beklenen tarım pazarından bölgenin yüksek pay alması için 2021’in ‘Dünyada Antalya Yılı’ olarak belirlenmesini istedi.
Birleşmiş Milletler (BM), 2021’i ‘Meyve ve Sebze Yılı’ olarak ilan etti. Karar, tarımsal üretimi ve ihracatıyla öne çıkan Antalya’nın pazar potansiyelini artırıcı bir gelişme olarak değerlendirildi. BM’nin bu kararının bölge tarımı ve turizmi için umut vadettiğini belirten Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Özçatalbaş, 2021’in ‘Dünyada Antalya Yılı’ olarak sunulmasını önerdi.
DÜNYADA 5’İNCİ SIRADAYIZ
Türkiye’nin meyve üretiminde dünyada 5’inci sırada yer aldığına ve Antalya’nın da 10 milyar liranın üzerindeki hasılasıyla tarımda Türkiye’nin lider kenti olduğuna vurgu yapan Çatalbaş, “Dünya turizminde marka olan Antalya, 2021 yılında yaş meyve ve sebze üretim potansiyeliyle de gündeme getirilebilir. Bu Antalya imajına büyük katkı sağlar” diye konuştu.
SEBZEDE ÜRETİM ÜSSÜ
Turizmde bir dünya markası olan Antalya’nın, meyve ve sebzede de üretim üssü olması yönünde adımlar atılması gerektiğini söyleyen Orhan Özçatalbaş, “Antalya, 360 bin dekar alanda üretim faaliyeti gerçekleştiren yaklaşık 140 bin çiftçisiyle Türkiye’de lider konumunda. Türk tarımına katkısı son derece önemli ve özellikle meyve-sebze üretim gücü çok yüksek” dedi.
KÜRESEL BİR AKTÖR OLALIM
Antalya’nın tarımda küresel bir aktör olmak için büyük bir potansiyeli bulunduğunu savunan Prof. Dr. Özçatalbaş, şöyle bilgi verdi: “2021’in Meyve ve Sebze Yılı ilan edilmesi nedeniyle ortaya çıkan potansiyele sarılmak gerekir. Vizyoner bir bakışla kamu ve özel sektör, sivil toplum ve üniversite gibi tüm paydaşlarla birlikte yola çıkmak gerekiyor. Etkili koordinasyon ve yönetişimi sağlayacak tüm araçlar, Antalya’nın başarısı, dahası Türkiye’nin hedeflerine ulaşması için kullanılmalı. Antalya avantajlı olduğu her alanda liderliğini sürdürmek kabiliyetinde olmalı. Bunun için yeni stratejiler geliştirmek ve rekabetteki üstünlüğümüzü korumak için yeni adımlar atmak durumundayız.”
TÜRKİYE’DE İLK SIRADA
Tarımsal üretim verilerine göre Antalya 9 üründe Türkiye’de ilk sırada. Domatesin yüzde 21’ini, mantarın yüzde 55’ini, salatalığın yüzde 28’ini, biberin yüzde 15’ini, baklanın yüzde 17’sini, narın yüzde 23’ünü, portakalın yüzde 28’ini ve avokadonun yüzde 81’ini Antalya üretiyor. Kabak, muz, armut, yenidünya ve karpuz üretiminde ise ikinci sırada yer alıyor. Son yıllarda muz ve avokado başta olmak üzere tropik ürünlerde de büyük atılım içinde olan Antalya, Türkiye genelindeki örtü altı üretim alanlarının yüzde 42’sine ve cam sera varlığının ise yüzde 85’ine sahip.
Avrupa Birliği'nin finansal desteği, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) uzmanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın iş birliğinde hayata geçirilen "Uygulamalı Çiftçi Okulu" projesi devam ediyor.
Proje kapsamında, Van ve yöresinde önemli geçim kaynaklarından olan kahvaltı sofralarının vazgeçilmezi otlu peynirin, marka değerinin ve kalitesinin artırılması, daha geniş pazarlara satılması amacıyla Çatak ilçesinde "uygulamalı otlu peynir yapımı kursu" başlatıldı.
Tarım ve Orman İl Müdürlüğü görevlileri, kursa katılan 25 kadını, koyun sütü ile yaylalardan toplanan dağ nanesi, kekik, sirmo (yabani sarımsak), mendo, helis, siyabo gibi endemik otlarla hazırlanan otlu peynirin tuz oranı, sütün saklama koşulları, plastik bidonlar yerine topraktan yapılan küplerin kullanılması konularında bilgilendiriyor.
Daha önce geleneksel yöntemleri kullanan kadınların, 6 ay sürecek eğitimlerin ardından, belirlenen standartlar doğrultusunda ürettikleri peynirleri, daha sağlıklı koşullarda muhafaza ederek pazarlanması hedefleniyor.
Proje Koordinatörü Bünyamin Hakan, kentin en önemli değerlerinden otlu peynirin değerini artırmak ve özelliklerini koruyarak gelecek nesillere aktarmak amacıyla kursun düzenlendiğini söyledi.
Van'ın tarım, hayvancılık ve gıda yönünden önemli bir şehir olduğunu belirten Hakan, şunları kaydetti:
"Uygulamalı Çifti Okulu duvarı olmayan okuldur. Üreticilerimize sahada, karla kaplı bahçelerde ve ahırlarda eğitimler veriyoruz. Çiftçilerimizin iş becerilerini geliştirmeyi, kazançlarını artırmayı ve onlara iş olanağı sağlamayı amaçlıyoruz. Proje kapsamında Çatak'ta 25 kadın üreticiye otlu peynir yapımıyla ilgili eğitimler veriyoruz. Eğitimler sayesinde kentimizin en önemli değeri olan otlu peynir hak ettiği değeri görecek. Marka haline getireceğimiz otlu peyniri tüm dünyaya tanıtmayı hedefliyoruz. Otlu peyniri ihracatı olan bir ürün haline getireceğiz."
Karabük’te, bir gözünde protez bulunan epilepsi hastası Samet Karaman (30), 3 yıl önce İŞKUR tarafından verilen hibe krediyle 5 inek, Tarım İl Müdürlüğü’nden de 3 inekle hayvancılığa başladı. Hayvan sayısını 17’ye çıkaran Samet Karaman, "Arkadaşlarıma tavsiyem gelip köyde hayvancılık yapsınlar‘’ diye konuştu.
Karabük’e bağlı Kahyalar köyünde yaşayan Samet Karaman, görme engelli olarak doğdu. Epilepsi hastası da olan Karaman'ın sağ gözüne protez takıldı. Çocukluktan bu yana dedesi ile hayvancılık yapan Karaman, 3 yıl önce İŞKUR'dan aldığı engelli hibe desteği ile 5 inek alarak hayvancılığa başladı. Tarım İl Müdürlüğü’nden de 3 inek alan Karaman, aradan geçen zamanda 17 hayvan sahibi oldu.
İŞKUR’dan 5, İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nden 3 olmak üzere 8 büyükbaş hayvan aldığını, şu anda hayvan sayısını 17'ye çıkardığını ifade eden Samet Karaman, ‘’Hafta sonları dedemin yanına geliyordum. Dedemle birlikte inekleri güdüyordum. Hayvancılığa dedemin sayesinde başladım. Devletten destek aldım. İŞKUR'dan 5, İl Tarım ve Orman Müdürlüğünden 3 tane aldım. Hayvanlarımı çoğalttım. 17 tane hayvanım var şuan. Bu işi yapmak ve büyütmek için daha da destek istiyorum. Epilepsi hastalığım var. Günde 3 tane ilaç kullanıyorum. Sağ gözümde de protez var. Arkadaşlarıma tavsiyem gelip köyde hayvancılık yapsınlar‘’ diye konuştu.
Tarım ve Orman İl Müdürlüğü tarafından, “Çanakkale ilinde küçükbaş hayvanlarda süt verimi ve üretiminin arttırılması” projesi hazırlandı. Proje ile Ezine peynirinin ham maddesi olan koyun sütü talebini karşılamak ve bölgedeki küçükbaş hayvancılık işletmelerinin verimliliğini arttırmak amaçlanıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından proje desteklendi ve finanse edildi. Geçtiğimiz gün Vali İlhami Aktaş ve yetkililer, alanda incelemelerde bulundu. Çanakkale’de Ezine ve Bayramiç bölgesinde küçükbaş hayvancılık desteklenecek ve üretimin arttırılacak.
Tarım ve Orman İl Müdürlüğü tarafından, “Çanakkale İlinde Küçükbaş Hayvanlarda Süt Verimi ve Üretiminin arttırılması” projesi yapıldı. Hazırlanan projeye Tarım ve Orman Bakanlığı destek verdi ve finansman sağladı. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin talimatları üzerine Ezine Merkez ve Bayramiç Yukarı Şevik köylerinde toplu küçükbaş yetiştiriciliği yapılacak. Alanda geçtiğimiz günlerde Vali İlhami Aktaş ve yetkililer incelemelerde bulundular.
Gerçekleşen incelemeye, Vali İlhami Aktaş, AK Parti Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu, Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürü Zekeriya Erdurmuş, Ezine Kaymakamı Hacı Arslan Uzan, Bayramiç Kaymakamı Sercan Gökdemir, Tarım ve Orman İl Müdürü Erdem Karadağ, Ezine Belediye Başkanı Güray Yüksel, Ezine OSB Müdürü Alper Altınok, Bayramiç Ziraat Odası Başkanı İsmail Pehlivan’da katıldı.
Ezine Danışment Mahallesi ve Bayramiç Yukarı Şevik Köyü mera alanında yapılan incelemelerde, Tarım ve Orman İl Müdürü Erdem Karadağ tarafından proje kapsamında küçükbaş hayvanlarda kaliteyi ve üretim miktarını arttırmak amacıyla hayvancılığın toplu olarak yapılabileceği alanlarda hayvan ıslah çalışmaları, meralarda ihtiyaç duyulan altyapı çalışmalarını, barınakları iyileştirmesi, barınakların altyapılarını iyileştirilmesi ve hayvan bakım besleme konusunda verilecek eğitimler hakkında bilgi verildi.
“Çalışmalar birbiri ardına meyvelerini veriyor”
Konuyla ilgili açılamalarda bulunan AK Parti Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu, “Son yıllarda, kentimizin markasını daha üst seviyelere taşımak adına sürdürdüğümüz çalışmalar birbiri ardında meyvelerini veriyor. Grup Başkanvekilimiz Bülent Turan ile, her alanda büyük yatırımları kentimize kazandırarak, potansiyelimizi daha da iyi değerlendirmeyi amaçlıyoruz.
“Çanakkale’mizin ön planda olacağı bir dönem olacak”
Çiftçimiz, üreticimiz, esnafımız, vatandaşımız çalışmalarının karşılığını hak ettikleri şekilde alsınlar istiyoruz. Gıda ürünlerimizi hem ülke hem dünya piyasasına daha kolay sunabileceğimiz Ezine Gıda OSB, Ayvacık jeotermal sera OSB… Sonrasında peynir denince ilk akla gelen ürün olan Ezine peynirinin hammaddesi koyun sütünü de daha bol, daha kaliteli, daha ulaşılabilir hale getirmek istiyoruz. Önümüzdeki dönem, ulaşımdan üretime, tarımdan hayvancılığa her yönüyle Çanakkale’mizin ön planda olacağı bir dönem olacak” dedi.Çorum'un Alaca ilçesine bağlı İbrahim köyünde sulama amacıyla inşa edilen gölet, kuraklık nedeniyle kıyıdan yaklaşık 100 metre çekildi. Bölgede bulunan ve geçmişte kullanılan Alacahöyük yolu da tekrar gün yüzüne çıktı.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre, olağanüstü kuraklığın yaşandığı illerin başında Çorum geliyor. Yaşanan kuraklık nedeniyle içme suyu sağlanan barajlardaki rezervlerde önemli oranda düşüş yaşanırken kırsalda bulunan göletler de kuraklık nedeniyle olumsuz etkilendi.
Alaca ilçesine bağlı İbrahim köyünde sulama amaçlı inşa edilen İbrahim köyü göletindeki sular, kuraklık nedeniyle kıyıdan yaklaşık 100 metre çekilirken gölün altında kalan eski Alacahöyük yolu da su yüzüne tekrar çıktı.
Yaklaşık 35 yıl önce yapılan gölette son yılların en düşük su seviyesi yaşanıyor. Gölette yaşanan bölgedeki çiftçileri endişelendirirken, kuraklığın ürkütücü boyutları havadan görüntülendi.
Göletin daha önce tamamen su ile dolu olduğunu dile getiren çiftçi Ali Rıza Baz, “Mayıs ayından bugüne yağmur yağmıyor. Buraya damla düşmüyor. Burası deniz gibiydi. Derya gibiydi. Balıkyakalanıyordu” dedi.
Suyun hayat olduğunu vurgulayan Baz, suyun tasarruflu kullanılması çağrısında bulundu.
Kuraklık nedeniyle barajlar ve göletler gibi tarım arazilerinin de etkilendiğini anlatan Baz, “Önceden köyümüzde 4 tane çeşmemiz vardı. Köylüler bir tane çeşmemiz var ondan faydalanıyor. Damla su yok. Suyu tasarruflu kullanmamız gerekiyor. Tasarruflu olmazsak bir daha suyu da bulamayız. Arazi bitti. Bir avuç su kaldı. Bundan sonra ne yapacağız?” diye konuştu.
Suyun petrolden, altından her şeyden daha değerli olduğunu vurgulayan Baz, “Su olmazsa ne yapacağız? İnsan yaşamaz ki. Ayrıca ben arıcıyım. Susuzluk ve kuraklık nedeniyle arıcılık da bitti. Petrolsüz yaşarız ancak susuz yaşam olmaz” ifadelerini kullandı.Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından çevrimiçi gerçekleştirilen Türkiye'de tarım öğretiminin 175. yıldönümü kutlama programına katılan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, konuşmasının başında Diyarbakır Lice'de teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Mehmet Çelik'e rahmet, yaralı askerlere de şifa diledi. Pakdemirli ayrıca, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nü tebrik etti.
Türkiye'de futboldan sonra en çok konuşulan konunun tarım olduğunu, tarımdan sonra en çok konuşulan konunun ise eğitim olduğunu söyleyen Bakan Pakdemirli, "İtiraf etmeliyim ki ben, makul olduğu müddetçe konuşanları da haklı buluyorum. Zira iki hayati şey vardır; karnın doyması, aklın doyması. İşte tam da bu noktada karşımıza tarım eğitimi çıkıyor. Çünkü biliyoruz ki tarım ile bilginin önemini çok iyi kavramış toplumlar daima öndedir, belirleyicidir, tetikleyicidir.
Tabii tarım eğitimi, neredeyse insanlık tarihi kadar eski. İnsanı yalnızca tüketen değil, üreten bir varlık konumuna yükselten de yine tarımın kendisi. Binlerce yıldan günümüze kadar şekil değiştirerek devam eden tarımsal üretim, bugün dünyada en önemli ticari sektör, en önemli üretim ve istihdam dalı olmuştur. Artık bütün dünya ülkeleri tarımsal üretime, üretim kaynaklarına bir başka önem veriyor. Çünkü tarımsal üretimin temel amacı olan gıda üretimi, dünyada stratejik sektör olma özelliğini her geçen gün daha da artırıyor. Hatırlarsınız, bundan 40-50 yıl kadar önce, az gelişmiş ülkeler, tarım ülkesi olarak nitelendirildi. Gelişmişlik düzeyini belirleyen ise, tarımdan çok sanayi ve teknolojiydi. Bugün görüyoruz ki tarım; ekonominin ve sanayinin ham maddesi. Bugün tarım; ekolojinin, biyolojinin, iktisadın kesişim merkezi. Tarım bugün; ticaret, sanayi, diplomasi, sağlık ve turizmin lokomotifi.
Bugün tarım; dengeli ekonomik büyümenin, sosyal gelişmişliğin göstergesi. Tabi bu tarım, ilkel tarım uygulamalarıyla yapılan tarım değil. Çünkü bugünkü büyük rekabet ortamında, her ne üretirseniz üretin; bilgisiz, bilimsiz, sanayisiz, teknolojisiz, markasız, reklamsız, dijital dünyasız hareket ederseniz, emeğinizin karşılığını alamıyorsunuz. Yani tarımın bilgi çağının nimetlerinden en üst düzeyde faydalanması, artık şarttır. Çünkü bu asır, teorik bilginin değil, bilgiyi pratik etmenin asrıdır.
Evet, hepimizin ezbere bildiği bir şey var; ülke ve dünya nüfusu artıyor, küreselleşme yükseliyor. İklim değişiklikleri ve buna bağlı etkiler kapıda. Bir yanda açlık, diğer yanda obezite artık hayatımızda. Ve tarım, artık Milli Savunma Sanayii kadar stratejik konumda. Bir şeyi itiraf etmemiz gerekiyor ki, hâlihazırda, sahip olduklarımızla bir süre daha idare edebilir, iyi gidebiliriz. Ancak geleceği öngöremezsek, tedbirli ve planlı hareket etmezsek ne kendimize, ne de dünyamıza yetemeyeceğiz. Öyle ki, suyunuz azalırsa sulama yapamazsınız. Toprağınız verimsizleşirse tarım yapamazsınız. Nüfus bu denli hızla artarken, birkaç dönüm tarlayla kimseyi doyuramazsınız. Ürettiğinizi markalaştıramazsanız, sürdürülebilirliği sağlayamazsınız. İşte burada yapılacak en iyi iş verimi ve kaliteyi yükseltmektir. Bunun yolu ise tarıma teknolojiyi, modern yöntemleri, kısacası bilgiyi hâkim kılmaktan geçmektedir" diye konuştu.Antalya genelinde etkisini sürdüren gök gürültülü şiddetli sağanak, Kemer ilçesinde de hayatı olumsuz etkiledi. Tarım alanları suyla dolarken, Çıralı ile Olympos'u bağlayan köprü tıkanarak su taşkınına sebep oldu. Aynı zamanda şiddetli yağış nedeniyle yollara kaya parçaları düştü.
Kemer'de de etkisini devam ettiren gök gürültülü sağanak, ilçede bazı yerlerde su birikintilerine neden oldu. Bazı cadde ve yollar da suyla kaplandı. Tarım alanları suyla doldu, bazı ev ve iş yerlerini su bastı. Çıralı ile Olympos'u bağlayan köprü tıkanarak su taşkınına neden oldu. Yağışın etkisiyle yollara düşen kaya parçaları da belediye ekipleri tarafından hızlı bir şekilde temizlendi.
Belediye ekiplerinin çalışmalarını sürdürdüklerini ifade eden Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu, "Belediye olarak teyakkuzdayız. Bölgemizde devam eden şiddetli sağanaktan etkilenen halkımızın yanındayız. Mesai saati gözetmeksizin tüm ekiplerimizle sahadayız. Bazı iş yerlerinde su baskınları oldu. Tarım alanları suyla doldu. İlçemizde bazı yerlerde fırtına nedeniyle ağaçlar devrildi. Ekiplerimiz ağaç devrilmesi nedeniyle kapanan yolları kısa sürede içinde açtı. Belediye ekiplerimiz her türlü tedbiri almaya devam ediyor. Vatandaşlarımızın tedbir almasını rica ediyorum. Belediye ekiplerimize emeklerinden dolayı teşekkür ediyor, kolaylıklar diliyorum" dedi.Türkiye’de tarım eğitiminin 175’inci yıldönümü dolayısıyla Ege Üniversitesinde düzenlenen programda konuşan Bakan Pakdemirli, “Türkiye’nin tarımsal altyapısı sağlam. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın dirayetiyle en büyük diye düşüneceğimiz her türlü problemlerin üstesinden başarı ile geliyoruz. Biz her zaman yarınlarımıza pozitif bakıyoruz ama en kötünün de kötüsü senaryolara da her zaman Bakanlık olarak sektör paydaşlarımız ile birlikte hazırız” dedi.
Programın açılışında konuşan Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, “Tarım eğitiminin başlamasının 175. Yılı münasebeti ile bir aradayız. Tarım, dünyanın en eski mesleklerinden. Tarım eğitimi de insanlığın en köklü bilgilerini ve tecrübelerini nesilden nesile aktardığı hayati bir faaliyet alanı. 1955 yılında kurulan ve kurulduğu yıldan bugüne büyük gelişim gösteren Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi de bölgenin ilk ve ülkemizin ikinci ziraat fakültesi olma özelliğini taşıyor. URAP’ın dünya üniversitelerini bilim alanlarına göre sıraladığı raporda, ziraat ve çevre alanında dünyanın en iyi 500 üniversitesi sıralamasına Türkiye’den 10 üniversite girdi. Bu üniversiteler arasında birinci sırada ise Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi yer almakta. Bu başarıdan dolayı hocalarıma ayrı ayrı teşekkür ediyorum” dedi.
“Ziraat fakültelerinin önemini bir kat daha arttı”
Son yıllarda ülkeler arası mücadelelerin su ve gıda gibi temel besin kaynaklarına göre yeniden şekillendiğini söyleyen Bakan Pakdemirli, “Bu durum, ziraat fakültelerinin önemini bir kat daha artırmaktadır. Bu kapsamda biz de Bakanlık olarak Ar-ge faaliyetlerimize, akıllı tarım uygulamalarımıza teknolojik ve dijital tüm imkânlarımızla daima üniversitelerimizin yanında olduk. Geçen yıl Mayıs ayında tarım eğitimi adına çok önemli bir platform kurduk. Tarım Orman Akademisi adıyla kurduğumuz bu dijital eğitim sistemini tüm çiftçilerimizin, araştırmacılarımızın ve ilgililerin hizmetine açtık. İlk dersini benim verdiğim akademide bugüne kadar 70’den fazla akademisyen ve uzman ders verdi. EÜ’den de hocalarımızı bu platformda ders vermeye davet ediyoruz. Bakanlık olarak asırlarca edindiğimiz bilgileri tüm tecrübelerimizi, tüm tavsiyelerimizi bu akademide herkesle paylaşıyoruz. Akademimiz tam anlamıyla bir bilgi hazinesi” diye konuştu.
Mevsimlik tarım işçilerinin Covid-19 salgınına karşı yaşam koşullarının iyileştirilmesi projesi kapsamında yapılan konteynerler, köy muhtarlarına teslim edildi.
Vali Bilal Şentürk, Milletvekili Selim Yağcı ile birlikte mevsimlik gezici tarım işçilerinin Covid-19 salgınına karşı yaşam koşullarının iyileştirilmesi projesi kapsamında Söğüt ilçesine bağlı Hamitabat ve Çaltı köylerine Tarım ve Orman İl Müdürlüğünce hazırlanan Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma Ajansı (BEBKA) ile İl Özel Idaresinin destekleriyle yapılan konteynerler, köy muhtarlarına teslim etti.
Vali Şentürk, projeyle birlikte Söğüt ve İnhisar ilçelerine yaz ve kış sezonunda seralarda çalışmak üzere gelen mevsimlik tarım işçilerinin sağlıklı bir ortamda barınmaları amacıyla 350 kişilik mekanların oluşturulduğunu söyledi.
Ağırlıklı olarak yaz sezonunda başka illerden gelecek mevsimlik tarım işçilerinin aileleriyle birlikte daha sağlıklı şartlarda kalabilmeleri ve tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri alanların oluşturulduğunu ifade eden Vali Şentürk, ''Tarım işçileri kilometrelerce uzaktan bölgeye geçimlerini sağlamak için geliyor ve alın teriyle ekmeklerini kazanıyorlar. Bu projeyle kaldıkları yerlerde yeni bir yaşam alanı yapıldı. Projeyle, koronavirüs salgınının mevsimlik tarım işçilerine yayılmasını önlemek ve salgının bu insanların hayatlarını tehdit etmesini engellemek amaçlanmıştır. Mevsimlik tarım işçilerinin, Covid 19 salgını nedeniyle zorlaşan yaşam koşullarının iyileştirilmesi hedeflenmiştir.'' dedi.
Milletvekili Yağcı ise kurulan konteyner ile kayıt dışı çalışan mevsimlik tarım işçilerinin kayıt altına alındığını, aynı zamanda yaşam alanlarındaki güvenlik zafiyetlerinin giderildiğini belirterek, ''Mevsimlik tarım işçileri, virüsün etkilerinden korunacakları gibi aileleriyle birlikte kalabilecekleri yeterli büyüklük ve sayıda, iklim koşullarına dayanıklı, havalandırmaya müsait daha sağlıklı ve temiz koşullarda barınmaları sağlanacaktır.'' ifadesinde bulundu.
Tarım ve Orman İl Müdürü Yoldaş da Hamitabat köyünde 150, Çaltı köyünde 200 kişilik olmak üzere toplam 350 kişilik konaklama alanı oluşturulduğunu bildirdi.
ali Yardımcısı Yunus Fatih Kadiroğlu, Söğüt Kaymakamı Ömer Faruk Tuncer, Belediye Başkanı İsmet Sever, İl Özel İdare Genel Sekreteri Seda Bayrakçı, İl Genel Meclis Başkanı Osman Yılmaz ve üyeleri ile birlikte konteynerlerde incelemede bulunan Vali Şentürk ve Milletvekili Yağcı, ilgililerden bilgi aldı.
Vali Şentürk, daha sonra beraberindekilerle İnhisar ilçesinde Kaymakam Ali Açıkgöz ve Belediye Başkanı Mehmet Kepez ile birlikte 14 dekar alanda tarıma dayalı ekonomik yatırımların desteklenmesi projesi kapsamında 980 bin lira hibe destekli ''Yüksek plastik tünel sera'' projesini yerinde inceleyerek, Tarım ve Orman İl Müdürü Yoldaş ile üreticilerden bilgi aldı.
Tarım ve Orman Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü, Hamsi Avcılığının kısmi olarak durdurulduğunu bildirdi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi.
Yapılan gözlem ve denetimler ile araştırma kuruluşları tarafından yapılan izleme çalışmaları sonucunda, İstanbul Boğazı’nda ve Karadeniz'de hamsi balıklarında yasal avlanabilir boy uzunluğunun altındaki bireylerin oranında artış olduğu ve et verimlerinin ise oldukça düşük olduğu tespit edilmiştir.
Özellikle bu yıl yaşanan çevresel ve iklimsel faktörlerin etkisine bağlı olarak gerçekleşen bu durum nedeniyle, gerek balığın avlanabilir yasal boy uzunluğuna, gerekse de balığın biyolojik yapısına uygun olmayan avcılık giderek artış göstermiştir.
Sonuç olarak da mevcut avlanılan balıkların avlanma miktarlarında, değerlendirilmeyen ve pazara sunulmayan balık miktarlarındaki oran artışı devam etmektedir.
Yaşanan bu durumun, gelecek yılların hamsi stoklarına ve anaçlarına olumsuz etki edeceğinden, balıkçılık yönetimi açısından acil bir önlem alınması gerekliliği ortaya çıkmıştır.
Sektör paydaşlarımız, bilim insanları ve çok sayıda balıkçı ve balıkçılık örgütleri temsilcileriyle yapılan istişareler sonucunda, “Hamsi Avcılığının” kısmi olarak durdurulması kararı alınmıştır.
Buna göre; İstanbul Boğazı’nın tamamında ve Karadeniz’de İstanbul İli Sarıyer İlçesi Kumköy Aslan Burnu’ndan, Gürcistan sınırına kadar olan karasularımızda 08 Ocak 2021 saat 00:01’den itibaren 18 Ocak 2021 saat 00:00’a kadar 10 gün süreyle her türlü av aracıyla ticari amaçlı Hamsi Avcılığı’na izin verilmeyecektir.
Bu süre içerisinde Bakanlığımızca yapılacak gözlem ve incelemeler neticesinde hamsi balıklarının biyolojisinde bir düzelme olmaması halinde, 10 ar günlük periyodlarla 20 gün daha hamsi avcılığı durdurulabilecektir.
Marmara Denizinde ve İstanbul Boğazının Karadeniz girişinin batısındaki hamsi stoklarında balığın biyolojisi açısından bir olumsuzluk tespit edilmediği için buralarda bir durdurma söz konusu olmayacaktır.
Halkımızın hamsi ihtiyacı, hamsi avcılığının serbest olduğu alanlardan yakalanan ve soğuk hava depolarında muhafaza edilen ürünlerle karşılanmaya devam edilecektir. Diğer taraftan istavrit, lüfer, mezgit, çaça gibi diğer türlerin avcılığında herhangi bir kısıtlamaya gidilmemiştir.
Getirilen düzenlemelere uygun avlanmanın temini için, Bakanlık olarak denetimlere geçmişte olduğu gibi tüm imkânlar seferber edilerek devam edilecektir.
Bunun için her türlü teknik ve altyapı önlemleri alınmıştır.
Balıkçılarımızın yavru ve yeterli et verimliliğine sahip olmayan hamsileri avlamamaları, halkımızın da bu konuda gerekli duyarlılığı göstererek, 9 cm'den küçük hamsileri almamaları ve bu tür balık satışı yapanları, Tarım Orman İl/İlçe Müdürlüklerine veya Alo 174 Gıda Hattı’na bildirmeleri, su ürünleri stoklarının korunması ve sürdürülebilir işletilmesi bakımından önem taşımaktadır.
Adıyaman Tarım ve Orman İl Müdürlüğü tarafından "Arıcılık, İpekböcekçiliği, Kaz ve Hindi Yetiştiriciliği Yatırımlarının Desteklenmesi Projesi" tanıtım toplantısı yapıldı.
Proje bilgilendirme toplantısına, İl Müdürü Nurettin Kıyas, İl Müdür Yardımcı M. Nedim Baybatmaz, Hayvan Sağlığı ve Yetiştiriciliği Şube Müdürü Sinan Bulut, Arıcılık Birim Sorumlusu M. Hakan Baybatmaz, Kırsal Kalkınma ve Örgütlenme Şube Müdürlüğünden Ayhan Çelikten ve İlker Yener ile sınırlı sayıda çiftçi katıldı.
Kovid-19 tedbirleri çerçevesinde, kurallara riayet edilerek ve sınırlı sayıda katılımla gerçekleştirilen proje bilgilendirme toplantısında konuşan İl Müdürü Nurettin Kıyas, kentte arıcılığın iyi seviyelerde olmasına rağmen bu konuda yapılacak daha çok şeyin olduğunu söyledi.
Kıyas, şunları kaydetti:
"Arıcılığı mevcut seviyesinden çok daha üst seviyelere taşımak için arıcılarımıza her türlü desteği vermeye hazırız. Uygulama rehberi yayınlanarak hayata geçirilen bu projenin ilimiz arı yetiştiricileri için çok önemli bir fırsattır. İl Müdürlüğü personeli olarak, şartlara haiz olan bütün arıcılarımızı bu projeden faydalandırmak için çalışacağız. İlimize ve tüm arıcılarımıza hayırlı olmasını diliyorum.
20.10.2020 tarihli ve 3099 Sayılı Hayvancılık Yatırımlarının Desteklenmesine İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararı, 05.12.2020 tarih ve 31325 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Buna bağlı olarak Arıcılık, İpekböcekçiliği, Kaz ve Hindi Yetiştiriciliği Yatırımlarının Desteklenmesine ilişkin Uygulama Esasları Tebliği de (2020/36) yürürlüğe girmiş ve Hayvancılık Genel Müdürlüğü tarafından “Uygulama Rehberi” yayınlanmıştır.
Uygulama rehberine göre; başvurular, 04.01.2021-22.01.2021 tarihleri arasında, şahsen ve Tarım ve Orman İl ve İlçe Müdürlüklerine yapılacaktır. Müracaatta kimlik fotokopisi, Maliyeden alınacak “borcu yok” kaydı ve adli sicil kaydı istenecektir. Hibe oranı KDV hariç yüzde 50 olup arıcılık makineleri, alet-ekipman ve arıcı barakası hibe kapsamındadır (Arıcılık Yatırımları Makine, Alet-Ekipman Listesi EK-5). Yapılan değerlendirme sonucunda yetiştirici tarafından alımları tamamlandıktan ve yerinde tespit edildikten sonra hakediş düzenlenecek ve tek seferde ödeme işlemi gerçekleştirilecektir.
Arı Yetiştiricileri Birliğine üye, Arıcılık Kayıt Sistemine (AKS) müracaat tarihi itibariyle en az 3 yıldır kayıtlı, AKS deki aktif kovan sayısıbakımından 50 ve üstü arılı kovana sahip, bal üretimine ilaveten bulunduğu bölge ve ekotip dikkate alınarak diğer arı ürünlerinden arı sütü, polen, propolis, arı ekmeği, (perga), arı zehiri, apilarnil' den en az ikisini üreteceğini taahhüt eden arıcılar faydalanabilecek olup arıcılık hibe desteği konusunda aynı haneden karı-koca, kardeş, anne-baba olması durumunda asil listeye giren veya puanı en yüksek olan tek bir yetiştirici değerlendirmeye alınacaktır."
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, bu yıl çiftçinin üretimini sürdürebilmesi için verilen desteklerin artırılması gerektiğini söyledi.
Tarımda 2021'e ilişkin beklentileri ve üretici-market fiyatlarını değerlendiren Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçi açısından geçen yılın zor bir sınav olduğunu ifade etti.
"Koronavirüs salgını sürecinde diğer sektörlere sağlanan desteklerden mahrum olmasına rağmen, salgınla mücadelede ülkesinin insanına yeterli gıdayı sağlayarak hizmet eden çiftçimiz bu sınavı başarıyla geçti" diyen Bayraktar, tarım sektörünün istihdamdaki önemini koruduğuna dikkat çekti.
Geçen yıl markette 42 ürünün 37'sinde fiyat artışı, 5'inde fiyat azalışı, üreticilerde ise 34 ürünün 28'inde fiyat artışı, 5'inde ise fiyat azalışı meydana geldiğine dikkati çeken Bayraktar, şu bilgileri paylaştı: "Geçen yıl markette en fazla fiyat artışı yüzde 79,39 ile portakalda görüldü. Üreticide sadece patateste fiyat değişmedi. Fiyatı en fazla düşen ürün ise marketlerde Antep fıstığı, üreticilerde yeşil soğan oldu. Antep fıstığındaki fiyat düşüşünü yüzde 12,35 ile kuru soğan, yüzde 3,98 ile limon, yüzde 2,28 ile yeşil soğan, yüzde 1,91 ile domates takip etti."
"Girdi maliyetlerinin makul seviyeye çekilmesi için destek verilmeli"
Bu yıl, girdi fiyatlarının makul seviyeye çekilmesi için destek verilmesi gerektiğini belirten Şemsi Bayraktar, şunları kaydetti: "Çiftçinin tarlada kalması ve üretimini sürdürebilmesi için verilen destekler kesinlikle artırılmalıdır. Destek bütçesi, gayri safi milli hasılanın en az yüzde 1'i oranında olmalıdır. Destekler ekimden önce açıklanmalı ve zamanında verilmelidir. Desteklemede yüzde 2-4 arasında uygulanan stopaj kesintisi kaldırılmalıdır. Desteklerde adalet sağlanmalı, küçük aile işletmelerine öncelik verilmelidir. Organik tarım ve iyi tarım uygulamalarında destekler kesintisiz olarak verilmelidir. Gençleri tarımda tutabilmek için genç çiftçilere yönelik ek teşvik ve destekler getirilmelidir. Çeşitli nedenlerle Çiftçi Kayıt Sistemi'ne (ÇKS) dahil edilemeyen ancak tarımsal üretim yapılan araziler de tarımsal desteklerden faydalanmalıdır."
Bayraktar, ÇKS'ye kaydı olsun olmasın tüm çiftçilerin bankalara ve tarım kredilere olan borçlarının faizleri silinmek suretiyle uzun vadeyle yapılandırılması gerektiğini de ifade etti.
Nevşehir’in Kozaklı İlçesine Bağlı Çağsak köyünde akşam saatlerinde kimliği belirsiz kişi veya kişiler hayvancılık ile uğraşan Mehmet Çetin’e ait saman balyasını ateşe verdi.
Geçimini hayvancılıktan sağlayan ve başka hiçbir yerden geliri olmayan Çağsak köyü sakinlerinden Mehmet Çetin isimli çiftçiye ait yaklaşık bin 700 adet saman balyası akşam saatlerinde ateşe verildi.
Kim ve kimler tarafından yakıldığı belli olmayan bu olay ile ilgili olarak Jandarma ekipleri soruşturma başlatırken, hayvancılık ile uğraşan Çetin, kışı nasıl atlatacağını kara kara düşünüyor.
Yaşanan bu olay ile ilgili köylüler, Cağşak köyümüzde Mehmet çetin arkadaşımızın dün akşam hayvanlarının yiyeceği saman balyaları kimliği belirsiz kişi tarafından yakılmış yaklaşık 1700 tane balya yanmıştır. Rabbim şu kış günü yakanların yanına bırakmaz inşallah bu arkadaşımızın hayvanları kış günü samansız kalmıştır. Elinde fazla saman bayası olan çevre köylerde yardımcı olalım bize ulaşsın en azından kışı çıkartacak kadar yardımcı olalım fırsatçılık yapmayalım hepimizin başına gelebilir Herikli köylerimizi yardıma çağırıyorum arkadaşımıza büyük geçmiş olsun diyoruz” dediler.Gölbaşı Belediyesi, üretken belediyecilik anlayışıyla Gölbaşı’nı Cumhuriyet’in 100. yılına hazırlama vizyonunu adım adım hayata geçirmeye devam ediyor. İlçenin potansiyelini harekete geçirmek için çalışmalarını sürdüren Gölbaşı Belediye Başkanı Ramazan Şimşek, ilçede tarım turizminin gelişmesi için Gölbaşı Kent Çiftliği Projesi’nin ardından büyük bir adım daha attı.
Gölbaşı’nda sürdürülebilir kalkınmaya yönelik yenilikçi süreçlerin geliştirilmesi ve sürdürülebilir bir kır-kent ilişkisinin kurulması için ilçede yeni bir proje hayata geçti. ‘Gölbaşı Tarım Turizmi Yol Haritasının Oluşturulması’ projesi kapsamında Gölbaşı’nın tarım turizmi yol haritasının belirlenmesi için Gölbaşı Belediyesi yetkilileri, İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü yetkilileri, STK’lar, mahalle muhtarları ve basın mensuplarının katılımıyla online eğitim çalışmaları yapılırken, projenin kapanış toplantısı da yapıldı. Proje hakkında konuşan Gölbaşı Belediye Başkanı Ramazan Şimşek, “‘Gölbaşı Tarım Turizmi Yol Haritasının Oluşturulması’ projesini başlattık. Bu sayede Gölbaşımızın tarım kenti olması yolunda da büyük bir adım atmış olduk. Projenin şimdiden çiftçimize ilçemize ve Ankara’mıza hayırlı uğurlu olmasını temenni ederiz” dedi.
Gölbaşı’nın turizm kenti olduğuna dikkat çeken Başkan Şimşek, turizmin yanında ilçenin oldukça verimli topraklara da sahip olduğunu söyleyerek, “Bu verimli tarım topraklarının değerlendirilmesi için çalışmalarını sürdürüyoruz. Gölbaşı Kent Çiftliği Projemizin ardından ilçemizde tarım turizmi yapılması için de bu projeyi Ankara Kalkınma Ajansı ve İlçe Tarım Müdürlüğümüzle birlikte harekete geçirdik. Hem verimli topraklarımızın değerlendirilmesi hem de tarım turizminin başlaması ile bu projeler üretici için önemli bir gelir kaynağı olacak” diye konuştu.
Başkan Şimşek, projenin faaliyete geçmesinde katkısı bulunan Ankara Kalkınma Ajansı, İlçe Tarım ve Orman Müdürü Yavuz Ekici ile ekibine, projenin koordinatörü Sultan Gündüz’ün yanı sıra eğitime katılanlara teşekkürlerini ileterek konuşmasını sonlandırdı.
Proje ile birlikte Gölbaşı’nın tarım turizmi yol haritasını oluşturma yolunda ilk adım da atılmış oldu. Proje Koordinatörü Sultan Gündüz, proje ile birlikte Gölbaşı’nın sürdürülebilir gelişimine katkı sağlamayı planladıklarını söyleyerek, “Projemizle, katılımcı bir anlayışla Gölbaşı’nın güçlü tarım turizmi potansiyelini harekete geçirilmesinde faaliyet alanlarımızı belirledik. Faaliyetlerin birbiriyle bağlantılandırılması ve sinerji oluşturması için gereken çalışmaları tamamladık. Özellikle tarımın ekonomideki payının ağırlıklı olduğu kırsal mahallelerde tarımsal üretim çeşitlendirilecek ve tarıma dayalı sanayi geliştirilecek. Kırsal alanlarda alternatif gelir ve istihdam alanları belirlenecek ve desteklenecek. Hassas ekolojik bölgeler korunacak, doğal kaynakların etkin ve verimli kullanımı teşvik edilecektir” dedi.
Kapanış toplantısında Gölbaşı Tarım Turizmi Yol Haritası projesine eğitim çalışmalarına katılan ve projeye destek olan katılımcılara sertifikaları Belediye Başkanı Ramazan Şimşek tarafından verildi.Yapımı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından sürdürülen Kastamonu Taşköprü Hasanlı Göleti’nin tamamlanmasıyla birlikte 10 bin 630 dekar tarım arazisi suyla buluşacak.
Kastamonu ve ilçelerinde son dönemde inşa edilen su yapıları, bölgenin içme suyu teminine katkı sunmanın yanı sıra tarımsal faaliyetlerin gelişmesinde de önemli rol oynuyor.
Son dönemde modern sulama projelerini geliştirerek uygulamaya koyduklarını söyleyen DSİ Genel Müdürü Kaya Yıldız, sözlerine şöyle devam etti:
"Modern sulama ile tarımda sağlanan verim artışları, üretim deseninin çeşitlenmesi, çiftçi gelirlerinde doğrudan ve dolaylı artışa neden oluyor. Bu durum bir yandan kırsal kalkınmanın hedeflerinden olan yoksulluğun azaltılması amacına hizmet ediyor bir taraftan da yaşam standardını yükselttiği için göçü önlüyor."
Proje ile milli ekonomiye yılda 20 milyon lira katkı sağlanacak
Yıldız, çalışmaların devam ettiğini söyleyerek şöyle konuştu:
"Projenin tamamlanmasıyla depolanacak su ile 10 bin 630 dekar tarım arazisinin sulanması sağlanacak. Projenin yüzde 17'lik kısmı tamamlanmış olup, 55 kilometrelik sulama ve içme suyu isale hattının 7 kilometrelik kısmına HDPE boru döşenmiştir. Projenin hayata geçirilmesiyle milli ekonomiye yılda 20 milyon lira katkı sağlanacaktır."
Meteoroloji Genel Müdürlüğü son değerlendirilmesinde, Trakya için sağanak tahmininde bulundu.
Beklenen yağışların hem sulama için kullanılacak barajlara hem de toprağa iyi geleceğinden umutlu olan çiftçi, son yağış uyarısını sevinçle karşıladı.
Son yılların en kurak döneminin yaşandığı Trakya'da, kuraklık, nehir seviyeleri ve baraj doluluk hacimlerinde de görülüyor.
Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ'da, 1 milyar 115 milyon 740 bin metreküp depolama hacmine sahip 14 barajın su seviyesi 373 milyon 259 bin metreküp olarak ölçüldü.
Seviyesi en çok düşen barajlardan biri de Kayalıköy Barajı.
Edirne'ye de içme suyunun sağlandığı Kayalıköy Barajı'ndaki su seviyesi ise yüzde 6 seviyelerine geriledi.
Baraja adını da veren köyün muhtarı Cengiz Yürekli, son 15 yılın en kurak yılının yaşandığını söyledi.
Kuraklık nedeniyle barajdaki su seviyesinin gerilediğini anlatan Yürekli, gelecek yağışlarla barajın su seviyesinin artacağına inandığını ifade etti.
Bölge için yaklaşık 1 hafta sağanak tahmini olduğunu belirten Yürekli, "Kayalıköy Barajı, geçen yıl kurak gitmesi, bu yıl da yağışların olmamasından dolayı şu anda yüzde 6 civarına düşmüş durumda. Bölgemizde etkili olması beklenen yağışlarla barajımızın suyunun artmasını umut ediyoruz. Çiftçinin zaten kuraklıktan sıkıntısı vardı. Bir de su seviyesi de düşünce sulamada bu sene kısıtlı oldu." diye konuştu.
Yürekli, yağışların devam etmesi ile barajların da su seviyesinin artacağına inandığını belirtti.
Kırklareli Ziraat Odası Başkanı Ekrem Şaylan ise yağış tahminlerinin çiftçiyi umutlandırdığını belirtti.
Şaylan, beklenen yağışların hem ekili alanlara hem de barajlara katkısının olacağına inandığını ifade etti.
Çiftçi Muzaffer Bayram ise son yağışların tarım alanlarına ilaç gibi geldiğini belirterek, hafta boyu beklenen yağışların da katkı sağlayacağına inandığını söyledi.Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, zor bir yılı geride bırakıp, 2021'e girerken, geçtiğimiz yılda pandemi nedeniyle önemi daha da artan tarım sektörünün beklentilerini 25 madde halinde dile getirdi.
Başkan Mutlu Doğru, konuya ilişkin açıklamasında, tarım sektörünün yaşadığı sorunlar ve çözüm önerilerini ilgili merciler ve kamuoyunun görüşlerine sunarken, tarımın olmazsa olmaz sektör özelliğine bir kez daha vurgu yaptı. Doğru, "Pandemi sürecinde, güvenilir gıdaya sürekli ve spekülasyonlardan uzak, makul fiyatlarla ulaşımın sağlanması için ülkemizin başta stratejik tarım ürünlerinde kendi kendine yeter duruma gelebilme hedefi herkes tarafından benimsenmiştir" ifadelerine yer verdi.
Türkiye'nin her dönemde bir numaralı gündem maddesi olan enflasyonla mücadele kapsamında, gıda enflasyonunu düşürmek için üretici fiyatları yerine üretim maliyetlerini düşürücü önlemler alınması gerektiğini savunan Başkan Mutlu Doğru, pandemi sürecinde oluşturulan bilim kurulu benzeri bir kurulun da tarım sektörü için oluşturulmasını önerdi.
Küresel ısınmanın etkisiyle iklim değişikliği ve tatlı su kaynaklarının azalma riskinin Türk tarımının önündeki en büyük ortak sorun olduğuna vurgu yapan Doğru, "Su kaynaklarımızın yüzde 70'inin kullanıldığı tarım sektöründe geleceğimizin emaneti suyumuzu tasarruflu kullanmaya yönelik teşvikler yapılmalı. Her türlü tarım desteği, sübvansiyonlu kredi ve tarım yatırım teşviklerinde suyu doğru tekniklerle ve tasarruflu kullanma ön koşul haline getirilmeli, su ve enerji tasarrufu sağlayacak yeraltı kapalı sistem basınçlı sulamaya geçilmeli" dedi.
Tarım istatistiklerin önemine dikkati çeken Doğru, "Tarım ve Orman Bakanlığımız bünyesinde başlatılan ürün masalarının çalışmalarını takdirle takip etmekle beraber, doğru tarım istatistiklerine ulaşmak için gelişmiş ülkelerin tarım veri toplama metotları da incelenip, her türlü teknolojiyi devreye sokarak, Türk tarımında doğru verilere ulaşmalıyız. Ölçemezsek kontrol edemeyiz, kontrol edemezsek yönetemeyiz" diye konuştu.
Ürün deseninin oluşturulmasına ilişkin olarak, Tarım ve Orman Bakanlığı ve ilgili bürokratların çiftçiyi temsil eden kuruluşlarla daha sık ve düzenli bir araya gelmesi çağrısında bulunan Doğru, şunları kaydetti:
"Tarım sektöründe çalışan sürekli tarım işçileri ve işverenlerin arasındaki çalışma ve sosyal güvenlik şartlarının düzenlendiği Tarım İş Kanunu, günümüz şartlarına göre yeniden tartışılarak hazırlanmalı ve hayata geçirilmelidir.
Meclis'te 2020 yılında kabul edilen yeni taklit ve tağşişle mücadele yasası, çiftçimizin ürettiği ürünleri gıda tebliğine uygun olarak üreterek mamul hale getiren dürüst sanayicimizin ve çiftçilerimizin hakkını ve emeğini koruyan, gıda sektöründe üretilen mamul ürünlerde haksız rekabetin önüne geçecek ve halk sağlığını da koruyacak önemli bir yasal düzenlemedir. Ancak bu yasanın tarım il teşkilatları ve hatta belediyelerimiz tarafından etkili ve adil olarak uygulanması ve sonuçlarının da Tarım ve Orman Bakanlığımız tarafından aylık olarak kamuoyu ile paylaşılmasını bekliyoruz."
Tarım desteklerine ilişkin, tarımın içinden gelen çiftçiler ve temsilcileriyle görüşülerek etki analizlerinin yapılmasını isteyen Doğru, bu konudaki diğer beklentilerini şöyle dile getirdi:
"Rekolteye, üretim maliyetine, çevre ve insan sağlığına, ürünün pazarlama gücüne ve çiftçi refahına katkıları ayrıntılarıyla tek tek ele alınarak, sadeleştirilmeli, gereksiz ve etkisiz olanlar kaldırılmalı, mevcut destekleme bütçesi daha etkili kullanılmalı. Tarım destekleri yılın başında açıklanarak ekim planlamasıyla ülkenin ihtiyacı olan ürünlerin ekimi teşvik edilmeli ve bir sonraki ürün tohum tarlaya düşmeden, çiftçinin üretim maliyetleri için nakit ihtiyacının en çok olduğu zamanda ödenmelidir. Tarım desteklerinden kesilen yüzde 2 ile 4 oranındaki stopaj vergisi Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığımızın yapacağı görüşme ile kaldırılmalı ve desteklemeler çiftçilerimizin hesabına kesintisiz olarak ve bankanın açık olduğu hafta içi günlerde yatırılmalıdır."
Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Doğru, tarım kredilerine ilişkin beklentilerini dile getirirken, "Bu kredilerin daha da yaygınlaşarak belirlenen tarım politika ve yönlendirmelerin uygulamasında daha etkin kullanılması tarımın geleceği için yararlı olacaktır. Özellikle küçük çiftçimizin borç yapılandırma ihtiyacı artmıştır. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinde takibe düşen borçların faizlerinin hazine tarafından ödenip, anaparanın 5 yıl vadeye bölünerek tahsil edilmesi, sadece ekonomik değil, köyde yaşayan ve kefaletle kredi kullanan küçük çiftçimiz için sosyal bir gereklilik haline gelmiştir.
Tarım kredilerdeki geri dönüşlerde kamu ve özel bankalarda yaşanan sıkıntılar göz önüne alınarak, üretimin devamı için ödeme güçlüğü çeken çiftçimize, kredinin açıldığı faiz oranıyla yapılandırma imkanı getirilmeli, yeni açılacak tarım işletme kredilerinde BDDK'nın alacağı kararla, 6 ayda bir faiz ödenmesi şartıyla kapatma vadesi 24 aya çıkarılmalıdır" görüşüne yer verdi.
Doğru, hayvancılık yapan çiftçilerin kredi teminatı olarak hayvan varlığını göstermesi BDDK tarafından da kabul görmesine rağmen, kamu ve özel bankalarımız bu uygulamadan kaçındığını, bunun da çözüm bekleyen sorunlar arasında bulunduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Bunun yanı sıra Kooperatifçiliğin gelişmesi için Tarım Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı ilgili sivil toplum kuruluşlarının da görüşünü alarak, ortak bir çalışmayla tarım kooperatiflerin kuruluş ve yönetimleriyle ilgili kanunu yeniden düzenlemeli ve yöneticilerine mutlaka tüm şahsi varlıklarıyla sorumluluk getirilmelidir.
Tarım Kredi Kooperatiflerinin yönetim organizasyonu, kooperatif, bölge birliği, hizmet büroları, depoları ve iştirakleriyle yeniden yapılandırılarak işletme maliyetlerini düşürecek tedbirler alınmalı ve ortaklarına piyasa fiyatlarının altında girdi sağlamalı ve üretilen ürünlere katma değer yaratılmalıdır. Kooperatifçiliğin esas amacı budur."
Toprak Mahsulleri Ofisi'nin (TMO), piyasa düzenleyici görevi nedeniyle çiftçinin destekçisi, sanayici ve tüketicinin ise güvencesi olduğuna dikkati çeken Doğru, "TMO değişen piyasa şartları ve enflasyona göre açıkladığı müdahale alım fiyatını aylık olarak güncellemelidir. Aksi halde bu yıl olduğu gibi açıklanan buğday ve mısır fiyatı piyasanın altında kaldığından, gerekli alımı yapamayarak ithal etme durumunda kalabilmektedir. TMO, alım fiyatlarıyla birlikte aylık satış fiyatlarını da açıklamalı, sanayicinin önünü görerek piyasaya girmesini sağlamalıdır" dedi.
Doğru, tarım ürünleri ihracatı için yeni pazarların önemine dikkati çekerek, "Cumhuriyetimizin 100. Yılında tarım ürün ihracatındaki hedeflere ulaşmak için İhraç ettiğimiz tarım ürünlerimizde tek pazara bağlılığı önlemek, yeni ve zengin pazar arayışına girmek, ihracatın artarak sürekli olması ve ürettiğimiz ürüne katma değer yaratılması önemli bir husustur. Bu konuda ihracatçılarımızın yeni pazarlara girmesinin önünü açacak ülkelerle alım protokolleri imzalanması, uzak mesafeler için gerekirse havayolu taşımasını da devreye sokarak navlun desteği verilmesi ihracatçımızın yeni pazarlarda rekabet gücünü arttıracaktır" görüşüne yer verdi.
Yaş meyve üretiminde çok yıllık ürünlerin ekimi ve dikimi konusunda planlama eksikliğinin uzun vadede arz fazlalığına ve dolayısı ile değersiz ve hatta zararına üretime neden olduğuna dikkati çekerek, bu konuda envanter çalışması yapılarak, fazla ekimi olan ve yurt dışında rekabet şansı olmayan ürünlere destekleme kesilerek gereksiz yatırımın önüne geçilmesini önerdi.
Doğru, 2020'de tarımın gündemindeki en önemli problem olan çiğ fiyatları konusundaki beklentilerini ise şöyle dile getirdi:
"Çiğ süt fiyatlarının, açıklanan maliyetler dikkate alınmadan Gıda Komitesince belirlenip, Ulusal Süt Konseyine açıklatılması, konseyin vasfını yitirmiş olduğu anlamındadır. Serbest ekonomi şartlarıyla uyumsuz olan bu duruma açıklık getirilmeli, fiyat açıklanıyorsa Et Süt Kurumu tarafından açıklanan fiyatla çiğ süt alınarak süt tozu haline getirilmeli, fazlası ihraç edilerek piyasa düzenlenmelidir. Çiğ süt maliyeti hesaplanırken, dünyada kabul görmüş süt yem paritesine göre, dörder aylık dönemlerde en çok kullanılan yem hammaddelerinin borsa fiyatlarının baz alındığı bir formül üzerinde anlaşarak çiğ süt fiyatı belirleme bir sisteme bağlanmalı, toplama ve soğutma bedelleri ise yüzdesel olarak bu fiyata ilave edilmelidir. Çiğ süt destekleme prim miktarlarının belirlenerek aylık ödeme yapılacağının açıklanması üretici açısından olumlu bir gelişmedir.
Süt Hayvancılığı ile uğraşan çiftçilerimizin üye oldukları birlik ve kooperatiflerin sayıca çok ve dağınık yapıda olması, sektöre zarar vermektedir. Damızlık sığır yetiştiren ve süt üreten bir çiftçinin üye olması gereken birlik tek bir çatı altında toplanarak tek seslilik sağlanmalı, birbirlerine adeta rakip hale gelen gereksiz birlik ve kooperatifler kapatılmalıdır."
Doğru, tarım amaçlı kullanılan elektrik birim fiyat tarifesinin, dağıtım şirketlerinin özelleşmesi ile diğer tarifelerden farksız hatta daha pahalı hale geldiğini belirterek, tarım ve hayvancılıkla ilgili elektrik faturalarının Ziraat Bankasında otomatik ödemeye alınması şartıyla hazine destekli sıfır faizli kredi ile aylık ödenerek, çiftçilerden yıl sonunda tahsil edilmesini önerdi.
Başkan Mutlu Doğru, iklim değişikliğinin tarımın geleceği üzerindeki en büyük risk olduğuna vurgu yaparak, "Bu riskle mücadele ederken don gibi çiftçimize önemli zararlar veren doğa olaylarına karşı korunma amaçlı ülkemizde de üretimi başlayan dona karşı rüzgar pervanelerindeki yüzde 18 olan KDV oranlarının yüzde 8'e düşürülmesi bu makinaların alımında finansman maliyetini düşürecek ve yaygın kullanımına destek olacaktır" dedi.
Doğru, açıklamasının son bölümünde, tarımın önemine bir kez daha vurgu yaparak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Dünyada hücresel, dijital, dikey ve hassas tarım gibi konularla geleceğin tarımı tartışılıp, çevreyi koruyan, sağlıklı ve yüksek verimli tarım üretim modelleri dizayn edilmeye çalışılırken, ülkemizde yüzde 17 olan tarım nüfusumuzun milli gelirden aldığı yüzde 7 payla çiftçimizin ayakta kalması ve geçim derdine çare bulmayı konuşuyoruz. Ülkemizin yüksek tarım potansiyeli ve lojistik avantajlarıyla, Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar ve hatta Uzakdoğu'nun tarım üretim merkezi haline gelmesi hayal değildir. İhtiyacımız olan stratejik ürünleri, dışarıya bağımlı olmadan, toprak, su ve iklim koşullarımıza göre en verimli şekilde üretmek için tarım politikalarımızı ve üretim önceliklerimizi, uzun vadeli, siyaset üzeri düşünerek belirlemeliyiz. Tarım kesiminin kronikleşen sorunlarına, güçlü bir siyasal iradeyle, radikal ve kalıcı çözümler getirilmeli, tarımda aynı sorunları konuşma kısır döngüsünden kurtulup, bizler de ülkemizde geleceğin tarımını dizayn etmeliyiz."Türkiye'de geçen yıl 2019'a kıyasla üretim Antep fıstığında yüzde 248,7 artarak 296 bin 376 tona, muzda yüzde 32,8 artışla 728 bin 133 tona ulaştı.
Türkiye'de 2020'de bitkisel üretim bir önceki yıla göre Antep fıstığında yüzde 248,7 artarak 296 bin 376 tona, muzda yüzde 32,8 artışla 728 bin 133 tona ulaşırken, kütlü pamuk üretimi yüzde 19,4 azalarak 1 milyon 773 bin 646 tona, zeytin üretimi yüzde 13,7 azalışla 1 milyon 316 bin 626 tona geriledi.
ÜRETİM ARTIŞI EN ÇOK TAHILLAR VE BİTKİSEL ÜRÜNLERDE YAŞANDITürkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, geçen yıl bitkisel ürün grupları içinde en fazla üretim artışı yüzde 8,7 ile tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde gerçekleşirken, bu ürün gruplarında üretim miktarı 69 milyon 337 bin 110 tona ulaştı.
Buğday üretimi yüzde 7,9 artarak 20 milyon 500 bin ton, arpa üretimi yüzde 9,2 yükselerek 8 milyon 300 bin ton, mısır üretimi yüzde 8,3 artış göstererek 6 milyon 500 bin ton oldu.
Yulaf üretimi aynı dönemde yüzde 18,7 artışla 314 bin 528 tona çıktı, çavdar üretimi yüzde 4,6 düşüşle 295 bin 681 tona geriledi.
Patates üretimi 2020'de yıllık bazda yüzde 4,4 artış gösterdi. Geçen yıl 5 milyon 200 bin ton patates üretildi. Nohut üretimi bu dönemde değişim göstermedi ve 630 bin tonda kaldı.
Yağlı tohumlarda ay çiçeği üretimi yüzde 1,6 düşerek 2 milyon 67 bin 4 tona gerilerken, yer fıstığı üretimi yüzde 27,5 artarak 215 bin 927 tona çıktı.
ANTEP FISTIĞI ÜRETİMİNDE ÖNEMLİ YÜKSELİŞBu dönemde ön plana çıkan ürünlerden Antep fıstığında üretim yüzde 248,7 artarak 296 bin 376 tona, ceviz üretimi de yüzde 27,4 artışla 286 bin 706 tona yükseldi.
Muz üretimi 2020'de yüzde 32,8 artış göstererek 728 bin 133 tona, incir üretimi yüzde 3,2 artarak 320 bin tona ulaştı.
KÜTLÜ PAMUK ÜRETİMİ AZALDITekstilde kullanılan ham bitkiler kapsamındaki kütlü pamuk üretimi ise yüzde 19,4 azalarak 1 milyon 773 bin 646 tona geriledi. Zeytin üretimi bu dönemde yüzde 13,7 düşerek 1 milyon 316 bin 626 tona, fındık üretimi yüzde 14,2 azalarak 665 bin tona geriledi.
Parfümeri ve eczacılık alanlarında kullanılan haşhaşın üretimi yüzde 24,7 azalarak 20 bin 542 tona düşerken, lavanta üretimi yüzde 139,3 artarak 3 bin 499 tona yükseldi.Sebzelerde ise üretim 2020'de bir önceki yıla göre 0,3 yükselerek 31 milyon 196 bin 717 tona çıktı.
Yumru ve kök sebzelerde kuru soğan üretimi yüzde 3,6 artışla 2 milyon 280 bin tona, kuru sarımsak üretimi yüzde 13,3 artarak 116 bin 840 tona ulaştı.
Havuç ve pırasa üretiminde ise düşüş yaşandı. Havuçta üretim yüzde 11,3 azalarak 588 bin 788 tona, pırasada üretim yüzde 3,7 azalarak 225 bin 480 tona geriledi.
KAVUN VE KARPUZ ÜRETİMİNDE DÜŞÜŞDomates üretimi 2020'de bir önceki yıla göre yüzde 2,8 artarak 13 milyon 204 bin 15 ton oldu. Salçalık biber üretimi de yüzde 4,6 artış gösterdi ve 1 milyon 291 bin 91 tona ulaştı. Kabak üretimi yüzde 22,2 artarak 547 bin 208 tona çıktı. Hıyar üretimi ise yüzde 1,6 azalarak 1 milyon 886 bin 239 tona geriledi.
DOLMALIK BİBER ÜRETİMİ YÜKSELDİDolmalık biber üretimi yüzde 4,9 yükselerek 389 bin 957 tona ulaşırken, sivri biber üretimi yüzde 7 azalarak 838 bin 890 ton oldu.
Karpuz ve kavun üretimi de sırasıyla yüzde 9,8 ve 2,9 azaldı. Karpuz üretimi 3 milyon 491 bin 554 ton, kavun üretimi 1 milyon 724 bin 856 ton olarak kayıtlara geçti.Türkiye’de artan kuraklık ve bilinçsiz su kullanımı yüzünden göllerimiz birer birer kuruyor. Bilinçsiz sulama, kaçak sondajlar, maden ocakları ve kaynak derelerine su akışını engelleyen göletler nedeniyle birçok göl kuruma tehlikesi altında. Geçtiğimiz aylarda Akgöl, Karagöl ve Tecer tamamen kurudu. Son olarak Kırklareli’ndeki Kayalı Barajı çöl oldu.
Türkiye’deki tüm göllerde sorun olduğunu belirten Türkiye Tabiatı Koruma Derneği bilim danışmanı, göl uzmanı Doç. Dr. Erol Kesici, son 60 yılda 60 gölün kuruduğunu belirterek, “Aşırı şekilde maden ocaklarının, taş ocaklarının açılması hem su kirliliğine hem de bütün göllere zarar veriyor. Konya’da birçok göl tarihten silinmiş durumda. Akdeniz bölgesinde irili ufaklı 15’ten fazla göl tamamen kurudu. Burdur çevresinde 8-10 gölümüz coğrafyadan silinme durumunda. İç Anadolu’da çok sayıda gölümüz kuruma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bir kısmı da kurumuş vaziyettedir” dedi.
Türkiye’de yüzde 75-80’e varan oranda vahşi tarımda kullanılmak üzere su kullanıldığını belirten Kesici, “Damla ve yağmurlama yöntemiyle yapılan tarım çok az. Kesinlikle bizim kuru tarıma geçmemiz gerekiyor. Sulama nedeniyle Beyşehir gölü 25 metreden son 10-15 yıl içerisinde 3-4 metreye kadar geriledi. En tehlikeli olan da su azaldıkça kirliliğin daha çok artıyor olması” diye konuştu. İçilebilecek olan suyun giderek azaldığını vurgulayan Kesici, “Bırakın tarım yapmayı böyle gidilirse küresel etmenlerinde etkisiyle çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacağız. Göllerin kurutan bir başka neden ise yeraltı sularının kuruması. Kaçak çok sayıda kuyu var. Bunların denetimleri zor değil. İlk önce gölümüzü yaşatmak durumundayız. Gölümüzü yaşatamazsak, göletleri de, tarımı da, canlıları da yaşatamayız. Geriye dönüş mümkün. Artık su sudan ucuz değil” dedi.
"TÜM GÖLLERDE TEHLİKE VAR"
Tarım politikasında su kullanımına özen gösterilmesi gerektiğine dikkat çeken Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz da şunları söyledi: “Türkiye’de son dört ay içerisinde ciddi bir kuraklık var.Türkiye’nin her tarafına yayılmış. Tarımın çoğunluğu vahşi sulama ile yapıldığı için elimizdeki suyu da fazla kullanıyoruz. Bu yetmiyor gibi bir de yeraltı sularını da kullandık. Bunun sonucu olarak da Türkiye’nin her tarafında kuraklık görülmeye başlıyor. Türkiye’de bilinen bütün göllerde bir tehlike söz konusu şu an. Özellikle tarım politikamızı gözden geçirmemiz gerekiyor. Tarım politikasında su kullanımına özen gösterilmesi gerekiyor. Çok fazla su isteyen ürünlerden daha az su isteyen ürünlere geçmek gibi. Değişik rejimleri denemek zorundayız.”
KURUYAN GÖLLER
Karagöl, Avlan Gölü, Girdev Gölü, Keklicek Gölü, Manay Gölü, Tecer Gölü, Mamak Gölü, Genceli Gölü, Kestel Gölü, Akşehir Gölü, Meke Gölü, Samsa Gölü, Kulu Gölü, Ereğli Sazlıkları, Akgöl, Tersakan Gölü, Bolluk Gölü, Musalar Gölü, Ilgın Gölü, Yay Gölü, Seyfe Gölü, Tuzla Gölleri, Acı Gölü, Işıklı Gölü, Amik Gölü, Girdev Gölü, Keklicek Gölü, Manay Gölü, Mamak Gölü, Genceli Gölleri, Burdur Gölü, Çorak Gölü, Yazır Gölü, Karataş Gölü, Gölhisar Gölü, Karamık Sazlığı, Gölcük Gölü, Hotamış Gölü, Uyuz Gölü, Eşmakaya Gölü, Turna Gölü, Sülüklü Gölü, Bezirci Gölü, Eşmekaya Sazlığı Gölü, Tersakan Gölü, Bolluk Gölleri, Musalar Gölü, Kaz Gölü, Kellah Gölü, Büyük ve Küçük Göl, Türkoğlu Gölü, Azap Gölü, Seki Gölü, Kuyucak Gölü, Akdoğan Gölü, Aygır Gölü, Gölbaşı Göllü, Aktaş Gölü, Çıldır Gölü, Haçlı Gölü, Turna Gölü, Nazik Gölü, Tortum Gölü, Kurugöl Gölü.
"SU BİTTİ, SÖZ DE BİTTİ"
Kuruyan Kayalı Barajı ile ilgili Kırklareli Kent Konseyi Çevre Meclisi Başkanı Göksal Çidem şunları dedi:
“Kayalı bölgenin en büyük barajıydı. Kuraklıktan su tamamen bitti. Su bitti, söz de bitti. Edirne suyunu buradan alıyordu. Bilim insanları artık çığlık atıyor. Herkesin bunun farkına varması gerekiyor. Uzun süredir Istrancalara kar yağmadı. Istrancaların üst kesimlerinde çok yoğun bir madencilik faaliyeti var. Bunun da etkileri var. Patlatmalı madencilik yapılıyor. Bu da yeraltı sularını etkiliyor. Barajın kurumasından dolayı derelere su salınamayacak. Bu nedenle de buradaki ekosistem yok olacak.”Türkiye’nin her tarafına yayılmış. Tarımın çoğunluğu vahşi sulama ile yapıldığı için elimizdeki suyu da fazla kullanıyoruz. Bu yetmiyor gibi bir de yeraltı sularını da kullandık. Bunun sonucu olarak da Türkiye’nin her tarafında kuraklık görülmeye başlıyor. Türkiye’de bilinen bütün göllerde bir tehlike söz konusu şu an. Özellikle tarım politikamızı gözden geçirmemiz gerekiyor. Tarım politikasında su kullanımına özen gösterilmesi gerekiyor. Çok fazla su isteyen ürünlerden daha az su isteyen ürünlere geçmek gibi. Değişik rejimleri denemek zorundayız.”
KURUYAN GÖLLER
Karagöl, Avlan Gölü, Girdev Gölü, Keklicek Gölü, Manay Gölü, Tecer Gölü, Mamak Gölü, Genceli Gölü, Kestel Gölü, Akşehir Gölü, Meke Gölü, Samsa Gölü, Kulu Gölü, Ereğli Sazlıkları, Akgöl, Tersakan Gölü, Bolluk Gölü, Musalar Gölü, Ilgın Gölü, Yay Gölü, Seyfe Gölü, Tuzla Gölleri, Acı Gölü, Işıklı Gölü, Amik Gölü, Girdev Gölü, Keklicek Gölü, Manay Gölü, Mamak Gölü, Genceli Gölleri, Burdur Gölü, Çorak Gölü, Yazır Gölü, Karataş Gölü, Gölhisar Gölü, Karamık Sazlığı, Gölcük Gölü, Hotamış Gölü, Uyuz Gölü, Eşmakaya Gölü, Turna Gölü, Sülüklü Gölü, Bezirci Gölü, Eşmekaya Sazlığı Gölü, Tersakan Gölü, Bolluk Gölleri, Musalar Gölü, Kaz Gölü, Kellah Gölü, Büyük ve Küçük Göl, Türkoğlu Gölü, Azap Gölü, Seki Gölü, Kuyucak Gölü, Akdoğan Gölü, Aygır Gölü, Gölbaşı Göllü, Aktaş Gölü, Çıldır Gölü, Haçlı Gölü, Turna Gölü, Nazik Gölü, Tortum Gölü, Kurugöl Gölü.
"SU BİTTİ, SÖZ DE BİTTİ"
Kuruyan Kayalı Barajı ile ilgili Kırklareli Kent Konseyi Çevre Meclisi Başkanı Göksal Çidem şunları dedi:
“Kayalı bölgenin en büyük barajıydı. Kuraklıktan su tamamen bitti. Su bitti, söz de bitti. Edirne suyunu buradan alıyordu. Bilim insanları artık çığlık atıyor. Herkesin bunun farkına varması gerekiyor. Uzun süredir Istrancalara kar yağmadı. Istrancaların üst kesimlerinde çok yoğun bir madencilik faaliyeti var. Bunun da etkileri var. Patlatmalı madencilik yapılıyor. Bu da yeraltı sularını etkiliyor. Barajın kurumasından dolayı derelere su salınamayacak. Bu nedenle de buradaki ekosistem yok olacak.”Mardin’in Kızıltepe ilçesinde sokağa çıkma kısıtlamasından muaf olan çiftçiler, sosyal mesafe ve maske kuralına uyarak “Kuşların sesini duymak istiyorsan kafes alma ağaç dik” sloganıyla toplanarak köylerinde çam fidanlarını toprakla buluşturdu.
Kızıltepe Yeniköy kırsal mahallesinde sosyal medya üzerinden organize olan köy sakinleri daha yeşil bir köy için kolları sıvası. Çoğu çiftçi olduğu için kısıtlamadan muaf olan köy sakinleri korona virüs tedbirleri kapsamında köylerine çam fidanı dikti. Çamları kendi imkanları ile aldıklarını ifade eden Cüneyt Karaboğa, “Korona virüsten dolayı konulan 80 saatlik dışarı çıkma kısıtlamasında, köy sakinleri olarak açtığımız Whatsapp grubu üzerinden böyle bir şey yapmak için fikir alışverişinde bulunduk. Sağ olsunlar olumlu karşıladılar. Kendi imkanlarımız ile aldığımız çam ağaçlarını köyümüzün giriş yoluna diktik” dedi.
'Kuşların sesini duymak istiyorsan kafes alma ağaç dik'
Cemil Karaboğa da “Kuraklığın arttığı bu dönemde gençler olarak köyümüz için ağaç dikme etkinliği düzenledik. 'Kuşların sesini duymak istiyorsan kafes alma ağaç dik’ sloganı ile başlattığımız bu etkinlikte, köy sakinleri olarak aramızda toplandığımız paralar ile çam ağaçları satın aldık” diye konuştu.
Denizli'nin Pamukkale ilçesinde 4 günlük sokağa çıkma kısıtlamasından muaf olan çiftçiler, tarlada çalıştı. Pamukkale Ovası'nda tarlaları olan çiftçiler, aileleriyle birlikte üzüm bağlarını budadı, meyve fidanları dikti.
Pamukkale ilçesinde sokağa çıkma kısıtlamasından muaf olan çiftçiler, yerli üretime destek vermek için günlerini tarlada çalışarak, geçiriyor. Genellikle üzüm, nar ve ayvanın yetiştirildiği Pamukkale Ovası'ndaki tarlalarına sabah erken saatlerde gelen çiftçiler, üzüm bağları başta olmak üzere fidanlarının bakımını yapıyor.
Üzüm bağında budama yapan Nihat Uyar, çiftçilerin çalışmak zorunda olduğunu belirterek, "Biz sokağa çıkma kısıtlamasından muaf olduğumuz için üzüm bağında budama yapıyoruz. Budamayı yapmazsak önümüzdeki dönem verim alamayız. Biz çiftçiler çalışmak zorundayız. Sabah erken saatlerde buraya gelip, akşama kadar budama yapıyorum" dedi.
Kendisine ait üzüm bağında budama yapan Ozan Süllü de kısıtlamadan dolayı bazılarının evden çıkamadığını ancak kendilerinin çalışmak zorunda olduğunu ifade ederek, "Bu üzüm bağlarının daha iyi verim vermesi için budanması şarttır. Bu bölgedeki üzüm, ayva, nar gibi meyve ağaçlarının bakımı yapıyoruz. Üzüm bağlarının budanması yapılmaz ise Türkiye'nin üzüm ihtiyacını karşılayamayız ve dışardan ithal etmek zorunda kalırız. Herkes yılbaşında eğlendi ancak biz tarlada geçirdik. Ülkemiz için öncelikle üretim yapılmadır" diye konuştu.
Ayva üretimi yapan Muhammet Süllü ise, Türkiye'nin kalkınması ve dışarıya ihtiyaç duymaması için çiftçinin üretim yapması gerektiğini belirterek, "Çiftçi üretim yapmak zorundadır. Eğer üretim yapılmazsa ürünlerimizi dış ülkelerden ithal etmek zorunda kalırız. Sağlıkçılar ölüm pahasına hastanelerde çalışıyor. Biz de tarlalarımızda çalışmak zorundayız. Ege ovasının dağlarından bal, ovalarından da bal damlar. Her şey yetişiyor. Bizde tarlamızda ayva fidanın dikimi için hazırlık yapıyoruz" dedi.
Sakarya Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Adem Sarı 2020 yılında ülkemiz ekonomisinin oldukça zorlu bir süreçten geçtiğini ve bu yıla damgasını vuran en önemli gelişmenin koronavirüs olduğunu belirtti . Yönetim Kurulu Başkanı Adem Sarı her riskin bir fırsat yarattığı düşüncesinden hareketle yapılması gerekenler hususunda açıklamalarda bulundu. Başkan Sarı; Ekonominin krize sürüklendiği, sanayide, hizmetler sektöründe daralmanın en üst seviyelerde olduğu dönemlerde tarım sektörünün sığınılan bir liman olduğunu ifade ederek, "Pandemi sürecinde tarıma yönelik atılan adımlar ve desteklemeler çok zayıf kaldı. Fakat bütün sıkıntılara rağmen tarım sektöründe çalışanlarımız en iyi savunma hücumdur diyerek canla başla çalışmaya devam ederek sektörde yüzde 5 büyüme sağlandı" dedi.
Başkan Sarı şöyle devam etti “Tarımın ülkemiz için ne kadar önemli olduğunu her platformda dile getiriyoruz, bundan sonra da dile getirmeye çalışacağız. Konavirüs salgınıyla birlikte sağlık gerekçeleri, ekonomik ve psikolojik gerekçelerle köy hayatına ilgi arttı. Büyük kentlerde yaşayanların bir bölümü kırsala dönerek terk ettikleri topraklarda tarımsal üretim yapmaya başladı. Hizmet sektöründe işçi olarak çalışanlar işsiz kalınca en azından bir bölümü tarımda çalışmaya kendi tarlasına dönerek kısıtlı imkânlarla üretim yapmaya başladı.
Tarımda mazot, gübre, ilaç, elektrik başta olmak üzere yüksek girdi fiyatları, işçilik maliyeti, hayvancılık sektörü için yem ham maddelerindeki dışa bağımlılık ve genel anlamda örgütlenme gibi kronik hale gelen sorunlarımız var. Girdi fiyatları ve maliyetler hızla artarken üretilen tarım ürünlerinin düşük fiyattan satılması nedeniyle üretici para kazanamamaktan şikayet ediyor. Bu sorunların çözüldüğü bir Türkiye’de tarım sektörü büyük zenginlik yaratmış olacaktır
Muğla’nın Menteşe ilçesinde geçimini hayvancılıkla sağlayan Esen ailesinin 63 küçükbaş hayvanı sokak köpekleri tarafından ağılda öldürüldü. Sahipsiz köpeklerin aynı ağıla üçüncü kez girdiği ve yarısı hamile olan koyun ve henüz yeni doğmuş yavru kuzuları öldürdüğü öğrenildi.
Olayın yetkililere bildirilmesinin ardından bölgeye Muğla Tarım ve Orman İl ve İlçe Müdürlüğü ekipleri ile Menteşe Belediyesi’ne bağlı ekipler yönlendirildi. Hayvanları ölen Suat Esen, “50 senedir hayvancılık yapıyorum. Başıma böyle bir şey ilk kez geliyor. Bundan 3-4 gün önce 8 hayvanımı parçaladılar. Ondan 3 gün sonra 3 gebe koyunumu öldürdüler. Bugün de 50 kadar öldü” dedi.
“ÜRETİCİMİZİN YARALARINI SARACAĞIZ”
İnceleme için bölgeye gelen Tarım ve Orman İl Müdürü Barış Saylak, “Bu sabah çok üzücü bir haberle karşılaştık. Suat Esen abimizin ağılında çok ürkütücü bir manzara var karşımızda. Ağıla giren başıboş sokak köpekler tarafından hayvanları telef edilmiş durumda. Müdürlük olarak gerekli tespitleri yapıyoruz. Valimiz ve bakanımızın katkılarıyla üreticimizi mağdur ettirmeyeceğiz” diye konuştu.
Saylak, “Zevk için alınan evcil hayvanların daha sonra sokağa bırakılması ve bunların yiyecek bulamaması sonucu bu hayvanların ağıl ve sürülere dalması sıkça karılaşır olduğumuz bir tablo ortaya koyuyor. Bu da üzüntü verici sonuçlar doğuruyor. Üreticimiz mağdur oluyor, ürün ve mal kaybı meydana geliyor. Lütfen çocuklarınızı mutlu etmek için aldığınız evcil hayvanları sokağa bırakmayın. Sahiplendiyseniz sonuna kadar sizlerle kalsın. Güvenlik kameralarından buraya girenin bir köpek olduğunu tespit etti arkadaşlarımız. Üreticimizin yaralarını saracağız. Her türlü desteği vereceğiz” diye konuştu.
“BU KUZULARI BİBERONLA BESLEDİM”
Suat Esen’in eşi Sevim Esen ise, “Bazen televizyonlarda görüyoruz. Köpeğe bir şey olduğunda hayvan hakları diye bağırıyorlar. Ben bu kuzuyu biberonla büyüttüm. Komşudan süt aldım geldim. Bu kadınlar bir buraya gelip hayvan haklarını görsünler. Bakamayacağınız köpeği almayın” diye konuştu. Yaşanan vahim olayın ardından Muğla Valisi Orhan Tavlı’nın talimatları ile yılbaşı sonrası mağdur aileye 40 koyun verileceği belirtildi.Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli yeni yıl dolayısıyla bir mesaj yayımladı.
Bakan Pakdemirli yayınladığı mesajda şunları söyledi;
Tarımın Pandemiye rağmen 2020 yılında büyüdüğünü ve bir tek gün dahi gıda stoklarında ve market raflarında sıkıntı yaşanmadığını kaydeden Bakan Pakdemirli, bu başarının çiftçimizin ve üreticimizin başarısı olduğunu belirterek, çiftçilerimize seslendi.
Tarım ve Orman Bakanı Sn. Bekir Pakdemirli’nin yeni yıl mesajı şöyle;
“Tarım sektörümüz, 2020’de her çeyrekte büyüme göstermiştir. İlk 3 çeyrek ortalamasında tarım sektörü %5,3 büyüyerek, ekonomimize önemli katkı sağlamıştır. İnşallah bu yılı tarımda, önemli bir büyüme ile kapatacağız. 9 aylık tarımsal hasılamız geçen yılın aynı dönemine göre %20, tarım ve gıda ürünleri ihracatımızda yılın ilk 10 ayında, geçen yılın aynı dönemine göre %5 artış gösterdi.
Bu dönemde birçok ülke, gıda sektöründe önemli güçlükler yaşarken, aldığımız önlem ve tedbirlerle bizler; çiftçilerimiz, üreticilerimiz ile durmaksızın çalışmaya, üretmeye devam ettik. 83 milyon vatandaşımızın sıkıntı yaşamadan hayatlarına devam etmelerini sağladık, sağlamaya da devam edeceğiz.
Bununla beraber pandemi döneminde, üretimde rekorlar da kırdık. Ülkemizde bitkisel üretimde bu yıl, 2019’a göre 7 Milyon ton artışla 124 Milyon tona ulaşmış, Cumhuriyet tarihinin rekoru kırılmıştır.
Hayvansal üretimde ise 2020 yılı ilk 6 aylık verilerine göre; büyükbaş hayvan varlığımız bir önceki yıla göre, 800 bin baş artışla 18,6 Milyon başa, küçükbaş hayvan varlığımız ise 6,6 Milyon baş artışla, 55,1 milyon başa yükseldi. Küçükbaştaki 6,6 Milyon baş artış ile bir yıl bazında miktar olarak son 80 yıldaki en fazla artışı sağladık. Hamdolsun, küçükbaş hayvan varlığında AB’de birinci, büyükbaşta ikinci sıradayız.
Tarımda verimliliğin artırılması ve üretimin doğru yönlendirilmesi için tarımsal desteklere, büyük önem veriyoruz. 2020 yılında; Tarımsal destek miktarını 2019’a göre %37 gibi büyük bir artışla, 22 Milyar Liraya çıkardık. 2021 yılında ise tarım-orman sektörüne yani çiftçimize toplam 24 Milyar lira tarımsal destek ödeyeceğiz.
Bizler Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde ülkemiz, milletimiz için çalışmaya devam ediyoruz. Çaba sizden, destek bizden diyerek; yeni umutlarla karşıladığımız 2021 yılının üreticilerimiz ve çiftçilerimiz başta olmak üzere bütün insanlığa sağlık, mutluluk ve bereket getirmesini diliyorum.”
Tarım ve hayvancılığın yaygın yapıldığı Ağrı'da, küçükbaş ve büyükbaş hayvan sayısının arttırılması için besicilere önemli destekler sunuluyor.
Valilik, mera varlığı ve besicilik anlamında önemli potansiyele sahip kentte, hayvancılık alanındaki ürünlerin hem kalitesini hem de verimini artırmak için çalışma başlattı.
Bu kapsamda çiftçilere ipoteksiz ve faizsiz uygun şartlarda kredi imkanı sunulurken Valilik, Belediye, Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ile Ziraat Bankası ortaklığıyla başlatılan "5 Yılda 750 Bin Koyun Projesi" kapsamında, ilk aşamada 14 çiftçi, toplamda 1200 koyun almanın sevincini yaşadı.
Büyükbaş hayvan sayısının arttırılması için çalışmaların sürdürüldüğü kentte, karkas et ve diğer et ile süt ürünlerinin üretilebileceği tesislerin yapılması hedefleniyor.
- "Kentte 1 milyon 400 bin küçükbaş, 400 bin de büyükbaş mevcut"
Vali Osman Varol, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ağrı'nın geçmişten günümüze tarım ve hayvancılık açısından hem ülkenin hem de bölgenin merkezi olduğunu söyledi.
Tarım ve hayvancılık alanında kente ciddi anlamda sınıf atlattıracak birçok projenin hazırlığı içerisine girdiklerini ifade eden Varol, şöyle konuştu:
"Ağrı'nın arazi niteliğine baktığınızda yüzde 70'ten fazlasının otlak ve meralardan oluştuğunu görmekteyiz. Bu aslında inanılmaz bir potansiyel ve kuvvettir. Bu anlamda ciddi bir hayvan varlığına sahibiz. 1 milyon 400 bin küçükbaş ve yaklaşık 400 bin de büyükbaş hayvanımız mevcut. Bizler hem bu hayvan varlığının getirilerinden çok verimli bir şekilde istifade edemiyoruz hem de bunun sayısını artırma noktasında istediğimiz başarıyı ortaya koyamıyoruz. Hem hayvan sayımızı sayısal olarak artırmak hem de mevcuttan ve bundan sonra elde edeceğimiz hayvan varlığından daha fazla gelir ve katma değer elde etmek için çeşitli alanlarda projeler hazırlıyoruz."
Vali Varol, kentteki küçükbaş hayvan varlığını artırmak adına Ziraat Bankası iş birliğiyle hayata geçirilen koyun projesine 2 binin üzerinde başvuru olduğunu ve çiftçilerin koyunlarını almaya devam ettiğini anımsatarak, hayvan sayısını artırmak ve hayvancılığı geliştirmek için çok ciddi projeler hayata geçireceklerini vurguladı.
İldeki küçükbaş hayvan varlığını 3 milyona ulaştırmayı hedeflediklerini aktaran Varol, "Bu hedefleri gerçekleştirirken, insanlarımızın eğitimine de önem veriyoruz. Özellikle otlak ve meralarımızın bilinçli bir şekilde kullanılması, belirli bir planlamaya dahil olması ve hayvancılığın verimli bir şekilde gerçekleştirilmesi için de vatandaşlarımızla iletişim halinde olup eğitim çalışmaları düzenliyoruz. Otlak ve meraların verimini artırmak adına ıslahları yönünde de çok ciddi çalışmalarımız var." diye konuştu.
Van Tarım Hayvancılık ve Arıcılık Dayanışma Platformu Başkanlığı üyeleri tarafından korona virüsle mücadelede ön safta yer alan sağlık çalışanlarına ballı sürpriz yapıldı.
Arıcılar korona virüsle mücadele eden sağlık çalışanlarına teşekkür etmek amacıyla adı "şifa" ile anılan bal dağıtımı yaptı. Platforma bağlı arıcılar, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) Dursun Odabaş Tıp Merkezi çalışanlarını ziyaret etti. Sağlık çalışanlarına teşekkür eden arıcılar, daha sonra kendilerine bal, propolis, polen ve arı sütü hediye etti.
Balcılar adına açıklamalarda bulunan Van Tarım ve Orman İl Müdür Yardımcısı Abdulkerim Yücel, Van'ın 200 bin ton bal üretimiyle ve 20 binin üzerinde arıcısıyla dünyada florası ve faunası açısından ender illerden biri olduğunu söyledi. Sağlık çalışanlarına teşekkür etmek amacıyla şifa kaynağı bal hediye ettiklerini ifade eden Yücel, "Sağlık çalışanlarımıza canımızı feda etsek azdır. Çünkü onlar da bu süreçte canlarını hiçe sayarak, geceli gündüzlü, çoluk çocuklarından uzak sağlığımız için kendilerini feda ediyorlar. Bizde şükranlığımızın bir numunesi olsun diye kendilerine bal verdik. Şifa ismini taşıyan bal, hastaneyle özdeşleştiği için onu temsilen bal veriyoruz" diye konuştu.
Sağlık çalışanları için ballı, polenli ve arı sütlü jest yapmak istediklerini ifade eden Van Tarım Hayvancılık ve Arıcılık Dayanışma Platformu Başkanı Ömer Akbulak, bu süreçte geceli gündüzlü çalışan sağlık çalışanlarını unutmadıklarını kaydetti.
Van YYÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Tuncer ve Tıp Merkezi Başhekimi Dr. Öğretim Üyesi Ümit Haluk İliklerden ile hastane personeli ise bal jesti için arıcılara teşekkür etti.Çetin geçen kış mevsiminin etkilediği Muş’lu besiciler, hayvanlarını kızaklarla ve sırtlarında taşıdıkları otlarla besliyor.
Muş'un yüksek kesimlerindeki köylerde yaşayan besiciler, yazın yaylalarda otlattıkları hayvanlarının kışın da yeterince beslenebilmesi için büyük mücadele veriyor.
Tek geçim kaynakları hayvancılık olan besiciler, bölgenin zorlu koşullarına rağmen hayvanlarının bakımını ihmal etmemek için çaba gösteriyor.
Varto ilçesine bağlı Ünaldı köyünde sabahın erken saatlerinde köyün karla kaplı yamaçlarına giden besiciler, biriktirdikleri otları kızak yardımıyla ve sırtlarında taşıyarak hayvanlarına ulaştırıyor.
Köylerine kışın çok fazla kar yağdığı için hayvanların bakımını yaparken zorlandıklarını söyleyen Besicilerden Cihan Kaya, Hayvancılık yaparak ailelerini geçindirdiklerini belirtti. Kaya “Çoğu zaman köyümüzde fırtına, rüzgar ve kar etkili oluyor. Bazı yıllar 2,5 metre kar yağıyor. Bu bölgede 5 ay boyunca hayvanları karın üzerinde beslediğimiz için zorlanıyoruz. 250 küçükbaş hayvanım için 85 ton saman ve 8 ton arpa biriktirdim. Kışın samanların torbalara doldurulması ve taşınması çok zor. Fırtına olduğu için hayvanları beslemek imkansız hale geliyor. Otları kızaklarla ya da sırtımızda taşıyoruz. Günde iki kez hayvanlara yem veriyoruz." ifadelerini kullandı.
Sadrettin Çiçek ise 30 yıldır Ünaldı köyünde besicilik yaptığını bildirerek, kışın çok çetin geçtiğini bu nedenle hayvanların bakımında zorlandıklarını dile getirdi.
Havanın fırtınalı olduğu günlerde hayvanları ahırdan çıkaramadıklarını anlatan Çiçek, şöyle konuştu:
"Burada 2 metre kar yağıyor. Hayvanlara karın üzerinde yem veriyoruz. Ot ve samanları ya kızakla ya da sırtımızda taşıyoruz. Fırtına olduğunda otları kızakla taşıyamıyoruz, çuvallara doldurup sırtımızla götürüyoruz. Tüm zorluklara rağmen hayvanlarımızın beslenmesini ihmal etmiyoruz."Ardahan’nın Hacıali köyünde doğumu yaklaşan 35 inek bir hafta içinde telef oldu. Sebebi bilinmeyen hayvan ölümleri, köylüleri mağdur etti. Devletten yardım isteyen köylüler, ölümlere ise akıl yürütemediklerini bildirdi. Hayvan ölümleri nedeniyle Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü de harekete geçti.
Büyükbaş hayvancılığın merkezi konumunda yer alan Ardahan'da Hacıali köyündeki son günlerde yaşanan esrarengiz hayvan ölümleri ürkütücü boyutlara ulaştı. Bir haftada doğumu yaklaşan 35 ineğinin sebepsizce, aniden öldüğünü kaydeden mağdur köylü Mustafa Kaya, devlete yardım çağrısında bulundu.
Ardahan'da yayım yapan 23 Şubat Gazetesine konuşan mağdur köylü Kaya, devamında şunları söyledi: "8-9 gündür bir anlam veremediğimiz şekilde yakında doğacak olan tüm ineklerim telef oldu. Kars Hayvan Hastanesine de gittim, başvurmadığım veteriner kalmadı. Geçmişte böyle bir durumla hiç karşılaşmadık. Bu zorlu kış günlerinde çoluk çocukla ortada kaldık. Ne yer ne içeriz. Lütfen devlet büyüklerim bir yol göstersin, yardım etsin bizlere!" dedi.
Akıllara durgunluk veren ve beraberinde birçok soru işaretini de getiren nedeni belirsiz hayvan ölümleri, İl Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü bünyesindeki birimleri harekete geçirdi.
2020 yılıyla birlikte küresel ölçekte etkili olan koronavirüs salgını dâhil çok sayıda etkeni inceleyen yetkililerin önümüzdeki günlerde açıklama yapması bekleniyor.
Bitkisel üretim miktarları, 2020 yılında bir önceki yıla göre tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde yüzde 8,7, sebzelerde yüzde 0,3, meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde yüzde 5,8 oranında artış gösterdi.
TÜİK’in açıkladığı bitkisel üretim verilerini değerlendiren Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, aldıkları tedbirler sayesinde tarımsal üretimin pandemiye rağmen büyüdüğünü söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bir karış tarım toprağı boş kalmayacak” hedefi doğrultusunda pandemi sürecinde üretimin arttığına dikkat çeken Pakdemirli,
“2020 yılında birçok üründe Cumhuriyet tarihinin rekor üretimlerine ulaştık. Ülkemiz bitkisel üretimi 2020 yılında bir önceki yıla göre %5,9 artış göstererek toplam 124 milyon tonu aşmıştır. Bu başarı, pandemiye rağmen tarladan, bahçeden ayrılmayan, üretime kesintisiz devam çiftçimizin ve tarım sektörümüzün başarısıdır.” dedi.
Atıl/boş veya nadasa bırakılan alanlarda başlatılan projelerin yanında, birim alandan elde edilen verimi yükseltmeye yönelik yürütülen çalışmaların sonucunda tarımsal hasılanın artmaya devam ettiğini ifade eden Pakdemirli, bitkisel üretim miktarlarının 2020 yılında yaklaşık olarak tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde 69,3 milyon ton, sebzelerde 31,2 milyon ton, meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde 23,6 milyon ton olarak gerçekleştiğini açıkladı.
Tahıl ürünleri üretim miktarlarının 2020 yılında bir önceki yıla göre yüzde 8,1 oranında artarak yaklaşık 37,2 milyon tona ulaştığını dile getiren Pakdemirli, bir önceki yıla göre;
“Buğday üretimi yüzde 7,9 oranında artarak 20,5 milyon ton, arpa üretimi yüzde 9,2 oranında artarak 8,3 milyon ton, dane mısır üretimi yüzde 8,3 oranında artarak 6,5 milyon ton, yulaf üretimi %18,7 oranında artarak yaklaşık 314,5 bin ton oldu.” dedi.
Bakan Pakdemirli, kırmızı mercimeğin %5,9 oranında artarak yaklaşık 328,4 bin ton, yumru bitkilerden patates ise %4,4 oranında artarak 5,2 milyon ton olarak gerçekleştiğini dile getirdi.
“ŞEKER PANCARI ÜRETİMİ YÜZDE 16,3 ARTTI”
Pakdemirli, tütün üretiminin %12,2 oranında artarak 76,5 bin ton, şeker pancarı üretiminin ise %16,3 oranında artarak 21 milyon tona yükseldiğini söyledi.
“MUZDA ARTIŞ YÜZDE 32,8 OLDU”
Meyve, içecek ve baharat bitkileri üretim miktarının 2020 yılında bir önceki yıla göre %5,8 oranında artarak yaklaşık 23,6 milyon tona ulaştığına dikkati çeken Pakdemirli,
“Meyveler içinde önemli ürünlerin üretim miktarlarına bakıldığında, bir önceki yıla göre elma %18,8, şeftali %7,4, kiraz %9,1, çilek %12,3, nar ise %7,3 oranında arttı.
Turunçgil meyvelerinden mandalina %13,3, sert kabuklu meyvelerden Antep fıstığı ise %248,7 oranında arttı. İncirde %3,2, muzda ise %32,8 oranında artış oldu.” İfadelerini kullandı.
Sebze ürünleri üretim miktarının ise 2020 yılında bir önceki yıla göre %0,3 artarak yaklaşık 31,2 milyon tona yükseldiğini anlatan Pakdemirli, şöyle konuştu:
“Sebze ürünleri alt gruplarında üretim miktarları incelendiğinde, yumru ve kök sebzeler %0,7, başka yerde sınıflandırılmamış diğer sebzeler ise %3,4 oranında arttı. Sebzeler grubunun önemli ürünlerinden domateste %2,8, kuru soğanda %3,6, salçalık kapya biberde %4,6 oranında artış oldu.”
“2021 YILINDA ÇİFTÇİLERİMİZE 24 MİLYAR LİRA ÖDEME YAPACAĞIZ”
Bakan Pakdemirli, 2021 yılında tarımsal üretimin daha da artması ve ortaya koydukları hedeflere ulaşılması için üreticilerimizin destekleyeceklerini ve ilave 2 milyar lirayla birlikte toplamda 24 milyar tarımsal destek ödemesi yapacaklarını da söyledi.
Şanlıurfa’da Haliliye Tarım ve Orman İlçe Müdürlüğünde görevli Veteriner Hekim Kenan Soylu, aşı ve küpeleme yaparken hayvan tekmesi sonucu burun kemiği iki yerden kırıldı.
Haliliye ilçesi Mehmetcik Köyünde Veteriner Hekim Kenan Soylu küpeleme işi yaparken büyükbaş hayvan tekmesi neticesinde burun kemiği iki yerden kırıldı. Veterinerin, alnında açılan yara dikişlerle kapatıldı.
Sendika, geçmiş olsun dileklerini ileterek zor şartlar altında çalıştıklarını dikkat çektikleri bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada resmi makamlarca bu tür olaylara karşı yeterince hukuki ve idari tedbir alınmadığı belirterek haklarının yasalaşması için şu sözlerle çağrıda bulunuldu.
"Hayvanlarımızı dolayısı ile insan sağlığını korumak ve geliştirmek amacı ile mesai mefhumu gözetmeksizin zor şartlar altında, büyük fedakarlıklarla ve 7 gün/24 saat esası ile görev yapan Tarım ve Orman Bakanlığı personeli, Ülke olarak Covid-19 ile mücadele ettiğimiz bu zor günlerde bile çalışmalarını aksatmadan, ülke ve millet sevdası ile yürütmeye devam etmektedir.
Hayvan ve hayvansal ürünlerden insanlara geçen (zoonoz) hastalıklar nedeniyle toplum sağlığı ciddi olarak tehdit altında kalabilmektedir. Hayvan sağlığının güvence altına alınamadığı bir ortamda insan sağlığını korumak ve gıda güvenilirliğini temin etmek mümkün değildir. "Sağlıklı İnsan İçin Sağlıklı Hayvan" yaklaşımında, hayvan sağlığı ve refahı, gıda güvenirliği ve halk sağlığı konularında veteriner hekimlerin önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Hayvan hastalıkları ile mücadele yanında, hayvanların kimliklendirilmesi ve kayıt altına alınması, hayvan hareketlerinin kontrolü, halk sağlığı ve hayvan refahının sağlanması, hastalıkların teşhis ve tedavi hizmetleri ile sağlıklı hayvansal ürün elde edilmesine yönelik çalışmalar da gerçekleştirilmektedir. Ancak, halk sağlığını korumak, gıda güvenliği sağlamak, ormanlarımızı ve tabiatı korumak amacı ile mesai mefhumu gözetmeksizin, cansiperane görev yapan Tarım ve Orman Bakanlığı çalışanlarımız da sahada yapmış oldukları görevler nedeni ile yıpranmaya maruz kalmakta hatta yaralanan ve yaşamını yitiren arkadaşlarımız olmaktadır. Mesai arkadaşlarımız neredeyse her gün bu tür olayları yaşamakta ve bu olaylarının sayısı her geçen gün artmakta ancak, resmi makamlarca yeterince hukuki ve idari tedbir alınmamaktadır.
Tarım-Orman çalışanlarının yetkili sendikası Toç Bir-Sen olarak; yaralanan mesai arkadaşımıza acil şifalar diliyor, tüm teşkilatımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Aydın'ın Nazilli ilçesinde tarlasında çalışmakta olan bir çiftçinin dikkati, Mergen çayına uçan sürücünün hayatını kurtardı. Kazada araç içerisinde sıkışan sürücü ekiplerin anında müdahalesi ile kurtarılırken, araç içerisinde bulunan alkol şişeleri üzerine jandarma kaza ile ilgili soruşturma başlattı.
Kaza saat 14:00 sıralarında Nazilli'ye bağlı kırsal Sevindikli mahallesi yakınlarında meydana geldi. Edinilen bilgiye göre yönetimindeki 35 HBV 31 plakalı araç ile seyir halinde olan 32 yaşındaki H.B. henüz bilinmeyen bir nedenle direksiyon hakimiyetini kaybederek Mergen Çayı kenarındaki kurutma kanalına uçtu. Kargılıkların arasına uçan otomobil takla atınca araç sürücüsü de aracın içinde mahsur kaldı. Bu sırada tarlada traktörü ile çalışmakta olan Sermet Ekimci adlı çiftçi, bir aracın kurutma kanalına uçtuğunu fark edince durumu 112 ve jandarma ekiplerine ihbar etti. Kısa sürede olay yerine gelen ekipler araçta mahsur kalan sürücüyü kurtararak Nazilli Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı.
Aracın uçtuğu yerin normal şartlarda bulunup görülmesinin mümkün olmadığını belirten Sermet Ekimci, "Tarlada traktör ile çalışıyordum. Bir anda bir aracın uçtuğunu ördüm. Ardından da beni kurtarın sesleri gelmeye başladı. Allah'tan burdaydım gördüm. Yoksa bu araç burada bir hafta 10 gün bulunamazdı" diyerek kısa sürede bölgeye gelen jandarma ve kurtarma ekiplerine teşekkür etti.
Bu arada araçta inceleme yapan jandarma ekipleri otomobil içerisinde bulunan alkol şişeleri üzerine soruşturma başlattı.Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürü Kaya Yıldız, Edirne'de "Hamzadere Barajı Sulaması" ile toplam 131 bin 570 dekar tarım arazisinin sulamaya hazır hale getirildiğini bildirdi.
Yıldız, yaptığı yazılı açıklamada, Edirne'de inşaatı devam eden önemli sulama projelerinin başında "Hamzadere Barajı Sulaması"nın geldiğini belirtti.
Bu kapsamda 273 bin 350 dekar tarım arazisinin sulanmasının sağlanacağını ifade eden Yıldız, bölgede yapılacak sulu tarımla 2020 yılı birim fiyatlarıyla ülke ekonomisine 396 milyon 358 bin lira katkı sağlanmasının hedeflendiğine dikkati çekti.
Yıldız, "Hamzadere Barajı Sulaması" işi kapsamında 2020 yılı öncesi İpsala, Keşan ve Enez ilçelerinde 116 bin 570 dekar tarım arazisinin sulamaya açıldığını belirterek şunları kaydetti:
"Bu yıl 6 bin 400 metre uzunluğunda sulama kanalı inşaatı ve 40 bin metre borulu şebeke, 390 sanat yapısı imalatı yapılmıştır. Fiziki gerçekleşmesi yüzde 80 düzeyinde olan işte, 2020'de yapılan imalatlar karşılığında ilave 15 bin dekarlık tarım arazisi sulamaya hazır hale getirilmiş ve sulamaya açılması için çalışmalar hızla devam etmektedir. Böylece Edirne'de Hamzadere Barajı Sulaması ile 131 bin 570 dekar tarım arazisi sulamaya hazır hale getirildi."
DSİ olarak ülke tarımı ve ülke insanı için özveriyle çalışmaya devam ettiklerini vurgulayan Yıldız, tarım arazilerinin suya kavuşmasını, kapalı sistem sulamanın yaygınlaşmasını ve sulamada su tasarrufu sağlanmasını önemsediklerini, çalışmalarını bu yönde kararlılıkla sürdürdüklerini bildirdi.Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, takipteki krediler nedeniyle zor durumda olan çiftçilerin durumuna dikkat çekti.
Koronovirüs sürecinde önemi daha da artan sürdürülebilir gıda temini için çiftçinin sorunlarının acilen çözümlenmesi gerektiğini belirten Doğru, sorunlara ilişkin çözüm önerileri de sundu.
Tarım sektörünün sürdürülebilir kılınması için çiftçinin üretime aralıksız şekilde devam etmesi gerektiğini savunan Doğru, kur artışı ve bunun maliyetlere yansımasından her sektörün olduğu gibi tarım sektörünün de olumsuz etkilendiğini söyledi.
Doğru, “Şu anda Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri bünyesinde çalışma yapıldığını duyuyoruz. Yıl sonuna kadar açıklanırsa çiftçimize bir rahatlama getirecektir” dedi.
Tarım sektörünün Bankacılık açısından halen güvenilir bir liman olduğuna vurgu yapan Doğru, bunu rakamlarla açıklayarak, şunları kaydetti: “Bankacılık açısından tarımda takipteki krediler oranı diğer sektörlere göre daha düşüktür. İçinde bulunduğumuz malum süreçte bir miktar yükselmiş olsa da halen yüzde 4.1 civarındadır. BDDK raporuna göre bu yılın ilk on ayında çiftçilere 125 milyar lira civarında bankacılık sektörünün verdiği krediler var. 9 milyar lira civarında da tarım kredi kooperatiflerini eklerseniz tarımsal krediler 134 milyar lira civarını buluyor. Geçen yıl ile kıyaslarsak yüzde 16 oranında bir artış söz konusu. Bunu diğer sektörlerle karşılaştırdığımızda ise kredi hacmindeki artış düşük kalıyor. Zira, bankacılık sektörünün ilk on aydaki kredi büyüme hacmi yüzde 36 civarındadır.”
Bu süreçte kredilerin geri ödemesindeki sıkıntıların doğal olduğunu belirten Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, “Çünkü maliyetlerimiz arttı. Yükselen hammadde fiyatlarına rağmen çiftçi hasatta bundan yararlanamadığı için zorluk çekiyor. Özellikle de küçük çiftçi çok zor durumda. Ziraat Bankası yeniden yapılandırma yaptı. Ziraat Bankası’nın 75 milyar lira civarında 685 bin çiftçiye kullandırdığı tarımsal kredisi var. Yapılandırmadan ise 120 bin çiftçi yararlandı ve 7 milyar liralık kısım yapılandırıldı. Yani miktar olarak yapılandırılan kredi miktarı yüzde 9 ancak faydalanan çiftçi sayısına baktığımızda yüzde 17’dir. Bu da düşük montanlı kullandırılan küçük çiftçi kredilerinde daha büyük sorun yaşandığını göstermektedir. Tarım Kredi Kooperatifleri kredilerindeki takip oranının da yüksek olması küçük çiftçimizin finansal durumunun zorlaştığını gözler önüne sermektedir.” dedi.Antalya’da meydana gelen sel felaketi tarım alanlarını telef etti. 787 çiftçinin yaklaşık 15 bin dönüm tarım arazisi zarar gördü, ekinler sular altında kaldı. Sel felaketinin en yoğun yaşandığı ilçelerden Serik’te çilek üretimi yapan çiftçiler bugünlerde kara kara düşünüyor.
Borç harçla eylül ayında ekinlerini eken çiftçinin tam hasada başlayacağı dönemde yaşanan sel nedeniyle tüm ürünler çöp oldu.
Kadriye Mahallesi’nde çilek üretimi yapan Zeynel Burun, zararının 150 bin lirayı bulduğunu söylüyor. 9 dönüm tarım arazisi olan Burun, “7 dönüm arazim sular altında kaldı. 1 yıllık sezon telef oldu. Ürünü hiçbir şekilde satamıyoruz. İlçe tarımdan gelip not alıp gittiler sadece. Ne olacak şimdi bilmiyorum” dedi. Destek beklediklerini belirten Burun, “Komisyoncudan fide için para aldık, 70 bin lira fideye verdik, gübre, ilaç bunlar hep ürün çıkınca ödediğimiz paralar. Yardım şart” ifadelerini kullandı.
Pandemi döneminde düşük fiyata ürün sattıklarını belirten Burun şöyle konuştu: “Bir önceki yılın ürününü mayısın sonuna kadar sattık düşük fiyata da olsa. Salgın başlayınca fiyatlar 9 liradan 3 liraya düşmüştü. Bir şekilde borçlarımızı ödedik. Dokuzuncu ayda yeniden fidan aldık diktik, tarlanın sürülmesidir, ilacıdır. 40 bin lira sadece gübreye verdim, 20 bin lira üstten attığımız ilaç, fideye 70 bin lira verdim. Emeğimizi, işçiliğimizi saymıyorum bile. Antalya sıcağında o naylonların altında çalıştık.”Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından oluşturulan "Tarımın Geleceği Geleceğin Tarımı Platformu" ile iş dünyası ve tarım sektörü buluşturulurken, tarım sektörünün potansiyeli yatırımcılarla paylaşıldı.
Bu kapsamda, sektörde finansman, teknoloji ve Ar-Ge yatırımı gerektiren alanlarda iş dünyasının talepleri doğrultusunda gerekli altyapı ve rehberlik çalışmaları yapılacak. Küçük ve orta boy işletmelerin kapasitelerinin yetmediği alanlara iş dünyası yönlendirilecek. Bu sayede, tarım-sanayi entegrasyonunun sağlanması ve "Tarıma yatırım yarına yatırımdır" sloganıyla yeni yatırımcıların sektöre kazandırılması hedefleniyor.
İş dünyasından gelen görüş ve öneriler doğrultusunda da ürün ve sektör bazında yatırım rehberlerinin hazırlanmasına başlandı. Ceviz, badem, zeytin, trüf mantarı, mavi yemiş, keçiboynuzu, arıcılık, ipek böcekçiliği ile kaz ve hindi yetiştiriciliği gibi alanlarda hazırlanan yatırımcı rehberleri ve fizibilite raporları yatırımcının kullanımına sunuldu. Bu rehberler ve fizibilite raporlarıyla yatırımcılar, nasıl bir yatırım ile ne kadar kazanç sağlayacağını daha işin başında planlamış oluyor.
Sırada, kekik, adaçayı, anason, kuşburnu, çörek otu, çemen, sumak, sarı kantaron, oğul otu ve tıbbi nane üretimi gibi alanlar bulunuyor. Bakanlık, bu alanlara yatırım yapmak isteyenler için fizibilite raporu ve yatırımcı rehberlerini hazırlamaya başladı.
Yapılan ön çalışmaya göre, 10 dekarlık alanda adaçayı üretmenin maliyeti ortalama 10 bin 184 lira iken net karı 17 bin 766 lira, kekik üretiminin maliyeti 11 bin 506 lira iken net karı 17 bin 442 lira olarak hesaplandı. Tıbbi nane üretiminin maliyeti 17 bin 907 lira iken net kar 27 bin 433 lira olarak belirlendi. Bakanlık, böylece söz konusu bitkileri üretmenin karlı bir yatırım olduğunu ortaya koymuş oldu.III. Tarım Orman Şurası kapsamında belirlenen eylemler bir bir hayata geçiriliyor.
2019’un Kasım ayında Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından III. Tarım Orman Şurası sonuç bildirgesi açıklandı. Tarımın sürdürebilirliği, gıdanın geleceği, ormanlarımızın yarını ve suyun istikbali için 5 yıllık planlar oluşturuldu ve 25 yıla ışık tutacak bir yol haritası hazırlandı. İki ayda tamamlanan Eylem planı hemen uygulamaya konuldu.
Tarım ve Orman Bakanımız Dr. Bekir Pakdemirli başkanlığında “Tarımda Yeni ve Yerli Bir Yüzyıl” vizyonu ile işe koyulan ilgili birimlerimiz, 8 ana başlıkta belirlenen 2020 yılı eylemlerini bir bir hayata geçirdi. Tarımsal Üretim ve Arz Güvenliği, Güvenilir Gıda, Kırsal Kalkınma, Balıkçılık ve Su Ürünleri, Toprak ve Su Kaynakları, Biyolojik Çeşitlilik ve İklim Değişikliği, Ormancılık, Dijitalleşme, Teknoloji Kullanımı, Ar-Ge” başlıklarında ‘yapacağız’ denilen bütün adımlar atıldı.
DİTAP’tan Tarım Orman Akademi’ye, Desteklerin artırılmasından, Gıdanı Koru kampanyasına, Hazine arazilerinin üretime kazandırılmasından, Orman varlığının artırılmasına, yangınlarla mücadele ekipmanının genişletilmesine kadar eylem planları, 2020 için verilen sözler ve projeler başarı ile tamamlandı.
Hindistan'da yeni tarım yasalarını protesto eden çiftçiler açlık grevine gitti.
Protestocu çiftçiler, tüm gösteri noktalarında gruplar halinde gidecekleri açlık grevini 11 kişiyle başlattı.
Protestocu çiftçilerin lideri Yogendra Yadav, üç tarım yasasının kaldırılması yönündeki talepleri konusunda baskı oluşturmak amacıyla açlık grevine gittiklerini söyledi.
Yeni tarım yasalarını mahsul fiyatlarını düşüreceğini ve kazançlarını azaltacağını dile getiren binlerce çiftçi, Haryana ve Uttar Pradeş eyaletlerini Yeni Delhi'ye bağlayan otoyol başta olmak üzere başkentin birçok sınır noktasında dört haftadır kamp kurmuş durumda.
Günlük ihtiyaçlarını otoyol kenarına çektikleri kamyonlarda karşılayan ve açık havada uyuyan çiftçiler, hükümet yeni tarım yasalarını geri çekene kadar gösterilerine devam edeceklerini açıklamıştı.
Hindistan Yüksek Mahkemesi hükümete protestocu çiftçilerle yeniden diyalog kurmak için yeni tarım yasalarının uygulanmasını ertelemesini tavsiye etmişti.Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin, kırsal kalkınma için hayata geçirdiği son projesi kapsamında, çiftçiler yüzde 50 hibeli fidanları almaya başladı.
Yaklaşık 1 yıldır tüm dünyayı etkisi altına alan COVID19 salgını yerel unsurların ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Küresel arz-talep dengesinin değiştiği 2020 yılında ulusal hükümetler yerel koruma paketleri açıklayarak kırsal alanları da içeren önlemler aldı. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi de çeşitli destek paketleriyle hem kent merkezinde hem de kırsalda vatandaşların yanında oldu.'Kentten köye dönüş' mottosunun lafla değil icraatla gerçekleşeceği vurgusuyla hareket eden Büyükşehir Belediyesi, bu kapsamda kırsal kalkınma için pek çok projeyi hayata geçirdi. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi son olarak 'Meyveciliği Geliştirme Projesi' kapsamında Kocaelili çiftçilere yüzde 50 hibeli mavi sertifikalı ceviz, cennet hurması ve doku kültürü ile kivi fidanı desteği verdi.Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, dün olduğu gibi bugün ve yarın da hayvancılığı desteklemeye devam edeceklerini söyledi.
Pakdemirli, Silivri’de, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu tarafından sağlanan hibeyle organik süt üretim işletmesine güneş enerji paneli kurulan çiftlik sahibi Saliha Aysun Sökmen ile görüntülü görüştü.
İstanbul Tarım ve Orman Müdürü Ahmet Yavuz Karaca’nın da hazır bulunduğu görüşmede, Bakan Pakdemirli’ye güneş panelleri ve çiftliğin bazı bölümleri gösterildi. Pakdemirli, çiftliğe önemli bir yatırım yapıldığını belirterek, “Yatırım yapılan 435 bin liranın 217 bin lirasını biz vermişiz hibe tutarı olarak. 20 yıla yakındır da hastalıktan ari işletme sertifikasına sahipmişsiniz. Bundan dolayı teşekkür ediyorum.” dedi.
Özellikle Trakya bölgesinin bu konuda hastalıktan ari bölge olma konusunda başı çektiğini aktaran Pakdemirli, “İşletmelerimiz de hakikaten yüz güldürecek işler yapıyor. Kadın girişimci olmanız da bizim için son derece önemli. Biz, dün olduğu gibi bugün de, yarın da sizi desteklemeye devam edeceğiz.” diye konuştu.
Terkos Gölü’nde yasadışı balıkçılık yapanlara yönelik denetimde 2 ton balığa el konuldu. Canlı balıklar göl sularına geri bırakıldı…
Tarım ve Orman Bakanlığı İstanbul Tarım ve Orman Müdürlüğü ile Jandarma birimleri ve balıkçılık derneklerinin birlikte gerçekleştirdiği Terkos Gölü’ndeki yasadışı ticari balıkçılık yapanlara yönelik denetimde yaklaşık 2 ton balığa el konuldu. Canlı olan balıklar tekrar ait oldukları alana bırakıldı.
Yapılan denetimlerde avcılığa uygun olmayan istihsal av malzemeleri olarak 17 bin metre uzatma misina ağına ve 150 takım büyük boy pinter ağa da el konuldu.
Denetimlerde ayrıca misina ağ ve pinter içinde bulunan canlı 1.500 - 1.600 adet, yaklaşık 2 ton muhtelif balığa da el konuldu. Balıklar ise canlı olduklarından tekrar iç sulara bırakıldı.
Mülkiyeti kamuya geçirilmek üzere el konulan malzemelerin yanı sıra uyarılara uymayan 3 kişiye idari para cezası uygulandı.Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürlüğü, Türkiye'nin dört bir yanında çiftçilerin tepkilerine yol açan tüm haciz işlemleri ve icra takiplerinin 3 ay boyunca ertelendiğini duyurdu.
Tarım kredi kooperatifine borcu olan binlerce çiftçi yapılandırılmalarla ilgili açıklama beklerken Tarım Kredi Kooperatifi Genel Müdürü Fahrettin Poyraz yaptığı açıklamada, COVID-19 un yaratabileceği olumsuz etkileri azaltmak amacıyla borç ve haciz işlemlerinin 31.03.2021 tarihine kadar ertelendiğini bildirdi.
Tarım Kredi Kooperatifi Genel Müdürlüğü'nden yapılan açıklama şöyle:
“Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Covid 19 salgınının sosyal ve ekonomik hayatı olumsuz etkilediği görülmektedir.
Bu kapsamda Tarım Kredi Kooperatifleri olarak, Covid 19 salgınının tarım sektöründe yaratabileceği olumsuz etkileri azaltmak amacıyla, 31.03.2021 tarihine kadar kurumumuzun kredi alacaklarının tahsili için yürütülmekte olan tüm haciz işlemleri ve icra takipleri durdurulacaktır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
Antalya’nın Kepez ilçesinde mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan Altın Erdoğan, tarladan dönerken servis aracında maske takılmasını talep ettiği için darp edildi. Bir buçuk ay önce meydana gelen olayın ardından bir gözünü kaybeden Erdoğan, adalet arıyor.
60 yaşındaki Erdoğan, geçim sıkıntıları nedeniyle eylül-ekim aylarında nar ve portakal bahçelerinde mevsimlik işçi olarak çalışıyor. Sabah hava aydınlanmadan nar bahçesine giden Erdoğan, günlük 80 lira yevmiye ile çalıştığını söyledi.
Olay günü kendilerini tarlaya götüren çavuş dedikleri kişi ile tartıştığını belirten Erdoğan, “Yemek dahi yemeden sabah 7’den akşam 3’e kadar çalıştık. Ben çavuşa, ‘Yemek yemeyecek miyiz, biz köle değiliz?' dedim. Çavuş, ‘Yemek yok. Tarlayı bir an önce bitirip gideceğiz' dedi. Bu olaydan sonra gün boyu benimle uğraştılar” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, sonrasında yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
“Akşam dönerken serviste genç işçiler vardı, maske takmıyorlar. Onları uyardım 'maske takın' diye. Sonra onları videoya çekmeye başladım. Çavuşun eşi arabayı durdurdu, yanıma geldi, boğazımı sıktı. Telefonumdan videoyu sildiler. Evin yakınına geldiğimizde beni beklettiler. Eve gitmeye çalıştığımda da saldırdılar. Sol gözümden kanlar akmaya başladı. Bir gözüm görmüyordu zaten, şimdi diğer gözümü de kaybettim. Adaletin yerini bulmasını, bu kişilerin yargılanmasını istiyorum.”
Erdoğan’ın avukatı Bilge Yılmaz ise hukuk mücadelesi başlattıklarını açıkladı. Yılmaz, “Karakol soruşturması henüz tamamlanmadı. Altın hanım için hastaneden bir ön rapor bekleniyor şu an. Ancak karakol soruşturması eksik yapılmış zaten. Müvekkilin telefonunun zorla alınıp video kayıtlarının silinmesi vb. soruşturulmamış. Bunun için savcılığa ek başvuruda bulunduk” dedi.
Erdoğan’ın korkutulduğunu belirten Yılmaz, “Azmettirici S.A ve eşi H.A., Altın hanımı çocuklarını kaçırmakla tehdit etmiş. Korkudan ilk ifadesinde kaza yaşandığını söylemiş”diye konuştu.
Erdoğan’ın sol gözündeki görme kaybının yüzde 97 olduğunu söyleyen Yılmaz, “Hukuk mücadelesi başlattık. Çok fazla destek telefonları alıyoruz. Bunlar bizim için moral oluyor. Altın hanım yalnız olmadığını hissediyor” ifadelerini kullandı.
Tarlası, evi, traktörü hacizlik olan çiftçiler borçlarına çare aramak ve sesini duyurmak için dün Ankara’ya geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen günlerde yaptığı açıklamada "Çiftçiyi, esnafı asla unutmadık… Onları da… Kabine Toplantımızın ardından açıklayacağız" sözlerinin ardından beklenilen açıklama gerçekleşmeyince çiftçiler soluğu başkentte aldı. Türkiye'nin dört bir yanından Ankara’ya gelerek Tarım ve Kredi Kooperatifi ve bankalara borçlu çiftçiler TBMM önünde buluşarak dertlerinin anlatmak istedi. Ancak polis çiftçileri, Meclis yerleşkesine yaklaştırmadı.
Çiftçilerin bir kısmı polis eskortu eşliğinde Ankara dışına çıkarılırken gruplar halinde Ankara’da bulunan çiftçilerin yerini açıklamayanlara da ceza keseceğini söyledi.
İCRAYI DUYDU KALP KİRİZİ GEÇİRDİ
Uşaklı çiftçi Mazhar Ulubey’in babası borçları için icra avukatı tarafından aranınca kalp krizi geçirdi. Ulubey, “Traktörümüz ve arabamız haczedildi. Borcumuzun yarısından fazlasını ödedik. Avukat bizden rüşvet istedi. ‘Biz sizin hakkınızda suç duyurusunda bulunacağız’ dediğimiz için avukat dün bizi mahkemeye vermiş ve mahkeme kâğıdı eve geldiğinde babam kalp krizi geçirdi. Şu an yoğun bakımdan yatıyor. Bizim borcumuz bitirilmek istenmiyor bizden rüşvet isteniyor” dedi.
Amasya’dan Ankara’ya gelen Arif Özdoğan da, "Biz insanız, bizim ürettiklerimizi siz akşam götürüp çocuklarınıza yediriyorsunuz. Çocuğuna nasıl diyeceksin ki ben çiftçileri ite kalka arabaya doldurdum. (ellerini göstererek) bu ellerim tarlada taş topladığı için bu hale geldi. Ben çocuğumun kumbarasını boşaltarak buraya geldim. Cumhurbaşkanı bizden ağlamamızı bekliyor. Biz sonuna kadar onu destekledik. Yine de desteklemeye devam edeceğiz" dedi.
“KEFİLLİKTEN DOLAYI BİRBİRİMİZİN YÜZÜNE BAKAMIYORUZ”
Amasyalı Ömer Sarı,"Elimizden traktörleri alıyorsunuz, biz bu borçları neyle ödeyeceğiz. Yarın da arazimizi alacaksınız. Kendi köyümüzde kefillikten dolayı kimse kimsenin kapısını açmıyor. Birbirimizin yüzüne bakamıyoruz, baksak kavga çıkacak" diye konuştu.
“KÖYDE HERKES TRAKTÖRÜNÜ SAKLADI”
Salih Bahçıvan, "Meclis önünde bizi apar topar dağıttılar. Sadece CHP’li vekiller var. İktidar partisinden hiç kimse yanımızda değil. Kefillik yüzünden aracımı kaptırdım, amcamın borcunu ödeyip çıkardım tekrar haciz gelecek diye traktörümü sattım hala diğer araçlarım da traktörüm de hepsi hacizli. Köyde herkesin tarım aletleri hacizli kimse kullanamıyor, korkusundan dışarı çıkaramıyor. Herkes saklamış durumda" diye konuştu.
Borçlarını ödeyemedikleri için mallarına haciz gelen çiftçiler Türkiye’nin dört bir yanından sorunlarını Meclis’te anlatabilmek için Ankara’ya geldi. Ankara'daki çiftçiler Meclise yaklaştırılmazken, şehir dışından gelenler kente dahi sokulmadı. Amasyalı çiftçi Arif Özdoğan, içinde bulunduğu durumu "Buraya gelebilmek için çocuğumun kumbarasını boşalttım" diyerek anlattı.
Polis eşliğinde başkent dışına çıkarılan çiftçiler Ankara’ya 25 km mesafedeki bir akaryakıt istasyonunda kendilerini destek olmaya gelen CHP milletvekilleri Kamil Okyay Sındır, Okan Gaytancıoğlu, Ayhan Barut’a sıkıntılarını anlattılar.
Sivas’tan gelen Başar Yıldırım, kabine toplantısını dört gözle beklediklerini ancak hayal kırıklığına uğradıklarını belirterek "Torba yasasında da çiftçi yapılandırılması var denilmişti. Şu anda ekim ayı ama bizim traktörlerimiz yedieminde. Sivas’tan 120 lirayı zor bularak geldim" dedi.
Amasyalı Ömer Sarı ağır bir borç yükü altında olduklarını anlatttı. Sarı," Bir arkadaşın cebinde kuruşu yok. Yol parasını kendi aramızda topladık. Borçlarımız ana sermayemizi geçti. Kendi köyümüzde kefillikten dolayı kimse kimsenin kapısını açmıyor. İnsanlar yan yana gelmiyor kavga çıkacak diye. Herkes birbirine kefil, annesi çocuğuna, komşu komşuya" ifadelerini kullandı.
Amasyalı Mithat Uçar tarım kredisi kullandığını ancak borcun altından kalkamadıklarını belirtti. Uçar, "Bizim büyüklerimizden beklentimiz bizim faizlerimizi silsin, temerrütlerimizi kaldırsın. Beş eşit parçaya bölsün, biz de borcumu ödeyelim, çoluğumuza çocuğumuza ekmek götürelim" dedi.
"1 liraya domatesi satıp 5 liraya fide alırsam, ben borcumu ödeyemedikten sonra çiftçilikle niye uğraşayım?" diye soran Amasyalı Salih Bahçıvan, "Ondan sonra millete devlet destek veriyor. Hibe veriyor. Öyle bir şey yok. 15 dönüm seram var, bana 20 TL mazot desteği vermiş o mazot traktörümü çalıştırdığımda bitiyor. Kaç senedir böyle. 12 yaşımdan beri çiftçilik yapıyorum, 4 senedir böyle bir sıkıntı yaşamadım" diye konuştu.
Sakarya'dan gelen Gökhan Tarım, saplandığı borç batağını şöyle anlattı:
"Traktörümüzü sattık, ineklerimizi sattık hala borcumuz bitmiyor. Biz bittik yapacak bir şeyimiz kalmadı. 50 bin lira borç bir ayda olmuş 140 bin lira. Geçen sene 50 dönümlük ıspanak tarlamızda kaldık. Bizim suçumuz neydi? Çıkamıyoruz işin içinden"
Amasya'dan gelen Arif Özdoğan ise şunları söyledi:
"Harçlık bulamadım çocuğumun kumbarasını boşalttım, Cumhurbaşkanına sesimi duyurmak için. Bizim bu borçları ödeme şansımız yok. Traktörümü aldıktan sonra beni öldürsün. Bizden ağlamamızı mı bekliyor cumhurbaşkanı? Sonuna kadar biz onu destekledik. Yine de desteklemeye devam edeceğiz. Polisler bizim kolumuzdan tutup bizi buraya getirdiler. Benim malım yok halim yok. Polis diyor ‘siz buraya geldiniz suç işlediniz.’ Bizim ürettiklerimizi siz çocuklarınıza götürüyorsunuz. Siz nasıl akşam çocuğunuza bunu yedirebileceksiniz. Şu ellerime bakın taş toplayarak bu hale geldi."
Sanatçı Haluk Levent, Antalya'da cinsel saldırıya uğrayan iki aylık buzağıyı satın aldı. Buzağı ve annesi bundan böyle iki sene önce kurban bayramında denize atlayan 'Boğa Ferdinand' ile aynı çiftlikte yaşayacak.
Konudan haberdar olan sanatçı Haluk Levent ise sosyal medyadan yaptığı paylaşımda “Buzağının sahibi ile görüştük. Sürecin takipçisi olacağız. Bir hayırseverimiz de destek oldu. Buzağı ve annesini Ferdinand’ın çiftliğine gönderiyoruz. Orada mutlu bir şekilde yaşayacaklar” ifadelerine yer verdi.
2018 yılında Kurban Bayramı’nın birinci günü Rize’nin İyidere ilçesinde hayvan pazarından kaçıp, bayramın dördüncü günü de yüzerek geldiği Trabzon’un Sürmene ilçesi sahilinde kurtarıldıktan sonra Haluk Levent’in kurucusu olduğu Ahbap Platformu tarafından satın alınan ‘Ferdinand’ adlı boğa, İzmir’deki çiftliğe yerleştirilmişti.
BUZAĞI VE ANNESİ GÖTÜRÜLDÜ
Sanatçı Haluk Levent, buzağı ve annesinin sahibi Abdulkerim Gürbüz’le iletişime geçip, hayvanların bedelini ödeyip satın aldı. Dün İzmir’deki çiftlikten gönderilen hayvan nakil aracı Gazipaşa’nın Yeşilyurt Mahallesi’ne ulaşarak buzağı ve annesini alarak, çiftliğe götürmek üzere yola çıktı
Abdulkerim Gürbüz, olayın ardından yaptığı açıklamada, “Üzücü bir olay yaşamıştık, olayın basına yansımasıyla birlikte Haluk Levent hayvanlarımıza ücretini ödeyerek sahip çıktı. Bizler de teslimatını yaptık. Haluk Levent abimize teşekkür ederiz. Çiftlikte hayvanlarımızın daha güzel yaşayacaklarına inanıyorum” dedi.Tarım ve Orman Bakanlığı, gıda ürünlerinin etiketinde 'trans yağ' ibaresini kaldırmak için hazırladığı yönetmelik taslağında geri adım atacağı sinyalini verdi.
Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürü Harun Seçkin HaberTürk televizyonunda Mehmet Akif Ersoy'un sunduğu programda hazırlanan taslağın görüşe açıldığını ve gelen görüşler doğrultusunda trans yağ ibaresinin etiketlerde kalabileceğini söyledi.
Dünya gazetesinin haberine göre; Seçkin, program sonunda son bir cümleniz var mı sorusuna: "Yani 'trans yağ yoktur' ifadesi ile ilgili bir gündem oluştu. Bunun kullanılabileceğini ifade etmek istiyorum, özellikle" yanıtını verdi.
Mehmet Akif Ersoy'un "etiketlerden kaldırılmayacak değil mi?" sorusuna ise Seçkin "Evet" dedi.Aynı bölgede 18 dekarlık alanda örtü altı üretim yapan Yaşar Tetik, ürünlerini dijital ortamda müşteriye sunma, alın terinin karşılığını alma imkanı bulduklarını dile getirdi.
Hasan Mert de yetiştirdikleri ürünleri birçok ülkeye ihraç ettiklerini, ilaç kullanmadan böcekler yardımıyla biyojik üretim yaptıklarını söyledi.
İşçilerden Hatice Elcir, sabah erken saatlerde seraya girip saatlerce çalıştıklarını, ürünleri paketleyip satışa hazırladıklarını belirterek, herkesin emeğinin karşılığını almasının önemli olduğunu vurguladı.
Ayşe Mert de sebze yetiştirmenin emek istediğini, bu yıl emeklerinin karşılığını alabildiklerini ifade etti.
"Üretici parasını nakit alıyor"
Dijital ortamda ürün satın alan bir firmanın sahibi olan ziraat mühendisi Aziz Öztürk de dijital tarımda her şeye ulaşmanın daha kolay olduğunu söyledi.
Sistemin biraz daha geliştirilebileceğini belirten Öztürk, "En büyük avantajımız pazarlık. Direkt üreticiden aldığımız için daha karlı. Market de daha ucuz alıyor, son tüketici de daha ucuza tüketiyor. Üreticiyle sözleşme imzalayıp ürünü alıyoruz, tutarını da direkt banka hesabına geçiyoruz. Üretici parasını nakit alıyor." dedi.Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, inşaat çalışmaları devam eden Yusufeli Barajı’nın 260 metre yüksekliğe ulaşıldığını ve son 15 metreye girildiğini belirterek, “Tamamlandığında yaklaşık 2,5 milyon nüfuslu bir şehrin yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak ve ekonomiye yılda 1 milyar 500 milyon lira katkı sağlayacak” dedi.
Yusufeli Barajı’nda yapılan çalışmalara ilişkin açıklama yapan Tarım ve Orman Bakanı Dr. Türkiye’nin vizyon projelerinden olan Yusufeli Barajı’nın tamamlandığında 275 metre yüksekliği ile çift eğrilikli beton kemer kategorisinde Türkiye’nin en yüksek, dünyanın 3. yüksek barajı olacağını dile getirdi.
“YUSUFELİ, MÜHENDİSLİK HARİKASI BİR PROJE”
Geçen yıl Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın baraj inşaatını ziyaret ederek ‘Muhteşem Bir Eser Ortaya Çıkıyor’ değerlendirmesinde bulunduğunu hatırlatan Bakan Pakdemirli, Yusufeli Barajı inşaatında çalışmaların yoğun bir şekilde devam ettiğini belirterek, “Zor coğrafi koşullar altında böyle bir mega projeye imza atıyoruz. Belgesellik ve mühendislik harikası projedir” dedi.
Yusufeli Barajı ve HES tesisinin kurulu gücünün 558 MW ve yıllık enerji üretiminin 1 milyar 888 milyon KWh olacağını dile getiren Pakdemirli, santral binası ve enerji yapılarında betonlama çalışmalarının planladığı şekilde devam ettiğini belirtti. Barajın tamamlanması ile milli bütçeye yıllık 1 milyar 500 milyon TL katkı sağlanacağını kaydeden Pakdemirli, proje sayesinde yaklaşık 2,5 milyon nüfuslu bir şehrin yıllık enerji ihtiyacının karşılanacağını söyledi.
GÖVDE YÜKSEKLİĞİ 260 METREYE ULAŞTI
Yusufeli Barajında günlük ortalama 4.400 metreküp beton dökülüyor. Gövde betonunda gerçekleşme oranı yüzde 93 oldu ve baraj 260 metre yüksekliğe ulaşmış durumda. Baraj gövde yüksekliği inşaatında son 15 metre kaldı.
Yusufeli Barajının 275 metre gövde yüksekliği ile Eyfel Kulesinden 25 metre kısadır. Barajın gövdesi 100 katlı bir gökdelen yüksekliğindedir. Yusufeli Barajının gövdesinde kullanılacak olan 4 milyon metreküp beton ile Artvin’den Edirne’ye 13 metre platform genişliğinde beton yol yapılabilir.
Baraj tamamlandığında 275 metre ile Türkiye’nin en yüksek barajı olacak.
ÇORUH’TA TAŞKIN RİSKİ DE AZALTILACAK
Yusufeli Barajı üreteceği enerjinin yanı sıra diğer barajlara da su kaynağı olacak. Diğer taraftan Çoruh nehrinin getireceği rusubatı önemli ölçüde tutarak diğer barajların ömrünün uzamasına ve Çoruh Nehrinde oluşabilecek taşkın riskini de azaltacak.
Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, çevrimiçi olarak düzenlenen IV. Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Çalıştayına katıldı.
Tıbbi ve aromatik bitkilerin sadece tarım ve ormanı ilgilendiren bir faaliyet olmadığını, gıdadan sağlığa, kozmetikte turizme kadar birçok alanı ilgilendiren önemli bir sektör olduğunu belirten Pakdemirli, dünya nüfusunun yaklaşık %70’inin tedavi ve korunma amacıyla bu ürünleri tercih ettiğini söyledi.
Dünyada yaklaşık 425 bin civarında bitki olduğu, bunlardan 50 Bin ile 70 Bin kadarının tıbbi bitki türü olarak tanımlandığı dile getiren Pakdemirli, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre bugün dünyada kullanılan tıbbi bitki sayısının 20 Bin civarında olduğunu anlattı.
Bu bitkilerin 4.000’nin tedavi amaçlı ilaç olarak kullanıldığını ifade eden Pakdemirli, Dünyada 2.000, Avrupa’da ise 500’e yakın tıbbi bitkinin ticaretinin yapıldığını ve yıllık ekonomik değerinin de 115 Milyar Dolar civarında olduğunu dile getirdi.
Türkiye’nin biyolojik zenginlik bakımından önemli bir konumda olduğuna dikkati çeken Pakdemirli, ‘‘3 gen merkezinin kesişme noktasında olan Türkiye, yaklaşık 4.000’i endemik, yani bu coğrafyaya has olmak üzere, toplam 12 bin bitki türüne ev sahipliği yapıyor. Başka bir ifadeyle, Avrupa kıtasından daha fazla biyolojik çeşitliliğe sahip bir ülkeyiz. Tıbbi ve aromatik bitkiler yönünden ise zengin bir potansiyele, üretim için uygun iklim ve habitatlara sahibiz. Bu zenginliğimiz içinde 1.700 civarında bitki, tıbbi özellik taşımaktadır. Bunun 500’ünü tıbbi ve aromatik bitki olarak değerlendiriyoruz. Bu veriler bize, dünya üzerindeki tıbbi bitkilerin yaklaşık %6’sının ülkemizde olduğunu göstermektedir. Ülkemiz, hem doğadan toplanan defne, kekik, adaçayı gibi ürünlerde, hem de kültürü yapılan kimyon, anason, nane, rezene gibi ürünlerde geniş bir popülasyona sahiptir. Ayrıca, Asya ile Avrupa arasında bir köprü konumunda bulunan Anadolu, bu bitkilerden yararlanma konusunda da zengin birikime sahiptir. Ülkemizin sahip olduğu bu zenginliği, daha yüksek katma değere çevirmesi ve bu pazardan daha yüksek pay alması son derece önemlidir’’ dedi.
‘‘Tıbbi Ve Aromatik Bitki Üretimimiz 5 Kat Artışla 370 Bin Tona Yükseldi’’
Son 18 yılda tıbbi ve aromatik bitki ekiliş alanının 2 kat artışla 1,7 milyon dekara,
üretiminin ise 5 kat artışla 370 bin tona yükseldiğini belirten Pakdemirli, ‘‘İhracat değerimiz 105 Milyon Dolardan 4 kat artışla 404 Milyon Dolara ulaştı. Kekik ve defne ihracatında dünya lideriyiz. Dünya defne ihtiyacının %90’ını biz karşılıyoruz. Yine, kimyon, adaçayı, biberiye ve anasonda da önemli bir tedarikçi konumundayız’’ diye konuştu.
Son 2,5 yılda Anadolu Adaçayı, Dağ Çayı, Ekinezya, Kekik, Oğulotu, Şevketibostan, Tıbbi Adaçayı, Kapari türlerinde toplam 11 yeni çeşit geliştirdiklerini ifade eden Pakdemirli, ‘‘Biyolojik çeşitliliğe dayalı geleneksel bilginin kayıt altına alınması projesiyle, ülkemizdeki ürünlere ilişkin bilgilerin derlenmesi ve veri sisteminin oluşturulmasını sağladık. Bu sistem sayesinde, elimizdeki yaklaşık 2 milyon veriyle tıbbi ve aromatik bitki çalışmalarına ciddi bilgi kaynağı sağlıyoruz. Bakanlığız araştırma enstitülerince, tıbbi aromatik bitkiler konusunda toplama, kültüre alma, adaptasyon, çeşit geliştirme gibi çalışmalar yürütülüyor. Böylece, yok olma ihtimali olan bitkileri koruma altına alarak, sürdürülebilir üretimini teşvik ediyoruz. 2004’ den bu yana Kamu özel sektör ve Üniversiteler tarafından 20 türde toplam 71 tescilli çeşit geliştirildi. Bunun 16 türdeki 33 çeşidinin tescili Bakanlığımız araştırma enstitülerimiz tarafından yapıldı. Ayrıca, Tohum Gen Bankamızda 264 türe ait 2.641 tıbbi ve aromatik bitki örneğini de koruma altına aldık’’ değerlendirmesinde bulundu.
Bakanlık olarak, tıbbi aromatik bitkilerin hem üretimini hem de katma değerini artırmak amacıyla çok sayıda destek ve hibe verdiklerini anlatan Pakdemirli, şöyle konuştu:
‘‘İyi tarım ve organik tarım kapsamında yer alan tıbbi ve aromatik bitki üreticilerine dekar başına bireyselde 40 Lira, grup sertifikasında ise 20 Lira destek veriyoruz. 2008 yılından bu yana iyi tarım uygulamaları kapsamında yaklaşık 696 bin dekar alanda 71 Milyon Lira destekleme ödemesi yaptık. Bunun, alan olarak neredeyse tamamını (628 Bin dekar), destek miktarının da 41 milyon Lirasını son 2,5 yılda ödedik. 2013 yılından bugüne kadar ise organik tarım olarak bu ürünleri yetiştiren üreticilere 58 bin dekar alanda 2,7 Milyon Lira organik tarım desteği verdik. TARSİM ile tıbbi aromatik bitkilerin büyük bölümünü dolu zararı kapsamında sigorta teminatı altına aldık. Ayrıca, yağ gülü için de isteğe bağlı don zararı teminatı verdik. Kırsal kalkınma destekleri kapsamında, tıbbi aromatik bitkilerin işlenmesi, depolanması ve paketlenmesine önemli hibeler sağlıyoruz. Yeni tesis, teknoloji yenilenmesi, alternatif enerji kaynaklarının üretilmesi ve kullanılması, sulama sistemleri kurulması ve alet ekipman alımlarına %50 oranında hibe desteği veriyoruz. Bugüne kadar; 104 adet Projeye 30 Milyon Lira, Genç Çiftçi projesi ile 209 tıbbi ve aromatik bitkiler projesine 6,3 Milyon Lira hibe desteği ödedik. TKDK-IPARD destekleri kapsamında son 2,5 yılda 1.860 projeye 111 Milyon Lira destek ödeyerek kırsalda 234 Milyon Lira yatırım yapılmasını sağladık. Isparta’da hayata geçirdiğimiz Gülanta Projesiyle küçük işletmeler ve çiftçiler için ortak başvuru modelleri geliştirilmesini sağladık. ORKÖY projeleri kapsamında 18 yılda 306 tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliği projesine 9,1 Milyon Lira destekleme ödemesi yaptık. Yine, Orman Genel Müdürlüğümüz tarafından yürütülen “Tıbbi ve Aromatik Bahçeler Eylem Planı” içerisinde yaklaşık 1, 7 milyon fidan dikimiyle yöre halkının gelirine 3 Milyon Lira tutarında ilave katkı sağladık. Bunun yanında, gelir getirici türlerde 15 milyon fidan üretimi yaparken son 2,5 yılda artan talebi karşılamak adına yıllık fidan üretimimizi 25 Milyon adede çıkarttık. 2002 yılında 31 bin ton olan odun dışı orman ürünleri üretimimiz 825 bin tona ulaştı. 2023 hedefimiz ise 1,2 milyon tondur. Böylece, orman köylümüze 2019 yılında 700 Milyon Lira, bu yılda 800 Milyon Lira katkı sağladık. 2023 yılı hedefimizi ise 1,1 Milyar Lira ilave katkı olarak belirledik. Odun dışı orman ürünleri üretimi kapsamında kırsalda yaklaşık 25 Bin kişi istihdam imkanı getirdik. Odun dışı orman ürünlerinde 2019 yılında, ülke ekonomimize 5 Milyar Lira, bu yılda 6 Milyar Lira katkı sağladık. 2023 yılı hedefimiz ise 9 Milyar Liradır. 2013 yılındaki 438 Milyon Dolar odun dışı orman ürünleri ihracatımız da bu seneki hedefimiz 1 Milyar 350 Milyon Dolar. 2023 hedefimiz ise 2 Milyar Dolardır.’’
Tıbbi ve aromatik bitki üretimini artırmak ve uluslararası pazarlarda biyolojik çeşitliği avantaja dönüştürmek amacıyla 2015 yılında 25 ilde başlattıkları “Itrî ve Tıbbî Bitkiler ile Boya Bitkileri Yetiştiriciliğinin Geliştirilmesi Projesi”ni bu yıl 40 ile yaygınlaştırdıklarını kaydeden Pakdemirli, Hatay’da Türkiye’nin ilk Tıbbi ve Aromatik Müzesi’nin kurulmasına da katkı sağladıklarını dile getirdi.
Bakan Pakdemirli, İzmir ili Kınık ilçesinde tıbbi ve aromatik bitkilerin üretilmesi, işlenmesi ve paketlenmesi ile ilgili tesislerin de yoğun olarak yer alacağı 1.228 dekar alanda 3.000 kişinin istihdam edileceği Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesinin kuracaklarını da söyledi.
‘‘Tıbbi Ve Aromatik Bitki Üretimi Karlı Bir İş, Girişimcilerimizi Desteklemeyi Sürdüreceğiz’’
Samsun'un Çarşamba ilçesi Orduköy Mahallesi'nde 17 Ekim’de kendisine ait mısır tarlasında çalışan Ahmet Aktaş, ayağı takılarak düştü.
Aktaş, ayağının takılması üzerine dengesini kaybederek silaj makinesine kolunu kaptırdı. Ağır yaralanan Aktaş, ambulansla Çarşamba Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı.
Burada yapılan ilk müdahalenin ardından Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi'ne sevk edilen Aktaş'ın kolunun omzundan aşağısı ameliyatla alındı.
PROTEZ KOL ARAYIŞINA GİRDİLEROlayın ardından Ahmet Aktaş'ın oğlu Mustafa Aktaş, sol kolunu kaybeden babası için protez kol arayışına girdi. Araştırma yapan Mustafa Aktaş, babasına 62 bin euroya elektronik kol taktırılabileceğini öğrendi. Aktaş ailesi, bu maddi güce sahip olmadığı için yardım bekliyor.
"BUNA DA ŞÜKÜR"Küresel iklim değişikliğinin kaçınılmaz sonucu kuraklık kapıya dayandı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün son haritası Türkiye'nin şiddetli kuraklık riskiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Geçen yıla oranla yağışlar yüzde 53 düştü. Meteorolojik kuraklık Türkiye'de kuru tarım alanlarında verim kaybına neden oluyor. Önümüzdeki aylarda yer altı suları ile nehirlerde debi düşüşü dolayısıyla hidrolojik kuraklık riski de var. Türkiye'nin tarımsal kuraklık için acil önlemlere ihtiyacı var.
Tarım ve Orman Bakanlığı Kuraklık Eylem Planı'nı hazırladı ancak su tasarrufu konusunda toplumsal bilinç de gerekiyor. Konuyu uzmanlarla konuşup tarımdaki kuraklık riskinin fotoğrafını çektik. Türkiye'nin tarımsal üretimi risk altında mı? Havzalarda, barajlarda su durumu nedir? Neler yapılması gerekir? İşte yanıtlar...
Zirai faaliyetlerde su kaynaklarının etkin kullanımı, suyun miktarına ve bolluğuna uygun tarımsal ürün deseni seçimi yapılmalı.
Türkiye'de suyun yüzde 74'ü sulama amaçlı tarımda kullanılıyor. Türkiye'de tarımda hâlâ suyun yüksek oranda israf edildiği salma sulama yöntemi tercih ediliyor. Sadece yüzde 1 oranında yapılan damla sulama sistemlerinin ise hızla yaygınlaştırılması öneriliyor.
En hızlı su tüketiminin olduğu kentlerde beklenen su sıkıntısının önüne geçmek için ilk etapta park ve bahçelerde şebeke suyunun kullanılmasının önüne geçilmesi gerekiyor.
Çiftçinin kuraklıktan etkilenmemesi için kuraklık sigortası yaptırmasının önemi büyük.
Ülke genelinde su tasarrufu ile ilgili hareket başlatılmalı. Yayınlar ve eğitimlerle su tasarrufu bilinci pekiştirilmeli.
Küçük arazilerde tarım yapan üreticilerin arazi birleşmesine giderek kuraklıktan en az şekilde etkilenmesi elzem.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye'de kuru alanlarda yetiştirilen buğday, arpa, kanola ve kırmızı mercimek gibi bazı temel ürünlerin kuraklıktan etkilenme sınırına geldiğini anlatıyor. Bayraktar, "Buğday, arpa ve mercimek tek başına toplam ekili-dikili alanların yüzde 56'sını kapsıyor. Bu ürünler ekim-kasım aylarında ekiliyor. Bu aylarda yağışlar geçen yılın çok altında oldu" diyor. Türkiye'nin buğday başta olmak üzere stratejik ürünlerde stok yapması gerektiğinin altını çizen Bayraktar, atıl tarım arazilerinin de acilen devreye alınması gerektiğini vurguluyor. Bayraktar, "Birçok ülke kuraklık nedeniyle verimde kayıplar yaşıyor. Örneğin, Rusya'da kışlık buğday ekilişlerinin yüzde 22'sinde büyüme eksiklik tespit edildi. Bunun gibi üretimde kayıp yaşayan ülkeler 2021'de ihracat yasağı getirebilir" diyor.
Türkiye sanılanın aksine de su zengini değil, yılda kişi başına düşen bin 519 metreküplük su miktarı ile 'su sıkıntısı çeken' bir ülke... WWF'in verilerine göre, Türkiye nüfusunun 2030'da 100 milyona ulaşacağı ve kişi başına düşen su miktarının bin 120 metreküpe gerileyeceği öngörülüyor. Diğer bir deyişle, artan nüfusu ve büyüyen kentleriyle Türkiye, 'su fakiri' olma yolunda ilerliyor. Yani kısa vadede Türkiye'de kuraklığın şiddet ve süresi bugüne kıyasla çok daha kuvvetli hissedilecek. İç Anadolu en riskli bölgelerin başında geliyor. İTÜ Meteoroloji Mühendisliği bölümünün verilerine göre, bölgeye düşen yağışta yüzde 62 oranında azalma var.
Türkiye Ziraatçiler Derneği Başkanı Hüseyin Demirtaş da, yağışın geçen yıla göre bu dönemde yüzde 53 azaldığını özellikle tahıl ürünlerinin bu kuraklıktan ilk etapta zarar göreceğini söylüyor. Tahılın suya çok fazla ihtiyaç duymamasına rağmen yağışın dağılımında bir azalma olduğunda toprakta çimlenen ürünün çürüdüğünü dile getiren Demirtaş, bunun da verime negatif yansıyacağını anlatıyor. Kasımda ekim yapanların ise yağışlar az seyrettiği takdirde ekimlerini bahara kaydırabileceklerini dile getiren Demirtaş, şunları söylüyor: "Ancak ürün hasadı ekimdeki gibi yüksek olmaz. Yılda yaklaşık 22 milyon ton buğday üretimi yapmamıza rağmen 10 milyon ton da ithal ediyoruz. Bunun bir bölümünü ihraç ediyoruz ama artık mevcut üretim Türkiye nüfusuna yetmiyor.
Türkiye'nin tahıl ambarı olarak bilinen Konya'da da durum farklı değil. Karatay Ziraat Odası Başkanı Rıfat Kavuneker, "31 ilçemizin 28'ine yakınında yağış yok. Acilen bu bölgeye su aktarılması gerekiyor. Mavi Tünel olmasaydı Konya'nın Çumra ve Karatay ilçelerinde tarım bitmiş olacaktı. Allah'tan ümit kesilmez ama yüzde 10'luk bir rekolte düştü. Yağış olmazsa rekolte diye bir şey kalmayacak" diyor. Konya Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Murak Akbulut da 2019'da 80 milimetre alınan yağışın bu yıl 30 milimetreye kadar düştüğünü söylüyor.
Devlet Su İşleri (DSİ) Dairesi Eski Başkan Yardımcısı ve Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız, 2019'da yağışların yüzde 20 düştüğünü, bu yıl da böyle giderse ciddi bir tehditle karşı karşıya kalınacağını söylüyor. Sulama barajlarındaki depolama suyunun çok dikkatli kullanılması gerektiğinin altını çizen Yıldız, "Kuraklık tablosu endişe verici. Üçte biri dolu depolarla yıla giriyoruz. Melen Barajı projesinin 5 yıldan önce bitmesi çok güç. Kuraklık devam ederse, önümüzdeki yaz su seviyeleri dibe vuracak. Kovid-19 tedbirleri gibi, gerekirse genelgeler yayınlayarak, araba ve halı yıkama gibi hoyratlıklara son verilmeli" diye konuştu.
2020'de ekim ve kasım ayı toplam yağışı 56.4 milimetre, normal yağış ortalaması 118.8 milimetre ve geçen yılın aynı dönemine göre yağış ortalaması ise 58.3 milimetre oldu. Ekim ve kasım ayı toplam yağışlarında normale göre yüzde 53 ve geçen yıl yağışlarına göre yüzde 3 azalma gözlendi. Ekim ve kasım ayı toplam yağışları, tüm bölgelerde normale göre azalma gösterdi. Normaline göre, yağışlarda en fazla azalma yüzde 62 ile İç Anadolu bölgesinde gerçekleşti. Bunu yüzde 57'le Akdeniz, yüzde 56'yla Ege, yüzde 55'le Doğu Anadolu, yüzde 48'le Karadeniz, yüzde 41'le Güneydoğu Anadolu ve yüzde 40'la Marmara Bölgesi izledi.
2020’de pandemi ile birlikte afetlerin de yaşandığını belirten Tarsim Genel Müdürü Serpil Günal, devlet destekli tarım sigortası kapsamında üreticilere bu yıl 1.2 milyar lira hasar ödediklerini söyledi.
Tarsim Genel Müdürü Serpil Günal, devlet destekli tarım sigortaları kapsamında bu yıl 1.2 milyar lira hasar ödediklerini açıkladı. Günal, 2020’de, 550 bin sigortalı sayısına ulaştıklarını, toplam prim üretiminin ise 2.8 milyar lira olduğunu, bunun da 1.4 milyar lirasının devlet katkısından kaynaklandığını belirterek, bu yıl tarım sigortasında 1.9 milyon poliçe adedine ulaştıklarını söyledi.
Günal, bu yıl üreticiye 1.2 milyar lira hasar ödediklerini ifade ederek, “Bunun da yüzde 50’si bitkisel üründen ve dolu hasarından geliyor. Antalya’da dolu ve fırtına hasarında seralar için 60 milyon lira hasar ödedik. Adana bölgesinde narenciyede fırtına hasarı nedeniyle 53 milyon lira hasar ödemesi yaptık. Toplamda 1.2 milyar lira hasar ödedik, toplamda ödeyeceğimiz hasar miktarı 1.6 milyar lirayı bulacak” dedi.
Serpil Günal, 2021’de TARSİM’in, teminatları içine sıcak hava dalgası riskini de eklediklerini vurgulayarak, şu açıklamaları yaptı: “Sıcak hava dalgası, bizim bilmediğimiz, 80 yıl boyunca görmediğimiz bir hasardı. Bu yılın mayıs ayında Adana, Mersin, Hatay, İzmir, Manisa bölgesinde yaşandı. İncelemeler yaptık ve sıcak havanın sigortalanabilir olduğunu tespit ettik, 2021’den itibaren tarım sigortasının teminatları içine kattık.”
BUĞDAYIN SİGORTA BEDELİ 12 LİRA
SERPİL Günal, tarım sigortasının fiyatlarına da değinerek, şu açıklamaları yaptı: “TARSİM’in lokomotif ürünü buğday; üretici, bir dekarlık alanda 480 kilo buğday üretiyorsa, ödeyeceği prim 12 lira. Aslında prim 24 lira, bunun yüzde 50’sini devlet karşılıyor. Mesela, arpada dekar başına ortalama 410 kilo için çiftçinin ödeyeceği prim 10 lira. Bir örnek daha vereyim. En fazla sigortalanan ürün, kayısı. Kayısıda, bir hektar alanda 1790 kilo üretim yapıldığı zaman üreticimizin ödeyeceği prim 88 lira, bir o kadar da devlet destek oluyor.
Diyarbakır'ın Kulp ilçesine bağlı Başbuğ köyü Sinan mezrasında ikamet eden vatandaşlar, kendilerine ait 26 büyükbaş hayvanın, Batman'ın Sason ilçesine bağlı Acar köyü ile Kozluk İlçesine Bağlı Karatepe köy sınırlarında sulandıkları sırada çalındığını söyledi. Hayvanlarının tek geçim kaynağı olduğunu belirten vatandaşlar, hırsızlara karşı önlem alınması gerektiğini ve zanlıların bulunmasını istedi.
Hayvan sahiplerinden Yusuf Çelik, yıllardır hayvancılık yaptıklarını söyledi. Son 3 yılda 100'ün üzerinde büyükbaş hayvanlarının çalındığını kaydeden Çelik, ahırlarının boş kaldığını ifade etti. Çelik, “Özellikle Sason, Kozluk ve Kulp üçgenindeki bölgede hayvanlarımız çalınıyor. Bu iki aydır hayvanlarımızı arıyoruz. Hayvanlarımızı bulamıyoruz. Bu yıl 26 tane çalındı. Bunları götürüp kaçak yollarda kesiyorlar. Hayvan hırsızları yüzünden büyük bir maddi kaybımız var. Malımızın bulunmasını istiyoruz. Son 3 senedir çalışıp çabaladığımız çoluğumuz ve çocuğumuzla emek verdiğimiz bu çalışma sonucu her sene bu hırsızlar gelip bu bölgede hayvanlarımızı alıp gidiyorlar” dedi.
TEK GEÇİM KAYNAKLARI YOK OLDU
Hayvanları çalınan Nimet Çelik'in oğlu Mahsum Çelik, “Babam burada çiftçilik yaparak geçimizi sağlıyor. 6 kardeşiz hepimiz öğrenciyiz. Tek geçim kaynağımız hayvancılıktır. Son üç yılda hayvanlarımız çalındı. Bu yıl 23 tane hayvanımız çalındı. Geçtiğimiz yıllarda da 20-30 civarında hayvanımız çalındı. Bu yıl hayvanları sulamaya gönderdiğimizde çalınmış, geçmiş yıllarda yine sulama ve otlarlarken çalınmıştı. Gece gündüz hiç fark etmiyor” diye konuştu.
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında pandemi sürecinde mağduriyet yaşayan esnaf ve çiftçinin yaşadığı sorunları sıraladı, çözüm önerilerini anlattı.
VATANDAŞTAN MEKTUP VAR
Gürer, basın toplantısına; çiftçi ve esnaf başta olmak üzere toplumun farklı kesimlerinden kendilerine ulaşan şikayet ve talep mektuplarından bazılarını okuyarak başladı. İşçinin, işsizin, memurun, atama bekleyenlerin, çiftçinin ve esnafın sorunlarının katlanarak arttığını söyleyen Gürer, özellikle pandemi sürecinde mağduriyet yaşayan kesimlerin sesine kulak verilmesini istedi.
ESNAF BORÇLARINI ÖDEYEMEDİ
Korona virüs tedbirleri kapsamında faaliyetlerine ara verilen esnafın ciddi mağduriyet yaşadığına işaret eden CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Mağduriyet yaşayan esnafın sosyal güvenlik primleri ve vergi borçları ötelenmelidir. Kiralarında kolaylık sağlanmalıdır. Doğalgaz, su ve elektrik faturaları ötelenmelidir. Pandemi sürecinde ‘destekleme’ adı altında kredi verilerek borçlandırılan esnaf, işyerleri yeniden kapandığı için bu kredilerin geri ödemesini yapamamaktadır. Geri ödeme süresi gelen esnafa kredi ödemelerinde de destek sağlanmalı, taksitler ötelenmelidir” dedi.
TARIM KREDİ KOOPERATİFLERİ ESNAFIN YANINDA OLMALI
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, düzenlediği basın toplantısında çiftçilerin yaşadığı mağduriyetlere de dikkat çekti.
1935 yılında Atatürk’ün tarımla ilgili hayata geçirdiği projeler kapsamında faaliyetine başlayan Tarım Kredi Kooperatiflerinin, o dönemdeki kuruluş amacının çiftçiye destek sağlamak olduğuna işaret eden CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, ancak sonraki süreçlerde tarım kredi kooperatifleriyle ilgili 6 kez kanun değişikliği yapıldığını hatırlattı.
ÇİFTÇİNİN TRAKTÖRÜNÜ HACZEDİYORLAR
1967 yılında çiftçilere Tarım Kredi Kooperatifleri aracılığıyla verilen kredilerin faizlerinin düşük olarak düzenlendiğini bugün için yüzde 8-9 oranında çiftçi faizi olduğunu belirten Ömer Fethi Gürer, “ 2005 yılında yapılan kanun düzenlemesi ile Tarım Kredi Kooperatifinin özerk bir yapıya kavuşturulduğunu ve Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatiflerini ticari bir kuruluş gibi görmeye başladığı için bu kuruma ticari kuruluşlara verilen oranda kredi sağladığını anlattı. Gürer, “Tarım Kredi Kooperatifleri de doğal olarak çiftçiye Ziraat Bankasının kredi faiz oranının üstüne bir de kaynak kullanım bedeli adıyla bir faiz ekleyerek, çiftçiye yüksek oranda faizli kredi verdi. Yüksek faizle kredi almak zorunda kalan çiftçi, maliyet artışları nedeniyle ürün para etmediği için geri dönüş sağlayamadı ve icralık olmaya başladı. Tarım Kredi Kooperatifleri pandemi sürecindeki mağduriyete rağmen, borcunu ödemekte zorlanan çiftçinin traktörüne el koyuyor” diye konuştu.
KREDİ İÇİN HEM TEMİZ SİCİL, HEM KEFİL İSTENİYOR
Çiftçilere verilen kredilerde ‘temiz sicilin’ yanı sıra ‘kefil’ de istendiğine dikkat çeken CHP Milletvekili Gürer, “Çiftçi kredi alabilmek için hem sicili temiz olacak hem de kefil bulacak. Kefil bulsa bile zaman zaman yaşanan sorunlar nedeniyle borcunu ödeyemeyen çiftçiye önce kefil baskı kuruyor. Ürün para etmediği için borcunu ödeyemeyince hem çiftçi hem kefil mağdur oluyor” şeklinde konuştu.
KURAKLIK KAPIYI ÇALDI
Türkiye’de son 5 yıldır baş gösteren kuraklığın, önümüzdeki yıllarda yaşayancak ciddi su sıkıntısının habercisi olduğunu ifade eden CHP Milletvekili Gürer, göletlerin kuruduğunu, su kaynaklarının debisinin düştüğünü ifade etti.
REKOLTE DÜŞECEK
Sonbaharda yeterli yağışın olmaması nedeniyle toprakla buluşan tohumun nemsiz kaldığını ve bu nedenle rekoltenin de büyük oranda düşeceğini ifade eden CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, mart ve nisan aylarında bahar yağmurlarının da yağmaması durumunda ekili alanlardaki zararın katlanabileceğini belirtti.
SU KAYNAKLARI DOĞRU KULLANILMALI
Su kaynaklarının doğru kullanılmadığına da değinen CHP Milletvekili Gürer, vahşi sulamadan vazgeçilerek damlama ve yağmurlama sistemine tam anlamıyla geçilmemiş olmasının su kaynaklarının tükenmesinde etkin rol oyladığına işaret etti.
GÖLETLER KURUDU
Gürer, “Su kaynaklarını doğru biçimde planlamalıyız ve gölet ve barajlardan çıkan sulan için kanaletler yaparak, buralardan daha çok ekili alanın yaralanmasını sağlamalıyız. Bazı göletlerde su yok. Bazılarında su kaçağı var. Bugüne kadar sorunları çözümcü bir yaklaşımla ele alınmadığı için var olan sorular da katlanarak büyüdü” diye konuştu.
FIRAT’IN SUYU ORTA ANADOLU GETİRİLMELİ
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, 1989 yılında Devlet Su İşleri’nin (DSİ), Fırat Nehri’nin Karaca kolundan Orta Anadolu’ya su getirme projesini hazırladığını da anımsatarak, “Ne yazık ki bu proje hayata geçirilmedi. Konya, Niğde, Aksaray, Nevşehir ve Karaman bölgelerine bu su getirilirse bölgede yoğun olarak yeraltından elektrik enerjisiyle su çıkarma sorunu da büyük ölçüde ortadan kaldırılmış olur. Zira Orta Anadolu’da gübre, mazot, ilaç ve tohum gibi girdilerin haricinde yeraltından elektrik enerjisiyle su çıkarma maliyeti de yüksek meblağlara ulaşmaktadır” şeklinde konuştu.
300 METREDEN SU ÇIKARIYORLAR
Yeraltında su çıkarılan bölgelerde su seviyesinin her yıl biraz daha aşağıya doğru ilerlediğini anlatan Gürer, Kırşehir ilinde artık 300 metreden su çıkarıldığına işaret ederek, “Konya’da obruklar oluşmaya başladı. Yeraltındaki su kaynaklarının elektrik enerjisiyle yer üstüne çıkarılması nedeniyle oluşan bu obruklar gelecekte yaşanacak su sorununu da şimdiden gözler önüne seriyor. Bu konuda mutlaka bir düzenleme yapılmalıdır” dedi.
TMO PATATES ALIMI YAPMALI
Niğde’de 1 liraya mal edilen patatesin 60 kuruşa bile alıcı bulamadığı için depolarda bekletildiğine de işaret eden CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, depolardaki patatesin ocak ve şubat aylarına kadar bekletilebileceğini, bu aylardan sonra ise çürüyeceği için ekonomik değerinin kalmayacağını belirtti. Gürer, bu konuda TMO’nun devreye girerek, en azından maliyetini karşılayacak bir fiyattan patates alımı yapıp, tüketiciye sunmasının hem üreticinin zararını karşılaması hem de tüketiciye ucuz patates ulaşmasının önünü açabileceğini vurguladı.
DESTEKLEME TARLA SAHİBİNE DEĞİL, KİRACIYA VERİLMELİ
Kiralanan tarlalarda uygulanan destekleme sorununa değinen Gürer, “Desteklemeler, ürünü yetiştiren üreticiye değil de tarla sahibine veriliyor. Bu bir saçmalıktır. Desteklemeler, tarla sahibine değil, ürünü yetiştiren üreticiye verilmelidir” dedi.
YEM FİYATLARINA MÜDAHALE EDİLSİN
Hayvancılıktaki sorunlara da dikkat çeken Gürer, son 1 ayda 6 kez yem fiyatlarına zam geldiğini, gerek süt inekçiliği gerekse besicilik yapanların ciddi mağduriyet yaşadığını belirtti. Hayvanların 12 ay kapalı alanda beslendiğine işaret eden CHP Milletvekili Gürer, sanayi yemindeki artışın besiciyi mağdur ettiğini, bu nedenle yem fiyatlarına mutlaka müdahale edilmesi gerektiğini ifade etti.
Ülkenin gerçek gündeminin çiftçilerin, besicilerin yaşadığı sorunlar oluğunun altını çizen CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, iktidar kamu yaklaşımı ile sorunları ele almadığı için sorunların artarak büyüdüğünü belirtti.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Gürer, çiftçilerin kendilerinin sahiplenilmesini beklediğine de işaret ederek, “Çiftçi sahipsiz, iktidar sorunlara kulak asmalı, çiftçisinin sesini duymalı ve düzenleme yapmalıdır. Çiftçi dert yanıyor, sorunlarını anlatıyor. ‘İktidar sesimizi duysun’ diyor. Türkiye Ziraat Odaları Birliği tüm milletvekillerine bölgeleriyle ilgili soruları içeren raporlar göndermeye başladı. Görünen o ki, bıçak kemiğe dayandı. Onlar da ses çıkarmaya başladı. Haciz ve borçları nedeniyle mağdur olan çok sayıda çiftçi var. Bu üretimde kayıpları da beraberinde getirir. İthalatçı bir anlayışla tarıma bakılmamalıdır. 3.5 milyon hektar tarım arazisinin yok olduğu ülkemizde çiftçi yeniden toprakla buluşturulmalı, gerekli destekler sağlanmalıdır. Kırsalda küçük aile işletmelerine destek verilmelidir. Tarımsal alanlarda katma değeri yüksek ürünlerin yetiştirilmesi teşvik edilmeli, üreticilerin sorunları mutlaka çözülmelidir” diye konuştu.Dünyanın dört bir yanında doğal afetler etkili oldu... İtalya, Endonezya ve İran'ı sel, Suudi Arabistan'ı kasırga vurdu.
Endonezya'da şiddetli yağışlar Açe eyaletinde etkili oldu. Yaklaşık 18 bin ev su altında kaldı.
Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürü Kaya Yıldız, Şanlıurfa Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamında toplam 79 kırsal mahallede 1 milyon 550 bin 240 dekar alanda arazi toplulaştırma çalışmalarının devam ettiğini söyledi.
Yıldız, yaptığı açıklamada, arazi toplulaştırma çalışmalarının amacının, tarım işletmelerinin sahip oldukları küçük, parçalı ve dağınık arazileri modern tarım işletmeciliğine göre yeniden düzenleyerek, daha az zaman, iş gücü ve sermaye kullanımı sağlamak olduğunu bildirdi.
Aynı zamanda üretim faktörlerinden en iyi biçimde yararlanarak tarımsal üretimi ve tarım işletmelerinin verimliliğini artırmak ve kırsal kesimdeki nüfusun hayat standartlarını yükseltmenin amaçlandığına dikkati çeken Yıldız, arazi toplulaştırmasının sadece tarım parsellerinin birleştirilerek daha büyük parseller elde etmek olmadığının altını çizdi.
Yıldız, arazi toplulaştırmasıyla sulama, tarla içi geliştirme işlemleri gibi diğer altyapı hizmetlerinin de birlikte düşünülmesi gerektiğini ifade ederek, şöyle devam etti:
"Bu kapsamda GAP'ın temel hedefleri doğrultusunda çalışıyoruz. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin sahip olduğu kaynakları değerlendirerek, yöre halkının gelir düzeyini ve yaşam kalitesini yükseltmek, bölgeler arasındaki gelişmişlik farkını gidermek, kırsal alandaki verimliliği ve istihdam olanaklarını artırarak ulusal düzeyde ekonomik gelişme ve sosyal istikrar hedeflerine katkıda bulunmaktır. Söz konusu hedeflere ulaşmanın en önemli bileşenlerinden biri de arazi toplulaştırması ile sulama projelerinin entegre olarak planlanmasıdır."
Yıldız, bu kapsam Şanlıurfa GAP'ta 4 ila 10. kısım Arazi Toplulaştırma ve Tarla İçi Geliştirme Hizmetleri Projeleri'nde çalışmaların aralıksız sürdüğünü belirterek, "Toplam 79 kırsal mahallede 1 milyon 550 bin 240 dekar alanda arazi toplulaştırma çalışmaları devam etmektedir. Söz konusu projeler kapsamında 1 milyon 206 bin 420 metreküp taş toplama işlemi yapılarak bu alanlar tarıma kazandırıldı. Bu projeler kapsamında 146 bin 225 kilometrede tarla içi ve blok yolları yapıldı." değerlendirmesinde bulundu.
Adana'nın Ceyhan ilçesine bağlı Sarısakal Mahallesi’nde hayvancılık yapan Sarısakal Muhtarı Remzi Siner’e ait keçi, 8 bacaklı, çift boyunlu oğlak doğurdu. Oğlak, doğduktan kısa süre sonra öldü.
Remzi Siner, “Hamile keçimin doğurmasını dört gözle bekliyordum. Kendisi doğuramayınca ben doğurtmaya çalıştım ama başarılı olamadım. Daha sonra keçimin karnını kestim, yavruyu çıkardım. 8 bacak ve 2 boyunluydu oğlak. Hayatımda ilk kez böyle bir şey gördüm. Keçiyi kestim, etini yiyeceğim. Başka çaremiz yok” dedi.Tarım ve Orman Müdürlüğü ile Antalya Ticaret Borsası (ATB) arasında imzalanan Tarımsal Eğitimde İşbirliği Protokolü kapsamında Pandemi Günlerinde Tarım Eğitim Programı başladı.
Hayata geçirilen online programın ilkini safran ve ekinezya eğitimleri oluşturdu. 500 kişinin zoom'dan bağlandığı derse, youtube üzerinden de katılımcılarla toplam 1800 kişi katılım gösterdi.
İlk derse katılan ATB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, tarımsal üretimin kalitesini artırmak için bilimsel eğitime ihtiyaç olduğunu vurguladı. Çandır, pandemi döneminde tarımsal eğitimin aksamaması için Antalya Tarım ve Orman Müdürlüğü işbirliğiyle programı hayata geçirdiklerini söylerken, eğitim programları ile tarımı bilimsel temellere oturtmayı hedeflediklerini anlattı. Gelen talepler doğrultusunda düzenlenen eğitimlerin ücretsiz olduğunu belirten Çandır, katılımcılara gösterdikleri ilgi nedeniyle teşekkür etti. Çandır, “Hepimiz sağlıkla kalalım, tarımda kalalım" dedi.
Tarım ve Orman İl Müdürü Gökhan Karaca, ATB ile projeyi hayata geçirdiklerini belirterek, “Biz pandemi döneminde yaşanan krizi, eğitimlerle fırsata çevirdik" dedi. Müdürlük olarak pandemi öncesinde eğitim programlarını köylerde ve sahada yaptıklarını anımsatan Karaca, “Ancak internetten düzenlediğimiz eğitim programlarına ilgi ve katılım çok yoğun. İnsanlar hiçbir zorlama olmadan, severek ve isteyerek eğitimlere katılıyor. İlginin çok yoğun olması bizi çok mutlu ediyor. Eğitim alanlar online sınava tabi tutuldu, başarı durumlarına göre katılım belgesi takdim edilecek" dedi. Karaca, özel ders kalitesinde kitlesel eğitim olarak kurgulanan dersin pandemi döneminde ülkemizde ve dünyada en geniş katılımlı tıbbi ve aromatik bitkiler yetiştiriciliği eğitimi olduğuna dikkat çekti.Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, Türkiye’nin 8 milyon arılı kovana sahip olduğunu ve 114 bin 471 ton bal üretimiyle dünyada ikinci sırada bulunduğunu söyledi.
Arıcılığın tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yoğun ilgi gören tarımsal bir uğraş alanı olduğunu dile getiren Bakan Pakdemirli, Türkiye’nin 8 milyon arılı kovana sahip olduğunu ve 114 bin 471 ton bal üretimiyle dünyada ikinci sırada bulunduğunu ifade etti.
2003 yılından bu yuna arıcılığa destek verdiklerini bildiren Pakdemirli, kovan başına 15 lira, ana arı başına da 80 lira ödeme yaptıklarını söyledi.
Bakan Pakdemirli, ayrıca, arıcılığın yoğun olarak yapıldığı 34 ilde arıcılık malzeme ve ekipman desteği verdiklerini, bunun yanında kırsal kalkınma programları kapsamında ise arıcılık faaliyetlerine yüzde 50 hibe desteği sağladıklarını dile getirdi.
“BALDA ÜRETİM MİKTARI VE KALİTE ARTACAK”
Arıcıların meteorolojik parametrelerden en fazla etkilenen üreticilerin başında geldiğini anlatan Pakdemirli, bu etkiyi en aza indirmek için Türkiye Arı Yetiştiricileri Birliği ile Meteoroloji Genel Müdürlüğü arasında meteorolojik tahminlerin paylaşımı konusunda işbirliği yapılacağını ifade etti.
Bu işbirliğiyle, sıcak ve soğuk hava dalgaları ile kuvvetli meteorolojik hadiselere ilişkin tahminlerin erken uyarı olarak SMS ile arıcılara iletileceğini dile getiren Pakdemirli, ayrıca, arıcıların konaklayacakları bölgeleri daha iyi tespit edebilmeleri için de geçmiş yıllara ait verilerin kendileriyle paylaşılacağını söyledi.
Bakan Pakdemirli, yapılacak işbirliğiyle bal üretim miktarı ve kalitesinin artmasına katkı sağlanacağını da belirtti.
Tarım ve Orman Bakanlığı 2023'te erozyonla taşınan toprak miktarını yıllık 130 milyon tona indirmeyi hedefliyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı, geçen yıl 154 milyon tonu bulan erozyonla taşınan toprak miktarını, 2023'e kadar yürütülecek çalışmalarla yıllık 130 milyon tona düşürmeyi hedefliyor.
Toprakların korunması, tabii kaynakların sürdürülebilir yönetimi ve gıda güvenliğinin sağlanması için erozyon ve çölleşmeyle mücadele kapsamında "Erozyonla Mücadele Eylem Planı" hazırlanarak uygulandı. Plan kapsamında, yaklaşık 2 milyon hektar alanda erozyonla mücadele amacıyla ağaçlandırma, rehabilitasyon, erozyon kontrolü, mera ıslah çalışmalarının yapılması planlandı. Ayrıca, su kaynaklı Türkiye Dinamik Erozyon Modeli ve İzleme Sistemi ile rüzgar kaynaklı Ulusal Dinamik Rüzgar Erozyonu Modeli ve İzleme Sistemi kuruldu.
Orman Genel Müdürlüğü (OGM) erozyonla mücadele çalışmaları kapsamında, 1946-1991 döneminde toplam 256,4 bin hektar, 1992-2002 döneminde 213,8 bin hektar, 2003-2012 döneminde 543,9 bin hektar, 2013-2019 döneminde ise 530,9 bin hektar alanda erozyon kontrolü çalışması yaptı. Bugüne kadarki söz konusu çalışmaların yüzde 63'ü son 17 yılda gerçekleştirildi.
OGM verilerine göre, bu alanda 56 yılda yapılan çalışmanın yaklaşık 2 katı, son 17 yılda yapıldı. 1970'li yıllarda erozyonla taşınan toprak miktarı yıllık 500 milyon ton iken iyileştirme çalışmaları sonucu 2018 yılı itibarıyla bu rakam 154 milyon tona düşürüldü. Geçen yıl da 154 milyon ton toprak erozyon sonucu taşındı.
Ankara'nın Çubuk ilçesindeki Hayvancılık İhtisas Organize Sanayi Bölgesine 40 bin lavanta fidesi dikildi.
Bölgede hayvansal atıklardan oluşan kokunun giderilmesi, haşereyle mücadele, ilçenin tanıtımı ve ilçe ekonomisine katkı sağlanması amacıyla ilk etapta 14 dekarlık alana 40 bin lavanta fidesi dikildi.
Çubuk Kaymakamlığı, Çubuk Belediyesi ve Ankara Büyükşehir Belediyesinin birlikte yürüttüğü proje kapsamında yaklaşık 350 dönüm alanda lavanta yetiştirilmesi hedefleniyor.
Fidan dikimi yapılan alanda ilk fidanları diken Çubuk Kaymakam Adem Keleş, AA muhabirine, ilçe ekonomisine katkı sağlamak amacıyla bir dizi proje hazırladıklarını ve hayata geçirmeye başladıklarını söyledi.
Ankara'da ilk olacak aromatik bitkilerden lavanta yetiştiriciliğine Çubuk'tan başlanılacağını dile getiren Kaymakam Keleş, şunları söyledi:
"Amacımız Çubuk bölgesinde buğday, arpa ve klasik çiftçiliğe alternatif olarak aromatik bitkilerinde yetiştirilebileceğini göstermek. İkincisi burada aşağı yukarı 30 bin başa yakın büyükbaş hayvanımız olacak. Onların çevreye vereceği koku kirliliğini birazda olsa bu tür bitkiyle önlemek istiyoruz. Bunun için de en uygununun lavanta olduğunu tespit ettik. Burada hem çiftçilerimize tanıtacağız hem kendimiz deneyeceğiz hem de uygulamayı birebir göstereceğiz. Hedefimiz önümüzdeki senelerde 350 dönüm alanda lavanta yetiştirmek."
Belediye olarak ilçe ekonomisine katkı verecek tüm projelere destek olduklarını vurgulayan Çubuk Belediye Başkanı Baki Demirbaş da, "OSB alanımızda ahırlar yükseldikçe geleceğe dönük önlemleri de şimdiden alıyoruz. Bu önlemlerde hem ilçe ekonomisine katkı verecek hem de doğacak problemleri çözecek çalışmalar yapıyoruz." dedi.
Lavantanın hem ekonomik değerinin olduğunu hem de yetiştiği alanda güzel görsel oluşturacağını dile getiren Başkan Demirbaş, "Bugün dikimlerine başladık. Bu diktiğimiz lavantalar büyüdükçe diğer bölgelere de dikimler yapacağız. Burada hem görsellik anlamında hem kokunun değerlendirilmesi anlamında güzel bir çalışma olacak. İlçemizde de ilk defa böyle bir lavanta dikimi yapıldı. Burada lavanta işlemek için değirmende kuracağız. İnşallah lavanta dikimini ilçemizde yaygınlaştıracağız." diye konuştu.
Ankara Büyükşehir Belediyesinden Ziraat Yüksek Mühendisi Yıldırım Şamil ise diktikleri fidelerin çeşidinin yağ oranı yüksek olduğunu, yağın kilogram fiyatının ise 30 avroyla 110 avro arasında alıcı bulduğunu kaydetti.Diyarbakır’ın Hazro ilçesinde çiftçilere 22 bin adet fıstık, 3 bin adet ceviz ve 3 bin adet badem fidanı dağıtıldı.
Hazro Kaymakamlığı ve GAP İdaresi tarafından imzalanan protokol kapsamında, ilçede Organik Entegre Meyvecilik Projesi hayata geçirildi. Proje kapsamında yüzde 70 hibeli şekilde 93 çiftçiye toplam 28 bin adet fıstık, ceviz ve badem fidanı dağıtıldı. Fidan dağıtım törenine Hazro Kaymakamı ve Belediye Başkan Vekili Ferhat Vardar, İlçe Tarım ve Orman Müdürü Enes İse, davetliler ve çiftçiler katıldı.
Burada konuşan Kaymakam Vardar, desteklerinden dolayı İlçe Tarım ve Orman Müdürü Enes İse’ye teşekkür etti. Kaymakam Vardar, "Kaymakamlığımız ile GAP İdaresi arasında imzalanan protokol sonucunda ilçemizde Organik Entegre Meyvecilik Projesi kapsamında yüzde 70 hibe yüzde 30 çiftçi sermayeli 93 çiftçiye, 22 bin adet fıstık, 3 bin adet ceviz ve 3 bin adet badem fidanı dağıttık. İlçe tarım ve Orman Müdürümüz Enes İse, kentimizde önemli projelere imza atıyor. Kendisine katkılarından dolayı teşekkür ederiz" dedi.
İlçe Tarım ve Orman Müdürü Enes İse de Organik Entegre Meyvecilik Projesi kapsamında 93 çiftçiye toplam 28 bin adet fıstık, ceviz ve badem fidanı dağıttıklarını söyledi. İse, "Bu proje yüzde 70 hibeli bir proje. 93 çiftçimize fıstık, ceviz ve badem fidanı dağıttık. İlçemizde fıstık, ceviz ve badem üretimini arttıracağız" diye konuştu.
Konuşmaların ardından çiftçilere fidanlar dağıtıldı.Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçilerin bankalara ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının faizsiz ve uzun vadeye yayılarak taksitlendirilmesi talebinde bulundu.
Bayraktar, artan girdi fiyatları, pazarlama sorunları, doğal afetler ve Kovid-19 nedeniyle çiftçilerin kredi borçlarında artış olduğuna dikkati çekerek, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Kovid-19 nedeniyle alınan çeşitli kararlar çerçevesinde bankalar vadesi gelen kredilerde erteleme ve yapılandırma yaptı, ayrıca temmuz ayı sonuna kadar icra işlemleri durduruldu. Ancak süre bitiminden sonra, Tarım Kredi Kooperatifleri ve bankalar tarafından icra işlemleri başlatıldı. Bankalar, mevzuatları çerçevesinde yapılandırma kolaylıkları sağlasa da yüksek faiz oranları ile yapılan yapılandırma çiftçilere daha çok zarar vermektedir. Çiftçinin geleceğe yönelik borcu katlanarak artmaktadır. Aslında, çiftçimiz borcunu tamamen ödemek istemektedir. Çiftçilerin bunu yapabilmesi için de tüm bankalara ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçları yapılandırılarak faizsiz olarak uzun vadeye yayılarak taksitlendirilmesi önem arz etmektedir."
"Patateste pazarlama sorunu yaşanıyor"
Lokanta ve otellerin başta kapalı olması, daha sonra tam kapasiteyle çalışmaması nedeniyle patatesin pazarlamasında sıkıntı yaşandığını aktaran Bayraktar, bu yıl patates rekoltesinin 5 milyon 200 bin tona çıkmasının da sorunları derinleştirdiğini savundu.
Bayraktar, üreticinin patatesi maliyetinin altında fiyata satmak zorunda kaldığını belirterek, "Türkşeker, Tarım Kredi Kooperatiflerinin acilen piyasaya girerek doğrudan üreticiyi mağdur etmeyecek, piyasa istikrarı sağlayacak bir fiyatla alım yapmasını, patates ihracatına teşvik verilerek artan üretimin ihracata yönlendirilmesini talep ediyoruz. Sağlık Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığına bağlı kurumlar tarafından alımlar artırılarak, menülerde patatese daha fazla yer verilmesi, belediyelerce patates alımı yapılarak, sosyal yardımlar kapsamında dağıtılan ürünlere patatesin de eklenmesi pazarlama sorunlarını çözmede katkı sağlayacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Resmi Gazetede yayımlanarak, yürürlüğe giren "Su Ürünleri Yetiştiriciliği Destekleme Tebliği"ne göre, yapılacak tarımsal desteklemelere ilişkin kararla su ürünleri yetiştiriciliği yapan üreticilere verilecek desteğe ilişkin usul ve esaslar belirlendi.
Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, konuya ilişkin yaptığı açıklamada sağlıklı beslenmede önemli bir protein kaynağı olan su ürünleri üretiminde tür çeşitliliğini ve üretim miktarını artırmak amacıyla avcılık ve yetiştiriciliğe destek verdiklerini söyledi.
Bakan Pakdemirli;
“Bugün yayımlanan tebliğle alabalık üretimine 0,75 TL/kg,
Yeni türler, kapalı sistem ve kilogram üstü alabalık üretimine 1,50 TL/kg,
Midye üretiminde 0,10 TL/kg,
Toprak havuzlarda balık üretiminde 1,00 TL/kg,
Sazan balığı üretiminde 0,50 TL/kg destekleme yapılacak.
Desteklemeden yararlanmak isteyen yetiştiricilerimiz, en geç 25 Aralık 2020 mesai bitimine kadar yetiştiricilik tesisinin bulunduğu Tarım ve Orman il/ilçe müdürlüklerine müracaat etmeleri gerekiyor.” dedi.
“SU ÜRÜNLERİ ÜRETİMİ 373 BİN TONA YÜKSELDİ”
Su ürünleri sektörüne 2003 yılından bu yana toplam 1 milyar 350 milyon lira destek verdiklerini dile getiren Pakdemirli, sağladıkları bu destekle yetiştiricilik tesisi sayısının yüzde 70 artışla 2.127’ye, üretim miktarının da yüzde 511 artarak, 373 bin tona yükseldiğini ifade etti.
Bakan Pakdemirli, Türkiye’nin başta AB ülkeleri olmak üzere 100’den fazla ülkeye 1 milyar doların üzerinde su ürünleri ihracatı gerçekleştirdiğini de belirtti.Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürlüğü'nce uygulanan 'Damızlık Mandalarda Verimliliği Artırma Projesi' kapsamında Samsun'da 36 yetiştiriciye damızlık boğa (comba) dağıtımı yapıldı.
Samsun Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ile Samsun İli Damızlık Manda Yetiştiricileri Birliği koordinasyonunda Bafra Hayvan Pazarı'nda yapılan dağıtımdan Bafra, Alaçam, 19 Mayıs, Terme ve Vezirköprü ilçelerinden 36 yetiştirici yararlandı.
Samsun İl Tarım ve Orman Müdürü İbrahim Sağlam burada yaptığı konuşmada, "Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından, ülkemizde bulunan damızlık değeri yüksek mandaların erkek yavrularını damızlık tabii tohumlama combası (boğa) olarak kullanarak, yerli mandalarımızda süt veriminde genetik olarak ilerleme ve kan tazeleme sağlamak amacıyla 'Damızlık Mandalarda Verimliliği Artırma Projesi' uygulanmaktadır. Bu proje kapsamında, ilimizde Damızlık Manda Yetiştirici Birliği'ne üye, en az 15 dişi manda varlığına sahip, sürüsünde tohumlama yaptırabilecek ve dağıtılan mandaların aşım kayıtlarını tutabilecek, bu kayıtların Manda Islah Sistemi'ne girilmesini sağlayacak 36 yetiştirici, komisyon marifetiyle seçilmiştir.
Damızlık comba (boğa) bedelinin yüzde 80'i bakanlık bütçesinden ödenecek olup bu tutar en fazla 7 bin TL/baş olacaktır. İlimizde bu kapsamda, İl Tarım ve Orman Müdürlüğü'nden görevlendirilen komisyon üyeleri ve Damızlık Manda Yetiştiricileri Birliği iş birliğinde Kocaeli ili Kandıra ilçesinde combaların seçimi gerçekleştirilmiştir. Yetiştiricilerimize hayırlı olsun" dedi. Dağıtım programına ayrıca, Bafra Kaymakamı Cevdet Ertürkmen, Hayvancılık Genel Müdürlüğü Islah ve Geliştirme Daire Başkanı Adem Bölükbaşı, Bafra Belediye Başkan Vekili Ahmet Tokgöz, Damızlık Manda Birliği Başkanı İsmail Metin, şube müdürü, ilçe müdürleri, sivil toplum kuruluşlarından temsilciler ve yetiştiriciler katıldı.
Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı, NTV ve Özgencil Grup iş birliğiyle düzenlenen Ege Ekonomik Forum'un ikinci gün oturumunda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin tarım ve ormancılıkta önemli mesafeler kat ettiğini, gelecek için planlama çalışmalarına önem verdiklerini söyledi.
Tarım sektörüne yönelik desteklemelere ilişkin bilgi veren Dr. Pakdemirli, "Bugün ilk defa buradan çiftçilerimiz için bir müjde açıklamak istiyorum, bugün itibarıyla çiftçilerimize başta organik tarım destekleri olmak üzere birçok kalemde bir destek ödemesi yapmaya başlıyoruz, toplamı 490 milyon lira, hayırlı uğurlu olsun." dedi.
Türkiye'de protein tercihinin genelde kırmızı etten yana kullanıldığını belirten Bakan Pakdemirli, et üretiminin artmasına rağmen talepteki artışı karşılayamadığını ifade etti.
Dr. Pakdemirli, balık tüketiminin artırılmasını tavsiye ettiğini ancak bunun zaman zaman eleştiri konusu olduğunu dile getirdi. 2002'de kişi başına ortalama 6,7 kilogram olan balık tüketiminin 2017'de 5,5 kilograma gerilediğini, tavukta aynı dönemde tüketimin 10 kilogramdan 26 kilograma, kırmızı ette ise 6 kilogramdan 15 kilograma çıktığına dikkati çeken Dr. Pakdemirli, şöyle devam etti:
"Önümüzdeki 6 ay içinde kasaplık hayvanlarla ilgili herhangi bir ithalatımız olmayacak. Bunu net söyleyebilirim ama Türkiye (tüketimini) 6 kilogramdan 15 kilograma çıkarırken üretimini yüzde 70 artırmış. Bugün itibarıyla tüketici tercihleri proteinde bir miktar daha ette olduğu için bizim bu konuyla ilgili ithalat bağımlılığımızı tamamen ortadan kaldırmamız 3 senelik bir program. 2021 yılı içinde biz artık 'Türkiye tamamen bu konuda ithalata bağımlı olmaktan kesinlikle çıkacaktır.' diyebiliyoruz.
Ucuz eti sosyal sorumluluk olarak görüyoruz. Türkiye'de 81 ilde teşkilatı olan 3 büyük markette 29 liradan kıyma, 31 liradan kuşbaşı et satışları sürmekte. Bunu devam ettirmeyi düşünüyoruz. Diğer taraftan tabii ki et sektörü de para kazanmalı ama sektörde her oyuncuya ihtiyaç var. Türkiye'nin aylık et tüketimi ihtiyacı 100 bin tondur, bunun aşağı yukarı 5 bin tonu sosyal sorumluluk projesi kapsamında bizim de desteklediğimiz Et ve Süt Kurumu tarafından yapılan, vatandaşın ucuz ete ulaşmasını sağlayan proje."
"TARIM SAVUNMA SANAYİSİNDEN DAHA ÖNEMLİ"
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, ulusal zincir marketlerde yerel ve coğrafi işaretli ürün satma mecburiyetinin yasal olarak yüzde 1 olduğunu, bunun yüzde 20-25 seviyesine taşınması halinde hem ciddi bir verimlilik yakalanabileceğini hem de yerel kalkınmaya katkı sağlanabileceğini belirtti.
Dr. Pakdemirli, Ege Ekonomik Forum'unda, dünyadaki tarım ve gıda projeksiyonları konularında da değerlendirmelerde bulundu.
Gelecekte yüksek teknoloji ve uzay temalarına rağmen gıdanın vazgeçilmez önemde olacağını, bu konuda Türkiye'yi de zor ev ödevlerinin beklediğini belirten Dr. Pakdemirli, tarımın savunma sanayisinden daha önemli bir alan olduğunu kaydetti.
"Açlıkla karşı karşıyaysanız o kocaman uçakları, roketleri, tankları ısırıp yeme imkânınız yok. Öncelikle vatandaşı besleyeceksiniz ondan sonra her şey geliyor" diyen Pakdemirli, stratejik planlar yapılması gerektiğini bildirdi.
Bakan Dr. Pakdemirli, tarımın günlük siyasete çok açık bir alan olduğunu dile getirerek, "Bizim genel bir alışkanlığımız da var, 'herkes okumadan katip, yazmadan alim'. Bana göre tarımı siyasetten ayrı tutmamız gerekiyor. Çok zor bir ev ödevimiz var. Tarımda hep beraber yan yana yürümeye ihtiyacımız var." dedi.
Tarımda global bir marka oluşturma hayalinin bulunduğunu, bunun çeşitli ürünleri bir şemsiye altında toplayan bir marka da olabileceğini anlatan Bakan Pakdemirli, incir, fındık gibi fiyat belirleyicisi oldukları ürünler için gelecek projeksiyonlarının çizilmesi gerektiğine dikkat çekti.
YEREL ÜRÜN ZORUNLULUĞU
Hal yasası ve perakende yasası çalışmalarıyla ilgili değerlendirmede bulunan Dr. Pakdemirli, şöyle konuştu:
"Tarlada ürün 1 lira, tüketicide 4 lira. Burada verimsizlikleri ne yapacağız? Yüzde 10-12 tarlada, yüzde 25-30 halde, yüzde 10 markette, yüzde 10 civarı da evde kayıp var. Aslında değer zincirinde ürünün yüzde 50'sini kaybediyoruz. İşte doğru hal yasası, doğru perakende yasası, bunlar üzerinde çalışıyoruz.
Bana göre, İzmir Yelki'deki köylü vatandaşım oradaki ulusal zincir markette ürününü, sebzesini, meyvesini satabilmeli. Bununla ilgili ben perakende sektöründen geldiğim için hepsinin genel müdürleriyle konuşuyorum. Coğrafi işaretli bir ürün veya yerel ürün satma mecburiyeti yasal anlamda yüzde 1 ama biz bunu yüzde 20-25'ler seviyesine taşıyabilirsek hem yerel ekonominin kalkınmasını hem de ciddi bir verimliliği yakalayabiliriz. Bu ürün taşınırken üç defa elleçlenmeyecek, üç defa mazot, işçilik ödenmeyecek. Bunları da mutlaka hesaba katıyor olmamız lazım."
KOOPERATİFLERLE İLGİLİ DÜZENLEME
Tarımsal kooperatif sayısının çok fazla olduğunu, bu işin derlenip toplanması konusunda bakanlık olarak zorlayıcı bir etkilerinin olmasını istemediğini aktaran Dr. Pakdemirli, gelecek günlerde konuyla ilgili çalıştay yapacaklarını söyledi.
Japonya'daki 600 kooperatife karşılık Türkiye'de 14 bin kooperatifin bulunduğunu dile getiren Dr. Pakdemirli, buna rağmen dünyada ilk bine girebilen bir kooperatiflerinin bulunmadığına işaret etti.
"KABALI KÖYÜ ÖRNEK OLMALI"
Bakan Dr. Pakdemirli, Türk tarımında ortalama işletme büyüklüğünün 6 hektarken Fransa'da 40, İngiltere'de 95 hektar olduğunu, ölçeği artırmak için toplulaştırma konusunda önemli adımlar attıklarını, ancak bunun dışında kooperatifler ve birliklerin de devreye girmesini istediklerini bildirdi.
Yozgat'ta ziyaret ettiği Kabalı köyünde üreticinin bir araya gelerek arazilerini toplulaştırdığını, oluşturulan meyve bahçesiyle gelirini katladığını belirten Dr. Pakdemirli, bu güzel örneğin yaygınlaştırılması gerektiğini aktardı.
Bakan Pakdemirli, tohum konusunda arz güvenliğini de önemsediklerini aktararak " Tohum yerli olduğu zaman üretim ve lezzetten vazgeçmemiş oluyorsunuz. Ötesinde katma değeri yurt dışına bırakmıyorsunuz. Tohum konusunda gelişim alanımız vardır, kötü bir yerde değiliz. Bugün 1 milyon 50 bin yerli tohum üretim noktasındayız. Hedeflerimiz var." dedi.
"DİĞER ÜLKELERİN NE İŞİ VARSA BİZİM DE O İŞİMİZ VAR AFRİKA'DA"
Dr. Pakdemirli, Türkiye'nin Afrika'da yürüttüğü çalışmaların zaman zaman eleştiri konusu yapıldığını ifade ederek şöyle konuştu:
"Bu hafta Sudan'daydım. Afrika konusu da speküle ediliyor. 'Ne işiniz var' diyorlar. Gıda arz güvenliği bizim stratejik konularımızdan biri. Diğer ülkelerin ne işi varsa bizim de o işimiz var Afrika'da. Dünyada tüm ülkeler bu işi yaparken biz sadece sınırlarımız içinde kalmamalıyız, ufka bakıp ne yapmamız gerektiğine karar vermemiz lazım.
Sudan'daki arazi Türkiye'deki ekilebilir alanın yüzde 10'u ve bize bedelsiz teklif edilmiş. Almasa mıydık? Devlet olarak tarım yapma niyetimiz yok, önümüzdeki günlerde bu tarım arazilerini kullanmaları için iş adamlarımıza açacağız. İzmirli iş adamlarımız yatırım yapmak istiyorsa bu konuda İzmir'e pozitif ayrımcılık yapabiliriz."Hatay'da, tarım işçilerini taşıyan minibüsün devrilmesi sonucu 9 kişi yaralandı.
Hatay'ın Erzin ilçesinde tarım işçilerini taşıyan 01 ACB 996 plakalı minibüs sabah saat 7.30 sıralarında sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu takla atıp portakal bahçesine devrildi.
Kazada yaralanan 9 kişi 112 Acil Servis ekiplerince Erzin ve Osmaniye'deki hastanelere kaldırıldı.
Nijerya’da Boko Haram terör örgütü düzenlediği saldırıda en az 43 tarım işçisini öldürdü. Bölgede militanlarına karşı koruma görevi üstlenen gruplar AFP’ye saldırıyı Boko Haram örgütünün yaptığını doğruladı.
Ajansa bilgi veren kişilerden biri örgüt üyelerinin tarım işçilerini bağlayarak boğazlarını kestiklerini anlattı.
Boko Haram saldırılarına karşı oluşturulan silahlı grubun lideri Babakura Kolo “43 kişinin cesedini bulduk hep katledilmişti 6 kişi de ağır yaralı durumdaydı. Bunun Boko Haram’ın işi olduğuna şüphe yok. Onlar bu alanda çiftliklere sık sık saldırılar düzenliyorlar” dedi.
Öldürülen tarım işçilerinin bölgeye yaklaşık bin km uzaktaki Sokoto eyaletinden çalışmak için gelen kişiler oldukları belirtiliyor.
AFP’ye konuşan bir başka kişi de saldırı anında bölgede 60 tarım işçisi olduğunu bunlardan 43’ünün öldürüldüğünü söyledi.
Aynı kişi 8 işçinin de kayıp olduğunu bu kişilerin de örgüt üyeleri tarafından kaçırıldığının düşünüldüğünü anlattı.
Kaçırılan kişilerle ilgili arama kurtarma çalışmaları başlatılırken öldürülen işçilerin cesetleri de yakındaki Zabarmari köyüne defnedilmek üzere götürüldü.
Boko Haram terör örgütü üyeleri bölgede geçtiğimiz ay da iki ayrı saldırıda 22 tarım işçisini öldürmüşlerdi.
Örgüt bölgedeki tarım işçileri, balıkçılar, çobanlar ve alım yapan kişileri bölgedeki silahlı korumalar ve askerlere Boko Haram hakkında bilgi sızdırdıkları gerekçesiyle hedef alıyor.
Bölgede 2009 yılından bu yana süren saldırılar nedeniyle, b 36 binden fazla kişi hayatını kaybederken 2 milyon kişi de yaşadığı yerleri terk etmek zorunda kaldı.
Bölgedeki şiddet olayları komşu ülkeler Nijer, Çad ve Kamerun’a da sıçramış durumda.
Saldırı bölgede tam da yerel seçimlerin yapıldığı bir döneme denk geldi. Bölgede seçimler Boko Haram ve bağlantılı ISWAP örgütlerinin tehditleri nedeniyle daha önce de ertelenmişti.İngiliz The Ekonomist dergisi kapaklarına skandal veya sıra dışı mesajları taşıyarak devamlı gündem olmaya çalışıyor. Her nasılsa,bunların adına da kehanet diyorlar? Aslında hiç de öyle değil. 2018 yılı Ocak ayı kapağına bir baktığımızda, hemen sağ üst köşede “Amerikan meşalesi Sert rüzgârlar altında” başlığını görüyoruz.Onun biraz altında “Avrupa Birliği dökülüyor” ibaresi yer alıyor ve Avrupa Birliğini temsil eden bayrağın üstündeki yıldızdan bir tanesi (İngiltere)dökülüyor.
Aşağıdaki diğer resimlerde de başlıklar “Arap İsrail Sorunu” “Hibrit Araba Geldi”, “İklim Sorunlarına Devam”, “Üç Kutuplu Dünya”,“Uzaydan Wi-Fi Kontrol Altında”,“Petrol Savaşları”, “Mülteciler Sorunu” ve bir deköprü resmi var.Onu da Yavuz Sultan Selim köprüsüne benzetmişler sanki.Öteki konu başlıkları da; “Yeni oyuncu Çin, İngiltere, Fransa, Japonya Yedek kulübesinde” ibaresi ile“Dinler Arası Diyalog İslam’ı Ehlileştirmek İstedikleri Projesi”,“Robot Ve Mutant İnsanlar”“Netenyahuve Bilişimle Siyaset”, “Uzay Bilimine Devam”. İçlerinden engarip olanı da“Haçın Galibiyeti İçin Gerekirse Biyolojik Savaş”yaparız diyorlar.Yani içlerindeki her türlü iyi-kötü beklentiyi gizlemeden açıkça yazmışlar hani.
Bu gün için baktığımızda yapmak istedikleri ne varsa büyük çoğunluğunu da gerçekleştirmişler. İnsan kendine sorup duruyor daha neler yapacaklar, ne naneler yiyecekler acaba. Ama çok da düşünmeye gerek yok.
Mesela şimdi 8 Ağustos 2020 kapağını bir inceleyelim. Kapakta tek resim görünüyor. Mezun olan bir öğrenci portresi çizilmiş. Tabloda cübbe giymiş bir öğrenci kravat takmış, önünde kırmızı fiyonklu bir diploma, başında mezuniyet kepi var AMA İÇİNDE İNSAN YOK. Unutmadan belirteyim. Başlıkta daşöyle yazıyor:“Devamsız Öğrenci: “Covid19 Üniversiteyi Nasıl Değiştirecek”.Ne demek şimdi bu? Yazının alt başlığında da;“Covid19 Üniversiteler İçin Acı Verici Olacak Ama Aynı Zamanda Değişim Getirecek” deniyor.
Bakın ben anlatayım.
Aslında dünyaya Coronapandemisini yayanlar gerçekte ne yapmak istediklerini de gayet iyi biliyorlar. Yani söylenmek istenen şu; biz “Öncelikle Hristiyanlık adına savaşırız, dünyada başka din ve düşüncelere yer vermeyeceğiz” mesajıdır bu. Bunun yanı sıra siz Müslüman ülkeleri köle gözünde görüyoruzve elinizdeki bütün sermaye bizim, canımız istediği gibi kullanırız, engel olmak isteyeni de dünyadan sileriz”den başka bir şey değil. Bir de içi boş elbiseli mezun öğrenciden maksat; artık nasıl olsa uzaktan eğitim yapılacak onda da bizim programları kullanacaksınız, dolayısıyla öğrencilere istediğimiz kadar bilgi yükleyeceğiz ama bomboş yetiştirilecekler. İleride dünyayı tam bir cehalet bekliyor, diyorlar sanırım. Hâlbuki gerek savaşlardan, gerekeğitim projelerindenkendilerinden olan insanlar da fazlasıyla etkilenecek, kendi ülkeleri de bunu yaşayacak. Ama gelin görün ki bu rezillerin umurunda değil. Varsa yoksa petrol, altın,gümüş, silah ve güç her şey bizde, bizim tekelimizde olsun, geri kalan dünya yanarsa yansın modundalar. Hatta bir de 2018'in kapak resminde bildirilen; petrol ile savaşlar arasındaki ilişki devam edecek, gerekirse nükleer güç kullanılacak yazılmış. Yani kendi zevklerine kendi keyiflerine göre dünyada her çeşit sorun oluşturulacak, eğer itiraz eden olursa ellerindeki her çeşit silahla tehdit edip, yok edilecek.
Şayet nükleer güç kullanılır ve 1940'larda Japonya'da yaptıkları katliam ve pervasızlık olursa, resmen 3. Dünya savaşı çıkar. Aman inşallah böyle bir deliliğe meydan verilmez. Böyle bir çılgınlık yapılmaz diye dua edelim. Bakın önceden kullandıkları nükleer bombaların tesiri hala Japonya'da devam ediyor. Hatta kazara meydana gelen bir olayda komşumuz Ukrayna'da 1986’da Çernobil Nükleer Santrali patladıktan sonra Karadeniz başta olmak üzere ülkemizin birçok şehrinde radyasyona bağlı yan etkiler görüldü. Hala bu patlamanın cezasını çeken insanlarımız var. Neredeyse her çeşit kanserle karşı karşıya kalmış vatandaşlarımız bulunuyor? Birçok ocağı söndürüp gencecik insanları toprağa veren bu patlama ve radyasyon değil miydi? Birçok anneyi evlatsız, yavruları da anne babasız bırakmadı mı?
Hindistan’da hükümetin çıkardığı tarım alanındaki yeni yasaları protesto etmek için sokaklara dökülen binlerce çiftçi, polis tarafından durduruldu.
Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'de çiftçiler, Başbakan Narendra Modi hükümeti tarafından kısa süre önce onaylanan bir dizi tarım alanındaki yeni yasalara karşı ayaklandı. Yapılan değişikliklerle hükümetin garanti ettiği fiyatlardan tahıl alımına son verileceği ve çiftçileri piyasaya karşı savunmasız bırakacağını öne süren binlerce çiftçi sokaklara döküldü. Yeni Delhi'nin komşu eyaleti Haryana'da polis, başkente yürüyerek ulaşmaya çalışan çiftçilere göz yaşartıcı gaz ve tazyikli su ile müdahale etti. Çiftçilerin barikatları iterek polise tuğlayla saldırması sonucu tansiyon yükseldi. Delhi sınırında durdurulan 100'den fazla çiftçi gözaltına alınırken, Güney Hindistan'da 500 kişi tutuklandı.
Protestolar Eylül'den bu yana devam ediyor
Çiftçilerin protestoları ilk olarak Eylül ayında, “Hindistan'ın tahıl merkezi” olarak bilinen Pencap ve Haryana'nın kuzey eyaletlerinde başlamıştı. Toplamda 5 farklı eyaletten çiftçiler “Delhi'ye git” adında bir kampanya başlatarak bugün için protestoculara çağrıda bulunmuşlardı. Bunun üzerine hükümet, bugün için önlem alarak Delhi'nin tüm giriş-çıkış noktalarına yüzlerce polis ve asker konuşlandırdı. Başkent sınırları polis tarafından kapatılırken, bazı bölgelerde metro hizmeti de kısıtlandı.
Modi hükümeti kararlılığını sürdürüyor
Öte yandan Modi hükümeti, Eylül ayında parlamentodan geçen yasaların çiftçilerin ürünlerini büyük kurumsal alıcılara satmalarını kolaylaştıracağı konusundaki kararlılığını sürdürüyor. Hükümet, yeni düzenlemelerle birlikte aracıların ticaretteki hakimiyetinin zayıflayacağını, bu sayede fiyatların iyileştirildiğini ve çiftçilerin özgürleştirildiğini ileri sürüyor.Avrupa ülkelerinde hızla yayılan kuş gribi, kümes hayvancılığını tehdit etmeye başladı. Tavuk vebası olarak da adlandırılan hastalığın daha önceki salgınlarında milyonlarca kanatlı hayvan itlaf edilmiş, sektör ağır kayba uğramıştı.
Fransa, Hollanda, Almanya, İngiltere, Danimarka, İrlanda, İsveç’in ardından Hırvatistan, Slovenya ve Polonya’da da kuş gribine yol açan virüse rastlandı. Hastalık, Avrupa dışında ise Rusya, Kazakistan ve İsrail’de de yayıldı.
Kuş gribi vakalarının çoğunluğu göçmen kuşlarda görülse dahi, virüsün çiftliklere kadar ulaşması 1,6 milyon tavuk ve ördeğin itlafına yol açtı.
Avrupa’nın en büyük tavuk eti ve yumurta tedarikçisi Hollanda’da son aylarda yaklaşık yarım milyon hayvan ya itlaf edildi ya da telef oldu. Polonya’da sadece bir çiftlikte 900 bin tavuk öldü.
Almanya’nın hayvan hastalıkları araştırma merkezi Friedrich-Loeffler Enstitüsü’nden yapılan açıklamada, Avrupa’da kuş gribi virüsünün farklı türlerinde daha sık rastlandığından, salgının yayılma riskinin bu yıl son iki yıla göre çok daha yüksek olduğu belirtildi.
Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü verilerine göre Rusya’daki kümes hayvanı kaybı ekim ayı sonunda 1,8 milyona ulaştı. Bu kayıpların 1,6 milyonu Kazakistan yakınlarındaki bir çiftlikte kaydedildi.
Bu yıl çoğunlukla H5N8 virüsü tespit edilse de H5N5 ve insanlara da bulaşabilen H5N1 türlerine de rastlandığı rapor edildi. Şu an için insanlara yönelik riskin çok düşük olduğunu bildiren Avrupa Gıda Güvenliği Dairesi, buna rağmen virüsün seyrini yakından takip etmek gerektiğini aktardı.
Salgından dolayı kümes hayvancılığı sektöründe önlemler en üst seviyeye çıkarıldı. Virüsün görüldüğü ülkelerde, çiftliklerdeki kanatlı hayvanların tamamının göçmen kuşlarla temasını engellemek için kapalı alanlarda tutulmaları istendi.
Diğer ülkeler ise önlem amaçlı tavuk ve tavuk ürünleri ithalini askıya aldı.Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin (TOBB) Tarım ve Hayvancılık Sektör Meclisleri toplantısında konuşan Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli
Tarımda oluşturdukları güçlü altyapının avantajlarını pandemi sürecinde net olarak gördüklerini belirtti. Bakan Pakdemirli, “Bu süreçte, pek çok ülkede raflar boş kalırken, ülkemizde tarım-gıda sektöründe hamdolsun hiçbir sıkıntı ile karşılaşmadık. Perakende zincirlerini hızlı ve doğru şekilde yönlendirdik. Tarlada, bahçede, serada, ahırda ve merada üretimin devam etmesini sağladık. Pandemi sürecini şuana kadar başarıyla yürüttük. Son yayımlanan genelgede sektörlerimizi ilgilendiren yeni tedbirler bulunuyor. Üretim ve imalat tesisleri saat sınırı olmadan açık kalabilecek. Bitkisel ve hayvansal üretimi yapanlar yine yasaklardan muaf olacak” dedi.
TÜRKİYE NET İHRACATÇI BİR ÜLKE
Türkiye’nin, tarım ve gıda ürünlerinde net ihracatçı olduğunu söyleyen Bakan Pakdemirli şöyle devam etti:
“18 yılda tarımsal ihracatımız 3,7 Milyar Dolardan, 18 Milyar Dolara yükseldi. Son 18 yılda toplam 220 Milyar Dolar ihracat yaptık ve 73 Milyar Dolar dış ticaret fazlası verdik.
193 ülkeye 1.827 çeşit tarım ürünü ihraç ediyoruz.
Bu yılın ilk 9 ayında ihracatımız pandemiye rağmen geçen yılın aynı dönemine göre %6,3 artış gösterdi.”
Tarım-orman sektörünün her geçen gün büyümeye ve gelişmeye devam ettiğini belirten Bakan Pakdemirli, “ Son 2 yılda tarımsal hasılamız %47 artışla, 277,5 Milyar Liraya ulaştı. 48,7 Milyar Dolar tarımsal hasılası ile Avrupa’da lider, Dünya’da ilk 10 içindeyiz. GSYH içindeki payımız 2018 yılında %5,8 iken, 2019 yılında %6,4’e yükseldi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin sağladığı imkânlarla; tarım sektörü 2 yıldır tüm çeyreklerde büyüme gösteriyor. TÜİK tarafından en son açıklanan 2020 yılı 2. Çeyrek büyüme rakamlarında, tarım %4 büyüme ile birçok sektörün önünde gelişme gösterdi. İnşallah bu yılı, önemli bir büyüme rakamı ile kapatarak ekonomimize güç katmaya devam edeceğiz” dedi.
BİTKİSEL ÜRETİMİMİZ 124 MİLYON TONA ULAŞTI
Ekilmedik bir karış toprak bile bırakmayacaklarını ifade eden Pakdemirli “Bu kapsamda yapmış olduğumuz çalışmalar neticesinde, son 2 yılda bitkisel üretimimiz %8 artışla 124 Milyon tona ulaştı. Yani bitkisel üretimde 8,7 Milyon ton ilave artış oldu. Ayrıca, tarımsal üretimimizi garanti altına almak için, 2020 yılında koruma altına aldığımız 26 büyük ova ile birlikte toplam 291 büyük tarımsal ovayı sit alanı olarak ilan ettik. Bu yıl, %75 tohum hibesi ile boş arazileri üretime kazandıracak projeleri başlattık. Hazine arazilerini üretime açarak, bitkisel üretimi daha da yukarılara taşıyacağız. Hayvan varlığımızda ise son 2 yılda artan rakamlar hemen göze çarpıyor. Büyükbaş hayvan varlığımız %8 artışla, 18,6 milyon baş, Küçükbaş hayvan varlığımız ise %20 artışla, 55,1 milyon başa çıktı. Hamdolsun bugün Türkiye, küçükbaş hayvan sayısında Avrupa’da birinci, Büyükbaş sayısında ikinci sırada” açıklamasını yaptı.
SON 18 YILDA, TOPLAM 310 MİLYAR LİRA TARIMSAL DESTEK VERDİK
Tarımdaki tüm bu gelişmelerin arkasında üreticiye ve yatırımcıya verilen desteklerin büyük rolü olduğunun altını çizen Pakdemirli “Son 18 yılda, üreticilerimize reel rakamlarla toplam 310 Milyar Lira tarımsal destek verdik. Hayvancılıkta ise 18 yılda toplam 73 Milyar Lira destek ödedik. Bunun %21’i yani 15,5 Milyar Lirası son iki yılda ödendi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemiyle birlikte; son iki yılda tarımsal desteği %52 artışla, 22 Milyar Liraya çıkardık. 2021 yılında ise üreticilerimize, 1 Milyar Lira ilave ödenekle birlikte toplam 23 Milyar Lira destek vereceğiz. Son 2 yılda 12 yeni destek başlattık, birçok destek kalemi birim fiyatında artış yaptık”
SON 18 YILDA SERTİFİKALI TOHUM ÜRETİMİ 8 KAT ARTTI
Türkiye’nin tohumculukta ulaştığı seviyeyi herkesin bilmesi gerektiğine vurgu yapan Bakan Pakdemirli “Son 18 yılda; sertifikalı tohum üretimini 8 kat artışla 1 milyon 143 bin tona çıkardık. Yurtiçinde kullanılan sertifikalı tohumluk miktarının %96’sı yerli. Ayrıca, atalarımızdan kalan tohumların üretimi ve bu tohumlardan elde edilen ürünlerin marketlerde daha fazla yer alması için önemli çalışmalar yapıyoruz.
Tohum ihracatımız 18 yılda 9 kat artışla, 155 Milyon Dolara ulaştı. Tohumluk ihracatının ithalatı karşılama oranı ise 18 yılda %31’den %86’ya yükseldi. Hedefimiz bunu %100’ün üzerine taşımak. Bu hedefe ulaşmak için 2020 yılı bitkisel üretim desteklemeleri içerisinde en yüksek artışı yurtiçi sertifikalı tohum kullanım desteğine yaptık. Sertifikalı tritikale, yulaf ve çavdar tohumu kullanım desteğini yüzde 166, Sertifikalı çeltik kullanım desteğini yüzde 100, Sertifikalı buğday ve arpa tohumu kullanım desteğini ise yüzde 88 artırdık” dedi.
Tarım-sanayi entegrasyonunu güçlendirmek için kırsaldaki yatırımlara önemli destek sağladıklarını belirten Pakdemirli “Ekonomik yatırımlar, TKDK-IPARD hibeleri ve ORKÖY projeleri dâhil bugüne kadar toplam 316 bin projeye, reel rakamlarla 24,5 Milyar Lira hibe desteği ödedik. Bu destekler sayesinde, kırsalda reel olarak yaklaşık 46,5 Milyar Liralık yatırım yapıldı, 230 bin yeni istihdam oluşturuldu. Önümüzdeki dönemde daha çok projeye destek verebilmek amacıyla Ekonomik Yatırımları 2025 yılına kadar uzattık. TKDK- IPARD kırsal kalkınma destekleri ve ORKÖY kredileri devam ediyor” diye konuştu.
Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri'nin bazı bölgelerde hayata geçirdiği "Model Üretim Projesi" ile çiftçiler daha yüksek verim almaya başladı.
Tarım Kredi, tarımsal üretimin farklı alanlarında faaliyet gösteren 17 şirketinin yanı sıra ülke genelindeki 1621 kooperatifi ve hizmet bürolarıyla her aşamada çiftçilere hizmet sunuyor.
Kuruluş, şirketleriyle birlikte son yıllarda ağırlık verdiği bilinçli tarımı yaygınlaştırma uygulamalarıyla üreticilerin yüksek verime ulaşması için tarımsal danışmanlık hizmetleri sunarken, aynı zamanda farklı bölgelerde bazı çiftçilerle el ele model üretimler gerçekleştiriyor.
Deneme ekimi yapılan tarlalarda tohumdan gübreye, bitki besleme ve bitki koruma ürünlerine kadar tüm girdiler Tarım Kredi şirketleri tarafından sağlanıyor. Tohumlar TAREKS Tohumculuk tarafından geliştirilirken, gübreler GÜBRETAŞ, zirai ilaçlar ise TARKİM aracılığıyla temin ediliyor.
Tarım Kredi iştirakleri GÜBRETAŞ, TAREKS Tohumculuk ve TARKİM arasında model üretim alanları için kurulan iş birliğiyle bu yıl, Tekirdağ'da buğday, Kahramanmaraş'ta danelik mısır ve Balıkesir'de silajlık mısır için deneme ekimleri yapıldı.
Bu yıl 29 farklı noktada model üretim alanları kuruldu
2017'ye kadar her yıl 4-5 yerde ekim yapılan GÜBRETAŞ'ın model alan sayısı, üreticilerin bizzat arazide gözlemleyerek bilgi edinme yöntemine ilgisinin artması üzerine son 3 yılda artırıldı.
Böylece 2018'de 18, geçen yıl 27, bu yıl ise 29 farklı noktada model üretim alanları kuruldu. Ayrıca bu yıl ilaveten Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde yapılan 2 ayrı model alan uygulaması başarıyla tamamlandı.
TAREKS Tohumculuk tarafından da Balıkesir, Gaziantep ve Konya bölge birlikleriyle Türkiye genelinde 10 alanda silajlık ve danelik mısırda model üretim alanları oluşturuldu.
Türkşeker'in sözleşmeli tarım ve münavebe sistemi ile üreticilere verdiği destekler kapsamında Türkşeker ile sözleşme imzalayan çiftçilere tohum ve gübre desteği verilmeye devam ediyor.
Türkşeker'den yapılan açıklamaya göre, Türkşeker, model kapsamında üretilen ürünlere değerinde alım garantisi veriyor. Şirket, bu kapsamda 2021 üretim yılında sözleşmeli olarak hububat üretimi yapacak çiftçilerin ürünlerini bölgedeki Borsa fiyatlarına göre değerinde alacak.
Öte yandan, Türkşeker'in çiftçiyi faiz yükünden kurtarmak için verdiği avans destekleri de devam ediyor. Türkşeker, bu kapsamda buğday ve arpa ekimi yapan üreticilere kasım ayının sonunda avans ödemelerini gerçekleştirecek. Çiftçilerin desteklerden yararlanabilmesi için en kısa zamanda sözleşme imzalamaları gerekiyor.
Türkşeker'in verdiği alım ve fiyat garantisinden her çiftçi yararlanabiliyor. Bunun için çiftçilerin bulundukları bölgedeki Türkşeker’e bağlı ziraat bölge şefliklerine müracaat ederek sözleşme imzalamaları yeterli oluyor.Yeni tip koronavirüs salgını önlemleri kapsamında ilan edilen sokağa çıkma kısıtlamasında muaf tutulan çiftçiler tarlanın yolunu tuttu.
Kilis'te yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) mücadele kapsamında uygulanan sokağa çıkma kısıtlamasından muaf tutulan çiftçiler üretime devam etti.
Demirışık Köyü'nde günün ilk ışıklarıyla tarlanın yolunu tutan üreticiler, zeytin topladı.
Kovid-19 nedeniyle sosyal mesafe kuralına dikkat eden işçilerin, maske ve eldivenlerini takarak çalıştığı görüldü.
Çiftçi Ökkeş Kaplan, gazetecilere yaptığı açıklamada, tarımsal faaliyetlerin yoğun şekilde devam ettiğini söyledi.
Sokağa çıkma kısıtlaması kapsamı dışında tutulmalarını memnuniyetle karşıladıklarını ifade eden Kaplan, "Devletimizin çiftçilere hak tanınması iyi oldu. Sabah erkenden çiftçi tarlaya gidip zeytinini topluyor." dedi. Çiftçi Cuma Kaplan da günün ilk ışıklarıyla tarlaya gittiklerini belirterek, kendilerini uygulamadan muaf tuttukları için yetkililere teşekkür etti.
Zor şartlar altında üretime devam ettiklerini dile getiren Kaplan, bu süreçte çiftçiler için bir günün bile çok değerli olduğunu kaydetti.Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, video konferans yöntemiyle bakanlığa bağlı bölge ve 81 ilin tarım ve orman müdürleriyle istişare toplantısı düzenledi.
Bakan Pakdemirli, bölge ve il müdürlerinden illerindeki tarım ve hayvancılığın potansiyelini harekete geçirecek projeleri belirlemelerini ve bu projelere öncelik vermelerini istedi.
Ayrıca, ekim alanları, rekolte bilgileri, küçükbaş, büyükbaş hayvan sayıları gibi konuların yakından takip edilmesini ve ildeki et, süt, yem, yem hammaddeleri, hububat fiyatları, meyve ve sebze fiyatları gibi tarım ürünleri fiyatlarının yakından takip edilmesi gerektiğini vurgulayan Pakdemirli, “2021 yılında, 2020’den daha çok çalışmamız gerekiyor. Muhakkak ki; her mevki, her makam, her unvan geçicidir. Kanunun, mevzuatın arkasına sığınmayın, bahane etmeyin, insanımızı eli boş göndermeyin! Bakanlığımızla ilgiliyse mutlaka ama mutlaka çözün, başka bakanlığı ilgilendiriyorsa da yine çözün, gidin görüşün, mutlaka çözün! Çünkü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, işte tam da bu etkileşim için, yani bürokrasiyi azaltmak, hızı arttırmak, vatandaşın işini kolaylaştırmak için var!” diye konuştu.
Toplantıda konuşan Bakan Pakdemirli, Tarım ve Orman Bakanlığı olarak 150 binden fazla personelle 83 milyon vatandaşın gıdasını, havasını, suyunu, toprağını, ormanını koruyan, insanların en temel ihtiyaçları konusunda büyük