Mehmet Çatakçı
Yargıtay'ın hukuki gerekçeleri nedir? Yargıtay Anayasa’nın hangi maddelerine, hangi yerleşik içtihatlara, anayasa hükmünde olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin hangi maddesine dayanarak AYM kararına uymayı reddetti?.. Bu konuda tek paragraf yok!
Gösterdikleri gerekçeler bütünüyle siyasidir, AYM’ye karşı siyasi bir manifesto niteliğindedir… Ne ilgisi varsa, Yargıtay Arap Baharından giriyor.Pakistan Yüksek Mahkemesi’nin başbakan hakkındaki güvensizlik kararından çıkıyor, AYM’ ye hücum ediyor…
Başbakan Erdoğan’ın Arap Baharı’nı öven, göklere çıkaran konuşmaları olduğunu burada hatırlatmak isterim.
BU NASIL KARAR?
Yargıtay, “AYM’nin söylemi terör örgütleriyle uyumlu” diyor, diyebiliyor!
AYM Gülen’e de Karayılan’a da Melis yolunu açabilirmiş!
Halbuki Yargıtay “terör örgütüne sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, ideolojisini, değerlerini benimsemek, yayınlarını okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliğine için yeterli değildir” diye karar vermiştir. (16 Daire, 2017/5155)
AİHM içtihatlarında da böyledir. Hukukun inceliklerini dikkate almadan popülist bir söylemle AYM’yi böyle suçlamak ayıptır, bir yargı kurumuna yakışmıyor. Terör örgütleri de işlerine geldiğinde demokrasi, hukuk deniyor.… Yargıtay bu değerleri red mi edecek?
Yargıtay, öfkesini kontrol edememiş, AYM’yi suçlamak için hayal ötesi komplo teorilerine yer vermiştir. AYM için, “cumhurbaşkanına , Beştepe’ye siyasi bir mesaj değilse nedir?
Dahası, AYM’nin “Laiklik ilkesinin uygulanamaz hale getirilmesi, devletin şeklinin cumhuriyet olduğunun tartışmaya açılması gibi…” kararlar vermesinin mümkün olabileceği şeklinde yine hayal ötesi bir komplo teorisi kurmaktan kendini alamamıştır.
Cumhurbaşkanının meşruiyetini dahi tartışmaya açabileceği anlaşılmaktadır” diye yazabilmiştir.
Bu, Beştepe’ye siyasi bir mesaj değilse nedir?
Dahası, AYM’nin “Laiklik ilkesinin uygulanamaz hale getirilmesi, devletin şeklinin cumhuriyet olduğunun tartışmaya açılması gibi…” kararlar vermesinin mümkün olabileceği şeklinde yine hayal ötesi bir komplo teorisi kurmaktan kendini alamamıştır.
YARGITAY’IN KENDİSİ
Yargıtay, destan yazar gibi kaleme aldığı kararında, AYM’nin yerel mahkemeye emir verdiğini, halbuki Anayasa’ya göre kimsenin mahkemelere “emir ve talimat” veremeyeceğini söylüyor. Yargıtay Genel Kurulu bir karar verdiğinde mahkemelerin buna uyması zorunlu değil mi?! Emir ve talimat sayılabilir mi?
Yargıtay kararında “AYM, bireysel başvuru sonucunda ihlalin ve sonuçlarının nasıl giderileceği hususunda belirleme yapma yetkisine sahip olsa da…” deniliyor ki AYM’nin yaptığı da “ihlalin sonuçlarının nasıl
giderileceğini belirleyip” yerel mahkemeye bildirmektir zaten.
Yargıtay’ın kendisinin de “AYM kararları Yargıtay’ı da bağlar” diye kararları vardı. Üstelik Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kendisi yakın bir tarihte “AYM kararları Yargıtay’ı da bağlar” diye karar vermişti. (4 Nisan 2023 gün ve K: 2023/966 Sayılı Karar)
Yargıtay kendisinin bu kararlarını unuttuğu gibi, “AYM kararları yargı dahil herkesi bağlar” ve “yetki ihtilaflarında AYM kararı esas alınır” şeklindeki anayasa maddelerini yok saymış, kararına almamıştır.(Madde 153 ve 158)
İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ?
Yargıtay, kararında AYM’nin yetkilerinin daraltılması için Meclis’e dolaylı bir ifade ile çağrıda bulunuyor. CB Başdanışmanı Mehmet Uçum da yaptığı açıklamada AYM’yi “Batıcı ve neo liberal” diye suçladı, Meclis’e aynı yönde çağrıda bulundu.
Belli ki AYM’nin yetkilerini daraltmak için zemin hazırlanıyor.
Mehmet Uçum’un söyledikleri siyasidir, hiçbir anayasa maddesine dayanmaz. Hele “Batıcı ve Neo liberal” söylemi hukukla ilgisiz, tamamen siyasi bir karalama çabasıdır.
Asıl mesele şudur: “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi” Türkiye’yi bağlar mı bağlamaz mı?
Milli ve yerli midir yaksa “Batıcı ve neo liberal” midir?
Cevabını ben vereyim: Evrenseldir, insanidir… Türkiye açısından bağlayıcıdır. Anayasa’nın 90. Maddesine göre yerli kanunlardan üstündür ve bu yönüyle hem insani hem millidir.
Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerini kısıtlamak için yasama organını devreye sokmak Türkiye’ye yakışmaz. Bu, Netanyahu’nun, Orban’ın, Duda’nın taktikleridir.
Türkiye Japonya, Almanya gibi bir gelişmiş ülke olmalıdır. O zaman çok güçlü olur, milli birliğini perçinlemiş olur.
Ama bunun tek yolu hukuk, özgürlük ve bilimdir. Benim gözümde vatanseverliğin de gereği budur.