Hayvansal protein kaynakları kırmızı et, beyaz et, balık, süt ve yumurta olup; bunların arasında kırmızı et ve süt önemli ve öncelikli bir yer almaktadır. Süt üretimi sığır, koyun ve keçi; kırmızı et üretimi ise, sığır, koyun ve keçi ile domuz türlerinden sağlanmaktadır. Süt ve et üretiminde bu türlerin oranını ve ağırlığını, ülkelerin doğal, ekonomik ve tarımsal yapısı ile gelenekleri ve inançları belirlemektedir.
Koyun-keçi yani küçükbaş hayvan yetiştiriciliği, önemi ülkelere göre değişmekle birlikte dünyanın birçok bölgesinde yapılmaktadır. Çayır ve otlakları geniş ve kurak iklim şartlarına sahip bölgelerde halkın geçim kaynağı olarak önemli bir yere sahiptir. Kalitesi düşük, geniş meralı yerlerde karlı hayvancılık koludur. Hayvan varlığı dikkate alındığında, Türkiye, önemli ölçüde koyun ve keçi yetiştiren bir ülke konumunda bulunmaktadır.
Dünyada Küçükbaş Hayvanların Dağılımı 2015 (FAO)
Coğrafya Kader mi?
Haritaya baktığımızda, coğrafyanın küçükbaş yetiştiriciliğinin kaderini belirlediğini net bir şekilde görüyoruz. Dünyada küçükbaş hayvancılık denildiğinde ilk olarak Avustralya akla gelmektedir. Geniş meraları ve koyunculuğa uygun coğrafyası ile verimli koyun ırkları sayesinde en önemli küçükbaş hayvan ihracatçısıdır. Küçükbaş hayvan yetiştiriciliği için çok avantajlı bir ülke olmasına rağmen 1970 lerde 180 milyon baş olan küçükbaş hayvan sayısı 2021 yılında yaklaşık 72 milyon baştır. Çin ve Hindistan ise çok yüksek küçükbaş hayvan sayısına sahip olmakla birlikte, bu konuda dünya ticaretinde söz sahibi değiller. Ülkemizle birlikte Ortadoğu, Orta Asya ve Sahraaltı Ülkeleri de küçükbaş hayvan sayısında dünyanın önde gelen ülkeleridir. Bu ülkelerde kendi kırmızı et ihtiyaçlarını karşılama çabasından dolayı küçükbaş ihracat rakamları düşüktür.
Türkiye’de 1980 yılında yaklaşık 68 milyon olan küçükbaş hayvan sayısı 2009 yılında dibi görmüş ve 26,8 milyon başa kadar düşmüştür. Daha sonraki yıllarda inişli çıkışlı bir seyir yaşanmış ve 2022 yılına geldiğimizde 56,2 milyon küçükbaş hayvan sayısına ulaşılmıştır.
2022 yılında 1 milyon 635 bin ton sığır eti, 605 bin ton küçükbaş hayvan eti olmak üzere toplam 2 milyon 191 bin ton kırmızı et üretilmiştir. Buna göre toplam kırmızı et üretiminin yaklaşık yüzde 28’i küçükbaş kaynaklı etten oluşmaktadır. 2022 yılında toplam çiğ süt üretiminde küçükbaş sütünün payı yüzde 7,5 civarındadır.
Koyun ve keçi türleri mera hayvanıdır. Her ne kadar merasız küçükbaş yetiştirme çalışmaları olsa da mera olmadan küçükbaş hayvancılık sürdürülebilir değildir. Ülkemiz mera varlığına baktığımızda, 1970 yılında 21 milyon 698 bin hektar olan meranın %39,4 azalarak 2022 yılında 13 milyon 147 bin hektara düştüğünü görüyoruz.
Bu veriler ışığında küçükbaş yetiştiriciliğinin ekonomik olması ve küçükbaş hayvan sayısının artması mümkün mü?
Türkiye’de küçükbaş hayvancılık, esas olarak meraya dayalı ekstansif hayvancılık şeklinde yapılmaktadır. Bu nedenle de küçükbaş hayvancılık doğal koşullara bağlı olarak gerçekleşmektedir. Ülkemiz coğrafi olarak küçükbaş hayvancılığa uygun olup mevcut koyun ırklarımız da ülkemizin zorlu iklim ve zayıf mera şartlarına adapte olmuştur. Bu potansiyeli başka türlerin üretilmesinde kullanma imkânı çok olanaklı gözükmemektedir. Öncelikle başta Ege ve Marmara bölgeleri olmak üzere tüm bölgelerde daralan mera alanları, küçükbaş yetiştiriciliği için sorunların başında yer alıyor. Mevcut mera alanlarının korunması, ıslah edilmesi, mümkün ise artırılması ekonomik küçükbaş hayvan yetiştiriciliği için elzemdir.
4342 Sayılı Mera Kanunu; mera, yaylak, kışlak ve kamuya ait otlak ve çayırların bakım ve ıslahının yapılarak verimliliklerinin artırılmasını ve sürdürülmesini, kullanımlarının sürekli olarak denetlenmesini, korunmasını ve gerektiğinde kullanım amacının değiştirilmesini sağlamak amacıyla 1998 yılında yürürlüğe girdi. Kanunun yürürlüğe girmesinden bu yana geçen 25 yıllık süreçte, kanunda yer alan “Tahsis Amacının Değiştirilmesi” başlıklı 14. Madde dikkat çekmekte. Kanun yürürlüğe girdiğinde 14. madde a harfinden d harfine kadar sadece 4 bentten oluşuyordu. Bu bentlerde petrol aranması, turizm yatırımları, kamu yatırımları ve imar gibi istisnai durumlarda tahsis amacının değiştirilebileceğine dair hükümler yer almakta idi. Bugün ise Kanunun 14. Maddesi yapılan ilavelerle a harfinden j harfine kadar 12 bende ulaşmış, 5 de ilave fıkra eklenmiş ve birçok konuda mera vasfının değiştirilmesine imkân sağlanmıştır. Bu uygulamalarla, 1970 lerde ülke yüzölçümünün yüzde 17’si mera alanı iken, bugün bu oran %17’ye düşmüştür. Ülke genelinde mera alanları 1970 li yıllar göre yüzde 40 azalmıştır.
Peki milyonlarca hektar mera nerede şimdi? İlk aklımıza gelen "tarlada soğan, patates yerine otomobil üretip satacağız” sözleri ile hatırladığımız rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel oldu. Sakarya ve Kocaeli’nin verimli arazilerine fabrikalar yapılması ile övünür idi kendisi. Kaybedilen mera alanları artık organize sanayi bölgesi, turizm alanı, konut alanı ile kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak kullanılmakta. Sürdürülebilir hayvancılık için bu gidişin sona ermesi gerekmekte.
Burada küçükbaş hayvancılığın sorunlarından sadece mera sorununu değerlendirdik. Mera alanlarında daralma devam ederken küçükbaş sayısını artırma planı çok gerçekçi gözükmüyor.
Mera olmadan ekonomik küçükbaş yetiştiriciliği yapılabilir mi? Hiç yorum yapmadan aşağıdaki yem hammaddesi yeterlilik tablosuna bakmamız bize fikir veriyor. Sadece durum buğdayı, kolza ve pamuk (çiğit) de ihtiyacın tamamını karşılayacak düzeyde üretim yapıldığı gözüküyor.
Seçilmiş yem hammaddesi olan ürünlerinde yeterlilik dereceleri, 2021-2022
Mevcut meraları korumak, ıslah etmek ve verimli kullanmaktan başka seçenek yok. Bununla birlikte hayvan sayısını artırmaktan ziyade koyun ve keçi türlerinde ıslah çalışmalarına ağırlık verilerek, mevcut meradan yararlanma gücünde artış ve birim hayvan başına verimin artırılması yönünde çalışmak gerekiyor.
Koyun keçi olmaz ise meralar yaylaklar neye yarar, mera yaylak olmaz ise koyun keçi neye yarar, neye yarar?
Son cümle Dede Korkut’tan: “Yėrden göge ucalubdur yanı karlı, elvan otlu, gök sünbülli gözel dağlar, çıkub çıkub ak ordular ağır eller ol dağları yaylamasa, seküsinde bedev atlar örük üste otlamasa, sırtlarında kızıl geyik kır teke sıçraşmasa, çeşmesinün üstinde ala saybânlar çapılmasa, kızıl güller sepilmese, yangıl almalar tökülmese, sürahiler düzülmese, lalì çakır süzülmese, körpe kuzular çevrülmese, av etinden dadlu kebâblar buyrulmasa, o çakırdan beyzâdeler içüb içüb yetürmese, yerden göge ucaldugı, yanı karlı, elvan otlu gök sünbülli gözel daġlar neye yarar, neye yarar?