Türk Tarımının
Dergisi Sesi Habercisi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz günlerde Ak Parti grubunda yaptığı konuşmada çiftçiye hangi destek ödemelerinin yapılacağını açıklamıştı. Buna göre, dane mısır, ÇATAK, hububat ve yem bitkileri destekleri yarından itibaren ödenmeye başlanacak.
Buna göre;
TCKN son hanesi 6, 8 olanlar 18 Ocak saat 18.00'den sonra...
TCKN son hanesi 2, 4 olanlar 25 Ocak saat 18.00'den sonra...
TCKN son hanesi 0 olanlar 1 Şubat saat 18.00'den sonra…
Tarım ve Orman Bakanlığı, Bakan Bekir Pakdemirli'nin bir gazeteye yaptığı değerlendirmedeki "Paramız var ki ithal ediyoruz" sözlerinin tamamının kesilerek çarpıtıldığını bildirdi.
AA'nın haberine göre Tarım ve Orman Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'nin bir gazeteye yaptığı değerlendirmenin bir kısmının kesilerek başka bir basın yayın organı tarafından olumsuz haber yapıldığı belirtildi.
Pakdemirli'nin tamamına yer verilmeyen konuşmasından sadece "Paramız var ki ithal ediyoruz" sözlerinin alınarak çarptırıldığı ifade edilen açıklamada, Bakan Pakdemirli'nin değerlendirmesinin ilgili kısmına yer verildi:
"Buğdayda Türkiye kendi kendine yeterlidir. Yani bu şey üzerinden muhalefet yapılır. 21,5 milyon ton üretimimiz var. 19 milyon ton tüketimimiz var (son 5 yıl ortalamamız). Ha diyeceksiniz ki neden ithalat yapıyorsunuz? Ben de diyeceğim ki makarna fabrikaları, un fabrikaları boş mu kalsın? Bunu ithal edip karşılığında ihraç ediliyor. Yani bir o kadar da ihracat var. İthalatın olduğundan daha fazla ihracatımız var, buğday tarafı böyle. Samanda da 9 bin küsur ton yani 10 bin ton diyelim. Bizim Türkiye’de de kaba yem ihtiyacımız 66 milyon ton. Bunun anlamı ne biliyor musunuz? 10 binde 1,5’dir. Yani Türkiye’nin ihtiyacının 10 binde 1,5’i saman olarak ithal edilmiş. Bunun bir anlamı var mı? Bana göre bir anlamı yok, hiçbir anlamı yok.
Türkiye; 'Siz saman ithal ettiniz, buğday ithal ettiniz' diyenlere karşı ben de şunu söylüyorum: Biz, Türkiye’de para varmış ki ithal edecek parayı da bulmuşuz. Siz insanları sana yağı kuyruklarına, salça kuyruklarına, ondan sonra tüp kuyruklarına, sigara kuyruklarına muhtaç ettiniz. Önemli olan gıda arz güvenliği, bir şekilde bunu sağlamamız gerekiyor. Bizim iki tane görevimiz var. Biri üreticiyi korumak diğeri de tüketiciyi kollamaktır. O da çok pahalıya yememeli. Biz bu iki görevi dengede götürmeye çalışıyoruz."
Yapılan değerlendirmede Türkiye'de her ürünün üretilmesi gibi bir durum olmadığı ancak stratejik ürünlerin üretilmesi gerektiği ve ithalatın da ihracatın da yapılabileceği hususuna yer verildiği kaydedilen açıklamada, "Konuşmanın tamamına bakıldığında Sayın Bakanımızın nasıl bir değerlendirmede bulunduğu ve bazı mecraların bu değerlendirmeyi nasıl başka yerlere çektiği açıkça görülmektedir." değerlendirmesi yapıldı.
Ege’de zeytin hasadı, çiftçinin yüzünü güldürmedi. Aksine, zeytin üreticisi zarar etti.
Salamura zeytin ve zeytinyağı üretiminde, 2018-2019 yılında sorunlu geçiyor. Çünkü, Ege bölgesinde bu yıl zeytinin çiçek açtığı dönemde ve sonrasında yaşanan yağmur, gece gündüz arasındaki sıcaklık farkı, rutubet, rüzgar gibi iklimsel etkenler nedeniyle zeytinler telef oldu.
ÖNCE ANTRAKNOZ HASTALIĞI DÖKTÜ
Zeytini dalında tutmak için sulak bölgelerde, en az 6 kez ilaçlama yapan bazı üreticiler, zeytini kurtarabildi. Ancak, Aydın ve Muğla dağları gibi, özellikle sarp dağlık, kıraç bölgelerde yetişen zeytinler, çürük leke (antraknoz) hastalığına yakalandı. 18-25 derece sıcaklık ve yüzde 90 oranına ulaşan yüksek nemde oluşan Antraknoz, Ağustos, Eylül ve Ekim aylarında, zeytin meyvesi üzerinde dolu vuruğu gibi başlayıp, kuru bereli şekilsiz lekeler oluşturdu. 20 günlük bir hastalanmadan sonra, meyve çürüyüp döküldü.
ARDINDAN SİNEK VURDU
Bu yıl, Ege Bölgesinde görülen Akdeniz sineği ve zeytin sineği gibi zararlılar hem ovada, hem dağda arttı. Şeftali, elma, armut, incir, nar, Trabzon hurması, portakal, mandalina gibi her türlü meyveye larva bırakıp çürüten sineklerden, zeytinler de yoğun şekilde etkilendi.
Zeytin üretiminin en çok olduğu Aydın, İzmir, Manisa, Muğla bölgelerinde, zeytin meyvelerinin neredeyse yüzde 90’ı hasat öncesi dökülüp telef oldu.
Traktörün çıkamadığı, sarp dağlık kesimdeki zeytin ağaçlarında, yıl boyu aralama, budama yapan, delice kaçkınlarını yok eden, pinar gibi yabani dikenli maki çalılarıyla mücadele eden üretici, iki yıl üst üste hasat yapamayınca ekonomik olarak zor duruma düştü.
ÜRETİM MALİYETLERİ ARTTI, ZEYTİN FİYATLAR DÜŞTÜ
Zeytin yağı toptan satış fiyatları, 2014 yılından beri, litresi 10-17 TL arasında seyrediyor. Bu yıl, Afrin Suriye’den ithal edildiği belirtilen 50 bin ton zeytin yağı nedeniyle önce yağın litresi 12 TL’ye kadar düştü. Sonra tekrar 10-17 TL aralığına oturdu.
Ancak 2014 yılında mazotun litresi 4.30TL iken bu yıl 6.30TL’ye yükseldi. 2014 yılında asgari ücret 1071TL iken, 2018’de 1820Tl oldu. Aynı şekilde gübre, zirai ilaç, yağ sıkım ücretleri gibi girdi maliyetleri en az yüzde 50-60 artmış olmasına rağmen, yağ fiyatları yerinde saydı. Yemeklik dane zeytinin kilogram fiyatları ise Aydın’da 2.5TL’ye kadar düştü.
SARP DAĞLIK BÖLGELERE YÜKSEK TEŞVİK UYGULANMALI
Zeytin ağacı sayısı, ülkemizde son 20-25 yılda, 80 milyondan 177 milyon adede çıktı. Buna rağmen Türkiye, Suriye ve Tunus gibi ülkelerden sofralık zeytin ve zeytin yağı ithal etmeye başladı.
Özellikle sarp dağlarda zeytin üreten köylü, artık para kazanamadığı gibi, zarar etmeye başladı.
ZEYTİNYAĞI DESTEĞİ, İSPANYA’DA 8TL, TÜRKİYE’DE 0.80 KURUŞ!
Ülkemizde, sarp dağlık bölgelerde zeytin yetiştiren çiftçiye daha yüksek destek ve teşvik verilmeli.
İspanya gibi AB ülkelerinde 1 litre zeytinyağına yıllardır 1,32 Euro (Yaklaşık 8TL) destek ödemesi yapılıyor. Türkiye’de ise, 1 Litre zeytinyağına verilen destek 0,70 kuruştan, 0.80 kuruş gibi komik bir rakama yeni yükseltildi.
Ülkemizde sofralık dane zeytine de destek verilmesi gerekiyor.
HAŞERELERLE TOPYEKÜN MÜCADELE ŞART
Zeytin zararlılarıyla topyekun mücadele şart. Önümüzdeki yıllarda, sinek, antraknoz, sap kurdu, halkalı leke, pamukçuk gibi zeytin zararlılarıyla topyekun mücadele amacıyla, İspanya, İtalya, Yunanistan’daki gibi, zeytinlik bölgelerde uçakla ilaçlama yapılması ve ücretsiz biyolojik tuzaklar dağıtılarak, topyekun mücadele edilmesi gerekiyor.
Kadir ERCAN
Sürekli Basın Kartı sahibi Gazeteci
Erzurum İli Damızlık Koyun-Keçi Yetiştiriciler Birliği’nin ev sahipliği yaptığı, Erzurum Kırmızı Et Yönetim Kurulu Toplantısı; Sektör Temsilcileri, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının yetkilileri ile Sivil Toplum Örgütü Başkanları’nın katılımı ile gerçekleştirildi.
ETB başkanı Hakan Oral’ın katılım gösterdiği Yönetim ve Strateji Çalışma Grubu olarak da adlandırılan Erzurum Kırmız Et Kümelenmesi Yönetim Kurulu üçüncü toplantısında; sektördeki son gelişmeler, et ithalatı ve fiyat artışı başta olmak üzere, sektördeki diğer sorunlar ve çözüm önerileri ile ilgili alışverişinde bulunmak üzere Erzurum İli Damızlık Koyun-Keçi Yetiştiriciler Birliği toplantı salonunda bir araya geldiler.
Toplantı başlangıcında, Tarım ve Orman Bakanlığı, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Proje Koordinatörü Tülin Teker ile Erzurum Kırmızı Et Teknik Destek Ekibinden Kümelenme Uzmanı Barış Cihan Başer, ilgili paydaşlarla birlikte öncelikle söz konusu sektörün küme haritasını ve rekabetçiliğini ortaya koymak ve daha sonra da sektör stratejisini belirlemek amacıyla birebir toplantı sonucunda elde edilen proje listesi üzerinden, finansman ihtiyacı, vizyona etkisi, gereklilik, yararlanıcı sayısı ve uygulanabilirlik kriterlerine göre çizelgeleme çalışmaları hakkında bilgilendirme sunumu yaptılar.
Proje Koordinatörü Tülin Teker, sunumunda kümelenme bazlı destek sistemi için ilk pilot uygulamanın Erzurum’da yapıldığını ve elde edilen tecrübenin ulusal platformda paylaşılarak kümelenme modelinin Tarım ve Hayvancılık sektöründe rekabetçiliğinin artırılması ve sektör stratejisinin, bölgenin bundan sonraki dönemlerde sektörün gelişmesi ile ilgili yol haritası niteliğinde olacağını da belirtti.
Erzurum Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Oral ise Erzurum Kırmızı Et Kümelenme Ekibi’nin kısa süre zarfında büyük işler gerçekleştirdiğini ifade ederek: “İlimizde tarım ve hayvancılık sektörünün önceliği yer almaktadır. Bizler Kırmızı Et Kümelenme Yönetim Kurulu olarak, et sektörünün önündeki temel sorunları paydaşlarımız ile görüşerek, bu sorunlara yerinde çözüm bulmak için burada üçüncü toplantımızı yapmış bulunmaktayız. Kamu kurum kuruluş ve sivil toplum örgütlerimizin değerli temsilcileri de burada Erzurum ve bölgemizin temel sorunlarına değinip, yapılması gerekenleri masaya yatırarak; köklü çözüm yolları bulmaya çalışacağız.” dedi.
Tokat Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği'nce Karadeniz Bölgesi'nin ihtiyacının karşılanması için damızlık koç ve teke üretim merkezi kuruldu. Merkez, Karadeniz'de ilk, Türkiye'de ise 3'üncü tesis olma özelliği taşıyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı'nın 'Milli Tarım Projesi' kapsamında kurulan Damızlık Koç, Teke Üretim Merkezi, toplam 1 milyon 400 bin liraya mal oldu. Tesisinin yapım maliyetinin yüzde 40'ı devlet, yüzde 60'ı ise birlik tarafından karşılandı. Toplam 50 dönümlük arazi üzerine inşa edilen, 2 bin metrekare kapalı alana sahip tesis ile özellikle küçükbaş yetiştirmek isteyenlerin damızlık ihtiyacı karşılanacak.
'Milli Tarım Projesi' kapsamında merkezi kurduklarını belirten Damızlık Koyun Keçi Yetiştiriciler Birliği Başkanı Turan Saldırıcıer, "Buradaki amacımız, Türkiye'deki hayvanların gen ıslahının yapılabilmesidir. Buradaki koçlarımız, Tokat'ta 4 tane ıslah projemiz var. Orada seçilen hayvanlarımız burada. Yetiştiricilerimizdeki hayvanların et, süt ve yapağı daha kaliteli hale gelmesini istiyoruz. Tokat'ta 220 bin küçükbaş mevcudumuz var. Biz eğer Tokat'taki hayvanlarda 1 kilogram artırım yaptırabilirsek 220 bin kilogram et fazlası demektir. Türkiye et ithal eden bir ülke. Amacımız; bu et ithalatını minimuma indirebilmek, Türkiye ve Tokat hayvancılığını geliştirebilmek. Bu tesisin bir özelliği de Karadeniz Bölgesi'nde tek tesis. Öncelikli hedefimiz Tokat yetiştiricisi. Genel hedefimiz Karadeniz Bölgesi. Yani Karadeniz'de aşağı yukarı 20 il var. Bu 20 ilin damızlık ihtiyacını buradan karşılamayı düşünüyoruz. Karayaka ırkının merkezi Tokat'tır. En iyi karayakalar, ırkı bozulmamış, genetik mutasyona uğramamış ırk olarak karayaka ırkı Tokat merkezdedir. Erbaa, Karayaka beldesindedir. Karadeniz'de de bizim dışımızda böyle bir tesis yok. Türkiye'de küçükbaş yetiştiriciliği yapmak isteyen insanlarımız gelip buradan koç temin edebilecekler" diye konuştu.
'DEDEDEN KALMA USULLERLE HAYVANCILIĞI GÖTÜREMEYİZ'
İleride laboratuvar çalışmalarını da yapacaklarını dile getiren Başkan Saldırıcıer, "Küçükbaşta gen aktarımı babadan olur. Güzel, kaliteli damızlık vermeniz lazım ki nitelikli kuzu veya oğlak yetişsin. Biz eğer nitelikli damızlık koçları verip et, süt, yapağı olarak artırım sağlayabilirsek Türkiye'nin hayvancılık alanının daha da açık olacağını düşünüyoruz. Tokat Damızlık Koyun Keçi Yetiştiriciler Birliği olarak bizim buradaki hedefimiz 1500 başlık bir dişi damızlık elde etmek. Yani ilerleyen günlerde hayvancılığa başlamak isteyen bir genç arkadaşımız geldiği zaman hiçbir yerde damızlık aramasına gerek yok. Buraya gelip 'Ben damızlık hayvan almak istiyorum. Hayvancılığa başlamak istiyorum' dediği zaman buradan çok rahat bir şekilde temin edebilecek. En azından gözü arkada kalmayacak. Buradaki yapılan işlerin hepsi bilimsel çalışma ile olacak. Bizim dünya piyasasında var olabilmemiz için dededen, neneden kalma usullerle bu hayvancılığı götüremeyiz. Bilim ile tecrübeyi buluşturacağız. Buluşturduktan sonra da hareket edeceğiz" dedi.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Bakü'de Azerbaycan Tarım Bakanı İnam Kerimov'la bir araya geldi. Görüşmede tarım sigortaları alanında iş birliği protokolü imzalanırken, Bakan Pakdemirli, Azerbaycan ile Türkiye arasındaki tarımsal ticaretin istenilen seviyede olmadığına işaret etti.
İki ülke arasındaki tarımsal ticaretin daha iyi seviyelere gelmesi için görüş alış verişinde bulunduklarını kaydeden Pakdemirli, Türkiye'nin tarım sektörü açısından Avrupa'da birinci, dünyada ise 7'nci ülke olduğunu hatırlattı. Türkiye'nin bu tecrübesini kardeş ülke Azerbaycan'la paylaşmak istediğini vurgulayan Pakdemirli, Türkiye ile Azerbaycan arasındaki tarımsal ticaretin istenilen seviyede olmadığını söyledi. Bu ticaretin artması için de Azerbaycanlı mevkidaşıyla daha çok bir araya gelme kararı aldıklarını ifade eden Pakdemirli, özel sektör firmalarının bir araya gelmesinin de bu ticarete renk katacağını vurguladı.
5 Aralık Dünya Toprak Günü dolayısıyla düzenlenen etkinlikte konuşan Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli "Toprak varsa biz varız. Dolayısıyla çocuklarımızı erken yaşta toprakla buluşturmalı ve 2100'leri düşünerek toprak konusunda gereken tedbirleri almalıyız" diye konuştu.
2013 yılında, Birleşmiş Milletler 68. Genel Kurulu'nda, Gıda ve Tarım Örgütü'nün talebiyle, kutlanan 5 Aralık Dünya Toprak Günü bu yıl Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli'nin katılımıyla Bakanlık binasında düzenlenen etkinlikle kutlandı.
Etkinlikte konuşan Bakan Pakdemirli bu seneki sloganlarının 'Toprak Kirliliğine Çare Ol' olarak belirlendiğini ifade ederek "Toprak vatandır, toprak bölünmez ve toprak cömerttir. Toprak varsa biz varız. Bu yüzden çocuklarımızı erken yaşta toprakla buluşturmalıyız. Ziraatla ilgili öğrencilerimizi sahaya sürmeliyiz ve onların toprakla buluşmasını sağlamalıyız" dedi.
"TOPRAĞA MUHTACIZ"
2010'ları da düşünerek toprak konusunda gereken tedbirlerin alınması gerektiğinin altını çizen Pakdemirli "Bizler genellikle, toprakların günlük yaşamlarımızdaki rolünü görmezden geliyoruz. Toprağı, sınırsız bir kaynak gibi kullanıyoruz. Birçoğumuz, binlerce yılda oluşmuş toprakların, çok kısa sürede kaybedilmesinin ya da bozulmasının sonuçlarını düşünmüyoruz. Oysa aldığımız her nefesteki oksijenden, içtiğimiz her yudum suya ve yediğimiz her lokmaya, toprağa muhtacız" değerlendirmesinde bulundu.
"TOPRAK VARSA, BİZ VARIZ"
Milli ekonomimizin temelinin ziraat, ziraatın temelinin de toprak olduğunu belirten Pakdemirli " Gıda ihtiyacımızın yüzde 95'ini topraktan karşılıyoruz. Artık, Mars'ta tarım yapmaya odaklanmış bir dünyada yaşıyoruz. Toprağın varlığında zenginlik, yokluğunda ise çölleşme ve sefalet vardır. Kısacası; toprak varsa, biz varız" açıklamasını yaptı.
"DÜNYADA GIDA ÜRETİMİ YÜZDE 60 ARTIŞ GÖSTERMEK ZORUNDA"
Dünyada tarımın ekonomik değeri artan bir sektör olduğunu söyleyen Bakan Pakdemirli "Dünya genelinde, nüfus artışı, kentleşme, sanayileşme ve göç çözüm bekleyen sorunlar. Bunun yanında iklim değişikliği ve çölleşme tüm dünyamızı tehdit eden en büyük sorun konumunda. 2050 yılında dünya nüfusu 10 milyar olacak. Kentleşme yüzde 68 artış gösterecek. Buna bağlı olarak gıda üretimi yüzde 60 artış göstermek zorunda" diye konuştu.
Dünyada, geleneksel tarımın yüzleştiği son problemin ise yiyecek artıkları olduğunu vurgulayan Pakdemirli "Evrensel olarak üretilen gıdalar, yüzde 33 ile yüzde 50 oranı arasında hiç yenilmemektedir. Bir tarafta gıda ürünleri yüksek oranda israf edilirken, dünyanın diğer bir ucunda 800 milyon insan aç uyumaktadır" dedi.
"2050 YILINDA NÜFUSUN 100 MİLYON OLACAĞI TAHMİN EDİLİYOR"
Türkiye'de 2050 yılında nüfusun 100 milyon olacağının tahmin edildiğini belirten Bakan Pakdemirli " Kentleşme oranımız yüzde 86 civarlarında olacak. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi açısından Türkiye nüfusunun 2020 yılında 82 milyonu aşacağı tahmin ediliyor. Bu, 2015'ten 2020 yılına kadar 5 milyonluk bir nüfus artışına denk geliyor. Bu yeni nüfusun gıda ihtiyacı için yalnızca tahıl üretimi dikkate alındığında bile, 1 milyon ton üretim artışı, bunun için de ek 400 bin hektar, yaklaşık 535 bin futbol sahası büyüklüğünde, tarım alanına ihtiyaç duyulmasıdır" değerlendirmesinde bulundu.
DOĞAL KAYNAKLARIN RASYONEL KULLANILMASI BİR ZORUNLULUK
Bu sebeple tüm doğal kaynakların rasyonel kullanılmasının zorunlu olduğunu ifade eden Pakdemirli " 'Bana Dokunmayan Yılan, Bin Yaşasın!' diyemeyiz. Dünya, hepimizin dünyası. Vatan toprağının her bir karışı, atalarımızdan bizlere miras ve bu mirasın, bizlere yüklemiş olduğu sorumluluk bilinciyle hareket etmeliyiz. Tarım alanlarımızı korumalı ve en verimli şekilde kullanmalıyız" diye konuştu.
"TOPRAĞI DAHA DEĞERLİ VE VERİMLİ YAPMAK İÇİN ÇALIŞIYORUZ"
Toprağı daha değerli ve daha verimli hale getirebilmek için önemli çalışmalar yürüttüklerinin altını çizen Bakan Pakdemirli " Bu kapsamda, tarım topraklarını korumak ve yasal boşluğu gidermek amacıyla, 2005 yılında, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu çıkarıldı. Düzenlemeyle, 655 bin hektar tarım alanının amaç dışı kullanımı engellendi. Ayrıca tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesini önlemek amacıyla da yasal düzenleme yaptık. Parçalı tarım arazilerini birleştirmek için, arazi toplulaştırma çalışmalarına hız verdik. 2003-2017 döneminde 5 milyon 700 bin hektar ve toplamda 6 milyon 150 bin hektar alanda toplulaştırma gerçekleştirdik. 7 milyon hektar alanda ise 258 ovamızı tarımsal sit alanı ilan ettik" açıklamasını yaptı.
EROZYONLA KAYBOLAN TOPRAK 154 MİLYON TONA DÜŞÜRÜLDÜ
1970'li yıllarda ülkemizde erozyon sebebiyle yılda 500 milyon ton toprağın denizlere taşındığını söyleyen Pakdemirli "Yürütülen başarılı ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve mera ıslahı çalışmalarımız neticesinde, bu miktar 154 milyon tona düşürüldü. İnşallah, erozyonla taşınan toprak miktarını,2023'deki hedefimiz olan 130 milyon tonun altına indireceğiz" dedi.
7 MİLYAR FİDAN TOPRAKLA BULUŞTURULACAK
Yine topraklarımızı korumak adına, 2023 yılına kadar 7 milyar fidanı toprakla buluşturacaklarını vurgulayan Pakdemirli "Toprağı korumak ve tarımsal üretimimizi daha ileriye taşımak için, başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, tüm bakanlık görevlileriyle beraber yoğun mesai sarf ediyoruz. Toprak, tüm kesimleri ilgilendiren en değerli varlığımızdır. Toprağın korunması konusunda tüm paydaşlara sorumluluk düşmektedir" diyerek sözlerini tamamladı
Aydın, Genç Çiftçi Akademisi programında yaptığı konuşmada, Ziraat Bankasının 155 yaşında olduğunu ifade ederek, "Tarımı konuşuyoruz. Tarımı işin tepesine yerleştirmemiz, sektörü doğru anlatmamız gerekiyor." diye konuştu.
Eski cumhurbaşkanlarından Turgut Özal'ın devletle iş yapmış zenginlerin bir bölümünü turizme yönlendirdiğini hatırlatan Aydın, bugün Türkiye'nin turizm gelirinin 30 milyar dolar civarında olduğunu söyledi.
Aydın, ülkenin cari açık nedeniyle her yıl 60 milyar dolar bulması gerektiğine işaret ederek, "Turizmin olmadığını düşünün, bu cari açık nerede olur? Yeni hükümetlerimiz sermaye birikimi olanlara enerjiyi gösterdi. Türkiye, düne nispetle müthiş enerji yatırımları yaptı. Şimdi dönem, tarım sektörüne büyük oyuncuları getirme dönemidir. Bunu yapmak durumundayız.
Genç Çiftçi Akademisinin amacı“Türkiye'nin en büyük çiftçi ailesi tarım kredi kooperatiflerimiz, en önemli tarımsal girdilerden birisi olan kimyevi gübre fiyatlarında, gübre cinslerine göre değişmekle beraber yüzde 15'lere varan indirim sağlayacak.
DAP GÜBRESİNDE İNDİRİM YAPILDI
Örneğin DAP gübresinin tonu 3250 liradan 2900 liraya düşmüştür. Yapılan indirimin piyasaya yansımasıyla beraber tüm sektörün de benzer hassasiyeti göstermesini bekliyoruz. Bunun yanı sıra gübre fiyatlarında aşırı fiyat artışı yapan firmaları da takibe aldık.”
ARPA BUĞDAYDA PRİM DESTEKLERİ ARTIRILACAK
Diğer yandan arpa ve buğdaya verilen prim desteklerinde de yüzde 100 artış yapılacağını açıklayan Pakdemirli, “Uzun yıllardır artmayan buğday ve arpa desteğini artıracağız. 5 kuruş olan prim desteğini yüzde yüz artırarak önümüzdeki yıl 10 kuruş olarak ödeyeceğiz” dedi.
ARPA BUĞDAYI DÜNYA FİYATLARINDAN ALACAĞIZ
Çiftçinin hiçbir şekilde mağdur edilmeyeceğini bildiren Pakdemirli, “Çiftçimizin hiçbir şekilde mağdur edilmesine izin vermeyeceğiz. Arpa ve buğday ürünleri üreticisinin alın teri ürünlerini dünya fiyatlar üzerinden alacağız. Bu konuda çiftçilerimizin endişesi olmasın” diye konuştu.