Türk Tarımının
Dergisi Sesi Habercisi
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Fakıbaba, hayvancılık alanında yapılan yatırımlardan bahsederek, “son 15 yılda hayvancılığa yaklaşık 25 milyar TL destek veridi” dedi.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, Sakarya'nın Sapanca ilçesindeki bir otelde Sakarya tarım sektörü raporu sunumu ve çiftçi eğitim sertifika dağıtım törenine katıldı.
Hayvancılık alanındaki yatırımlardan bahseden Bakan Fakıbaba, "Yediğimiz her gıda bizim sağlığımızı en yakından ilgilendiriyor. Destekleme politikalarımızı dahi üreticileri esas alarak değiştirdik. 'Üretici kazanmazsa hiç kimse kazanamaz' dedik. Bu zamana kadar toplam 110 milyar TL nakit hibe verdik. Bu yıl 14 buçuk milyar TL bütçemiz mevcut, önümüzdeki yıl bunun 19 buçuk milyar olması için gerekli çalışmaları başlattık. Son 15 yılda hayvancılığa yaklaşık 25 milyar TL destek verdik. Elimizde TİGEM’leri çok etkili şekilde kullanacağız. Organizasyonlarda bazı sıkıntılar olsa da bu sorunları çok hızlıca aşacağımıza inanıyoruz" dedi.
"Vatandaşımızın yaşam kalitesini artıracağız"
Bakan Fakıbaba, Türkiye'deki tarım ve hayvancılık çalışmaları hakkında da bilgi verdi. Türkiye'nin büyümesinde çiftçilerin büyük katkısı olduğunu söyleyen Fakıbaba, şöyle devam etti:"Sofralarımızda tükettiğimiz her gıdada çiftçilerimizin alın teri ve emeği vardır. Yaz kış demeden üretim yapan fedakar Türk çiftçisi bu toprakların gerçek sahibidir. Avrupa’nın en büyüğü, dünyanın 7. büyük tarım gücü haline bu arkadaşlarımızla geldik. Bu topraklar ilk kez tarımın yapıldığı topraklardır. Bu sebeple Anadolu tarımda çok özel bir yere sahiptir. Türk tarımına ve çiftçisine hak ettiği değeri ve desteği her zaman sağladık ve sağlamaya devam edeceğiz. Çiftçilerimizin daha iyi şartlarda üretmesi ve daha çok kazanması için büyük reformlar yaptık. Çiftçimizi gerçekten yaptığımız projelerin merkezine aldık."
"Kırsalda iyi yaşam sağlayacak, şehre göçü önleyeceğiz"
Bakan Fakıbaba, kırsalda kalkınma olmadan Türkiye'nin kalkınamayacağını ifade ederek, şunları söyledi:
"Kalkınma yerelden başlar ve yerel her şeyi bilir. Bugün burada çıkan raporun özetini okudum ve bu çalışmayı yapan arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum. Maddeler çok hızlı şekilde yapılabilecek şeyleri barındırıyor ama yapamıyoruz. Sanırım bunda benimde sorumluluğum var. Kırsalda iyi yaşamı sağlayacak ve şehre göçü önleyeceğiz. Kırsalda yaşayan vatandaşlarımızın yaşam kalitesini arttıracağız. Bu bağlamda eski bir belediyeci olarak bu yetkileri yerel yönetimlere vermiş olsak çok daha hızlı olarak sorunların çözüleceğini inanıyoruz."
"Talep olmayan ürünleri üretmemeliyiz"
"Özellikle et ithalatına baktığımızda görüyoruz ki en fazla besicilikle uğraşmışız. Ülkede 1 milyon düve eksiğimiz var ve düve üreten insanlara hayranlıkla bakıyorum. Et eksiğimizin ve et fiyatlarının yüksek olmasının sebebi olan düve eksiğimizi karşılamak için çalışan
Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü ve Tunceli Arı Yetiştiricileri Birliği tarafından yürütülen "organik bal üretiminin desteklenmesi" çalışmaları kapsamında, 15 üreticiye 600 organik kovan, düzenlenen etkinlikle dağıtıldı.
Müdürlük bahçesinde yapılan etkinlikte gazetecilere açıklamada bulunan Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Orhan Kaya, organik kovan dağıtımının ikinci etabını gerçekleştirdiklerini söyledi.
Organik kovan dağıtımının, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından Tunceli'de organik arıcılığın geliştirilmesi, üretimin artırılması amacıyla yürütüldüğünü ifade eden Kaya, "İlimiz özellikle bitki florasının zengin olması, iklim koşuları ve yine doğasının bakir olması nedeniyle arıcılık yönünden ön plana çıkarıyor. Tabi bu sebeplerle ilimizde organik arıcılığın tercih edilmesine neden oluyor. İlimizde şu anda 68 bin 500 arı kovanımız mevcut ve 2016 yılında biz 600-650 ton civarında bir bal üretimi gerçekleştirdik" dedi.
Tuncel'de organik arıcılığı yaygınlaştırmak için her yıl düzenli olarak çalışma yürüttüklerini vurgulayan Kaya, desteklenen üreticilerin ürünlerinin üç yıl boyunca sertifikasyon kuruluşu tarafından analizlerinin düzenli olarak yapıldığını ve hak eden üreticilerin organik arıcılık sertifikası aldığını belirtti.
Bu yıl organik arıcılığı desteklemek için üreticilere 600 adet organik kovan dağıttıklarını aktaran Kaya, yüzde 70'i hibe olarak verilen kovanlarla 15 üreticinin anlaşmalı sertifikasyon kuruluşundan 3 yıl organik bal üretimi konusunda eğitimler alacağını, ballarının düzenli olarak analizlerinin yapılacağını ve uygun görülmesinin ardından "organik bal üreticisi" sertifikasına sahip olacaklarını kaydetti.
Tunceli'de terörle mücadele kapsamında güvenlik bölgesi ilan edilen yerlerin, arıcılık faaliyetleri için üreticilere açıldığını dile getiren Kaya, "Jandarma bölge komutanımız ve valimizin çok büyük destekleriyle biz bu yıl güvenlik nedeniyle kapalı olan yerlerin yüzde 95'ini üreticimize açtık." diye konuştu.
"Tunceli balının pazar sorunu yok"
Tunceli'de üretilen balların ülke genelinde "Tunceli balı", "Pülümür balı", "Ovacık balı", "Munzur balı" olarak tanındığını ve talep gördüğünü anlatan Kaya, talebin her yıl arttığını bildirdi.
Tunceli'de üretilen balın her yıl kalitesinin arttığını ifade eden Kaya, şunları söyledi:
"Balımızın pazar sorunu yok. Üreticilerle konuştuğumuzda bal elde kalmıyor, yetmiyor. Balımızın kaliteli olduğu bütün Türkiye'de biliniyor ve bu nedenle pazar sorunu yok. Üreticilerimiz piyasanın talebini yetiştiremiyor. Biz markalaşırsak, coğrafi işaretlemesini alırsak 40-50 lira olan balı biz 75-100 liraya satacağız ve bu çok daha iyi olacak. Biz bunu bütün Türkiye'ye tanıttığımızda ister istemez fiyatı da artacak. Amacımız da ilimizin özellikle organik balını tanıtarak üreticinin ürettiğinin karşılığını almasıdır."
"Tunceli organik bal üretiminde Türkiye'de ilk 5'de"
Tunceli Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Kazım Doğan da Tunceli'de son 3 yıldır Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ile beraber organik arıcılığı geliştirmek ve yaygınlaştırmak için yoğun bir şekilde gayret gösterdiklerini söyledi.
Tunceli'nin balının ülke genelinde tanındığını ve hak ettiği noktaya ulaşması için çalışmaların devam ettiğini belirten Doğan, "Türkiye'de organik bal üretimi noktasında ilk 5'e girdiğimizi öğrendik. 3 yılda bu aşamaya gelmek bizi mutlu ediyor. Bunun dışında ilimizde bu yıl 200 üreticimizin balını alını aldık ve tahlil ettirdik. Sonuçları yakında paylaşacağız. Ben bu çalışmadan dolayı İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü çalışanlarına teşekkür ediyorum." dedi.
Konuşmalar sonrasında Kaya ve Doğan, kovanların özellikleri hakkında yaptıkları bilgilendirmenin ardından arıcılara kovanlarını dağıttı.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, takviye edici gıdaların ithalatı, üretimi, işlenmesi ve piyasaya arzında onay başvurusu yapılmış gıdalar için onay alma sürecini 1 Temmuz’a kadar uzattı.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın Takviye Edici Gıdaların İthalatı, Üretimi, İşlenmesi ve Piyasaya Arzına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliği, 28 Mart 2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı.
Değişiklik ile 2 Mayıs 2013 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Takviye Edici Gıdaların İthalatı, Üretimi, İşlenmesi ve Piyasaya Arzına İlişkin Yönetmeliğin geçici 1’inci maddesine “Ancak 31/12/2016 tarihine kadar onay başvurusu yapılmış takviye edici gıdalar için 1/7/2017 tarihine kadar onay alınabilir.” cümlesi eklendi.
Yeni Yönetmelik, 1 Ocak 2017 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girdi.
Gıdalara eklenebilecek vitamin, mineral ve belirli diğer öğeleri kapsayan Yönetmelik ile tüketicilerin en üst düzeyde korunmasını sağlamak amacıyla vitaminler, mineraller ve belirli diğer öğelerin gıdalara eklenmesine ilişkin usul ve esaslar belirlendi.
Yönetmelik hükümlerine uygun olmak şartıyla sadece Yönetmeliğin ekinde listelenen vitaminler ve/veya mineraller, yine yönetmelik ekinde listelenen formlarda gıdalara eklenebilecek.
İnsan vücudu tarafından biyolojik olarak kullanılabilen formlardaki vitaminler ve mineraller, genellikle gıdanın yapısında doğal olarak bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, şu hususlardan en az biri göz önünde bulundurularak gıdalara eklenebilecek:
a) Eksikliğin klinik veya subklinik kanıt ile ispatlanabildiği veya besin öğelerinin alım düzeyinin düşük olduğunun tahminen gösterilebildiği nüfusta veya nüfusun belirli gruplarında görülen bir veya daha fazla vitamin ve/veya mineral yetersizliği,
b) Nüfusun veya nüfusun belirli gruplarının beslenme açısından durumunu iyileştirmek ve/veya beslenme alışkanlıklarındaki değişikliklerden dolayı vitaminlerin ve minerallerin beslenme yolu ile alınmasındaki muhtemel eksikliklerini düzeltme imkânı,
c) Vitaminlerin ve minerallerin beslenmedeki rolüne ve sağlık üzerindeki nihai etkilerine ilişkin genel kabul görmüş bilimsel bilgilerdeki değişim.
Vitaminler ve mineraller, Özel mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla meyveler, sebzeler, kırmızı et, kanatlı eti ve balık dâhil işlenmemiş gıdalar; Sağlık veya beslenme beyanı yapılmamak koşulu ile hacmen alkol miktarı %1,2’den fazla olan içeceklere eklenemeyecek.
Her ne amaçla olursa olsun gıdaya bir vitamin veya mineral eklendiğinde, gıdanın satışa sunulduğu haliyle içerdiği toplam vitamin ve mineral miktarı, maksimum miktarları aşamayacak. Konsantre ve kurutulmuş ürünler için belirlenen maksimum miktarlar, üretici talimatlarına göre tüketime hazırlanmış olan gıdadaki mevcut miktarlar olacak.
Belirli bir vitamin veya mineralin bir gıdaya veya gıda grubuna ilave edilmesinin kısıtlanması veya yasaklanmasına ilişkin koşullar Bakanlıkça belirlenecek.
Maksimum miktarlar ve koşullar şu hususlara göre belirlenecek:
a) Gerektiğinde farklı tüketici gruplarının değişen hassasiyet dereceleri de dikkate alınarak genel kabul görmüş bilimsel verilere dayanan bilimsel risk değerlendirme vasıtasıyla belirlenen, vitaminlerin ve minerallerin güvenli üst limitleri;
b) Vitaminlerin ve minerallerin diğer beslenme kaynaklarından alımı.
Ayrıca vitaminler ve minerallerin nüfusa yönelik referans alım miktarları da dikkate alınacak.
Maksimum miktarlar ve koşullar belirlenirken, nüfusa yönelik referans alım miktarları güvenli üst limitlerine yakın olan vitaminler ve mineraller için, gerekli olduğunda “Her bir ürünün, genel nüfusun veya nüfusun belirli gruplarının toplam diyetine katkısı; Türk Gıda Kodeksi Beslenme ve Sağlık Beyanları Yönetmeliği’nde belirlenen besin öğesi profili” dikkate alınacak.
Bir gıdaya vitamin veya mineral eklendiğinde, o vitamin veya mineral gıdada en az Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketiciyi Bilgilendirme Yönetmeliği’nde tanımlanan belirgin miktarda bulunacak. Belirli gıdalar veya gıda grupları için, belirgin miktara istisnai olarak daha düşük miktarların belirlenmesi de dâhil olmak üzere, en az (asgari) miktarlara ilişkin hususlar Bakanlıkça belirlenecek.
Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu (IFOAM) ve FIBL Araştırma Enstitüsü tarafından yayımlandı.
Şubat 2017 raporuna göre dünyada 2,4 milyon üretici 51 milyon hektar alanda organik tarım yapıyor. Vahşi toplama alanları ve tarım dışı alanlar ise 40 milyon hektarı buluyor.
2015 yılının sonu baz alınarak açıklanan son verilere göre, dünyada organik gıda ve içeceklerin perakende pazar payı 81,6 milyar dolarlık büyüklüğe ulaştı. Bu da 2014 yılında 75 milyar dolar olan pazarın yaklaşık yüzde 9 büyüdüğü anlamına geliyor.
2000 yılında küresel organik gıda ve içecek pazarının 18 milyar dolar olduğunu hatırlarsak, son 16 yılda pazarın 4 kattan fazla büyüdüğü görülüyor.
Bu rakamlar da gösteriyor ki tüketici beklentilerindeki değişim ile birlikte organik tarım ürünleri satışı hızla artıyor.
Dünyada organik tarım yapılan ülkelerin sayısı 179’a çıkarken, bunların 87’si organik standartlara sahip durumda. 17 ülke ise mevzuat taslağı hazırlanma sürecinde.
En fazla organik tarım arazisine sahip ülkelerin başında 22.7 milyon hektar ile Avustralyageliyor. Onu 3.1 milyon hektar ile Arjantin ve 2 milyon hektar ile ABD izliyor.
Türkiye, 70 bin üretici ile organik gıda üreticisi sayısı açısından dünyanın en büyük ilk 10 ülkesi arasında yer alıyor.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı‘nın verilerine göre 2015 itibariyle Türkiye’de 69 bin 967 üretici, toplam 515 bin 268 hektar alanda 197 çeşit ürün ile organik tarım yapıyor.
Ancak organik tarım alanı, üretici sayısı ve ürün çeşidinde bir önceki yıla göre bir gerileme söz konusu.
Bir önceki yıl üretici sayısı 71 bin 400’ü aşıyor, toplam alan 842 bin hektarı geçiyor ve organik ürün çeşidi 208’i buluyordu.
Bugün Türkiye’de toplam tarımsal alan içerisinde organik tarım yapılan alan yüzde 1,95’lik bir paya sahip.
Organik olarak yetiştirilen ürünler arasında fındık, ceviz, antepfıstığı, kuru incir, kuru kayısı, kuru üzüm öne çıkıyor.
Yine baklagiller, tıbbi aromatik bitkiler, pamuk ve zeytin gibi ürünler de yine organik üretim açısından yoğun olan ürünler arasında yer alıyor.
Bitkisel üretimin yanısıra organik hayvansal üretim de son yıllarda oldukça revaçta. Et, süt, peynir, yoğurt, yumurta ve bal organik pazarda yerini alıyor.
Organik tarım denilince öne çıkan bölgelere baktığımızda Doğu Anadolu yüzde 57 pay ile ilk sırada yer alıyor. Bu bölgeyi yüzde 23,7 ile Ege, yüzde 6,4 ile Güneydoğu Anadolu bölgesi izliyor.
Çiftçi sayısı açısından baktığımız da ise yüzde 32,2 ile Ege ilk sırada bulunuyor. Bu bölgeyi yüzde 30,3 ile Doğu Anadolu ve yüzde 25,1 ile Karadeniz izliyor.
Türkiye’de organik tarım ürünü pazarı 500 milyon dolar seviyesinde. Organik gıda üretiminin önemli bir kısmı ihraç ediliyor.
İhracat yapılan ülke sayısı 26 civarında. İhracat, Avrupa yoğunluklu olmakla birlikte ABD, Japonya, İngiltere ve Kanada da diğer ihracat pazarları ve bu pastanın büyümesi açısından büyük potansiyel vaat eden ülkeler.